Nasıl bir ajanda?
Ayasofya neden şimdi? Bir yıl önce bunun risklerinden bahsettiği halde bugün ne değişti de böyle bir yola girildi?” sorularının sorulduğu günlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yakınlığı olduğunu düşündüğüm çevrelerden şöyle bir kulis bilgisi sohbetlerde devreye sokulmuştu:
-Tayyip Bey, bundan sonra siyasi hayatında yapmayı hedeflediği şeyleri birer birer yapacak.
Hani “Daha açık oynayacak” türünden bir iddia idi bu.
Bu “kulis”i yazılarıma yansıtmadım. Bir, kulis “Tayyip Erdoğan gemileri yaktı” izlenimi vereceği için ve iki, ben “Gemileri yakmaya zemin hazırlayacak şartların oluştuğuna dair bir izlenimi henüz iktidar cenahından alamadığım için…” Bir de bu tür işler, bünyesinde biraz “siyasetin son merhalesinin yaşandığı” izlenimi vereceği için… “Erdoğan böyle bir psikoloji mi yaşıyor?” sorusuna cevap veremiyordum.
Ama liderlerin özel ajandası olmaz mıydı, Erdoğan her işi bir “misyon” çerçevesinde yürüten siyasetçi değil miydi? Ayasofya için bir yıl önce, bir yıl sonra bu kadar değişikliğin bir izahı olmalıydı.
İki yazı okudum. Birisi Fehmi Koru’ya ait. Kendi sitesinde yayınlandı. Fehmi Bey, Amerikalıların “Bucket list” diye bir deyimleri olduğunu, bununla mutlaka yapılması gerekli eylemleri, ne pahasına olursa olsun yerine getirilmesi gereken hedefleri işaretlediklerini kaydettikten sonra
“Listesi bulunan elbette acele eder.
Acaba böyle bir listesi mi var Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın; karşısında “Ayasofya açılmalı” yazan maddeye çentik mi attı önceki gün?” diye soruyor. (14 temmuz 2020)
Fehmi Koru epeyce bir süredir Erdoğan’a yakın yerlerde bulunamıyor. Ama bu bilgiyi başka şekilde elde etmiş olması mümkün, ya da olan bitenden bu sonucu çıkarması…
Diğer yazı, şu sıralar Cumhurbaşkanlığı kulislerine daha yakın, iktidar cenahının bayrak taşıyan gazetesinin (Sabah) Ankara temsilcisi Okan Müderrisoğlu’na ait.
Müderrisoğlu bu bilgiye ulaşabilir, ama onun bu bilgiyi kamuoyu ile paylaşması, bizzat bilginin kaynağı tarafından istenmiş de olabilir.
Çünkü özellikli bir bilgi bu. Şunları yazdı Müderrisoğlu:
“Baro düzenlemesi ile ivme kazanan, Ayasofya’ya cami statüsünün iadesi ile belirginleşen özellikli bir dönemden geçiyoruz. Bizi bekleyen yeni dönem ise “siyasal gündem” itibarıyla çokça konuşulacak, tartışılacak başlıkları açmaya aday görünüyor.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesi ve kurucu ilkelerinin, Türk milletinin inanç ve değerleri ile hakiki manada buluştuğu noktaları referans alan düzenlemelerin yıl bitmeden kamuoyunun takdirine sunulmasını bekleyebiliriz.
Bu konuların siyasetin sıcak alanına gireceğini, TBMM’nin yasama faaliyeti ile şekilleneceğini de öngörebiliriz.
Hatta önceliklerin giderek billurlaştığını da söyleyebiliriz.
Bu aşamada, gündeme taşınacak konuların içeriklerine dair ipuçları vermekten ziyade ana yaklaşımı ortaya koymak daha uygun olacaktır.
***
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, siyasal hayatına yön veren, şahsen önemsediği, seçimlerde vaat ettiği veya bir nedenle ertelediği ama içinde ukde kalan, Anadolu ile buluşmalarında ise hafızasını tazelemesine vesile olan hususlardan bahsedebiliriz.
Bu hususlar, beyni ile yüreği arasındaki mesafe kısa olduğu için Erdoğan’ın, hesabi değil, harbi ve hasbi biçimde gündeminde yer tutan duyarlılıkların da adeta özeti!
Öyle anlaşılıyor ki Cumhurbaşkanı, farklı tarihlerde müzakereye açtığı lakin konjonktürün gereğini veya o an memleketin aciliyet kazanan işlerini gözeterek arka plana ittiği bazı hassas konuları, zamanın ruhunu da dikkate alarak bir kez daha ele almanın, olgunlaştırmanın arifesinde.
Yine ve yeni ortak payda oluşturulması adına,
Bürokratik-politik kalıpların kırılması için,
Milli ve manevi değerlerle devletin işleyişinin özdeşleştirilmesi umuduyla,
Siyasal iklimde harareti yükseltecek de olsa tabu nitelikli dosyaların üstündeki örtünün kalkmasının fayda sağlayacağı kanaatindeyim.” (Sabah, 18 temmuz 2020)
Altı çizili yerler yazara ait. Bu yazının başlığı “Yine ve yeni ortak payda arayışı” şeklinde.
Fehmi Koru’nun 11 Temmuz tarihli yine Ayasofya konulu yazısı da biraz Müderrisoğlu’nun yazdıklarını “önceden” hatırlatır nitelikte. Şöyle yazıyor:
‘Kimlik’ yenilenmesi söz konusu. İktidarda bulunanların gözünde daha kendine güvenen bir ülke bugün Türkiye. Bunun içeride ve dışarıda da bilinmesi arzusu var.”
Bu arada bu sürecin siyasi sonuçları bağlamında şöyle bir iddia da vardı: Tayyip Erdoğan öyle başlıklar açacak ki, Millet İttifakı’nın paydaşları ister istemez birbirinden ayrışacak. Ayasofya konusunda CHP suskun kalarak “Hadi açın bakalım” diyerek salvoyu savuşturdu, diğer konularda aynı şeyi yapabilecek mi? Yaptığında kendi kitlesi ile birlikte yürüyebilecek mi?
Yukardan beri yazılanların tamamının içerde ve dışarda tartışılacağının tahmin edilmesi zor değil. Bunların sırf “iç siyasi hesap”la bağlantılı olması imkansız gibi gözüküyor. Ama hiçbir stratejik değerlendirme yapılmadan yürünecek yol niteliğinde olmadığı da açık. Bakalım hangi başlıklarla sıcak iklimlere doğru yol alacağız?