Hayat nedir?
Başlıktaki soruyu sormak 20’li yaşlarımın sonlarına kadar aklıma gelmemişti. Baktığımızda hayatın ne olduğunu şıp diye anlarız. Etrafımızda yaşayan şeyler var, bir de yaşamayan şeyler.
Derken 20’li yaşlarımın sonlarında, bize kuantum mekaniğini armağan eden büyük fizikçilerden biri olan Erwin Schrödinger’in tam da bu adı taşıyan (What is Life?) bir minik kitabını gördüm, aldım ve okumaya başladım. (Kitabın pdf versiyonunu isterseniz http://strangebeautiful.com/other-texts/schrodinger-what-is-life-mind-matter-auto-sketches.pdf adresinden okuyabilir, indirebilirsiniz, kitap İngilizce.)
Ancak kitabı okumaya başlamamla aklıma geldi, örneğin bu yazıyı yazmak için kullandığım bilgisayar ve bilgisayarın üzerinde durduğu masa da atomlardan oluşuyor; ben de öyle. Nasıl oluyor da ben “canlı” oluyorum da, bilgisayarla masa “cansız” oluyor? Üstelik masayı oluşturan tahta kısımlar yakın zaman öncesine kadar “canlı”ydı; artık değil.
Nedir hayatı hayat olmayandan ayıran, canlıyı cansızdan?
Schrödinger’in sözünü ettiğim kitabı, onun 1953 yılında İrlanda Dublin’de verdiği bir seminerde yaptığı konuşmaların derlenip toparlanmış halinden meydana geliyor. Bugün biyokimya, biyogenetik, moleküler biyoloji gibi alanlarda çalışan dünya çapındaki bilimcilerin hangisine sorsanız, Schrödinger’in bu kitabından nasıl etkilendiğini size anlatır, pek çoğu için bu alanlarda çalışmalarının sebebi Schrödinger’in kitabıdır zaten.
Bu yazıyı yazmak için oturduğumda Britannica ansiklopedisinin “life” (hayat) maddesinde gördüm, “hayat”la ilgili ve hepsi “yaşam bilimleri” grubunda yer alan bilimin pek çok dalı var. Ansiklopedideki madde metninin bir yerinde, “Bilimciler, teknisyenler ve hayatla ilgili bilim dallarında çalışan diğerleri kolayca canlı ile cansızı ayırt edebiliyor olsalar da, hiçbiri kesin ve hayatla ilgili her unsuru birden içeren tam bir tanım yapamıyor” deniyor.
Ansiklopedi daha sonra 6 ayrı kategoride (metabolik, fizyonomik, biyo kimyasal, genetik, termodinamik ve çoğalma) yapılan tanımları sıralamış ama gerçekte bunların hiçbiri tanım değil; hepsi kendi baktığı açıdan hayatın ne olduğunu sonuçları itibarıyla anlatan şeyler.
Örneğin “metabolik” tanımlar biyo kimyacılar ve bazı biyologlar arasında çok popüler ve bu tanıma göre yaşayan bir organizmayı veya tek bir hücreyi onun çevresiyle yaptığı metabolik değiş tokuş belirliyor. Hücreler enerji tüketirler, bunun için “beslenmeleri” gerekir vs. Ancak ansiklopedi de söylemiş, mesela yanan bir mumun alevi de öyledir; “hayatta kalabilmek” için çevresiyle ilişki kurar; çevresinden oksijeni alır ve ortaya karbondioksit ve su çıkarır. Mumun alevi de mi yaşıyor şimdi?
Fizyolojik tanıma göre hayat, beslenen, beslendiğini metabolize eden, dışkılayan, nefes alan, hareket eden, büyüyen, çoğalabilen ve dış uyarımlara cevap verebilen şey. Fakat bu özelliklerin pek çoğu bazı makineler için de geçerli; örneğin otomobiliniz çiftleşip çoğalmak dışında burada sıralanan bütün özelliklere sahip. Benzinle besleniyor, motorunda onu metabolize ediyor, dışarıdan oksijen alıyor, hareket ediyor vs.
Neyse bu tanım meselesini daha uzatmayacağım; çünkü dediğim gibi üzerinde uzlaşmaya varılmış bir tanımı yok hayatın.
Ama zaten meselemiz sadece tanımlamak da değil. Meselemiz, ne oluyor da aynı atomlar bazen “canlı” bazen de “cansız” nesneleri ortaya çıkarıyor? Kendisi bizim anladığımız anlamda “canlı” olmayan atomlar nasıl ortaya “hayat”ı çıkarabiliyorlar?
“Yumurtaya can veren yüce Allah…” diye başlayan çok sayıda yorum geleceğini tahmin ediyorum bu yazının altına ama ne olur yazmazdan önce bir düşünün: Sizin bir anda aklınıza gelen bu cevap hepsi de doktoralı binlerce bilimcinin aklına sahiden gelmemiş olabilir mi, sizin akıl ettiğiniz bir şeyi onlar edememiş olabilir mi?
