Büyük büyük sözlerimiz var ama neşemiz yok!
Nasrettin Hoca’nın bir atı varmış. Atı satmaya karar vermiş ve pazara götürmüş. Hocayı pazarda gören komşular: “Hocam ne yapıyorsun, bu at satılır mı? Ne kadar güzel, ne kadar faydalı, olacak şey değil!” derler. “O bir küheylan!” Hoca tek tek hepsini dinler ve der ki: “Haklısınız, söyledikleriniz doğru. Ama atın neşesi yok!”
At gibi bir ülkedeyiz ama ne yapalım işte, neşesi yok!
El birliği ile buraya geldik, hep birlikte.
Şimdiki Türkiye’de neşemiz iyice azaldı.
Hayır hayır, nostaljiye kapı aralamak değil niyetim. ‘Güzel günlerimiz vardı, gitti kayboldu o günler, hadi hep birlikte eski güzel vakitleri özleyelim’ demiyorum.
Pek çok insanda bir neşesizlik hali var, gördüğüm bu.
Dünya yeterince sıkıcı. İnsanların nefes alıp vermesi lazım. Sığınacak yer arar insan. Evine, dostlarına, ülkesine sığınır, orada şefkat arar.
Şimdi her yerde politik söylem var. Nerede bulacak şefkati? En acıklısı da bu belki. Politik söylemle gelişen dil yaşama enerjimizi alıyor. Şimdi sadece politika var. Edebiyatta politika, okulda politika, sokakta politika. Varsa yoksa politika. Varsa yoksa politik, ideolojik dil. Acımız politik, sevincimiz politik…
Politik dil dostluk dilinin önüne geçti. Dostlukların arasına bile girebiliyor politik söylem. Gidişat çok hayra alamet değil.
Bir de mesela kitabın ortasından konuşan insanlar vardı. Konuşurlardı hayatın ortasından şiir gibi. Onların dünyaya aykırı gelen muhabbetini dinlerken kendinizi kainatı keşfe çıkmış insanlar gibi hissederdiniz. Çünkü şiir gibi konuşurlardı, bir sağdan bir soldan. Dua eder gibi konuşurlardı. Dualarına “âmin” derdik neşeyle. Şimdi kitabın ortasından konuşan insanlara tahammülü yok gidişatın. ‘Mahallenin delisi’ gözüyle bile bakılmıyor onlara artık. Gerçi kimse de kalmadı ya artık kitabın ortasından konuşan.
Anlatmanın da dinlemenin de politik getirisi yok. Kimseyi suçlamıyorum. El birliği ile geldik buraya. Hep birlikte kovduk neşeyi. Büyük büyük sözlerimiz var ama neşemiz yok! Yok.
Hüzünlüyüm. Büyük büyük ‘cemaatlerimiz,’ paraya pula kavuşan pek çok ‘arkadaşımız,’ yığınla ‘sivil toplum kuruluşumuz’ var ama arkadaşlarımın omzunda yeni bir ay doğmuyor.