Barış Pınarı Harekâtı’na doğru
Afrin bölgesini PYD/PKK’dan temizlemeye yönelik Zeytin Dalı Harekâtı bağıra bağıra gelmişti. Hele ABD Türkiye’ye sınır olan Suriye topraklarında 30 bin kişilik bir PYD/YPG/PKK ordusu kurma niyetini faş ettikten sonra iyice ayyuka çıkmıştı harekâtın ayak sesleri.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, peş peşe yaptığı açıklamalarda harekâtın “bir gece ansızın” başlayabileceğini söylüyordu mütemadiyen. 15 Ocak 2018 tarihli bir konuşmasında “Türk Silahlı Kuvvetlerimiz en kısa sürede Afrin ve Münbiç meselesini Allah’ın izniyle halledecektir. Hazırlıklarımız tamamlanmıştır. Harekât her an başlayabilir” diyordu mesela. ABD, Erdoğan’ın bu açıklamasını ‘blöf’ gibi görmüş olabilir. Ne var ki beş gün sonra harekât gerçekten başladı ve iki ay süren operasyonlarla Afrin ve çevresi PYD/PKK unsurlarından gerçekten temizlendi.
Şimdi Erdoğan, Fırat’ın doğusunu teröristlerden temizleyerek “barış pınarıyla sulamak” ve o bölgeye iki milyon Suriyeli muhaciri iskân etmek için hazırlıkların tamamlandığını, “barış pınarı” vurgusundan anlaşılacağı üzere adı da belirlenmiş olan harekâtın her an başlayabileceğini ilan ediyor; ama ABD bunu da ‘blöf’ gibi görüyor olmalı ki, Türkiye’nin talep ettiği şekilde bir güvenli bölgenin tesisine hâlâ yanaşmıyor. Halbuki, Erdoğan’ın geçen gün AK Parti istişare toplantısında verdiği şu mesajı Zeytin Dalı Harekâtı tecrübesinin ışığında okumalı ve aklını başına almalıydı ABD: “Fırat’ın doğusuyla ilgili de muhataplarımıza her türlü ikazı yaptık. Yeteri kadar da sabırla davrandık. Kara devriyesiymiş, hava devriyesiymiş, bütün bunların hikâye olduğunu görüyoruz. Müttefiklerimize sorumuz gayet açıktır: Siz SDG (Suriye Demokratik Güçleri) adıyla gözlerden kaçırmaya çalıştığınız PKK/YPG’yi terör örgütü olarak tanıyor musunuz tanımıyor musunuz? Bunu açıklayın. Bu yönde bir beyan duymadığımız gibi bazı Amerikalı yetkililer alenen PKK/YPG’nin birlikte çalıştıkları bir yapı olduğunu da söylüyorlar. Öyleyse sözün bittiği yerdeyiz… Hazırlıklarımızı yaptık. Harekât planlarımızı tamamladık. Gereken talimatları verdik. Kararı verilen ve süreci başlamış olan barış pınarlarının önünü açma vakti belki bugün belki yarın denebilecek kadar yakındır. Hem kardan hem havadan bu harekâtı yürüteceğiz.”
H H H
Erdoğan’ın başbakanken, Davutoğlu’nun da dışişleri bakanıyken sarf ettiği “Kimse sabrımızı test etmeye kalkmasın” cümlesi bazen espri konusu oluyor, ama Türkiye’nin sabrını test etmek gerçekten riskli bir şey. Çok riskli.
“Fırat’ın doğusuna harekât düzenlemek, Cerablus-Bab yahut Afrin mıntıkasına harekât düzenlemeye benzemez. Türkiye’nin gücünü aşar bu. Üstelik ABD Başkanı Trump’ın ‘Türk ekonomisini mahvederiz’ tehdidi Twitter kayıtlarında duruyor. Böyle bir harekâta kesinlikle cesaret edilemez” diye düşünen varsa, Kıbrıs 1974’ü hatırlayıp bu düşüncesini gözden geçirsin. Zeytin Dalı Harekâtı öncesinde yazmıştım, tekrarda fayda var: 1974’te bugüne kıyasla gayet yoksul ve askerî imkânlar bakımından nispeten zayıf olan Türkiye, bütün bir Batı âlemini karşısına almak pahasına Kıbrıs’a asker çıkarmadı mı? Kıbrıs topraklarının üçte birinden fazlası üzerinde askerî / siyasî egemenlik kurmadı mı? Bu egemenliğini ABD’nin can yakıcı ambargosuna rağmen korumakta ısrar etmedi mi?
Bugün 1974’e kıyasla daha kuvvetli ve daha özgüvenli olan Türkiye, Fırat Kalkanı ve Zeytin dalı harekâtlarında elde ettiği başarılar da ortada iken, Fırat’ın doğusuna girmekten imtina edecek değildir.
Türkiye’nin sabrı taştı mı ne yapacağı belli olmaz. İlk bakışta ‘Gücünü aşar’ dedirten şeyler de yapabilir. Barış Pınarı Harekâtı planı belki Fırat’ın doğusunun tamamını kapsamıyor, PYD/YPG/PKK’nın -dolayısıyla ABD’nin- kontrolündeki her yere uzanmayı öngörmüyor; ama unutmayalım ki Kıbrıs’a düzenlenen birinci harekâtta da hedef sınırlı tutulup küçük çapta güvenli bölgeler oluşturmakla yetinilmiş, fakat Türkiye’nin sabrını test etme hatasından dönülmeyeceği anlaşılınca ikinci harekât başlatılarak -evvelce kazanılmış olan mevzilerden istifade ile- adanın Türkiye’yi ilgilendiren kısmı tamamen ele geçirilmişti.
ABD yönetimi ve Suriye’deki PKK’lı müttefikleri akıllarını başlarına alıp Türkiye’nin endişelerini behemehal giderseler iyi ederler.
Yeterince kan gördük, görüyoruz. Yeni bir savaşı kim arzu eder? Dileğimiz o ki, PYD/YPG/PKK kontrolündeki yüzlerce kilometrelik sınır hattının bu örgütten arındırılmasını, o hat boyunca 30-40 kilometre derinliğinde bir güvenli bölgenin teşkil edilmesini ve söz konusu güvenli bölgenin kontrolünün Türk Silahlı Kuvvetleri’nde olmasını talep eden Türkiye’ye hiç vakit kaybedilmeden ‘Tamam’ densin ve gereği -en ufak bir şüpheye mahal bırakmayacak şekilde- derhal yapılsın.
Barış Pınarı Harekâtı’nın çoktan dönmeye başlamış olan çarkını durdurmak için başka bir yol görünmüyor.