Her gün bir belâ haberi okur gibi…
Nasıl, dostlar mutlu musunuz?
Mesela her gün bir bela haberi okur gibi okuduğumuz sapır sapır geleceği bildirilen şu vergi hazırlıklarından?
Yurt dışına çıkış harcı için nabızlar yoklanıyor. 10 misli mi artıralım, 20 misli mi? 15 liradan 150 liraya çıkmıştı, şimdi 1500 lira, ya da madem yapıyoruz deliği kapatacak nitelikte olsun, 3000 lira yapalım lafları dolaşıyormuş Ankara’da…
Para lazım para…
Öyle memlekette durumlar kötü deyip, yurt dışına kapağı atma hesapları yapanlar kendilerini açık göz sanmasınlar… Öyle bir harç getiririz ki, üç – beş kişi yurt dışına çıkmayı tasarlasa, önemli bir bütçe gerekir.
Para lazım para…
Onun için Ankara’da “uçan kuştan vergi alma” psikolojisine girilmiş.
2024 yılı bütçesinde 1.3 trilyon lira faiz ödemesine ayrılmış.
KKM’ye 883 milyar lira ödemiş Merkez Bankası…
Deniyor ki, Mehmet Şimşek politikalarına mahkummuşuz. Memleket o hale gelmiş ki Mehmet Şimşek politikaları olmasaymış, batacakmışız.
Mehmet Şimşek politikaları da “Kemer sıkma” diye özetleniyor. Kemer sıkmak bizde dar gelirlinin, maaşı ile çalışanın belinin kırılması anlamına geliyor… Delik kalmamış daha neyi sıkacaksınız?
Mehmet Şimşek’e ülke ekonomisini kim teslim etti? Onu da soralım mı?
Başka çare kalmadığı için ona teslim edilmiş ekonomi, bunu biliyoruz.
Yoksa Berat Albayrak’la, o da olmadı, Nureddin Nebati ile ve de “lâf dinleyen”i bulmak için peş peşe değiştirilen Merkez Bankası Başkanlarıyla götürülecekti.
Ben hep diyorum, onu not edin lütfen, “Bir düğmeye bastığında milyonları etkileyecek olanlar doğru düğmeye basmalı.” Sık sık o noktaya geleceğiz çünkü.
Bu ekonomi işinde de “Doğru düğmeye basılmadığı” için gelindi bu noktaya…
Şöyle deniyordu değil mi? “Ben ekonomistim. Onların kafası basmaz. Faiz sebep enflasyon sonuç. Nas var nas….”
Söylediğinizin tamamının yanlış olması gerekmiyor. Doğru şeyi yanlış bağlamda kullandığınızda da doğru yapmış olmazsınız.
Mehmet Şimşek, “Rasyonaliteye dönmekten başka çare kalmadı” diyerek iş başı yaptı. Öncekileri sildi.
Bir anlamda önceki ekonomi - politikalarını da sildi.
Peki Şimşek’in o günden bugüne yaptıkları doğru mu? Buna kim karar verecek?
Mesela Nebati’yi gönderip Şimşek’i getiren irade, heterodoks politika yerine Ortodoks politika uygulanmasının doğru olacağına nasıl karar verdi?
“Doğru düğme”, diyorum ya… Bu da “doğru bilgi”yi gerektiriyor.
Belki de Lütfi Elvan – Naci Ağbal’ın üç – beş ay içinde görevden alınması yanlış düğmeye basmaktı. Belki de taa o zaman Mehmet Şimşek’in anons ettiği rasyonel politikalara geçilmiş olacaktı…
Neyse, doğru düğmelerle, yanlış düğmelerle ilerleyip gidiyoruz.
Sonuçta biz seçiyoruz düğmeyi kontrol edecek olanları…
Bilmiyorum yanlış düğmeye bastıkları ayan – beyan ortaya çıkanlar, kendi hesaplarına bir özeleştiri yapıyorlar mı? “Yaa, öyle bir düğmeye basmışız ki, sonuçta insanlar boğulmaya başladı, memleket de ekonomi de dibe vurdu, faize karşı çıkarken orada da hiç istemediğimiz noktaya geldik” diyen bir Allah kulu var mı?
Yazının girişinde “Nasıl, dostlar mutlu musunuz?” sorusunu sordum. Dostlar, dediğim biziz yani. Sorumluluğu, biz veriyoruz herkese… “Sen yap, sen yönet, sen karar ver, doğru düğmeye bas” diyoruz biz…
Görevlendirmeyi biz yapıyor, seçtiklerimiz bizi temsil etsin istiyoruz.
Böyle sistemlerde bedeli de seçenler öder. Millet Öder. Doğru düğmeye basmanın bedelini de yanlış düğmeye basmanın bedelini de… Birçok ülke yanlış savaş kararlarının bedelini tarihten silinmekle ödemiştir. Ekonomide yanlış kararlar belki savaş kadar yıkım getirmiyor, ama toplumu kıvrandırdığı da bir gerçek…
Ne dersiniz, bunlara bakıyor muyuz? 14-28 Mayıs 2023 seçim sonuçları ile 31 Mert 2024 seçim sonuçlarının farkı bununla mı ilgili?
Ben zaman zaman diyorum, “Keşke Cumhurbaşkanı Erdoğan, meydana çıkıp ‘ekonomi işinde yanlışlar yaptık, halkımıza verdiğimiz eziyetten dolayı özür dileriz’ gibi bir özür beyanında bulunabilseydi. Bir de en tepeden görünür boyutta tasarruf hamleleri gerçekleştirseydi… Bunun sayın Cumhurbaşkanına bir bedeli olurdu hiç şüphesiz, ama Şimşek’in şu an uygulamakta olduğu kemer sıkmalara da en iyi gerekçe olurdu.
Bizdeki siyaset, yanlışı doğru gibi yapabilme özgüveni üzerine kurulduğu için böyle bir özeleştiriyi kimse yapmıyor.