Özel okullarda öğretmenler isyan ediyor
Haber başlığını yanlış attığımın farkındayım. Aslında demem gereken özel okullarda öğretmenler gasp edilen haklarını yüksek sesle talep ediyor. Öğretmenler bu ülkede çalıştıkları kurumun ve öğrencilerinin mağdur edilmesini hiçbir zaman istemezler. Geçmişte bazı okullar öğretmenlere maaşlarını vermemelerine rağmen öğretmenler öğrencilerin mağdur olmaması adına son birikimlerini harcayıp derslerine gitmeye devam ettiler.
Salgın sanki dünyayı yeniden dizayn etmenin bir projesi. Öyle olup olmadığı konusunda bir iddiam ya da şehir efsanesine dönüşen fikirlerinde taraftarı değilim.
Lakin salgın sonrası dünyanın yeniden dizayn edildiği kesin. Zengin daha da zengin, yoksul daha da yoksullaşıyor. Orta kesim eriyor. Alım güzümüz günden güne azalıyor.
Bu durum sadece Türkiye’ye has bir durum değil. Tüm dünyada geçeri olan durum.
Tüm ürünlerin maliyeti, her hizmetin bedeli tüm dünyada arttı. Lakin ülkemizde bunlara ek olarak Türk parasının değer kaybı bizim yoksullaşmamızı bir kata daha arttırdı.
Basında, sosyal medyada her gün bir şirketin emektarları maaşlarına yeterli zammın yapılmadığına dair şikayetlerini toplu şekilde ve yüksek sesle dile getiriyor. Kimi amacına ulaşıyor kimi de bırakın maaşına zammı birde işinden oluyor.
Devlet özel okullardan daha merhametli
Salgın sonrası toplumun en mağdur kesimlerinden biri de öğretmenler oldu. Devlet okullarında görev yapan öğretmenlerin maaşlarına ilk 6 ay için yüzde 30 zam yapılarak bir nebze olsun devlet okullarında görev yapan öğretmenlerin mağduriyeti azaltılmaya çalışıldı. İkinci dönemde bir zam daha yapılacak ve mağduriyet daha da azaltılmış olacak.
Türkiye’de özel okul ve kurslarda 300 bine yakın öğretmen görev yapmakta.
Şu an toplumun en mağdur kesimi özel okullarda, kurslarda görev yapan öğretmenlerdir. Birçok okulda, kursta öğretmen arkadaşlar bırakın zammı, asgari ücretin altında maaşla çalışıyor.
Kimi kurumlarda asgari ücretten öğretmenin hesabına para yatırıyor. Bir kısmını sonra elden geri alıyor. Bunu yapan okul Türkiye’nin her ilinde şubesi olan ulusal bir marka (!).
Kimi okul veya kurs sahipleri toplumda işsiz öğretmenlerin varlığından destek alıp çalışan öğretmenlere iş vermekle onlara bir lütufta bulunmuş gibi pişkinleşebiliyor. Kimileri de işine gelirse resti ile dış kapıyı açık tutuyor.
Markalaşıp Türkiye’nin farklı illerinde şube açan okullar devede kulak misali öğretmenlerin maaşlarına zam yaptı yapmasına lakin öğrencilerden aldıkları ile öğretmenlere yansıttıkları arasında bir uçurum var.
Gerek vakıf okulları gerek diğer ulusal marka amblemiyle Türkiye’nin her ilinde şube açan okullarda çalışan öğretmen arkadaşları arayıp bilgi aldım: Ortalama yüzde 40 zamlı öğrenci almalarına rağmen öğretmenlere yansıttıkları yüzde 10-20 arası. Ocak ayında öğretmenlerin maaşlarına düzeltme ile ilgili kimi yapacağını söyleyip öğretmeleri oyalarken kimi de yüzde 10’luk bir düzene ile yetindi.
Dün Habertürk gazetesine gündem olan ulusal okul ise AGİ’leri keserek öğretmenlere yüzde 10 düzeltme yaptı.
“Bu okulda çalışan öğretmenlerin maaşları yeni düzenleme asgari ücretin altında kaldı.”
Okul sahibinin Twitter’da yaptığı açıklama maalesef markaya helal gelmesin ve günü kurtarmaya yönelik olup gerçeği yansıtmıyor.
