Elon Musk’ın maymunları nasıl öldü?

Musk’ın ‘çip’ işiyle uğraşan şirketi Neuralink, insanlı ilk deneyler için gönüllüler aramaya başladı. Beyne implante edilen çip için Mayıs ayında ABD Gıda ve İlaç Dairesinden (FDA) onay alınmıştı. Neuralink PRIME olarak adlandırılan çalışmalarda gönüllü deneklerin servikal omurga yaralanması nedeniyle felç olması ya da ALS hastası olması gerekiyor.

Şimdi gelelim başka bir meseleye. Wired dergisinde yayınlanan bir makale korkunç iddiaları gündeme getirdi. Elon Musk Neuralink implantları nedeniyle hiçbir primatın ölmediğini iddia etmişti. Ancak yeni iddialar doğruysa tüyler ürpertici durumlar var. Hele bir de insan deneylerinin başlayacağını düşününce; aman aman!

Yeni iddialar Elon Musk’ın biyoteknoloji girişimi Neuralink’te araştırma için kullanılan primatların ölümleriyle ilgili yakın zamanda yaptığı açıklamalar nedeniyle potansiyel borsa dolandırıcılığını gündeme getiriyor. Bir tıp etiği grubu geçen hafta ABD Menkul Kıymetler ve Borsa Komisyonu’na (SEC) gönderdiği mektupla Musk’ın şirketindeki deneyler sırasında ölen maymunların ölümcül hasta olduğu ve ‘çip’ nedeniyle ölmedikleri iddialarının gerçek olup olmadığının araştırılması çağrısında bulundu. Bu söylentilerin SEC araştırmasına neden olup olmayacağını zaman gösterecek ama kurumun her türlü menkul kıymetin satışı konusunda yargı yetkisi var. Unutmadan, Neuralink’in dış yatırımcılardan 280 milyon dolardan fazla para topladığını ekleyelim.

Elon Musk, makak maymunları ölümlerini ilk kez 10 Eylül’de sosyal ağ uygulaması X’teki bir kullanıcıya verdiği yanıtla kabul etmişti. Musk, ölümlerin Neuralink implantı sonucu olduğunu reddetti ve araştırmacıların ‘ölüme yakın’ denekleri seçmeye ‘özen’ gösterdiğini söyledi. Tıp etiği konusunda çalışan pek çok kişi veteriner kayıtlarına dayanarak implant prosedürlerinden kaynaklanan komplikasyonların ölümlere yol açtığını iddia ediyor.

Wired’ın incelediği kamuya açık kayıtlar ve eski bir Neuralink çalışanıyla yapılan röportajlar ise farklı bir tablo çiziyor. Bu kayıtlarda primat deneklerin ötenazi yapılması gereken acılara katlandığı iddia ediliyor. Tüm bunlar şirketin insanlarda yapılacak deneylerin gündemde olduğu şu günlerde akıllara pek çok soru işareti getiriyor. Eğer SEC iddiaları kabul ederse Neuralink’in hayvan testleriyle ilgili federal bir soruşturma başlayabilir. FDA 2022 yılı başlarında şirketin insan deneyleriyle ilgili klinik çalışmalar yürütme talebini reddetmişti. FDA, cihazın lityum pilinin yanı sıra implant kablolarının beynin diğer bölgelerine geçmesi endişesi taşıyordu. Mayıs ayında ise başta da dediğim gibi insan deneylerine kurum tarafından onay verildi. Tartışmalar giderek alevlenecek gibi görünüyor!

23kr11-man1.jpg

‘KURABİYE YEMEK ŞİDDET EYLEMİDİR!’

Bryan Johnson... “Homo sapiens tarihindeki en büyük devrim” dediği bir çalışma içinde! 46 yaşındaki Johnson, son üç yıldır tek bir hedef üzerinde çalışıyor, yaşamını uzatmak hatta sonsuza kadar yaşamak! Geliştirdiği Blueprint sistemi için şimdiye kadar 4 milyon dolardan fazla bir para harcadı.
Blueprint sistemiyle Johnson neler yapmıyor ki! ‘Hastalık’ olarak adlandırdığı durumu bertaraf etmek için bir doktor ekibiyle katı bir sağlık rejimi uyguluyor. Günde 111 hap içiyor, özel başlıklarla uyuyor. Sekiz saatten az uyumak ve kurabiye yemek gibi yaşlanmayı hızlandırdığını iddia ettiği her eylemi ‘şiddet eylemi’ olarak görüyor. Vücudunu yaşlanma karşıtı bir algoritmaya çevirmeye kararlı, ölümün isteğe bağlı olduğuna inanıyor.

46 yaşında olsa da organlarının 18 yaşındaki gibi görünüp hareket etmesini amaçlıyor. Verilere göre 30 yaşındaki bir kişinin kemiklerine, 37 yaşındaki bir insanın kalbine sahip. Ne kadar başarılı, yorumu size bırakıyorum.

Vox’un yazarlarından biri Johnson’la üç gün geçirdi. Yaşama tutunmaya ‘fazlasıyla’ takık bu insan gibi yaşanır mı emin değilim.

Sabah 4.53’te uyanıyor. Yatak odasında hiçbir şey yok. Ne bir kitap, ne bir fotoğraf... TV ve cep telefonu olmadığını söylemeye bile gerek yok sanırım. Odada yatağı dışında kolajen büyümesi ve kırışıklıkları azaltmak içi kullandığı lazer yüz siperliği var. Sabah uyandığında ağırlığını, vücut kitle endeksini ölçmek için özel bir terazide tartılıyor. Daha sonra günlük ritmini sıfırlamak için ışık terapisi lambasını üç dakika açıyor. Demir ve C vitamini haplarını alıyor. Kolajen artırmak ve yüzündeki lekeleri önlemek için beş dakika ışık maskesi yapıyor.

