Egzersiz mi yapalım, hamama mı gidelim?

Efenim malum İskandinav ülkeleri son yıllardır trendlere imza atıyor. Modada, ev dekorasyonunda, yaşam biçiminde bütün dünyayı etkiliyorlar. Şimdi de sağlıklı yaşam gelenekleri arasındaki saunayı, yani bir tür bizim hamam kültürünü dünyada yaymaya başladılar. Şarkıcı Lady Gaga’dan, oyuncu Gwyneth Paltrow’a pek çok ünlü saunalarda sağlıklı yaşamın izinin arıyor.

Hamam bizim kültürümüzde de çok yaygındı hepinizin bildiği gibi. Uzun yıllar geçmişte kalmış bir alışkanlık olsa da şimdilerde art arda pek havalı hamamlar açılıyor. Üstelik artık sadece turistik bir atraksiyon değil.

Sauna kelimesinin geldiği ülke olan Finlandiya’da her iki kişiye bir sauna düşüyor. Bu kültür ülkede o kadar yaygın ki en önemli iş toplantıları bile saunalarda yapılıyor.

Saunanın yararlarını destekleyen bilimsel çalışmalar da var. Doğu Finlandiya Üniversitesi haftanın çoğu günü saunaya giden, 42-60 yaş aralığındaki 2315 erkeğin sağlık sonuçlarını 20 yıl boyunca takip etmiş. Sonuçlara göre haftada birden fazla saunaya gidenlerin gitmeyenlere kıyasla ölümcül kalp krizi geçirme olasılıklarının yüzde 50 az olduğu belirlenmiş.

Daha yeni bir araştırma da fareler üzerinde yapılmış. Vücudun sauna gibi sıcak bir odada günde 30 dakika kalmasının özellikle kadınlarda yaşa bağlı obezite ve insülin direnciyle mücadelede yardımcı olduğu belirlenmiş. Daha ciddi iddialar da var; sauna kardiyovasküler egzersizin faydalarını sağlayabiliyormuş!

Saunanın sıkça dile getirilen bir diğer faydasının da stres hormonu kortizolü düşürmedeki etkisi. Bu kadim kültür her ne kadar ünlülüler arasında giderek popüler olsa da risk almanın hiç gereği yok, özellikle kronik hastalığı olanların doktora danışmadan sıkça hamama, saunaya gitmesi çok doğru gibi gelmiyor bana.

‘GRİ BOŞANMA’ DEVRİMİ

Bizim kuşağa (x kuşağı, detayı boş verelim) ait olanlar bilir, okul yıllarında sınıf arkadaşlarımız arasında anne babası boşanan çocuk sayısı parmakla gösterilecek kadar, hatta daha da azdı. Hani tesadüfen böyle bir arkadaşımız vardıysa da pek çoğumuza ilginç gelirdi. Zaman değişti, günümüzde okullarda ebeveynleri yollarını ayırmış çok sayıda çocuk var sınıflarda.

Bir ömür boyu aynı yastıkta mutlu mesut yaşamak mazide mi kaldı? Bunun cevabını verecek olan ben değilim ama dünyada olduğu gibi Türkiye’de boşanma oranları eski yıllara göre çok daha yüksek olduğunu söylemek sanırım yanlış olmaz.

Geçen yıllardaki istatistiklere bakıldığında boşanmanın ilk beş ya da on yıl içinde olduğunu biliyoruz ama son birkaç yıldır ilginç bir durum yaşanıyor, gri boşanma ya da gümüş ayrılık olarak tanımlanıyor bu akım. Çünkü 50’li yaşlarını geçen çiftler arasında boşanma oranı büyük bir hızla artıyor. Amannn bu yaştan sonra mutsuz olsam ne olur, torun torba sahibi olmuşuz ayrılmak neyimize diyenlerin sayısı azaldı. ABD merkezli Pew Araştırma Merkezi verilerine göre son yıllardaki tüm boşanma davalarının yüzde 40’ı 50 yaş üzeri bireyler arasında oldu. Gri boşanmaların oranı 1990’dan bu yana 50’li yaşlarda iki katına, 65 yaş üzerindekilerde ise üç katına çıktı.

İyi de onca yıldan sonra bu çiftler neden ayrılıyor? Pek çok neden sıralanmış. Öncelikle emeklilik önemli bir evre. Emeklilik sonrasında çiftler birlikte daha fazla zaman geçiriyor, bunun sonucunda ‘ileri yaşlarını’ nasıl yaşamak istedikleri konusunda farklılıklarla yüzleşiyorlar. Çocukların büyüyüp evden ayrılması da benzer bir etki yapabiliyor. Çocuk sorumluluğu azalınca başka sorunlar görünür olabiliyor. ‘Çocukları hatırına’ evli kalan çiftler de onlar yuvadan uçunca boşanmayı tercih edebiliyor. Artan yaşam beklentisi de gümüş ayrılıkların nedenlerinden biri olarak kabul ediliyor. İnsanların yaşam ömrü uzadıkça çiftler zamanla birbirlerinden uzaklaşabiliyor.