Sonunda cevap, “Allah onlara nefes üfledi, onlar canlı oldular” cümlesi olacaksa bile, bu cümleye bilimciler kendi akıllarıyla ve bilimsel yöntemleriyle erişmek istiyorlar. Kutsal kitaplarda yazanları peşinen delil kabul etmiyorlar.
Başlangıçta “hayat”ın belli atomlara ve moleküllere özgü olduğunu düşünüyorduk ama hayatın ne olduğu hakkında araştırmalarımız derinleştikçe gördük ki, “hayat”ı oluşturan atomların ve moleküllerin sayısı bizim başta saydıklarımızdan çok daha fazla.
Burada belki küçük bir izaha ihtiyaç var: Moleküller, birden fazla atomun bir araya gelip birbirleriyle elektron alışverişiyle meydana gelen şeyler. Örneğin içtiğimiz suyu 2 hidrojen ve bir oksijen atomu bir araya gelerek oluşturuyor. Bir arada olmadıklarında hidrojen de oksijen de oda sıcaklığında gaz halinde bulunan atomlar. Ama bir araya gelip su olduklarında yeniden gaza dönüşmeleri için sıcaklığın 100 derece olması gerekiyor. Yani, oksijen ve hidrojen bir araya gelip oksijene de hidrojene de benzemeyen üçüncü bir materyali yaratıyorlar.
Oksijenle hidrojeni bir araya getirip “su” yapan şey, fizik kanunları. Aynı kanunlar mesela kan hücrelerimizi oluşturan atom ve moleküller için de geçerli. Peki ne oluyor da, bazı moleküller hayatı ortaya çıkarırken bazıları çıkarmıyor?
Bu sorunun cevabını aramaya haftaya da devam edelim.















Okuyup okumadığınızı bilmiyorum ama fizikçi Fritjof Capra'nın Fiziğin Taosu adlı eserini tavsiye edebilirim. Gerçekten ufuk açıcı bir eserdir. Kitabın önsözünde belirtildiği üzere eserin eksik tarafı kuantum fiziğinin mistik eserlerlerle paralelliği sadece doğu mistisizmi (Budizm, Hinduizm, Taoizm) ile ele alması. İslamın mistik eserlerine yer verememesidir, bu da Fritjof Capranın örneğin bir İbni Arabi konusunda az bilgi sahibi olmasından kaynaklanıyor sanırım.
Yanıtla (0) (0)Radikaldeki beni aydınlatan bu içerikli yazılarını beğenerek, severek, izler kendimce not alırdım. Bu başlangıcınızda severek, beğenerek not alarak 85 yaşıma yaklaşırken bilgilenmeye çalışıyorum. Bize bu bilgileri ulaştırdığın için zihnine, kalemine Malatya'dan sevgi, selam ve sağlıklar dileklerimle. Asım Demirkök. İnternete Asım Demirkök yazınca beni görmüş olursunuz. Tekrar sevgi selam ve muhabbetlerimle sağlıklı bir yaşam diliyorum.
Yanıtla (1) (0)alman düşünür ve ekonomist Schumacher varlığın 4 kategorisi olduğunu ve bunlar arasında geçiş olmadığını söyler. yani canlı ancak canlıdan doğar. selamlar.
Yanıtla (0) (0)Biz desekki,dünya boş'tur,geçip giden bir düşten başka bir şey değildir "alay"edersiniz.İşte kuantum mekaniğinde"madde belirli yerlerde kesinlik içinde var olaz,ama tersine varolma eğilimi gösterir"diyor.Yani dünyanın bir gölgeden ibaret olduğunu söylüyor.Boşuna dememişler "dünya boştur"diye
Yanıtla (1) (2)Ahmet61, dünyanın boş olması ile senin tarikatın arasında nasıl bir ilişki kuruyorsunuz! Ya da inancınız arasında.. Sen bunu anlamak istemiyorsun...
Yanıtla (2) (1)Misal:..DUNYA BOS demek züğürte yakışmaz.zaten himmete muhtac nerde gayrina faydasi olsun.!. çünkü buyuk ihtimalle *kedinin uzanamadigi ciğere murdar deme* ihtimali coook yuksek..DUNYA BOŞ demek zengine,makam,mevkim sahibine yakışır bunu lafla degil Cömertte degil Kerim olarak ve *gerektigi* yerde tevazu gosterip haliyle,cebiyle ISPATLAYANA SAHANE YAKIŞIR...Muhtesemdir...mesela Hz.Malik bin.Dinar..Turkcesi Para babasi demek *cuvalla var yani* ama Gonullere sultan olmus..paraya değil..
