Camiden açıklama TÜGVA’yı haklı kılar mı?

Çok yazdım bir kez daha devlette kadrolaşma iddialarının odağındaki TÜGVA vesilesi ile tekrarlamalıyım ki, bir hikayenin nasıl başladığı önemlidir ama nasıl nihayetlendiği daha da önemlidir. Çünkü akıllarda kalacak olan o hikayenin sonudur.
TÜGVA ile ilgili ortaya atılan iddialar AK Parti iktidarı döneminde ahlaki yozlaşmanın ve çürümenin hangi boyutlara geldiğinin somut ve tipik bir örneğidir.

TÜGVA, açılımıyla yazalım Türkiye Gençlik Vakfı, adı üstünde bir vakıf. Ansiklopedik bilgileri yazmanın lüzumu yok ama özetle devletin ulaşamadığı, yetişemediği alanlara dokunarak insanlara yardım eli uzatır. Servetin zengin kesimlerden toplumun daha fakir kesimlerine doğru akışını sağlar. O bu şu ayrımı yapmadan öğrencilere burs verir, yurt açar, muhtaç vatandaşlara yardımı yapar. Kutuplaşmanın değil toplumsal barışın sağlanmasına öncülük yapar. Toplumda kardeşlik, yardımseverlik duygularını yaşatarak, gelecek nesillere bu güzel hasletlerin aktarılmasını sağlar.

***

Peki TÜGVA’nın verdiği fotoğraf ne? Sızan belgelerdeki iddialar gösteriyor ki bir vakfın yapmaması gereken, bir vakfa yakışmayan ne varsa yapmış. Belgelerin kendi sistemlerinden sızdırıldığını TÜGVA Başkanı Enes Eminoğlu da kabul etti. Cüneyt Özdemir’in programına katılan Eminoğlu belgeleri yayınlayan Metin Cihan için “Belgeleri sızdırmış, kendine yedek yapmış ve ifşa ediyor. Belgelerde manipülasyon yapılmış ama doğru bilgilerde var” dedi.

Belgeler yayınlandığında eski TÜGVA yöneticisi Tamer Özsoy bu belgelerin doğru olduğunu söyleyerek “Türkiye Cumhuriyeti’nin savcılarına sesleniyorum, ilk başta beni sonra tüm sorumluları yargılayın. Bu konunun üzerine gidilmesi lazım” çağrısında bulundu.

Gazeteci Murat Ağırel, Halk Tv’de Özlem Gürses’e belgelerin sızdığı kaynağı şöyle açıkladı:

“Belgeler o dönem TÜGVA’da görev yapan genel başkanın sekreteri Mehmet Emin Yalçınkaya’nın hard diskine ait. O dönem yanında çalışan biri Yalçınkaya bu belgeleri hard diskten silmek üzereyken kopyasını almış.” (19 Ekim)

Belgelerdeki iddialara göre TÜGVA kaymakamlık gibi kurumlara, yargıya, orduya ve emniyete yapılacak atamalar için isim listeleri hazırlamış. 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında çıkan KHK ile el konulan Fethullah Gülen yapılanmasına ait yurtlar TÜGVA’ya, KADEM’e, ÖNDER’e, İlim Yayma Cemiyeti ve ENSAR Vakfı’na verilmiş. Vakıflar hangi yurtları istediklerinin listelerini yapmışlar ve istedikleri yurtları bünyelerine almışlar!

TÜGVA valilileri fişlemiş. Partizanlığın, nepotizmin, kayırmacılığın köprüsü olmuş. Kamu kaynaklarını kullanmayı kendine hak görmüş. AK Partili belediyelerin sınırları içerisindeki beğendiği yerleri kendisine mülk edinmiş. Etkinliklerine kamu kaynaklarını sponsor yapmış.

***

Bunlar konuşulmayan, bilinmeyen şeyler değildi ancak Büyükada İskelesi’nde yaşanan tahliye krizi ile ayyuka çıktı. TÜGVA yöneticileri vakıfla ilgili vahim iddialar hakkında kamuoyunun önüne belgelerle çıkıp ikna edici cevaplar vermek yerine, 81 ilde sabah namazında camiye gittiler. Camilerin önünden, içinden açıklamalar yaptılar.

Vakfın finansmanı nasıl sağlanmış, faaliyet gösterdikleri binalar vakfa nasıl verilmiş? Kamu kaynaklarına yaslanıyorlar mı, yaslanmıyorlar mı? Bütün bu soruların cevapları yok. Belgeleri sızdıranların, belgeleri yayınlayanların güvenilmez insanlar olduğunu söylüyorlar ama belgelerin sahte olduğunu ispat edemiyorlar. Torpil listelerinde yazan isimler devlet kurumlarında nerede iyi işlere girmişler hadi gösterin, hodri meydan diyemiyorlar.

***

Sabah namazında 81 ilde cami önünden açıklama yapan TÜGVA yöneticilerinin, üyelerinin topluma gerçekten ne mesaj vermeye çalıştıklarını anlamakta zorlandım.

