Lobiciler çok sık değişir oldu
Lafla peynir gemisi yürütmeye çalışıyoruz. Sorunları doğru teşhis edemediğimizden, çözümlerimiz de yanlış yollara sapıyor.
Daha iki ay önce 30-40 tonluk soğan depoları basılıyor, ülke olarak soğan lobicilerini suçluyorduk. Manşetlerden soğan depocuları ifşa ediliyor, baskınlarla piyasa dize getiriliyordu. Mutfağında bir kaç kilo soğan bulunduranlar bile nerede ise suçlu ilan edilecekti.
Ama kimse 2-3 ay sonra depolarda soğan bitince fiyatların ne olacağını düşünmüyordu.
Nitekim beklenen tehlike geldi. Kasım ayında 4,0 liraya çıktı diye depo baskınları yapılan soğan, bugün 5,0-6,0 liraya yükseldi.
Biz bu durumu 30 Kasım günü TV5’de ele aldık ve fiyatların yükselip, ithalat kapısının açılacağını söyledik. Konu hakkında geniş bilgi edinmek isteyenlere arşivden 30 Kasım 2018 tarihli “Ekonomi ve ötesi” programını izlemelerini öneririm.
***
Hatırlar mısınız acaba...
Kasım 2016’da “dolar bozdur” kampanyasında da benzer sonuçlar yaşandı. Sonraki dönemlerde de “yastık altındaki dövizleri bozdurun” çağrılarına uyanlar büyük zararlar etti.
Teşhis yanlış olunca, tedaviler sonuç vermiyor tabii.
Mesela Kasım 2018’de et fiyatlarındaki yükselişin ana nedenini artan refah seviyesine bağlamıştık. Eğer o teşhis doğru ise, son 6 ayda adeta bir kriz yaşıyoruz ama et fiyatları düşmüyor.
Neden acaba?
***
30 Kasım tarihli TV5 programında çok geniş açıkladığım bir kaç veriyi burada tekrar edeyim:
2010-2011 yıllarında tarlada 0,84-0,83 kuruş olan kuru soğan, raflarda tüketiciye 1,20-1,30 liradan satılıyordu. Tarla-raf marjı yüzde 50 civarındaydı. Oysa 2018 yılında (ilk 10 ay ortalaması) tarla fiyatı 0,79 kuruş olan aynı soğan, raflarda 2,25 lira ortalamadan satılmıştı.
2010-2011-12 yıllarında tarla-raf marjı yüzde 50’lerde seyrederken, bu marj 2014 yılından sonra hiç yüzde 100’ün altına düşmedi. Ve 2018 yılında yüzde 185’e çıktı.
Tarla-raf fiyat marjı patates fiyatında da benzer şekilde arttı. Hatta domates fiyatına da aynı artış trendi yaşandı.
Bırakın ürün bazında örnekleri, genel gıda fiyatlarına bakalım:
Tarım üretici fiyatları 2010-2018 arasında yüzde 75 artış gösterirken, genel gıda fiyatları yüzde 118 artış göstermiş. Hele sebze fiyatlarındaki raf artışı yüzde 140 ile adeta uçmuş.
Tüketici tarla fiyatına göre 75 liraya alması gereken ürünü, rafta 140 liraya alır olmuş. Enflasyon oranının yüzde 100 olduğu bu süre zarfında çiftçi enflasyonun bile altında ezilmiş.
Çiftçinin enflasyon kaybı bile sadece yüzde 35 ila ezildiğinin resmini göstermektedir. Ama aynı zaman içerisinde tüketici de ekstra yüzde 40 fazla fiyat vererek ezilmektedir.
O zaman sorun nerede? Depocuda mı?
30 Kasım tarihli programda 3 rapor açıkladık:
1- Merkez Bankası ilk raporu 2012 yılında yeni hal yasasından sonra hal fiyatlarının bizim de verdiğimiz gibi yüzde 20-25 düştüğünü ama bu düşüşün raf fiyatlarına yansımadığını gösteriyordu. Sorunu tekelleşen perakende sisteminde aramak gerektiğine işaret ediyordu.
2-Yine Merkez Bankasının bir başka raporunda gıda fiyatlarında yaşanan aşırı bozulmanın iklim şartlarına, komşu ülkelere vs bağlı olmadığını ve sadece Türkiye’ye özgü olduğunu ortaya çıkartıyordu.
3- Rekabet Kurumu (RK) patates-soğan piyasasında depoculuk-tekelcilik olmadığını ve piyasanın tam rekabet içerisinde işlediğini açıklamıştı. Biz bu raporu açıklayınca da sahiplenmedi tabii.
***
Yaklaşık olarak 2-3 ay önce soğan stokçularına seslenirken, bugün marketçilere seslenmeye başladık. Ama sorunun hala temel nedeni konusunda bir tespit yapamadık.
Mesela gıda taşıma maliyetinin İstanbul özelinde aşırı artışını ele almıyor ve dile getirmiyoruz. Özel sektör otoban ve köprü fiyatlarının ulaşım sektörünü batırma noktasına getirdiğini tamamen görmezden geliyoruz. Gıda fiyatlarını artırdığını hiç dikkate almıyoruz.
Perakende sektörünün tekelleşmesinde AVM sistemimizdeki yanlışlara hiç dokunmuyoruz. Sadece meydanlarda marketçileri uyarıyoruz.
İSO Başkanı Erdal Bahçıvan’ın İstanbul’a gıdayı deniz yolu ile taşıyalım önerisi hiç gündeme bile gelmiyor.
2010 sonrası yabancı sermaye sayesinde aşırı düşürülen beton faizleri ile aşırı yükselen gayrimenkul ve kira fiyatlarından sanki CEHAPE sorumluymuş gibi aklımıza bile getirmiyoruz.
Ve sorunu bağırıp-çağırarak çözmeye çalışıyoruz.
Oysa ekonomi akıl bilimidir. Kampanyalarla, bağırarak-çağırarak yönetilmeyecek kadar önemlidir. Gıda fiyatlarında çözüm o kadar basittir ve kısa sürede çözülebilir ki...