Ve Zonguldak
Uzun uzun sayarız bazen. Saymakla bitmez hiçbir şey. “Ve diğerleri” gelir, kurtarır bizi.
Bu kaotik ve yitik dünyada aradığımız şeylerin en azından birkaçını bulmak isteriz. Sonra önümüze gelen her şeyi tasnif ederiz. Ama bazı çiçekler hiçbir saksıya, bazı meyveler hiçbir sepete, bazı şarkılar hiçbir listeye ve bazı vakitler hiçbir mevsime sığmaz. “Diğerleri” deriz onlara.
Bir akşam vakti tüm dert tasa bir sohbetin ortasına sızar. Birikintiyi fark edince insan, “böyle şeyler işte” deyip uzaklara bakar. Diğerlerini söylemeye dil varmaz, enerji kalmaz.
Bir duayı bütün eşe dosta gönderdikten sonra uzak bir selam başlar: “Toprak altında çürümüş, isimleri unutulmuş, nesilleri kesilmiş, bize de bir Fatiha okuyacak yok mu diyen kardeşlerimizin ruhu içün…”
Grafiklerde, anketlerde, istatistiklerde, seçim sonuçlarında birer veri olan insanlar vardır. Bu dünyadan silik bir yazı gibi geçmeyi seçenler, sadece nakarata eşlik edenler, iç geçirenler, uzakları izleyenler… “ve diğerleri” yani.
“Ve diğerleri” kategorisindeki insanların başka ortak özellikleri de vardır. Genellikle beli ağrır onların. Borçları vardır. Yuva kurabilmek, çocuklarını okutabilmek, kira ödeyebilmek gibi gerçek dertlere sahiptirler. Erkeklerinin saçları kısadır, kadınlarının kırık. Sağlıksız beslenirler, sert koltuklarda otururlar, her gün uzun süre ayakta dururlar, kötü bir hava solurlar ve bedenleri hızla yıpranır; ölümleri daima çetin olur.
Hayatlarını yazsalar roman olur ama kimsenin onları dinleyecek vakti yoktur.
Onları “diğerleri” olmaya itenler, onlara “diğerleri” dememek için başka yollar arar. “30 büyükşehir ve Zonguldak” derler mesela.
Bu ifadeyi ilk kez pandemide duyduk. Ciğerlere hasar veren Covid-19 virüsüne dair önlemler alınırken 30 büyükşehir ve Zonguldak için daha sıkı tedbirler alındı. Çünkü çok sayıda madencinin yaşadığı Zonguldak’ta akciğer hastalıkları yaygın. Hava kirli. Madene inenin de maden çevresinde yaşayanın da ciğerini söküyor şirketler.
Üstelik bu madenler sadece ciğerleri yıpratmıyor. Neredeyse her yıl maden ocaklarında işçiler göçük altında kalıyor. Yaklaşık bir yıl önce Amasra’da patlayan maden ocağında 42 işçi hayatını kaybetti. 9 yıl önce Soma’daki maden faciası sanki dün gibi.
Peki her gün haber bültenlerinde tekrar edilen “ve Zonguldak” ifadesi, itirafı ve çığlığı, pandemiden sonra bir dönüşüme yol açtı mı? Madencilerin hakları iyileştirildi mi, bu şehirlerin havasının temizlenmesi için bir şey yapıldı mı?
6 Şubat depreminde enkazların altında domuz damı kurarak binlerce cana yetişen madencileri hatırlayan oldu mu?
Olsaydı bugün madenciler grevde olmazdı herhalde.
Eskişehir’de madenciler yerin 1700 metre altında eylem yaparak seslerini duyurmaya çalışıyor. Madencilerin sesini duyurmak için basın açıklaması, oturma eylemi ya da açlık grevi yapması yetkililer için bir utanç kaynağı olmalı. Madenciler fısıldasa dünya inlemeli.
Bazıları için “diğerleri” hep kör noktada. Çünkü dünyaya lunapark aynalarından, pahalı çerçevelerden ve yüksek katlı binalardan bakmaya çok alıştılar. Yalıtımlı bir hayatın konforunu sürüyorlar. Şimdilik.
Göz mesafesiyle adalet arasındaki bağı önemsiyorum. Finalde aynı hizada olacağımızı biliyorum. Bunun için çözüm daima aynı:
Dünyanın bütün diğerleri, birleşin!