Beka meselesi?

18 Haziran 2020 tarihli yazıda Balıkesir’deki süt üreticilerinin sorunlarını detaylarıyla belirtmiştim. Hedefim hepimizin sabahtan akşama dinlediği sorunları yukarıdakilerin dikkatine sunmaktı. Yalnız bu hedefte pek başarılı olduğum söylenemez. Kara haber tez duyulur misali dün bu konuyla ilgili üzücü bir haber aldım.

Küçükköy’deki üreticimiz süt üreticiliği işini maalesef bırakmış. Maliyetlere ve iş yüküne daha fazla dayanamamış. Gerçi üreticimiz sorunlarını bir bir anlatırken koşulların gittikçe dayanılmaz noktaya geldiğini belirtmişti. Aslında işi bırakma sinyalleri o zamandan gelmişti.

O dönem süt üreticimiz özetle şunları söylemişti:

“Bu işi yaparken, hiç zamanımız yok, sosyal hayat yok, biz de gece gündüz yok. Gecenin bir vakti hayvanların doğumu olabiliyor ya da hayvanlar hastalanabiliyor. Ayrıca bazen gece uyanık yatıyoruz. Hayvanlarımızın çalınmaması için… Ben de isterim masa başında rahat bir işim olsun.”

Burada araya girmek isterim…

Maliyetler daha da artmasın diye… Eşiyle birlikte, tatil zamanları da çocuklarının yardımıyla tüm işe yetişmeye çalışıyorlar. Neredeyse 24 saat çalışıyorlar.

Devam ediyorum… Üreticimiz şunları da belirtmişti:

“Bu işi yapıyorum, zorluklarına, maliyetlerine katlanıyorum, zira çocukluğumdan bu yana hayvanların içindeyim. Çekirdekten yetiştim denilebilir. O yüzden bu zorluklara dayanabiliyorum. Bir de en iyi bildiğim iş bu…”

Burada yine araya girmek isterim… Maalesef tarım ve hayvancılık alanında yetişmiş, işi çekirdekten bilenlerin değeri bilinmiyor. Üretici kardeşimize işi bırakmadan belli destekler verilseydi, belki de bugün işi bırakma noktasına gelmeyecekti.

Son olarak üreticimiz şunları söylemişti:

“Şimdi bakıyorum, çocuklarım bu işi yapmak istemiyor. Çocuklarım masa başı, düzenli maaşlı bir işte çalışmak istiyor. Benim yaşadığım zorluğu görüyorlar. Ayrıca, benim de bu işi daha ne kadar yapacağım belli değil… Belim ağrıyor, belli rahatsızlıklarım var. İstiyorum ki çocuklarım okullarını bitirsin, elleri ekmek tutsun. Sonrasında belki bu işi ben de bırakabilirim.”

Açıkçası o dönem görüştüğüm çoğu süt üreticisi maliyetleri en aza indirmek için işleri kendi çabasıyla yapmaya çalışıyordu. Çiftliklerdeki koşullarda pekiyi değildi. Koşulların düzeltilmesi konusunda da herhangi bir destek almıyorlardı. Üretici kardeşimizin de belirttiği üzere bu vaziyeti gören genç nesil bu işi yapmak ister mi?

Gelinen bu noktada üreticilerimize sadece maddi destek değil aynı zamanda yapılan iş ile ilgili bilinçlendirme, işin daha kolay, daha iyi şartlarda nasıl yapılacağı ve en önemlisi de Avrupa’da olduğu gibi daha sistemli nasıl yapılacağı ile ilgili desteklerin yapılması gerekirdi. Yalnız o dönem görüştüğüm süt üreticilerinin buna benzer pek destek aldığı söylenemez.

Süt üreticisi kardeşimiz ile görüşme hayvanların akşama doğru çiftliğe dönmesine denk gelmişti ve bu fotoğraf tam o anda çekilmişti.

screenshot-13.jpg

Son yıllarda ülkemizde tarım ve hayvancılıkla ilgilenen kişilerin yaş ortalamasının yükseldiği, genç nüfusun azaldığı söylenebilir. Bir anlamda genç nüfus kırdan göçüyor, köyler yaşlılara kalıyor. Eskiden çoğu köyümüzde yol, su yok diye üzülürdük. Şimdi köylerimize yol, su gelmiş vaziyette. Ama şimdi de gençlerimiz köyleri terk ediyor.

Hızlanan köyden kente göçün altında yatan sebepler arasında girdi maliyetleri yükselirken ürün satış fiyatlarının sınırlı kalması, bir anlamda bu alanda yeterli gelir sağlanmaması, gençlerin sürekli bir gelirinin olmamasıyla birlikte genç nüfusun hizmet sektörlerinde çalışmaya yönelmesi gibi birçok sebep belirtilebilir.

Ayrıca hep konuşulan ama bir türlü tam olarak hayata geçirilemeyen kırsal kalkınma konusuna hız verilmesinin önemli olduğu düşüncesindeyim. Bir anlamda, kırsal alanda yaşayan ve geçimini tarım sektöründen veya benzer kırsal uğraşlardan sağlayanların, daha iyi yaşam koşullarına kavuşturulması yani ekonomik, toplumsal, kültürel kalkınmalarının sağlanmasının ‘beka meselesi’ olduğu düşüncesindeyim. Hemen hemen her konuya kolaylıkla beka meselesi diyebiliyoruz. Asıl tarım ve hayvancılık gibi stratejik öneme sahip bu sektöre dikkatlerin çevrilmesi gerekmektedir.

Maalesef ‘o onu dedi, bu bunu dedi’ gibi içi bomboş sözlerden, bağırtıdan kavgadan bir türlü ‘üretime, üreticinin sorunlarına’ sıra gelmiyor.

Ne diyelim?

Yürekler yanıyor, bilinç yanıyor alevler sardı her yanı

Düşünmez dilinden döküleni, bol bol kavga gürültü…

YORUMLAR (9)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
9 Yorum