Roosevelt-Hollywood iş birliğinden Trump-Twitter iş birliğine
8 Kasım 1932 târihindeki ABD başkanlık seçimini, Demokrat aday Franklin D. Roosevelt büyük bir zaferle kazandı. Cumhuriyetçi Başkan Herbert Hoover'ın seçimleri kaybetmesindeki en önemli sebep, 1929’da başlayan Büyük Buhran, yâni ekonomik krizdi. Yeni başkanı, çok zor günler bekliyordu.
Târihçi James MacGregor Burns, Roosevelt’in idâre tarzını, “her zaman iknâ ederek, överek, hokkabazlık yaparak, doğaçlama yaparak, yeniden karıştırarak, uyumlu hâle getirerek, uzlaştırarak ve de manipüle ederek…" şeklinde tanımlıyor. Hollywood starlarının halkı etkileme gücünü çok iyi tahlil eden Roosevelt’in aklına, müthiş bir hokkabazlık geldi. Hükûmet politikasını halka direk anlatmak yerine, filmlerle anlatmak, starların gücünden faydalanmak, daha etkili bir yoldu.
20’li yıllarda star kavramının önemi anlaşılınca film şirketleri, birbirlerine karşı örgütlenmişlerdi. Güzellik yarışmaları tertiplenmiş; hayran mektupları devri başlatılmıştı. Starların özel hayatları, kamusal ilgi alanına sokulmuştu.
Gazeteler, çok para kazanan starların özel hayatlarını en ince ayrıntılarına kadar yazıyorlardı. Evlilikler ve boşanmalar bile ayarlanmıştı. Hayranlar, yıldızların her şeyini merak ediyor, mektup yazıp soruyorlardı. Yaşları, kiloları, niçin evlenmedikleri, kullandıkları yüz kremi, seyircinin ilgi alanındaydı. İlk zamanlarda film izlemeye giden insanlar, artık starların filmini izlemek için sinemaya gitmeye başlamışlardı.
Her hafta milyonlarca insanın sinema salonlarına akın akın gitmesi ve perdedeki filmden etkilenerek evine dönmesi, çok önemliydi. Hollywood ve Pentagon, el ele verdi. Warner Bros şirketi, içinde Ginger Rogers, James Cagney, Bette Davis, Loretta Young, Douglas Fairbanks Jr ve diğer yıldızları taşıyan treni, Roosewelt’in açılış konuşması yapacağı 4 Mart gününe kadar ülkeyi dolaşması için Los Angeles'tan 20 Şubat 1933'te hareket ettirdi. Trenin geçtiği yerlerde halk, trene hücûm ediyor; ekonomik krizi unutuyordu.
2. Dünya Savaşı’na girilmesine karşı çıkan Amerikalılar, 1942’de çevrilen Casablanka filmiyle iknâ edildi. Savaş boyunca sinema, politik bir vazîfe gördü. Starlar, askerlere destek olmak için moral gecelerine katıldılar. Japonya’ya atom bombası atmak gibi bir insanlık suçunun savunması, filmlerle yapıldı; hâlâ da yapılıyor.
ABD, sâdece kendi halkını oyalamak için değil, ekonomik ve siyâsî ilişkiler içinde olduğu, sömürdüğü ülkelerin halklarını oyalamak için de sinemayı kullandı. Birinci Dünya Savaşı’ndan beri Orta Doğu’ya gözünü diktiğinden Türkiye ile ilişkilerinde zaman zaman Hollywood starlarını devreye soktu. 30 yılların gazetelerinde, nerede yaşadığını bilmedikleri Türk halkına selâm gönderen starlar haber oluyordu.
Şimdi Roosevelt-Hollywood ikilisine benzer bir ikiliyle karşı karşıyayız. Trump ve twitter. Trump, twitterın sâhibi Elon Musk ile el ele verip seçim kazandı. Daha yemin edip göreve başlamadan, Roosevelt gibi hokkabazlık peşinde. Ülkeleri karıştırıyor, meydan okuyor. Kanada’yı, Grönland’ı, Panama Kanalı’nı istiyor.
Son günlerini yaşayan Biden yönetimi, Hollywood’da çıkan yangını söndüremiyor. Hollywood starlarının yaşadığı bölgede milyonlarca dolar kül oldu. Los Angeles'ta yangın musluklarında su olmadığını ve Federal Âcil Durum Yönetim Kurumu’nun parasının bulunmadığını öne süren Trump, "İşte Joe Biden'ın bana bıraktığı bu! Teşekkürler Joe!" diye açıklama yaptı.
Bakalım Trump, twitterı kullanarak bu bunalımı nasıl çözecek? Ya çözmek için dünyâyı yakmaya kalkarsa…