Yanıtla (0) (0)Katı,sıvı,gaz,plazmadan başka maddenin bir çok hali daha var.Bose-Einstein yoğunlaşması gibi.. Bence “Hayat” maddenin (zamana tabi) sonlu “hal”idir.Faz geçişidir de diyebiliriz desem, derdimi anlatmak için epey ter dökerim..
Yanıtla (0) (0)İnsanı düşünmeye zorlayan, idrak kanallarını (cakralar) açan yazı, teşekkürler...
Yanıtla (0) (0)Sayın İsmet Berkan , yazınızda küçük bir düzeltme için izninizi talep ediyorum. Bu seminerler 1953 yılında değil , savaşın ortasında 1943 Şubat'ında yapılmış ve yine Londra bombalar altındayken 1944'de yayınlanmıştır. Sadece bir tarih düzeltmesi için yazmıyorum . Yaşanan en büyük savaşın içinde bazı beyinlerin gerçeği aramaya çalıştığını , destek bulduğunu belirtmek istiyorum.
Yanıtla (0) (0)saat 16.12de yazan okura cevaben ; Kur'an bilgisidir; Adem eşi ile dolaşırken rahat edeceği ve korunabileceği ilham edilerek dünyada cennet diye hitabedilen bağlık bahçelik gizli bir yere davet edildi. Ruh üflemesi bu cennet diye tanımlanan bahçelik yerde oldu. Balçığa üfleme hikayesi israiliyattır. Allah'ın bize sergilediği biyoloji bilgisi ile de uyuşmaz. Kaynaklarım ; Bakara 30-39 ayetler, Araf 11-27 ayetler Taha 115-123 ayetler Saygılar.
Yanıtla (7) (2)orhan tanyalçın, Bahsettiğin surelerde uzaktan yakından senin görüşüne yakın hiç bir şey ifade edilmiyor. İstersen daha fazla zorlama. Biyolojik ana baba olur da, biyolojik iman olmaz zaten. :))
Yanıtla (1) (5)Peki 'yumurtaya hayat veren....' demeyelim. Şu olur mu; 'Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah ı tesbih etmektedir' . Yani aslında herşey canlıdır. Bu anlamda bizim bildiğimiz (ya da yüklediğimiz) anlamda 'Hayat sahibi olmak', 'canlılık' kavramı eksik, subjektif, sadece kendi duyularımızla kısıtlanmış olmasın. Herşeyi görememek, herşeyi duyamamak gibi herşeyin 'canlılığını' da algılayamıyor olmayalım.
Yanıtla (1) (0)39/6 ; Sizi bir tek candan yarattı. Faydalanmanız için eşli sekiz hayvan verdi.Sizi analarınızın karnındaüç karanlık içinde yaradılıştan yaradılışa sevkeder.İşte rabbiniz Allah O'dur. Eser O'nundur.
Yanıtla (8) (1)Burada insanları Ademden yaratıldı deniyor. İnsanların emrine de hayvanları verdi deniyor. Ama sen bunu hayvanlar da ademden yaratıldı diye anlamışsın. Allah öyle murat etseydi o da olurdu. Ama ademi nasıl yarattığını açıkça ifade ediyor. Aklını tatmin etmek için ayet tevil etmene gerek yok. Her iş akla uygun olsa mesh ederken ayaklarımızın üstünü değil altını mesh etmemiz gerekirdi. Çünkü ayaklarımızın altı daha çok tozlanıyor...
Yanıtla (1) (7)Materyalist görüşler, düşünen insanlara ilk bakışta cezbedici olabilir. Bunlar kabaca, toprağın aklı olmadığı için mecburen tesadüfi süreçlere dayanmaktadır.Canlıların evrim süreçlerinde sayılamayacak kadar çok tesadüfün birbiri ardısıra bir sanat eserini meydana koymak üzere gerçekleşebilm ihtimali bence sıfırdır, yoktur. Yani demem o ki, tesadüfler bile haddini bilir. Bu dünyadan başka zamanlara ve başka diyarlara göçetmeden evvel dilerim büyük mucizeyi (Kur'an) gereği gibi incelersiniz.
Yanıtla (12) (0)Allah'ın Üflemesi konusuna da değinmek isterim. "Ona Kendi Ruhundan Üfledi" ayetine göre üflemenin muhatabı Adem'dir.
Yanıtla (19) (2)İnsansılar milyonlarca yıldır yeryüzünde dolaşmakta. 15-20 bin yıl kadar önce beşerden bir kişiye bu üfleme yapıldı. Bu kişi (artık insan), bedeninden ötürü var olan nefsi dışında ruh özelliği kazandı ki bu ona ilahi bir yükümlülük getirdi. İçinde yaşadığı toplumda Üflenen Ruhun ilhamı olan ilahi farkındalık nedeni ile dosdoğru olmak ya da onu nefsi güdülerine kurban etmek
İnsanlar hikayeler ile hayatlarına anlam veriyorlar. Bu yüzden din ve dinin bir versiyonu olan milliyetçilik var. Hikayesiz yapamayız. Öte yandan hikayeler günümüzün ihtiyaçlarına cevap vermeli ve bildiklerimiz ile tutarlı olmalı. İslam eskidi artık. Türkçülük de günümüz dünyasında uyumsuz.
