Biri bizi 'hack'leyecek!
Geçen hafta Elon Musk, şirketi Neuralink ile insan beynini bilgisayara bağlama projesinde yeni bir aşamaya ulaştıklarını duyurdu. İlk kez kablosuz bir çip insan beynine yerleştirildi. Sahibi olduğu X platformunda bu gelişmeyi “İlk kez bir insana Neuralink implantı takıldı. İlk sonuçlar umut verici oranda sinir uyarımı tespit edildiğini gösteriyor” diyerek duyurdu. Neuralink’in ilk cihazının adı Telepathy.
Altı yıl sürecek çalışmayla insan saçından daha ince 64 iplik beynin belirli bölgelerine yerleştirilecek. Şirketin iddiasına göre bu çipler zaman içinde demans, parkinson ve omurilik sakatlanması gibi bazı sağlık sorunlarına karşı yardımcı olabilecek. Amaç bu ama cevabın tamamı bu mu?
Vox’ta yer alan bir makale uzun uzun tek cevabın bu olmadığını anlatıyor. 2016 yılında faaliyete geçen şirket 2019 yılında beyne yerleştirilebilecek bir çip geliştirdiklerini açıklamıştı. Şirket 2023 yılında insanlarda klinik deneyler yürütmek için FDA’den onay almıştı. Sonrasında da gönüllü felçli denekleri işe aldı. Eğer bu teknoloji insanlarda işe yararsa milyonlarca insanın yaşam kalitesi artabilir. Makalenin iddiasına göre felçli insanlara yardım etmek Musk’ın nihai hedefi değil, uzun vadeli, çok daha çılgın bir hedefe ulaşma yolunda küçük bir adım. Musk’ın kendi deyimiyle bu tutku yapay zeka ile simbiyoz elde etmek, diğer bir deyişle insanların yapay zekayla birleşmesine yardımcı olabilecek bir teknoloji geliştirmek.
Bu fantastik vizyon FDA’in insan deneylerine sıcak bakmasına uygun değil ama felçli insanlara yardım denince daha sempatik oluyor!
Çip teknolojisinin risklerle birlikte geldiğini akılda tutmak önemli. Eski Neuralink çalışanları ve bu alandaki uzmanlar, şirketin yapay zeka ve insan beyni birleşmesini sağlamak için beyne zarar verebilecek implantları kullanacağını iddia ediyor.
Neuralink’in etik riskleri de mevcut. Bir dizi şirket benzeri yöntemler kullanarak beynimizde olup bitenleri çözebilen, zihinsel mahremiyeti tehlikeye atan ve otoriter gözetimi güçlendiren teknolojiler geliştiriyor. Geliyor gelmekte olan...
Yazıda şöyle bir iddia var; Neuralink büyük bir korkuya yanıt: Yapay zekanın dünyayı ele geçirme korkusu. İnsanlardan daha akıllı, bizi kandırma ve sonunda kontrolü ele geçirme yeteneğine sahip makineler yaratabileceğimizden endişe eden yapay zeka liderleri arasında giderek yaygınlaşan bir korku bu.
2023 yılının Mart ayında Musk da dahil olmak üzere pek çok teknoloji lideri daha güçlü yapay zeka sistemleri geliştirilmesine altı aylık bir ara verilmesi çağrısında bulunan açık bir mektubu imzaladı. Mektup insanlarla rekabet eden bir zekaya sahip sistemlerin toplum ve insanlık için derin riskler oluşturabileceği uyarısında bulunuyordu.
Musk yapay zeka sistemlerinin oluşturabileceği uygarlık riski konusunda ‘hassas’ olan tek kişi değildi, onun farklı olduğu nokta riski önleme planında yatıyor olabilir; onları yenemiyorsan, onlara katıl!
Elon Musk, saniyede trilyon bit hızında bilgi iletebilen yapay zeka sistemlerinin, saniyede yalnızca 39 bit hızında iletişim kurabilen insanlara gülerek bakacağı bir dünya öngörüyor. Musk’a göre belki de tek kurtuluş onların hızında düşünebilmek.