Şunu mu demek istiyorlar? TÜGVA’nın faaliyet gösterdiği binalar ile camiler aynı kutsal statüde, TÜGVA’nın finans kaynaklarının sorgulanması camilerimize yapılmış bir saygısızlıktır mı demek istiyorlar? Cami ile TÜGVA arasında nasıl kutsal bir bağ izlenimini mi yaratmak istiyorlar?

Sabah namazında cami önünden yapılan hamaset, popülizm TÜGVA’nın üzerindeki şaibeleri kaldırdı mı? Dindar mütedeyyin kesim TÜGVA’nın iyi işler yaptığına, torpil listeleri hazırlamadığına, şaibeli işlerin içinde olmadığına ikna oldu mu?

Camide açıkla yaptılar diye TÜGVA’nın bunları yapmayacağına kanaat mi getirdiler?

Aksine, artık dindar mütedeyyin kesim içindeki güvenirliklerini yitirdiler. AK Parti açısından asıl vahim olanı bu.

***

TÜGVA kendi misyonunu nasıl tanımlıyor:

“Zorbalaşan sistemlere ve kötülüklere karşı durarak, erdemli bir toplumun oluşumu için sosyal dayanışmaya katkı sunan iyiliklerin peşinde olmak.”

“İnsanın varlık düzeniyle ahenk içinde olarak, vicdanın sesiyle yaşayan ve dünyayı erdemli bir yaklaşımla okuyan bir ahlak sahibi olmak.”

Ve TÜGVA şöyle bir gençlik tahayyülü olduğunu yazmış.

“Gençliğin sosyal, fiziksel, zihinsel, ruhsal ve manevi gelişimlerini gözeterek, kendini devamlı geliştiren, kültürel birikime önem eren, yenilikçi ve nitelikli insan kıymetinin oluşumuna katkı sağlamak.”

Misyonlarını ne kadar güzel tanımlamışlar değil mi? Ne güzel şeyleri amaçlamışlar?.. Ama bu sözler, bu görüntüler altında yapılanlar, ortaya dökülenler ne?.. Tek kelimeyle vahim!

Ahmet Enis Dinçer beş ay sonra şaibeli işler var diyerek ayrılmıştı

Ahmet Enis Dinçer eski Milli Eğitim Bakanı ve kamu reformu alanının saygın otoritelerinden Prof. Dr. Ömer Dinçer’in oğlu. TÜGVA kurucuları arasında ismi de yazılıyor ama Enis Dinçer TÜGVA da sadece 5 ya da 6 ay bulundu. Önce yöneticilik görevinden istifa etti sonra da TÜGVA’ya noter yoluyla kuruculuktan ayrıldığını iletmişti.

Nereden mi biliyorum? Bir dost meclisinde Ömer Dinçer’den oğlunun TÜGVA’dan ayrılma hikayesini dinlemiştim. Hatırladığım kadarıyla şöyle anlatmıştı:

AK Parti gençlere yönelik Siyaset Akademisi başlığı altında nasıl iyi siyasetçi olunur eğitimi veriyordu. AK Partiye bu faaliyetlerde gençlere sadece siyasetçi nasıl olunur eğitimi verildiği ama gençlere ahlak, erdem gibi ilkelere yönelik eğitim verilmediği yönünde eleştiriler gidince, özgüveni yüksek, yenilikçi, iyi ahlaklı, hoşgörülü, başarılı bir gençliğin yetişmesine maddi ve manevi katkıda bulunmak hedefiyle TÜGVA’nın kurulması gündeme geliyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan hazırladığı TÜGVA kurucular listesine Ahmet Enis Dinçer’in adını da yazıyor. İyi niyetli bir girişim olduğu için Ömer Dinçer de oğlu da itiraz etmiyorlar. TÜGVA kuruluyor. Ahmet Enis TÜGVA’da aktif yönetici görevi de üstleniyor.

Birkaç ay sonra Enis Dinçer babasına “Vakfa bir hizmet binası bağışlandı ama bağışlayan kim, bina kimin bilmiyoruz, haberimiz yok” diyor. Ömer Bey oğluna ısrarla “kim bağışladı, bina kimin, nasıl bilmezsiniz” diyor. Enis Dinçer babasına kimsenin bilgisinin olmadığını söylüyor.

Ömer Dinçer oğluna burada şaibeli işler olacak gibi görünüyor sen buradan ayrıl diyor. Ve Enis Dinçer önce yöneticilikten sonra kuruculuktan ayrılıyor.

Ömer Dinçer de FETÖ yurtlarının usule aykırı bir şekilde Birlik ve ENSAR Vakfına verilmesinin ardından bu iki vakfın kuruculuğundan istifa etmişti.

AK Parti içinde Ömer Dinçer gibi davranan çok değil 20 kişi olsaydı bugün AK Parti bu noktaya gelmezdi, gelemezdi.

Fahiş ev ve özel yurt kiraları nedeniyle üniversite öğrencileri sorun yaşıyor ve iktidar öğrencilerin yurt sorununa çözüm üretebilmiş değil.

Cumhurbaşkanı Erdoğan FETÖ yurtlarını kendisine yakın vakıflara ödül olarak vermek yerine kamulaştırsaydı, kamuya kaydetmiş olsaydı bugün ülkemizde yurt sorunu yaşanır mıydı?

YORUMLAR (94)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
94 Yorum