Maryland Üniversitesi Ekonomi ve Finans Bölümünden Prof. Şebnem Kalemli Özcan, Taha Akyol'un sorularını cevapladı:
"Ekonominin salgın öncesi yavaşlama nedeni, verimlilik sorununun çözülememesi ve yapısal reformların uygulanmaması. Yatırımcının uzaklaşması bununla ilgili. Bu bir kısır döngü.
Doğrudan yatırımcı için güven çok önemli. Böyle bir ortam da istikrarlı politikalar ve yapısal reformla oluşur. Türkiye tasarrufları artırmalı, kurumların güvenilirliğini sağlama bağlamalı ve belirsizliği azaltmalı.
Uzun vadeli yatırımcı teknoloji getiren, fabrika kuran yatırımcıdır. Güven, istikrar, değişmeyen kanunlar ve kurallar istiyor. Bu ortam sağlanamadığı için de bir süredir Türkiye’den uzak duruyor."
EĞRİSİ DOĞRUSU-TAHA AKYOL
Koronavirüs krizi, dünya ekonomisini ne oranda küçültecek, küçülme kaç yıl sürer?
Ekonomistlerin en son tahminlerine göre, Korona virüs krizi, dünya ekonomisini, 2020 de yüzde 4.9 oranında küçültecek. 2021 de dünya ekonomisinin yüzde 5.4 oranında büyüyeceği tahmin ediliyor. Fakat eğer Kovid krizi olmasaydı, 2021 de dünya ekonomisi yüzde 11 oranında büyüyecekti. Tabii ki bunlar tahmin. Şu ana kadar bu krizle ilgili öğrendiğimiz en önemli bilgilerden biri belirsizliğin önemi, krizin evriminin her an değişebileceği. Eğer virüs kontrol altına alınamazsa, ya da kontrol altına alınmışken tekrar kontrolden çıkarsa, 2021 de ki öngörülen büyüme azalır, küçülmeye de dönüşebilir. Bu kriz de küresel düşünmek çok önemli. Bazı ülkelerde kontrol altına alınması, dünyada sorunu çözmüyor. Diğerlerinde kontrol altına alınmadığı sürece olay tekrar körüklenecek. Yaşadığımız küresel dünyada, bütün ülkeler kendini dışarıya kapayıp ulaşılamayan adalar haline dönemiyeceklerine göre, virüs ile olan savaşı kazanmak ancak bütün dünya bir araya gelirse mümkün.
EN SERT KÜÇÜLME AVRUPA’DA
Avrupa ekonomisi çok daha büyük çapta küçülecek deniliyor, doğru mu?
Evet. Gelişmiş ülkelerin yüzde 8, gelişmekte olan ülkelerin yüzde 3 daralması bekleniyor. Eğer Çin i çıkarırsak, gelişmekte olan ülkelerin beklenen daralması yüzde 5, yani küresel rakama eşit. Avrupa için beklenen küçülme gayet yüksek, yüzde 10.
En yüksek daralmanın Avrupa’da olmasının sebebi, hastalıǧın oraya daha erken gitmesi ve Avrupa nüfusunun daha yaşlı olmasıdır. Tabii Avrupa ülkelerinin birbirlerine sınırlarını kapayamaması da çok hızlı yayılmanın bir etkeni. Aynı olay şu anda Amerikan eyaletlerinde de görülmektedir. Eğer hastalık kontrol altına alınamazsa Amerika’daki daralma Avrupa’dakini geçebilir. Hastalığın uzaması ve de ölümlerin artması talep üzerindeki şoku kalıcı hale getirdiği için, bu durumdaki ülkeler ekonomik olarak en aǧır şekilde etkileniyor. Avrupada ve şu anda Amerikada olduǧu gibi. Ekonomik normalleşme icin, hastalıǧın kontrol altına alınması şart.
TÜRKİYE’Yİ KÖTÜ ETKİLER
Avrupa Türkiye’nin en büyük ticaret ve turizm partneri. Oradaki küçülme Türkiye’yi nasıl etkiler?