Giderek yayılan bu durum yaşlı yetişkinler arasında artan boşanma oranlarının kişilerin ruh sağlığının etkileyip etkilemediği sorusunu da gündeme getiriyor. Yapılan çok sayıda çalışmada boşanan orta yaşlı ve yaşlı erkeklerin fiziksel sağlıkları genç yaş gruplarındaki erkeklere göre daha kötü olduğu belirlenmiş. Bahsettiğim yaş grubundaki erkeklerin ruh sağlığı da boşanmayla birlikte bozuluyormuş.

Kadınlarda durum biraz daha farklı. Kadınların geliri boşanma sonrasındaki yıllarda genellikle yüzde 23 ile 40 arasında düşüyor. Bu finansal durum boşanan genç nesil kadınlar için daha düşük.
Baby boomer olarak bilinen kuşakta boşanmanın tırmanışa geçtiği ülkelerin başında ABD, Kanada, Avustralya ve Batı Avrupa var.

Türkiye’deki boşanma istatistiklerine baktığımızda ise ayrılan çiftlerin yüzde 12’sinin 50 yaş üzerinde olduğunu görüyoruz.

‘HATA MAKİNESİ’ ELON MUSK

Sosyal medya platformu X’in de sahibi olan Elon Musk, geçen hafta kendi platformu üzerinden yaklaşık 171 gönderi paylaştı. Bu gönderilerin yaklaşık üçte biri yanlış ve yanıltıcıydı. Sadece beş gün içindeki paylaşımlarında Musk, göçmenlere karşı çıktı, komplo teorilerini destekledi, sahte haberleri paylaştı, demokratlara saldırdı. Oysa 2022 yılında Twitter’ı alıp adını X olarak değiştirdiğinde “platformun politik olarak tarafsız olması gerekiyor” demişti! Hadi tamam kendi fikri diyelim ama sürekli manipülasyon yapıyor ve X’e sahip olmasının çevrimiçi ekosistemi ‘kirleteceği’ öngörülerini haklı çıkarıyor.

The New York Times gazetesi Musk’ınn geçen haftaki gönderilerini incelemiş. Buyurun size örnekler: Başkan adayı Donald Trump’ın New York’taki mitinginden saatler önce internette alanın yakınlarında bir bomba bulunduğuna dair söylentiler dolaşmaya başlamıştı. İddia yalanlanmış olsa da Musk X’teki yaklaşık 200 milyon takipçisinin gördüğü paylaşımda bu söylentiyi gerçekmiş gibi paylaştı.

Musk’ın platformun en çok takip edilen hesaplarından birinin sahibi. Geçen haftanın en çok görüntülenen paylaşımında (100 milyondan fazla görüntülendi) ise Trump’ın çoğu çekişmeli eyaleti kazandığını gösteren bir projeksiyon vardı. Tek sorun modellemenin ‘eski’ olması. Veriler, seçim modellemeleri yapan Nata Silver’ın güncel olmayan bir tahminine dayanıyordu. Musk verileri paylaştığında Silver’ın güncel tahmini değişmiş, Demokratların adayı Kamala Harris’in Trump’tan daha ‘iyi’ durumda olduğunu gösteren yeni bir veri yayınlamıştı. Elbette Musk bir düzeltme yapma gereğini duymadı ve gönderiyi kaldırmadı.

Kamala Harris’n bir deepfake videosunun retweet etti, yasadışı göçmenlerin seçim sonuçlarını etkileyebileceğini öne süren bir gönderi paylaştı… Söz konusu göçmenlerin oy verme hakkı olmadığını söylemeye gerek yok sanırım. Bu paylaşımların bir kısmı daha önce seçimler ve Kovid 19 aşılarıyla ilgili şüpheleri körükleyen aşırı sağcı hesaplardan ve komplo teorisyenlerinden geliyordu, Musk da bunları yeniden paylaştı.

Ben başlıkta hata dedim ama hata falan değil, düpedüz yalancı bu adam…

YÜZÜKLERİN EFENDİSİ

Giyilebilir teknoloji giderek küçülüyor. Akıllı saatler bile artık ‘büyük’ sayılıyor. Yeni trend akıllı yüzükler. Bu son teknoloji giyilebilir cihazlar uyku takibi yapıyor, kalp atış hızını, cilt sıcaklığını ölçebiliyor.

Akıllı yüzükler moda ve işlevselliğin bir karışımı olarak kabul ediliyor. Pek çok farklı markanın ürettiği yüzükler genellikle bluetooth aracılığıyla akıllı telefonlarla senkronize oluyor. Bu bağlantı yüzüğün verileri senkronize etmesini sağlarken; bildirimleri doğrudan parmağınızdan alabiliyorsunuz. Örneğin kısa mesajlar, arama uyarıları hatta sosyal medya bildirimlerini de akıllı yüzüklerden almak mümkün olabiliyor. Yüzüklerin efendileri genellikle dokunmatik hareketleri destekliyor, müzik çalma veya sesli asistanları etkinleştirme gibi telefon işlevlerini kontrol edebiliyorsunuz.

En iyi taraflarından biri de pil ömürleri. Genellikle tek bir şarjla 4-7 gün idare edilebiliyor. Birçok akıllı yüzük titanyum veya paslanmaz çelik gibi malzemelerden yapılıyor.

Şimdilik kısaca anlattım ama yazın bir kenara, çok değil birkaç ay içinde pek çok kişinin parmağında bu akıllı mücevheri göreceksiniz.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.