Yanıtla (5) (13)Ateist, aklının ermediği işlere eskidi deyip kendini rahatlatıyorsun. Aslında sen de yeni bir şey değilsin. İlk numunen iblisin inkar ettiği güne kadar dayanır...
Yanıtla (3) (2)Ey ateist;İslam eskimez,senin kafa problem değiştir.Madem inanmıyorsun herşeyin hakikatini bilsen neolur?İlim, iman edenlerin ihlasını,teslimiyetini amelini artırır.Sana ne fayda sağlıyor?
Yanıtla (2) (3)Orhan Tanyalçın, ruh beşerden bir kişiye yüklendi diye bir semavi bilgi yok. Tanrının dünya çamurundan yarattığı bir bir balçığa üflendi.
Yanıtla (0) (4)39/6 devam ; Her yeni doğan 4 harfli bir alfabe ile esere özel bir yazılım olup eser Allah'ındır. Böylece önce evrim sürecinde sonra da ana rahminde karanlıklardan nihayetinde aydınlığa kavuşan insanın manevi aydınlanması ise ancak Kur'an'ı Kerim ile olur. Hamd Allah'a.
Yanıtla (8) (0)Devam ; İnsanın gerek doğadaki evrimi ve gerekse ana karnındaki gelişim süreci, kabaca bir protein üretimi ve inşasıdır.
Yanıtla (8) (0)Ayette, insanın iki farklı yaradılış süreci ile ilgili cümleler arasında kurbanlık hayvanlardan söz eden cümle, insanın maddi gelişiminde hayvansal proteinlerin önemine dikkat çekmektedir. Ana karnında üç karanlık, bebeği kuşatan üç duvarı ve bebeğin rahimde geçirdiği üç farklı süreci tanımlar.
İnsan, bu maddi süreçlerden geçip aydınlığa kavuşur.
39/6; açıklama; Ayetin ilk cümlesi insanın yaradılışının başlangıç dönemleridir. Tek can ile başlayan bu süreç zaman içinde cinsiyet kazandı. Bu ilk dönemler milyonlaca yılda aşıldı. İnsanın doğada bu uzun ve zorlu evrim süreci adeta bir özeti gibi ana rahminde kısa ve rahat geçecek bir zaman dilimine taşındı. Eşli sekiz hayvan ağıl hayvanları, kurbanlık hayvanlardır.
Yanıtla (8) (0)Hayatı yazılımda değil de donanımda aramak en büyük hata. İnsan da dahil bütün canlı organizmalar yazılımı olmazsa sistemli birer atomlar ve moleküller bütünü olmaktan ibaret kalacaklardı. Peki canlılar için yazılım ne demektir. Hemen cevabını verelim; DNA ve RNA. Burada duralım. Bu yazılım kim tarafından nasıl yükleniyor? Enerji olmadan bir yazılım çalışabilir mi? Enerji olmadan nasıl ki bgisayarlar, y. zekalar bir işe yaramazsa DNA ve RNA da enerji olmadan ölü metabolizmayı hareket ettiremez.1
Yanıtla (0) (0)Tekil olarak enerji, nedir?
Yanıtla (0) (0)Kim yapıyor sorusunun karşılığı, Tanrı yapıyor olabilir. bu durumda kimse araştırma yapmaz. cevap verilmiş oluyor. ancak bunun yeterli olmadığı açık. önemli olan nasıl sorusudur. bilimcilerin yaptığı da nasıl oluyor tarafını araştırmak. bu araştırmalar sonucunda kimin yaptığı da anlaşılabilir.
Yanıtla (2) (0)Nasıl sorusunu araştırmak bir noktaya götürebilir bilim insanlarını, ama bilimsel araştırmalar niçin sorusunu cevaplayamaz. Niçin sorusu cevaplanamadığı sürece her türlü spekülasyona açık hale gelir bütün teoriler. İman, kısa yoldan topu taça atmaktır.
Yanıtla (4) (2)Tanrı hariç bilimde niçin sorusunun mutlak doğru cevabı da elbette var. Hem de delilleriyle. Lakin, ikna, ispat için yeterli sahih bilgin, zaman, sabır ve gereçler lazım.
Yanıtla (1) (1)Bu isabetli bir görüştür.Bir varlığı Allahın yaratması bizi o varlığın nasıl yaratıldığı araştırmasından alıkoymamalıdır.Bilimciler nasıl yaratıldı sorusunun cevabını aramaya devam etmelidirler.İlahiyatçılar ise neden yaratıldı sorusunun cevabını araştırmaya devam etmeliler.Alanlar farklıdır.Çatışma veya mutlak işbirliğine gerek yoktur.İşbirliği sağlanmalıdır.