Avrupa’daki küçülme Türkiye’yi kötü etkiler çünkü Avrupa hem ticaret hem turizm, hem de finans açısından Türkiye için önemli. Koç Üniversitesindeki arkadaşlarla yaptığımız çalışmada, Avrupa’ya olan bu bağların, Türkiye icin ne kadar önemli olduğunu gösteriyoruz. Türkiye için hesapladığımız toplam Kovid etkisinin yüzde 30’unun bu bağlardan geldigini gösteriyoruz. Çünkü hem Avrupa’nın Türkiye’den aldığı mallara karşı talebi düşecek, hem turizm azalacak, hem de Türkiye’nin kendi üretimi için Avrupa’dan aldığı ara mallar azalacak, Avrupa’da üretim azaldığı için.
Ayrıca bu tür ara mal ticaretinin finansmanını yapan sermaye akışı da azalacak. Bu çok önemli ve genelde gözden kaçan bir nokta. Mesela küreselleşme karşıtlarının en önde gelen tezi sermaye hareketlerini limitlemek. Neden? Çok çabuk gelip, çok çabuk çıkarsa kurda oynaklık yaratabilecegi için. Malesef sermaye hareketlerini limitlemek, direkt ticareti limitlemek demek. Çünkü sermaye, dış ticaretin finansmanı. Dış ticaret de Türkiye için çok önemli, özellikle ithal edilen ara mallar açısından. Sonucta, Kovid tam bir ‘mükemmel fırtına’: sağlığa şok, talebe şok, arza şok, emtia fiyatlarına şok, finansa şok.
VİRÜSTEN ÖNCEKİ DURUM
Türk ekonomisi virüsten önce krize girmişti, ne tür bir krizdi? İktisat politikasındaki hangi yanlışlar Türkiye ekonomisini krize itmişti?
Türkiye’nin ekonomisi Kovid den önce yavaşlamıştı. Neden? Türkiye büyümekte olan genç nüfuslu bir ülke. Önemli olan büyümeyi kalıcı yapmak. İktisat biliminin bize öğrettiği, uzun vadeli kalıcı büyümenin, ancak verimliliği artırarak olabileceği. Bu da ancak teknolojiye, bilime, akıllı fikirlere yatırım yaparak olur. Bunlar uzun vadeli iktisat politikalari.
Herhangi bir kriz zamanı dışında (Kovid gibi, ya da 2008 deki küresel finansal kriz gibi) bu tür uzun vadeli politikaların uygulanması, böyle politikaların rahat uygulanması için de yapısal reform yapılması gerekir. Çünkü yapısal reform doğru yere yatırım yapmanın zeminini hazırlar. Kriz zamanlarında ise farklı, kısa vadeli, talebi artıracak ve de ekonomiye gaz verecek iktisat politikaları uygulanmalıdır. Fakat böyle politikalar uzun vadeli politikaların yerini almamalı. Çünkü bunlar yapısal sorunları, verimlilik düşüklüğünü çözemez. Türkiye ekonomisinde Kovid öncesi yavaşlama verimlilik sorunu çözülemediği için ve bütün yapısal reformlar uygulanamadığı içindir. Yabancı yatırımcının Türkiye’den uzaklaşması da bununla ilgili. Bu bir kısır döngü. Çünkü yabancı yatırımın içinde doğrudan yatırım dediğimiz, direkt teknoloji ve bilgi getiren yatırım var, bu yatırım uzun vadeli kalıcı büyüme için çok önemli. Bu yatırım tamamen dış kaynaklı çünkü teknolojik olarak bizden daha ileride olan ülkelerden gelmesi gereken bir yatırım, Avrupa gibi, Amerika gibi.
Ama bu tür yatırımcılar, uzun vadeli yatırımcılardır ve çok hassaslardır. Yani kısa vadeli, bazen spekülatif diye düşündüğümüz yatırımcıdan çok farklı. Borsaya günlük gelen-giden yabancı yatırımcı ile, gelip fabrika yapmak isteyen yatırımcının arasındaki farkı düşünün. Böyle doğrudan yatırımcı için güven ortamı çok önemlidir. Böyle bir ortam istikrarlı politikalar ve yapısal reform ile oluşur. Türkiye bu yapısal reformları gerçekleştirmediği için ekonomisi COVİD’den önce yavaşlamıştı.
‘RANT EKONOMİSİ’
‘Rant ekonomisi’ kavramı, krize girişte ne ağırlıkta bir öneme sahip?