Dönelim Neuralink’e. Çok sayıda nörondan sinyal alabilen, 1024 elektrotla donatılmış bir beyin implantı bu. Ne kadar elektrot o kadar çok nöronun dinlenebilir olması ve o kadar çok veri elde etmek demek. Ayrıca bu nöronlara ne kadar yaklaşırsanız veriler de o kadar kaliteli oluyor. Neuralink de nöronlara çok yaklaşıyor. Bu cihazın implante edilme prosedürü ise kafatasına bir delik açılıp beyne yerleştirilmesini gerektiriyor. Oysa beyin-bilgisayar arayüzü oluşturmanın başka yolları da var. Birçok şirket de benzeri çalışmalar içinde ve cerrahi operasyon gerektirmeyen yöntemler üzerinde çalışıyor. Peki Neuralink neden ekstrem olanı seçiyor?
Dört eski Neuralink çalışanının Vox’taki makaleyi kaleme alan Sigal Samuel’e anlattıklarına göre, şirket ilk yıllarında daha kolay bir yöntem deniyordu. Bu ekip cihazın beyne bir arter aracılığıyla iletilmesi seçeneğini araştırıyordu ve bunun mümkün olduğunu da gösterdiler. 2019 yılına gelindiğinde Neuralink bu seçeneği reddetti ve bunun yerine çipi doğrudan beyne yerleştiren cerrahi robotu tercih etti. İyi de daha kolay bir yöntem varken neden cerrahi uygulama?
Şirket bu soruya bir cevap vermese de Neuralink’in damar içi araştırma ekibinin eski yöneticisi Hirobumi Watanabe’ye göre asıl neden şirketin bant genişliğini maksimuma çıkarma takıntısı. Watanebe diyor ki “Neuralink’in hedefi daha fazla elektrot ve daha fazla bant genişliği elde etmek. Böylece bu arayüz diğer teknolojilerin yapabileceğinden çok daha fazlasını yapabilir.” Hayvanlar üzerinde de yapılan bazı deneyler Neuralink ile ilgili etik kaygıları gündeme getiriyor. Daha önceki bir yazımda anlatmıştım. Bazı şirket çalışanları ameliyatların aceleye getirilmesi nedeniyle pek çok hayvanın acı çektiğini ve öldüğünü iddia ediyor. 2021 yılında Neuralink 60 domuzdan 25’ine yanlış boyutta cihaz yerleştirdi, sonra da etkilenen bütün domuzlar öldürüldü. Veteriner raporları maymunların da korkunç bir kadere maruz kaldığını gösteriyor. 2022 yılında ABD Tarım Bakanlığı Müfettişlik Ofisi Neuralink’teki olası hayvan refahı ihlallerine karşı bir soruşturma başlatmıştı. Tüm bunlara rağmen FDA şirkete insan deneylerine başlama izni verdi.
Diyelim her şey yolunda gitti ve bu çipler çok işe yaradı, ya etik kaygılar? Eğer Musk’ın peşinde olduğu türden yüksek bant genişliğine sahip implantlar gerçekten insanların beyinlerinde olup bitenlere eşi görülmemiş bir erişim sağlıyorsa, distopik olasılıkları düşünebiliyor musunuz? Nöroetikçiler kötüye kullanım potansiyelinin çok büyük olduğu fikrinde birleşiyor.
Çin’de hükümet, halihazırda bazı işçilere beyin dalgalarını duygusal durumlara karşı tarayan başlıklar taktırarak beyinlerinden veri çıkarmaya çalışıyor. ABD’de ordu askerlerin göreve daha uygun hale gelmesi için nöroteknolojiler araştırıyor. Bir de Neuralink tarafından geliştirilen cihazlara benzer yöntemlerin hacklenmeye karşı bizi savunmasız bırakacağını hatırlamak gerek. Eğer beyninizde böyle bir cihaz varsa ve kötü niyetli bir kişi Bluetooth bağlantısını kesip beyninize giden sinyalleri değiştirirse ne olur? Nöroetikçiler buna ‘beyin hırsızlığı’ diyor. Bu gelişmeler şimdilik heyecan değil, korku veriyor.
BİZİM SİYASET BİLGİMİZİ KLİŞELERE SIĞDIRAMAZSINIZ!