Yanıtla (3) (2)Kutsal kitapta insanın neden yaratıldığının cevap verilmiş. 'Cinleri ve insanları ancak bana kulluk etsinler diye yaratım' Zariyat.56. İlahiyatçılar neyi araştıracak? Türkiyeli kardeş.
Yanıtla (1) (0)(2) Enerjinin kaynağı yazılımı kodlayanla aynı güçtür. Bilgisayarın fişini takan el!!! Tanrı'nın tanımına ve tasnifinr göre evreni anlamaya çalışıyoruz. Ancak o tanımı ve tasnifi yapanı yok sayarak bunu yapıyoruz. Hadi şimdi ben sorayım mühendis yok, elektrik yok. Bu bilgisayar nasıl var oldu? Bu yazılım nasıl kodlandı? Tüm canlılar birer akıllı tasarımlar-doğal zekalardır. Sorun Tanrısız yaşam formlarını anlama çabasıdır.
Yanıtla (1) (0)Ömrünün,üçte birini tek adamın tekelinde geçirmek...Bir hiç olmak içinmi yaratıldık...
Yanıtla (4) (1)Bir Bilgemiz der ki...VARLIGIM,,,YOKLUGUMDADIR....
Yanıtla (1) (0)Bilimi ikinci plana atmak isteyenlere dinler tarihi ve tek tanrili dinlere gecisle ilgili okumalar yapmalari iyi olabilir ama yazar bilimsel yazilar yaziyor bu aralar.
Yanıtla (2) (1)Turgay "bilim"den kasıt nedir? Her neticeyi maddeci ispata mecbur etmenin adı bilim midir? Bu mecburiyet; çağımız insanının bilhassa sanayi devriminden sonra tutulduğu bir hastalıktır. Nazım Hikmet bu hastalığı "Trum, trum, trum. Makineleşmek istiyorum" şiirinde çok güzel izah etmiştir. Yani işin sonu makineleşmek isteyen insana varıyor. Oysa insan olarak yaratılmış olmak, çok daha değerli bir şeydir.
Yanıtla (1) (0)Hayatı anlamak için tanrının "yardımcı ders kitabı" niyetine gönderdiği Kur'an'ı anlamaya çalış. Yardımcı ders kitabını anlamadan hayatın tarifi noksan kalır. Bunu anlamanın yolu da önce imandan geçer. İmanı olmadığı için bunu anlamakta zorlanan insanların koskoca bilmem ne profesörü olması seni aldatmasın. Türkçemizde güzel bir söz vardır. "Oğlum vali olmuşsun ama adam olamamışsın." Adam olmak yani hayatı anlamak "bilimsel" diye kamufle ettiğin materyalist tatminle olmuyor...
Yanıtla (1) (4)Cevabı belli İsmet kardeş;madem cansız moleküllerin bir kısmı kendi keyiflerine göre(!?)bir araya gelip bir canlı madde oluşturuyor,bazıları ise yine kendi keyiflerine göre(!?) kendi hallerinde kalıp bir şey olmuyorlar.O halde hayatta her şey tesadüf!Bir nizam ve kanun kural yoktur.Cevaba gelince siz zaten her şeyin cevabını bulumuşsunuz.Okurlara ne olur o Allah kelimesini kullanmadan önce bir düşünün diyorsunuz.Zaten işin başında bir şeyi reddederek hakikati değil kendi yargınızı dayatıyorsunuz
Yanıtla (3) (3)Atomlar ve moleküller keyiflerine göre bir araya gelmezler. Kimyasal bağlar temel fizik yasalarının sonucu oluşurlar. Özünde artı elektrik yükünün eksi elektrik yükünü çekmesi yatar. Daha fazla bilgi için bir kimya giriş kitabına veya buraya bakabilirsiniz: https://tr.m.wikipedia.org/wiki/Kimyasal_ba%C4%9F (Her zamanki gibi Türkçe anlatım kötü, İngilizcesi daha açık. )
Yanıtla (0) (0)canlı benzeri nesneler yapacağız. canlıya dair tüm keşiflerimiz ile onu giydirip donatacağız ama yine de ona "canlı" diyebilecekmiyiz.. Ya da hangi özelliği de eklediğimiz zaman o "canlı" olmuş olacak. Başka bir deyiş ile canlılık canlının dışı ile mi yoksa içi ile mi ilgili bir durumdur. İç nedir, var mıdır, var ise nasıl oluşmuştur...Bu soruların cevabını arayan bilim yapılabilir mi....Neden olmasın.... Bir de "insan" ı diğer canlılardan ayrı tarif etme meselesi var ki..O daha da çetrefilli..
