Los Angeles’teki yangınlardan ders çıkarmak…
New York Times’da yazdığına göre Los Angeles Amerika’nın ve belki de dünyanın orman yangınlarına en hazırlıklı bölgelerinden biri. İtfaiye teşkilatının 4 milyar dolarlık bütçesi olduğu, ev sahiplerinin de yangın ihtimalini ciddiye almaya zorlandığı söyleniyor. Ancak bu 10 binden fazla yapının yanmasını, en az 150 kilometre karelik bir alanın kül olmasını engellemeye yetmiyor. Eldeki uçaklar ve diğer söndürme araçları günlerdir süren yangının bitmesini sağlamıyor.
Kimileri rüzgarı, kimileri belediye başkanın olay mahallinde olmamasını 11 kişinin hayatına mal olan bu büyük felaketten sorumlu tutuyor. Ama asıl sorumlu iklim değişikliği, suçluysa yıllardır bilinmesine ve konuşulmasına rağmen tedbir almayan, anlık çıkarını önde gören herkes. En başta Amerikalılar, sonra da dünyanın gelişmiş, yani atmosferi doya doya kirletmiş olan bütün ülkeleri ve tabii ki insanları.
Ancak suçluyu ve sorumluyu belirlemek sorunu çözmek anlamına gelmiyor. Çünkü sıcaklık sürekli artıyor, 2024 de tarihe 2023 gibi en sıcak yıl olarak geçiyor. 2025’in yeni bir rekor kırmasının da sürpriz olmayacağı da kesin. COP toplantılarından ise sonuç alınamıyor. 20 Ocak’ta iktidarı bir kez daha devralacak Trump’ın da kısa bir süre içinde Paris İklim Anlaşması’ndan ülkesini yine çıkartacağı biliniyor.
Dünya bariz bir şekilde iklim felaketine doğru sürükleniyor. Belli ki bundan sonra çölleri daha fazla sel basacak, tarım arazileri kuraklıktan işlenemez hale gelecek, garip adlar konan büyük fırtınalar daha çok insanı etkileyecek, sıcaklık artışları bazı ülke ve bölgeleri yaşanılmaz hale getirecek, eriyen buzullar denizlerin yükselmesine, adaların ve şehirlerin sular atında kalmasına, iklim mülteciliğinin artmasına neden olacak.
Değişimi önlemek, sıcaklık artışının hızını azaltmak için dünyanın elektrikli araba icadının ötesine geçmesi, köklü ve kalıcı tedbirler alması, verilen sözleri tutması, hepsinden önemlisi de birlikte hareket etmesi şart. Ayrıca iklim değişikliğinin sonuçlarıyla mücadele etmek için de ortak hareket etmek, mücadele edemeyeceklere kaynak ayırmak gerekli . Fakat teker teker devletlerin, merkezi ve yerel yönetimlerin yapabilecekleri de var.
En başta geleni de iyi ve gerçekçi bir planlama. Orman içine ev yaptırmamaktan daha çok yangın uçağı ve helikopteri edinmeye kadar geniş bir yelpaze içinde düşünmek, ormanları kontrollü dahi olsa ateş yakılarak piknik yapılacak yerler olmaktan çıkartmak, dere yatağına inşaat izni vermemek, deprem için yapılana benzer planlamayı iklim değişikliği için de yapmak, turizm anlayışının hiç beklemediğimiz kadar kısa bir süre içinde değişebileceğini hesaba katmak ilk akla gelenler arasında.
Bir de iklim değişikliği ziraattan güvenliğe pek çok alanı ilgilendiriyor ve sonuçlarıyla baş edilmesi sadece ülkeler arası değil ülke içinde de koordinasyonu gerekli kılıyor. Çözüm bir zamanların AB Bakanlığına benzer bir üst kurumun kurulması olabilir. Ya da kurumlar arası ve ötesi işbirliği bambaşka bir yöntemle sağlanır. Mesela bu konu üstünde zaten çalışan AFAD sorunu daha ciddiye alır, senaryolar üretir, tedbirler önerir. Devletin diğer kurumları da onu dinler.
Ve umarım Los Angeles’te yaşanan felaket bize ders olur, iklim değişikliğinin olası sonuçlarıyla yüzleşmemize katkıda bulunur. Daha önceki yangınlardan, sellerden ve olağan dışı hava olaylarından sonra olduğu gibi bu kez de her şeyi iki günde unutup gündelik yaşamlarımıza, siyasetin mutat akışına, jeopolitik sorunlara, komşularla ilişkilere, dünya meselelerine takılıp kalmayız. Bu tür olayların artık başa çıkılması gereken yeni normal olduğunu görürüz.
Sorunlar arasında öncelik sıralaması yapıp iklim değişikliğini geri plana atma lüksümüz artık kalmadığını anlarız. Terörle de uğraşırız, gelir dağılımındaki adaletsizlikle de, Trump Amerika’sının yaratacağı küresel ve bölgesel sorunlarla da ama iklim değişikliğinin doğuracağı komplikasyonlarla da. Sorunun müsebbibinin başka olması sonuçlarından etkilenmeyeceğimiz anlamına gelmediğine göre çok geç olmadan önlem almamız şart…