Kataraktı önlemek için göz damlası kullanıyor, burnunun kenarından küçük bir titreşim cihazı kullanarak gözlerinin yaşarmasına yardımcı olan bir siniri uyarıyor. Sonra yeşil dev adını verdiği karışımı ve diğer haplarını içiyor. Daha sonra sabah antrenmanlarına başlıyor; ağırlık, kardiyo vs... Antrenmandan sonra lapaya benzeyen, buharda pişirilmiş sebze ve mercimekten oluşan bir yemek yiyor. Johnson’un diyetinde kahvaltı, öğle yemeği, akşam yemeği gibi kavramlar yok, birinci öğün, ikinci öğün kalıplarını kullanıyor.

Tüm bu çılgınlıklar karşısında uzmanlar fazlasıyla temkinli. Gelecekte daha uzun yaşamanın kesinlikle mümkün olduğunu ancak sonsuza dek yaşamanın imkansız olduğunu söylüyorlar. Johnson’ın ‘ölümsüzlüğü’ başarabileceği iddialarına şüpheyle yaklaşmakla kalmıyor, yaşı tersine çevirme çabalarına da inanmıyorlar. Sorun sadece tıp uzmanlarının Blueprint sistemine kuşkulu bakması değil, Johnson’ın rutininin sağlıklı oluğunu bile düşünmüyorlar.

Peki milyonlarca kişinin takip ettiği Bryan Johnson sadece sonsuz gençliğin mi peşinde yoksa ticari bir beklentisi de var mı? Bu çılgın ‘gençlik’ tutkunu dinlenme halindeki kalp atış hızından, ince bağırsak kamerası ile çekilen görüntülerine, tüm biyolojik ölçümlerinden egzersiz rejimine tüm deneylerinin videolarını YouTube’a koyuyor ve milyonlarca kişi tarafından izleniyor.

Blueprint’in internet sitesinde de ilk ticari ürününü satmaya başladı; kolesterol düşürdüğü iddia edilen ve Johnson’ın günlük diyetinin yüzde 15’ini oluşturan bir zeytinyağı. 2007’de kurduğu ödeme sistemi şirketinin satışından 300 milyon dolar kazanan Bryan Johnson’ın başarılı bir iş insanı olduğu da ortada.
Diyelim Johnson haklı, diyelim uyguladığı bütün yöntemler uzun yaşamı garantileyecek, bir algoritma tarafından yönlendirilen, saçma sapan bir rutini içeren hayat yaşamaya değer mi?

23kr11-kusak.jpg

Z KUŞAĞI DAHA FAZLA DOLANDIRILIYORMUŞ...

Şimdi bu Z kuşağı bizi pek beğenmiyor ya, özellikle de teknoloji ile ilişkimizi... Onlara kötü bir haberim var. Yeni bir çalışmaya göre çevrimiçi dolandırıcıların kurbanı olmada büyükanneleri ve büyükbabalarından daha fazla risk altındalar. Aklınıza ilk olarak “ama en çok onlar internette’ düşüncesi gelebilir doğal olarak, tek nedenin bu olmadığını söyleyeyim.

İnternette varlık gösteren her yaştan insan dolandırıcılığın potansiyel kurbanı elbette. Genç nesil ise kimlik hırsızlığı, siber zorbalık gibi durumlara daha fazla maruz kalıyor. Denetim, finansal danışmanlık, risk danışmanlığı gibi konularda çalışan, dünyanın önde gelen danışmanlık şirketlerinden biri olan Deloitte’in araştırmasına göre Z kuşağı Amerikalıların çevrimiçi bir dolandırıcılığa yakalanma olasılığı boomer kuşağına göre üç kat daha fazla.

Çevrimiçi araştırma hizmeti sunan Social Catfish’in 2023 yılına ait internet dolandırıcılığı raporuna göre 20 yaşın altındakiler 2022 yılında 210 milyon dolardan daha fazla para kaybetti.

‘Dijital yerli’ olarak kabul edilen Y ve Z kuşağının güvenlik davranışları da karşılaştırılmış. Z kuşağı çevrimiçi güvenlik konusunda yüksek bir farkındalığa sahip olsa da güvenlikle ilgili uygulamaları kendi yaşamlarına uyarlama konusunda Y kuşağından daha kötü bir performansa sahip. Soru basit... Neden? İnternet konusunda muhtemelen herkesten daha fazla bilgi sahibi olan bir nesil, çevrimiçi dolandırıcılık ve saldırılara karşı niçin bu kadar savunmasız?

Birkaç teori var. Birincisi tahmin ettiğiniz gibi Z kuşağının teknolojiyi diğer nesillere göre daha fazla kullanıyor olması. E doğal olarak da dolandırılma olasılıkları daha yüksek. İkincisi ise internetle büyümek genç insanlara bir aşinalık kazandırıyor ve bu da bazı durumlarda onları güvenlik yerine rahatlığı seçmeye teşvik edebiliyor. Üçüncüsü ise okul çağındaki çocuklara yönelik siber güvenlik eğitimi iyi bir iş çıkartamıyor.

Aman şuna buna karşı temkinli ol diye büyütülen kendimin de dahil olduğu ‘x’ kuşağı ve bizden öncekiler galiba biraz daha ürkek davranmayı başarıyor. Her konuda olmasa da çevrimiçi dolandırıcılıkta işe yarıyor sanırım yaşımız başımız.

YORUMLAR (7)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
7 Yorum