Yanıtla (2) (0)Sınırları olan (deri, zar, vb) bir birimin sınırının dışından elde ettiği enerji ve maddeyi dönüştürerek kendisinin bir kopyasını yapmasına hayat, bu birime canlı diyoruz. Canlılık bir tanım sadece. Kendi kopyasını yapmak belirleyici süreç. Eğer günün birinde otonom bir biçimde kendi kopyasını yapabilen bir makina yapılırsa ona da canlı diyebiliriz.
Yanıtla (0) (1)"Sonunda cevap, “Allah onlara nefes üfledi, onlar canlı oldular” cümlesi olacaksa bile, bu cümleye bilimciler kendi akıllarıyla ve bilimsel yöntemleriyle erişmek istiyorlar. Kutsal kitaplarda yazanları peşinen delil kabul etmiyorlar." Sayın yazar sonunda cevap bu olacaksa; bu peşinen kabul edişe iman, inkara da küfür diyoruz... Fazla debelenmeye lüzum yok. Çünkü "hayat" o kadar uzun değil...
Yanıtla (1) (2)Schrodinger in yazısında canlı hakkında bir sürü bilgi var ama can a ve canlıya dair bir tanım var mı....YOK.... Canlı hakkında verilen bilgiler canlının cansıza göre tarif edilmesi vs canlının tanımını vermek değildir.
Yanıtla (0) (0)Madem hayat var elbette hayatı var eden de vardır. Çünkü sanat Sanatkârı icap eder. Eser olmadan sanatkâr var olabilir ancak eserin varlığı sanatkârın varlığına zorunlu olarak delalet eder. Ayrıca şunu da bilmek gerekir ki mahlukun Halıkı anlama çabası beyhude bir çabadır. Onu ancak fiillerinden hareketle kısmen tanıyabiliriz.
Yanıtla (4) (0)Ali bey, sizinki Aristo mantığı. ancak bu somut olaylar için doğrudur. Tanrı soyut bir kavram. mantık kurallarına göre soyut olanın somut ürün vermesi çelişki olur.
Yanıtla (0) (0)“Hayatımın başı ve sonu belliydi hiç olmazsa ortasını kaçırmamalıydım” Oğuz Atay böyle demişti işte. Evrenin başlangıç nedenlerini ve sonunun olup olmadığını sadece faraziyeler(varsayımlar) ile değerlendirebiliyoruz. Bari mevcut zamanın yağmalanmasına müsaade ermezsek iyi olmaz mı?
Yanıtla (1) (1)Hayat ölüme yolculuktur.O Allah'ki ölüden diriyi,diriden ölüyü çıkartır.Bizi öldükten sonra diriltip hesaba çekecek olan odur.Dünya; ağiretin kazanılacağı yerdir.İnsan uykudadır ölünce uyanır
Yanıtla (2) (1)Canlılık; moleküllerin kararlı olmayan (bozulmaya müsait) özel bir tasarımı olup, onun kararlılığını ancak kendi yapısını olabildiğince koruma ve yenileyebilme özelliği sağlar. Yani bir nevi ilkel kimyasal farkındalıktan (iç güdü) bahsedilebilir. Madde, karşılaştığı etkilere hep aynı tepkiyi verirken, canlı maddede bu tepkiler özünü korumaya yönelik olup, cansız gibi değil, farklıdır, çeşitlidir. Birkaç milyar yıl önce yeryüzünde "Nefs"in ilk ortaya çıkışı olarak düşünüyorum.
Yanıtla (17) (0)Kalemine sağlık ismet bey. Basında bu konuları yazıp tartıştırmak çok değerli.
Yanıtla (0) (0)Hiç bir şey tesadüfen yaratılmamıştır ( oluşmamıştır) her şey bir plan dahilinde bir amaç için dizayn edilmiştir ,gördüğümüz yaşadığımız hayat budur. Vücudunun boyu , kilosu , taşıma kapasitesi , ve zeka düzeyi , istenilen şekilde , istenilen sınırlar dahilinde yaratılmıştır. Bir tv fabrikası siyah beyaz tv, veya renkli tv yapar, ama traktör yapamaz. İnsanın zeka kapasitesi , bütün doğadaki olayları , kavrayamaz, seviye yeterli değil, bir kum tanesinin nerede nasıl sentezlendiğini , bilemez.
Yanıtla (5) (4)Katı determinist görüş hayatın gerçekleriyle ve özellikle kuantum yasalarıyla çelişiyor.
Yanıtla (1) (1)Suyun kaynama derecesi 100 santigrat. Buharlaşmanın (yani gaza dönüşmenin) başlangıcı ise 4 derece değil mi?
Yanıtla (0) (0)Kaynama derecesi basınca göre değişir
Yanıtla (0) (0)1) Canlı bir hücredeki atomların dizilişini (desenini) tespit ederiz. 2) Ayrık haldeki atomları alır, hücredeki dizilim deseninin aynısı olacak şekilde bir araya getiririz. 3) "Oluşturduğumuz" hücre canlı ise, "Bütün mesele dizilimdeymiş" deriz. Değilse, "Bilmediğimiz başka şeyler de var mış" deriz ve "yolumuza" devam ederiz. 1 ve 2. maddeleri yapmak, bu gün teknolojisinde mümkün değil elbette. Olsa zaten yaparlardı. Ama yarın?