Siyaset hakkında bilgi sahibi olmak demokrasiler için hayati önem taşıyor. “Sevdim mi tam severim, ben lidere bakarım” gibi bir yaklaşım, siyasetle ilgili çok az (ya da hiç) bilgi sahibi olmak ya da sadece tercihine sahip çıkmak ‘iyi yönetilmenin’ gerekliliklerini sağlayamayabiliyor.
Siyaset bilimiyle ilgilenen pek çok bilim insanı siyasi açıdan aşırı uçtaki insanların merkezdekilerden daha bilgili olduğunu varsayıyor. Peki gerçekten öyle mi?
Belçika’daki Gent Üniversitesi’nden Jonas De Keersmaecker, Barcelona Esade’den Ramon Llull ve Yeni Zelanda’daki Auckland Üniversitesi’nden Chris G. Sibley ve Danny Osborne altı kıtada 45 ülkede yaptıkları bir çalışmayı geçen haftanın sonuna doğru yayınladı. Araştırmacılar siyasi bilgi ile siyasi eğilim arasındaki ilişkiyi inceledi. Bu çalışmada hakim bakış açısının aksine, siyasi uçlarda yer alan kişilerin siyaset hakkında en bilgili kişiler olduğuna dair hiçbir kanıt bulunamadı. Aksine, merkez sol ve merkez sağda olanların siyasi yelpazenin uçlarında yer alan kişilerden daha bilgili olduğu görüldü. Bu model özellikle Batı ülkelerinde daha yaygın olarak gözlendi. Yine de temkinliler ve diyorlar ki “Siyasi yönelim ve siyasi bilgi seviyesi arasındaki ilişki goründüğünden çok daha karmaşık ve çok yönlü. Bu yüzden bu tür konularda özellikle sosyal bilimlerde evrensel genellemeler yaparken dikkatli olunmalı.”
Vatandaşların siyaset hakkındaki gerçek bilgilerini anlamak sadece sosyal ve davranışsal bilimlerle uğraşan akademisyenlerin değil politikacıların da ilgisini çekiyor. Bu ilginin iyi bir nedeni var; politikacılar böylelikle politik pozisyonlarını belirleyebiliyor. Kim neyi ne kadar biliyor ‘bilgisi’ takdir edersiniz bir siyasetçi için çok önemli bir veri. Vatandaşını iyi tanıyan siyasetçi başarılı olur nokta!
Siyaset bilmeyen vatandaşlar aşırı sol veya aşırı sağ siyasi yönelimlere karşı daha mı fazla duyarlılar? Yoksa siyaset konusunda daha bilgili olanlar daha aşırı sol veya aşırı sağ ideolojileri mi destekliyor? Bu konu gerçekten bugüne kadar tam anlaşılamadı ve bu ilişkinin ülkeler arasındaki değişkenliği hakkında da çok az şey biliniyor. Mevcut siyasi literatür başta da dediğim gibi siyasi aşırılıktaki insanların siyaset hakkında ılımlılara göre daha bilgili olduğunu kabul ediyor. Ancak bu yaklaşımla ilgili gösterilen kanıtların çoğu ABD’deki sınırlı sayıdaki çalışmaya dayanıyor.
Yeni çalışmanın mevcut boşlukları gideren iki önemli yaklaşımı var. İlk olarak altı kıtada 45 ülkeden alınan kültürlerarası veriler, ikinci olarak da önceki çalışmaların sınırlamalarını aşmak için yeni istatistiksel analizler kullanması.
Yazıyı buraya kadar okuduysanız “Eee kardeşim 45 ülke diyorsun, bu ülkeler arasında Türkiye var mı? Biz bunu merak ediyoruz” diyebilirsiniz. Güzel kısmı sona sakladım. Yedi ülkede siyasi yönelim ve siyasi bilgi arasında bir korelasyon saptanamamış. Siyasi yönelim bu ülkelerdeki siyasi bilgi seviyesine ışık tutmuyormuş. Bu ülkelerden biri de Türkiye... Başlıkta boşuna bizi klişelere sığdıramazsınız demedik...