Soylu’yla Şentop kimi koruyor?
Abdülkadir Selvi’den al haberi. Şentop’un Soylu’ya bozuk attığı, istifasını istediği dedikoduları yalanmış. Aslını, dün bir yazıyla Hürriyet’te açıkladı.
Zaten Meclis Başkanı, hangi yetkiyle İçişleri Bakanı’ndan istifasını isteyebilirmiş ki!
Selvi, teknik olarak imkansızlığını uzun uzadıya izah edip o hak ve yetkinin, Cumhurbaşkanı’nın tekelinde olduğunu hatırlatıyor.
İkide bir istifa çağrıları yapan muhalefete de duyurulur. Bilip bilmeden konuşmasınlar bir daha.
Ha, peki Soylu, Şentop’un mektubuna ne cevap vermiş, aylık 10 bin dolar maaş alan siyasetçinin ismini söylemiş mi diye sorarsanız...
Hayır!
İçişleri Bakanı, elinde bir siyasetçinin Sedat Peker’den maaş aldığına dair yazışma olduğunu ağzından kaçırmıştı.
Meclis Başkanı da milletvekillerini ve Meclis’i zan altında bırakmaması için Soylu’ya bir mektup yazmıştı. Bu ismi hem yargıya hem de Meclis’e bildirmesini istemişti.
Soylu ise ağırdan alarak bir ara Meclis’e uğrayıp Şentop’a cevabi mektubunu elden vermişti.
Ancak o mektupta da isim geçmiyor, sadece yargıya iletildiği belirtiliyormuş.
Selvi, Şentop’un daha önce açıkladığı bu bilgiyi kulis fiskosuyla doğruluyor. Malumat dolu yani.
Fakat yargı biliyorsa turşusunu mu kuruyor, o isim niye hala sızmadı? Tekerlemedeki gibi suya mı düştü, inek mi içti, sonra dağa mı kaçtı, dağ da yandı, bitti, kül mü oldu? Kulisler bu hususta ne diyor, meçhul.
Selvi, daha önemli kısmına odaklanıyor, isim detayı üstünde durup uzatmıyor.
Daha önemli kısmı, Şentop’la Soylu’nun birbirlerine ne kadar sıcak ve samimi davrandıkları.
Aralarından su sızmadığını, çok sıkı fıkı olduklarını, hatta sık sık görüşmeye karar verdiklerini öğreniyoruz.
Görüşmeleri bir buçuk saat sürmüş ve havadan sudan değil ülke gündemini konuşmuşlar.
Mafyanın siyasi ayağının kim olduğuna takılmadan bir buçuk saat ülke gündemini konuşabilmeleri, büyük başarı.
Şentop’un merakını dizginleme gücüyle Soylu’nun ağzının ne kadar sıkı olduğu da çıkıyor ortaya.
Uzun bir süre baş başa laflıyorlar.
Fakat bütün yakınlıklarına, samimiyetlerine rağmen Şentop ‘Kimdi ya, aramızda konuşuyoruz, benden sır çıkmaz, kulağıma fısıldasan şu ismi’ demiyor.
Soylu da ‘sende kalsın, aramızda gizli saklı yok, o kişi filankes’ diye ağzından baklayı çıkarmıyor.
Siyasi ya da hukuki değil insani merak ve münasebetlerin bile gereğiyle, doğasıyla bağdaşmayacak bir tuhaflık...
Ser verip sır mı vermiyorlar, yerin kulağı var diye ağızlarını mı sıkı tutuyorlar? Kol kırılır yen içinde kalır anlayışıyla bir ‘dava’ arkadaşlarını mı koruyorlar? Yeraltı dünyasından para alan kirli siyasetçiyi ifşa edersek ezanlar susar, bayraklar iner, Kudüs düşer, dava zarar görür korkusundan mı? Yoksa ‘milleti de kanunları da ilgilendirmez, kime ne kardeşim bu suçtan, aldıysa aldı’ yaklaşımının meyvesi mi? Nedendir bu ketumluk?
Allah bozmasın, muhabbetlerinde kimsenin gözü yok.
Yalnız ‘ne sen söyledin ne ben duydum’ tavrıyla, yüzü öbür tarafa çevirerek suçla nasıl mücadele edilecek? Selvi demiyor onu.
Yedikleri, içtikleri onların olsun birader; neyi niye konuşmadıklarını bizimle paylaşsınlar yeter.
SBK’yı elimizden kim kaçırdı?
Dün baktım, “Sezgin Baran Korkmaz’ın Türkiye’ye iadesini istemek şimdi mi aklınıza geldi, ABD’nin talebiyle Avusturya’da tutuklanmadan önce neredeydiniz” diye soruluyor Ankara’ya.
Haklı bir soru ama eksik.
Aralık sonundan beri kaçak, kara para aklamaktan aranıyor SBK.
Ama ocaktan beri Veyis Ateş’le iddia ettiği rüşvet pazarlığını, İnan Kıraç’a şirket hisselerinin devrini, başka alım satımları ve silinecek 40 milyonu silme işlemini yapabildi.
Hatta mayısta ilk duruşmasında yakalama emri tutuklamaya çevrildi.
Ama aynı ay içinde Bodrum’daki olaylı otelini, elden ele devrettirerek iz kaybettirip ABD takibinden kaçırdığı söyleniyor.
Firari Korkmaz’ın mal, para ve hesaplarına ekimde konan tedbir kasımda kaldırılmıştı. Kaldırılan o tedbirin tekrar konduğuna dair bir bilgiye de ulaşılamıyor.
Bu da mı ancak ABD, dolandırma davası açtığı SBK’nın parasına puluna el koyup iade etmemizi isteyince akledilecek?
Jetonun hep sonradan düşmesinin sorumlusunu bulun, SBK’yı kaçması için uyaranı da yargıdan kurtarmak için 10 milyon avro isteyeni de elinizle koymuş gibi bulursunuz.