Bakan şirketiyle Yunan adalarına bir iki!
TV’de gözüme çarpıyor, radyoda kulağıma çalınıyor, Turizm Bakanı Mehmet Ersoy’un şirketi Yunan adalarına bangır bangır tur pazarlıyor. Fakat çok olağan, her yerde rastlanan alelade bir durummuş gibi lafı dahi edilmiyor.
Kendimden şüphe etmeye başlıyorum, bende mi bir terslik var, başka yadırgayan yok mu?
“Yunan adalarına vizesiz tatil ETS Tur’dan sorulur” diyor dönen reklamlar, aklımda yanlış kalmadıysa. Ne ala da, bizim sahillerde tatil kimden sorulacak peki, Yunanistan Turizm Bakanı Theoharopulos’dan mı? Şirketi bulunmuyor ama olsaydı ve Bodrum’a, Antalya sayfiyelerine tur satsaydı Yunanlılar ne derdi? Bizdeki gibi hiç göze batmaz mıydı?
Ersoy’un siyasetle ticareti ayrı tutmasını takdir ediyorum elbette, ikisini karıştırmıyor. Siyasette bizim sahilleri pazarlamaktan sorumlu, ticarette ise şirketi Yunan adalarına tur götürüyor. Son derece profesyonel bir yaklaşım.
Bakan Bey’in sektörü en iyi bilen, başarılı bir turizmci olduğuna kuşku yok. İddialı, rekabetçi ve basiretli bir girişimci olduğu, gemisini yüzdüre yüzdüre sektör lideri yapmasından belli.
Ticari hayatı ve kabiliyetleri hakkında kime sorsanız; iş tutuş tarzından, girişkenliğinden övgüyle söz edildiğini duyarsınız. Pratik sorunlara hakimiyet ve çözme kapasitesi açısından bir şans aslında o göreve getirilmesi, doğru. İsabetli bir seçim olduğunda da hemfikirim.
Ne ki aktif yöneticiliğinden ayrılmış bile olsa, sahibi olduğu firmanın ‘gel gel’ kampanyalarıyla Yunan adalarına turist toplaması hala garip geliyor kulağıma, alışamıyorum bu fikre.
Yanlış anlaşılmasın; bakanları Türkiye aleyhine ileri geri konuşuyor, tarihsel ihtilaflarımız var, ilişkilerimiz inişli çıkışlı diye değil garipsemem.
Bazı iktidar propagandistleri gibi ‘hala Yunan adalarına tatile gitmeyi düşünenler şu habere bir daha baksın’ cazgırlıklarıyla kimseyi ayıplamıyorum. Ya da planlarını değiştirip Mikonos yerine Mayorka adasına gitmeye, Rodos’tan vazgeçip İbiza paketi almaya çağırmıyorum.
‘Nasıl olur da Yunanistan’a Türkiye’den turist taşır, onlara gideni bize çekmeye uğraşması gerekmiyor muydu, rakibimize çalışıyor, başka yer mi kalmadı’ demiyorum yani. O gemiler, kıyasıya rekabet etmediğimiz başka, bizden uzak cazibe merkezlerine de kaldırılsa aynı tuhaflığı hissederdim.
Takıldığım garabet, gayet basit ve yalın. Yerli alternatiflerimizle çekişen Yunan adalarını bizim Kültür ve Turizm Bakanımızın şirketi pazarlıyorsa, bizim sahilleri kim pazarlayacak?
‘Dert ettiğin şeye bak, orasını geçtik, çoktan kanıksadık, artık normalleşti, sür gemiyi başka adaya’ diyorsanız uzatmam. Şunun şurasında laflıyoruz, tatsızlaşmasın şimdi hoşbeş. Turizm Bakanlığı’nın kültür tarafına el dahi sürmeden kapatırım.
Kurcalamam ama kıyısına dek gelmişken tek lafla dahi değinmeden geçmek de olmaz, bir de kültür yanı vardı hatırlarsanız.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, bütün iktidarları boyunca başarılı olamamaktan en çok yakındığı ve hayıflandığı iki alandan biri, kültür politikalarıydı malum. Umut tamamen kesildi mi acaba?
Turizm Bakanlığı’nın kültür yönetimiyle alakası kopma noktasına gelmiş olmalı ki artık adındaki ‘Kültür’ anılmıyor bile baksanıza. Ve umutsuz vakaymış gibi kimse de umursamıyor.
‘Kültürümüz komşuya kadar gitti, nasılsa dönecek’ rahatlığındansa ayrı, geri alırım sözümü. Değilse; ‘Yunan adalarına bir iki, limanda yolcu kalmasın’ çığırtkanlıklarına kaptırıp kültürün peşinden biz de mi hep beraber o tatile çıksak?