Çift santrfor ve sonrası
Bir savunma hattı futbolcusu olduğunuzu düşünün. Karşısında sadece Süper Lig’in değil, dünyanın en iyi ilk 10 golcüsü arasında gösterilen futbolcular var. Hem de bir değil iki golcü birden. Stoperler için ne kabus dolu bir an… Hangi birini tutucaksınız?
Peki bu tablonun diğer tarafı nasıl? Orada da kabusu yaşayan biri var: Okan Buruk. Kabus demek biraz abartı tabii, sıkıntı demek lazım belki… “Icardi- Osimhen ikilisini aynı anda oynatmak nasıl bir sıkıntı doğurabilir ki?”… Demeyin…
Günümüz futbolunda klasik santrfor anlayışı ciddi bir tartışma konusu. Haaland gibi özel isimler hariç takımlar klasik santrfordan vazgeçmeye başladı. Hızlanan oyunda gezen, takımla hareket eden golcüler ön planda. Bizim Milli Takımımız da santrforsuz oyunu tercih edenlerden. Ki Montella bu sistemle EURO 2024’te çeyrek final oynattı Millilere.
Çift santrfor oynamak ise günümüz futbolunda lüksün karesi... Çift santrfor oynatmak demek tüm oyun sistemini değiştirmek demek... Takımı savunmaya geçtiğinde 9 kişi bırakmak demek… Gol pozisyonları bulmak kadar gol pozisyonları vermek demekti. Ancak Icardi- Osimhen varken birini kulübede oturtmak da çılgınlık demekti. Okan Buruk kendisine şampiyonluklar, başarılar getiren sistemi bozdu, oyunu yeniden kurguladı ve maça Icardi- Osimhen ikilisi ile başladı. Maçın ilk bölümünde; hem sistemdeki değişim, hem de kadrodaki değişiklikler nedeniyle Sarı Kırmızılılar maça ağırlığını koyamadı. Açık futbol oynayan ve ileri çıkan Kasımpaşa’nın savunma arkasına atılan toplarda golcülerin ofsayta yakalanmasının da bunda payı vardı. Golcülere gollük pası atacak isim konusunda soru işareti vardı. Maç sanki Mertens’i arıyordu. Tüm bu soru işaretlerini kaldıran isim savunmada bir isim, Abdülkerim oldu. Osimhen’e attırdığı gol, Kasımpaşa direncini kırdı, goller de peş peşe geldi. Sara’nın pasında Osimhen’in topu eline temas etmeden kontrol etmesi ve dönüşü sonrası attığı gol tam bir usta işiydi. Ardından da Icardi’nin “Ben de bu işte ustayım” vuruşu geldi. Çift santrfor Icardi- Osimhen tercihi sonuç vermiş, golcüler asistlerle beslenince maça imzalarını atmıştı.
Galatasaray ikinci yarıya sakatlık yaşayan Osimhen- Sallai ikilisinin yerine Mertens- Barış ikilisi ile başladı. Sistem yeniden değişmiş, Sarı Kırmızılılar her zamanki 4-2-3-1 sistemine dönmüştü. Ancak ilginç bir şekilde takım 4-4-2’den dönüşe hemen uyum sağlayamadı, ikinci yarının başlarında bocaladı. Sanki 3 yıldır oynadıkları sistem 4-4-2’ydi de ilk kez 4-2-3-1’e geçiyorlardı. İlk yarının sonlarında bir gol bulan Kasımpaşa ikinci yarıda daha da cesaretli geliyor, skorun rehavetini de yaşayan rakibini tehdit ediyordu.
Okan Buruk, 63. dakikada Sara ve Yunus’u çıkarıp mücadele gücü yüksek Kaan Ayhan ve Berkan’ı sahaya sürdü. İlk yarıdaki saldıran Galatasaray gitmiş, skoru korumaya oynayan Galatasaray gelmişti. Bu futbolda tehlikeli bir kumardır, hele hele kalan süre yarım saat gibi uzun bir zaman dilimiyse. Nitekim Berkan’ın ters kafa vuruşu Kasımpaşa’nın golünün habercisiydi. Penaltı golü ile de tabela 3-2’ye geldiğinde Galatasaray için kabus dakikaları başladı. Sarı Kırmızılılar kalan süreyi gol yemeden tamamlamaya çalışıyordu. Ama futbolda rehavet yoktur, realite vardır. Uzatmanın son dakikasında gelen gol Galatasaray’a puan kaybettirdi ama bir de ders verdi: Son düdük çalmadan maç bitmez.
Burada bir parantez de Okan Buruk’a açmak gerekir; bir maç içinde bu kadar çok sistemle oynayıp takımın kafasını karıştırırsa bu tür sürprizlere hazırlıklı olmasının mesajını aldı. Belki ikinci yarıda Batshuayi ile başlayıp çift santrforlu oyundan vazgeçmesene Kasımpaşa bu kadar cesaretli gelemezdi.