Yanıtla (1) (0)Anlaşılması zor olanı anlamaya çalışmak aramak hayatımızın en zor olan arayışı ölene kadar armaya devam ... dönem
Yanıtla (0) (0)Önce “episteme” nedir onu biliyor muyuz? Daha algıladığımız bilginin hakikatliğinden emin değilken, hayat nedir diye sormak mantıklı değil. Şu an duyu ve aklımızla tek bir davranış eğilimi gözlemleniyor ve bu bir genel kural: her şey, görünen alemi devam ettirmek üzere hareket ediyor. Herseyden kastım, atomaltı parçacıklardan, kara enerjiye kadar. Çekim kuvvetinden, üreme ve çoğalmaya kadar. Düşündüğümüz her fikirden , takım tutma davranışına kadar. Her şey “ben”özelinde görüneni devam ettiriyor
Yanıtla (1) (0)Belki de her madde canlıdır. Belki de bizim algılarımız sadece hayvan ve bitkilerin canlılığını seçebiliyordur. Belki de evren tek bir canlıdır. Belki de yıldızlar ve galaksiler o canlının atomlarıdır.
Yanıtla (2) (0)Hayat sen ne çabuk harcadın beni Dünyada ne günler yaşadım gördüm Gençlik gönlümde bitmez sanırdım Hayat ben hep seni böyle tanırdım Artık her arzumu kalbime gömdüm Çaresi olsaydı ömür alırdım Hayat sen ne çabuk harcadın beni Perişan gençliğim üzgün bakıyor Kalbimi bir korku sarmış yakıyor Şimdi gözlerimden kanlar akıyor Hayat sen ne çabuk harcadın beni www.youtube.com/watch?v=wFALKfdel84
Yanıtla (1) (0)İslami literatürde bizim cansız zannettiğimiz şeylerin de aslında bilinç sahibi olduğu söylenir. Mesela Kur'an'da biz emaneti dağlara teklif ettik kabul etmediler denir. Hz.Peygamberin "Uhut dağı bizi sever biz de Uhut'u" sözü vardır. Taşların durmadan Allah'ı zikrettiğini gösteren mucizeler nakledilmiştir.
Yanıtla (2) (1)Sayın yazar konu hakkında Said Nursî''nin Lema'lar isimli eserinden 30. Lema 5. Nükteyi okumanızı tavsiye ederim. Farklı bir bakış açısı kazanmaniza yarayacaktır. Not: Eseri internetten ücretsiz indirebilirsiniz ve kelimenin üzerine dokunduğunuzda anlamını öğrenebilirsiniz.
Yanıtla (1) (1)Asırlar önce semavi dinler ve değişik inanç sistemleri bu sorunun cevabını çoktan vermiştir. Kur'an'da bu sorunun cevabı en ince ayrıntısına kadar vardır, uzman mutsavvıf hem materi hemde enerjinin ne olduğunu, enerjinin maddeye neden eşlik ettiğini kolayca kendi ifadesiyle açıklamıştır. Animiz:Doğada bulunan her şeyin ruhu ve onun ruhların ikametgahı olduğu, varlıkların ya materi ve enerjiden ya da yalnız enerjiden müteşekkil oldukları inancı . Bu, her bireyin kavrayabileceği basit tanım
Yanıtla (0) (0)Bilim adamları,yaratııcının varlığını değil; olmadığının isbaati için çalışıyorlar.Bilim de her şey sayılarla anlaşılır iken;1,sayısının:0,999999999 olduğu kesin iken; tam 1,in yaratıcının kendisine ait olduğu mesajını veriyor iken,bilimde ki gerçekleşen hipotezlerin tüme varımdan mantıksal açıdan kabulu gerçeğe yakın doğru iken, yaratıcıyı nasıl bilimle tam olarak idrak edeceğiz.
Yanıtla (0) (0)Kainattaki mevcut her atom can dır. Her atom başka bir atomdan haberdardır. Atomlar, diğer atomlarla her sıcaklık değerinde başka bir biçimde iletişime geçiyor. Yeryüzünde atom davranışlarını belirleyen etken güneşten gelen fotonlar. Bir yanı ile volkanlar etken. Asıl sorulması gereken can taşıyan atomların organize olarak canlı haline gelme amacı nedir? Bu soruyu bilinç kazanmış yapay zekanın yanıtlamasını bekleyelim. Çünkü yapay zeka atomların dile gelmiş temsilcisi olacak.
Yanıtla (0) (0)İnsanoğlu hayâtın sırrına erişemiyecektir.