Bu okullarda bir öğrenciden ilden ile değişen 50-70 bin lira ücret alırken maalesef öğretmene verilen yüzde maaş yaklaşık 5 bin lira. Beş binin altında alan öğretmenler de çoğunlukta.
Patronların cebine giren dışarı çıkmıyor.
Öğrenciden ortalama 90 bin lira ücret alan ve tarihi misyonunu kullanarak burnundan kıl aldırmayan başka bir vakıf okulundaki öğretmen arkadaşımı aradım. Ocak ayında maaşlarımıza henüz bir düzletme yapılmadı. Mart’ta yapacaklarını söylüyorlar.
Geçmişte siyasi kariyerini kullanarak devlet arsalarını 49 yıllığına kiralayıp önümüzdeki yıl erken kayıt avantajından yararlanmak isteyen öğrencilerden 110 bin lira talep eden başka bir vakıf okulu da öğretmenlerin maaşlarına ocakta yüzde 10 düzeltme yaptı. Öğretmenlerin ortalama maaşları asgari ücretin yakın.
Türkiye’nin ilk ulusal okul markası ile reklam yapan başka bir okuldaki arkadaşalarımı aradım aldıkları maaş asgari ücretin altında.
İstanbul’da arayıp ulaştığım sadece üç vakıf okulu öğretmenlerin maaşlarını devletin belirlediği enflasyonun üstünde düzelterek öğretmenlerinin mağdur olmalarının önüne geçmiş oldular.
Kurslarda görev yapan öğretmelerin durumu okullardan daha vahim. Sigorta ve maaş konusunda kim ne kopardıysa.
Okulu markalaştıran amblem değil öğretmenlerin alınteridir
Ulusal markaya sahip bir okulumuz var. Son üç yılda birkaç kez el değiştirdi. Bu okulda çalışan öğretmenlerin ortalama çalışma süreleri 13 ay, öğretmenlerin öğretmenlerin maaşları da o dönem asgari ücretin altındaydı. Öğretmene verilen değer, dış kapının kendilerine daima açık bırakılmasıydı. Sonuç aynı okul devletin müdahalesine rağmen iflah olmaz bir şekilde sürekli kan kaybıyla sahip değiştiriyor.
Okulu markalaştıran tabeladaki amblem değil, öğretmenlerin emeği ve alınteridir. Okulun bahçesine giren öğrenciler tabeladaki ambleme ya da hiç görmedikleri okul sahiplerine değil; bahçede, koridorda, sınıfta, merdivenlerde, kantinde, otobüs duraklarında, serviste… onları karşılayan onlara gülümseyen öğretmenlerine idarecilerine selam veriyorlar.
Sabah güneş doğmadan okula girip güneş battıktan sonra gün yüzü görmeden okulu terk eden öğretmenlerdir. Sınıfta, öğrenmeler odasında, yemek molasında öğrencilerin akademik bilgilerine, hayatlarına daha fazla katkı sağlamak adına arı gibi çalışıp onlar kafa patlatıyor.
Dün 24 yıldır aynı okulda görev yapan arkadaşımı aradım. Hal hatır sorarken ses tonundan keyfinin yerinde olmadığını hissettiğimde kendisi: Biz artık okulda öğrencilerin durumunu görüşüp nasıl düzeltirizi bir kenara bırakıp nasıl geçinebiliriz konumuna geldik. Hepimiz çocuk okutuyor, ev geçindiriyoruz. Çoğumuz haftada 6 gün çalışıyor. Buna rağmen yetmiyoruz ihtiyaçlarımızı karşılamaya.
Özlük hakları geriliyor, çalışma şartları ağırlaşıyor, öğretmene verilen değer azalıyor, öğretmen çocuklarına kendi okullarında tanınan okuma imkanları kısıtlanıyor, öğrencilerin salgın döneminden sonraki ruh halleri öğretmenlik mesleğinin yapılmasını daha da zorlaştırıyor… listeyi uzatabiliriz.
Devlet ve özel okul sendikaları daha fazla öğretmenlerin daha fazla mağdur olmaması için sahneye çıkmalı. Arabulucu olup patronların cebine koydukları paranın en az öğretmen payını ceplerinden çıkarıp öğretmenlere dağıtmalı.