Demokrasi, sahte peygamberlerin saldırısı altında
Her vesileyle demokrasinin, insanoğlunun yüzyıllar içinde verdiği uzun mücadeleler sonrasında elde ettiği en ehven yönetim modeli olduğunun altını çizmeye çalışıyorum. Demokrasiye inanmayabilirsiniz, ya da daha iyi bir yönetim sistemini talep edebilirsiniz. Ama şunu biliyoruz ki, yaşadığımız dünyada demokrasinin alternatifi olan sistemler, ne yazık ki despotik yönetim modelleridir. Şu anda elimizdeki model demokrasidir. Çok doğal olarak bu sistemi beğenmeyenler, diktatörlüğü seçebilirler.
Bu arada, liberal demokrasinin derin bir krizle sarsıldığını ve demokratik değerlerin popülist bir saldırı ile karşı karşıya olduğunun altını çizmek gerekiyor. İşte bugün bu köşede Avrupalı entelektüellerin, demokrasiyi savunan manifestosuna yer vereceğim.
***
Mayıs ayında yapılacak Avrupa Parlamentosu seçimleri öncesi Fransız filozof Bernard-Henri Levy, Orhan Pamuk, Milan Kundera, Mario Vargas Llosa, Svetlana Alexievich, Herta Müller, Elfriede Jelinek ve Roberto Saviano gibi bazıları Nobel ödüllü yazar, tarihçi ve düşünürlerin de yer aldığı 21 ülkeden 30 tanınmış entelektüel, ortak bir manifestoyla milliyetçiliğin ve popülizmin güç kazanması ve liberal demokrasi değerlerinin tehlike altında olması nedeniyle “Avrupa gözlerimizin önünde parçalanıyor” uyarısında bulundu.
La Repubblica’da “Evimiz Avrupa’yı kurtaralım” başlığıyla yayımlanan manifestoda şu ifadeler yer alıyor:
“Avrupa, öfkeden körleşmiş ve ilgi odağı olma fırsatı yakalamanın coşkusuyla dolmuş sahte peygamberlerin saldırısına uğruyor. Geçen yüzyılda kendisini iki kez intihardan kurtaran, biri Manş Denizi’nin diğeri Atlantik’in öte yanındaki iki büyük müttefiki tarafından terk ediliyor. Kremlin’in lideri tarafından gittikçe daha alenileşen manipülasyonlara maruz kalıyor. Avrupa, bir fikir olarak, bir irade ve temsil olarak gözlerimizin önünde parçalanıyor.
Avrupa Parlamentosu seçimlerinin bu “feci atmosferde” yapılacağını vurgulayan imzacılar “Faşizmin yenilgiye uğratılmasından 3 çeyrek asır sonra, Berlin Duvarı’nın yıkılmasından 30 yıl sonra medeniyet için yeni bir savaş yaşanıyor. Bir şeyler değişmezse; yükselen dalgayı durduracak bir müdahale gelmezse, tüm kıtada en kısa zamanda yeni bir direniş ruhu ortaya çıkmazsa bu seçimler bugüne kadar gördüklerimiz içinde en yıkıcısı olacak: Sabotajcılar zafer kazanmış olacak; Erasmus, Dante, Goethe ve Comenius mirasına hâlâ inananlar için utanç verici bir yenilgi olacak; akıl ve kültürü aşağılama politikası kazanacak; yabancı düşmanlığı ve antisemitizm patlaması yaşanacak; bir felaket olacak.”
***
Kuşkusuz bu bildiri, liberal demokratik değerlere inanmayanlar için bir anlam ifade etmeyebilir, ama benim için ediyor.
Çünkü ben, faşizmin yeniden dünyanın başına bela olmasından korkuyorum.
Çünkü ben, yabancı düşmanlığı ve İslamofobya ile büyüyecek bir nefret dalgasının hepimizi felakete sürüklemesinden endişe ediyorum.
Çünkü ben, özgürlüklerimizi ateşe atmak isteyen ruh kundakçılarının liberal demokrasiyi batıracağına inanıyorum.
Çünkü ben, öfkeyle kitleleri peşine takan popülizmin sahte peygamberlerinin, insanlığın yüzyıllardır mücadele ederek elde ettiği demokratik kazanımları egoları için heba etmekten çekinmeyeceklerine inanıyorum.