Yanıtla (1) (0)Bilimsel yöntemle Tanrı'yı bulma iddiası dinin özüyle çelişir, çünkü o artık inanç olmaz. Din ise Yaradan'ın insanın kendisine "inanmasını" istediğini, bu yüzden Tanrı'nın asla bir denklemde ortaya çıkmayacağını vaaz eder. Çünkü Tanrı için bilim veya bilmem ne insanı değil, insan var. İslam'da Allah'ın isimlerinden ikisi Batın ve Zahirdir. Ona bütün benliğiyle yaklaşana Zahir, sadece aklıyla yaklaşana Batındır. Çünkü ilki tevazu, ikincisi ise kibirdir. Niçin böyle, buna sen akıl yor artık.
Yanıtla (3) (3)Bilimsel metotla Tanrı'ya ulaşma din ile çelişemez. Bir Tanrı'nın iki ayrı yaratığı nasil celisebilir ki? Doğadaki modeller ya tesadüfen ya Tanrı ya da doğa tarafından idare ediliyor/yaratılıyor. Eğer doğa'dır derseniz o zaman tanrınız doğa olmuş olur. O girift, karmaşık mekanizmaları tesadüflerle açıklamak aslında hiç de kolay değil.
Yanıtla (3) (0)Ben bu irdelemeyi aldım.. Yalnız bir sorun var bana göre ; Tanrı yerine Tanrısal diyelim..Çünkü bizim muhatabımız o.Yani siyasal otorite, yani devlet. Bir de tâbi, Tanrı soyutlamasını yapmak öyle her babayiğitin harcı değil..Hele ki, halkın Tanrısı ile uzak yakın alakası yok.
Yanıtla (6) (3)İsmet Bey'in son dönem yazıları hayra alamet değil..:)) Yaşlılık belirtileri gösteriyor..:) İşin şakası bir yana harika konular ve yazıya döküşü, ifade edişi de harika..Son dönemde Dücane ve Ahmet Arslan Hoca'yı çok dinliyordum, bu yazılarla ufkum daha da genişler diye umuyorum..
Yanıtla (8) (0)Bilim insanları, Kutsal Kitaplarda yazanları peşinen doğru kabul etmemekte haklılar. Çünkü bir taraftan bilim, “nasıl” sorusuna cevap ararken, diğer yandan işin felsefesi, yani “niçin” sorusu devreye giriyor. Eğer “Allah onlara nefes üfledi, onlar da canlı oldular” ise, neden? Hareket eden bütün canlıların, yaşamak için bir başka canlıyı öldürmek ve yemek zorunda olduğu bir dünyadan söz ediyoruz. Allah niçin böyle kurguladı dünyayı?
Yanıtla (2) (2)(devam.) hatırlarken inanmayan kişi paralel evrenler, enflasyon teorisi gibi muhayyel iddiaları dikkate alarak açıklamaya çalışabiliyor. Dolayısıyla kişinin doktoralı olması onun da bir insan olduğu ve biased düşündüğü gerçeğini değiştirmez.Aynı şekilde inançsız birisinin aksine H2O'ya bakan inançlı bir kişi yanıcı bir gaz (H) ile yakıcı bir gazın (O2) bir araya gelmesiyle su gibi latif bir maddenin oluşmasını sadece fizik kanunlarına değil bu muhteşem kanunları da yaratan Allah'ın ilmine bağlar
Yanıtla (2) (0)Önemli bir konu. Bu konuyu açıklarken herkes bir şekilde inançları temelinde yol alıyor. Bu inançlar dini olabileceği gibi ideolojik de olabilir. İnsan ne kadar zeki olursa olsun, doktoralı olsun vs. çocukluğunda yetiştiği çevre, almış/almamış olduğu dini eğitim, okuduğu kitaplar kişiliği ve meseleleri yorumlayışı üzerinde çok etkili oluyor. Materyalist felsefenin etkisinde kalmış biri ile Allah'a inanan biri aynı Big Bang teorisini bambaşka yorumlayabiliyor.
Yanıtla (0) (0)Netice: Madem dünyada hayat var; elbette insanlardan hayatın sırrını anlayanlar ve hayatını sû'-i istimal etmeyenler dâr-ı bekada ve Cennet-i Bâkiyede hayat-ı bâkiyeye mazhar olacaklardır, âmennâ...
Yanıtla (3) (2)her kesimden tanrıyı inkar eden ve kabul eden bulunur. ben inanırım. "hepsi de doktoralı binlerce bilimci" arasında da tanrıya inanan binlerce insan var. tabancanın ateş etmesi (horozun kovana vurması, ateş alan barutun hacminin yüzlerce kat artması, o itiş gücü ile çekirdeğin dönerek namludan çıkması v.s.). incelenebilir tabii ki. tanrı konusu, -tabiri caiz ise- tetiği çeken birinin olması gerektiği ile ilgili. bazıları bu konuya hiç girmez. sonuçta şıklardan biri seçilecek.
Yanıtla (4) (2)