Ben ampirik çalışan, veriden elde ettiğim bulgulara çok önem veren bir iktisatçıyım. Bence kafadan konuşan iktisatçıların her gün mantar gibi patladığı bir ortamda, veriye bazlı konuşmak çok büyük önem taşıyor. Rant ekonomisi yeni bir kavram değil ve de dünyanın her ülkesinde mevcut, Avrupa ve Amerika dahil. Fakat veri ile ölçülmeli. Teorik iktisat modellerine göre, rant ekonomisi, her ülkeyi yavaşlatıp, krize sokabilir. Ama böyle önemli bir konuda teorik model yetmez. Veriler göz önüne alındığında bu retorik ne kadar gerçekçi diye sormak lazım. Rant ekonomisi her ülkede başka türlü çalışabileceği için, bunun ülke bazında veri ile ölçülmesi vede hesaplanması lazım.
Teorik olarak, Rant ekonomilerinde getiri en akıllı icada yada en çalışkan işçiye değil, verimliliği az olan faktörlere “rant” olarak gider, ama bakalım bu veride gerçekten böyle mi? Benim Rant ekonomisinin, Güney Avrupa ülkelerinde 2000-2008 arası verimliliği azaltarak bu ülkeleri nasıl krize sürüklediğini gösteren, detaylı firma verisi ile yapılmış yayınlarım var. Sermayenin, bu yıllarda Ispanya, Italya, Yunanistan, ve Portekiz gibi ülkelerde verimli olmayan firmalara gittiğini gösterdik. Bunun sebebi, bu ülkelerin, 2000’den itibaren çok düşük faizle borçlanmaları ve bankaların bu borcu verirken firma verimliliğine dikkat etmemeleri.
Düşük faizle borçlanma, bu ülkelerin tek para birimi Euro’ya geçişleri ile başlıyor. Verimli bir Alman firmasi ile verimsiz bir Yunan firmasi aynı faizden borçlanıyor, tek para politikası altında. Bu durumda büyüme yavaşlıyor, verimlilik azalıyor. Türkiye için böyle bir çalışma yok bildigim kadarı ile.
KANUNLAR VE KURALLAR
AB sürecinde Türkiye’ye yılda 20 milyara dolara kadar yabancı sermaye girişi olmuştu? Bir süredir niye uzak duruyor?
AB sürecinde gelen bu yatırım uzun vadeli, dogrudan yatırımdı. Önceden belirttiğim gibi bu tür yabancı sermaye çok hassastır.
Bir çıpa ister, güven ve istikrar ister. AB süreci Türkiye ye o çıpayı sağlamıştı. Eğer o AB sürecinde, yabancı yatırımcının perspektifinden bakarsak, yatırımcı şöyle düşünüyor: kanunlar, kurallar, Avrupa ülkeleri gibi olacak, o zaman yaptığım yatırım güvende olacak, bu yatırımın getirisini alacağım. Bu tür yatırımcı teknoloji getiren, fabrika kuran yatırımcıdır. O yüzden, güven ve istikrar, değişmeyen kanunlar ve kurallar istiyor. Bu ortam sağlanamadığı için de bir süredir Türkiye’den uzak duruyor.
40 MİLYAR DOLAR
Türkiye’nin mevcut krizden çıkış için kabaca 40 milyar dolar dış kaynak ihtiyacı olduğu söyleniyor. Size göre ne kadar ve nasıl temin edilir?
Türkiye’nin 2020 de ödemesi yada ötelenmesi gereken 170 milyar dolarlık dış borcu var. Bunu büyük kısmı özel sektör, yani banka ve şirket borçları. Şimdi öncelikle bu miktarın hepsinin bir şekilde ödeneceği ya da tekrar borçlanılacağı konusunda hemfikir olalım. 40 milyar rakamı nerden geliyor o zaman? 170 milyarın içindeki devlet ve banka borcunun tekrar yenileneceğini tahmin ediyoruz. Kalan 40-50 milyar ithalat finansmanı ile ilgili borçlar ve de ithalat azalacağı için bu da azalır şeklinde bir düşünce var. Fakat gene de halihazırdaki borcun yenilenmesi lazım. Eğer geçmiş veriye bakarsak, bu tür küresel krizlerde, gelişmekte olan ülkeler dış borcun yüzde 35-45 civarındaki kısmını döndürmekte zorlanabiliyor. Bu krizdeki belirsizlik yüksek olduğu için bu rakamlar şimdi de geçerli olacak mı bilemeyiz.
Buradaki en onemli faktör, yabancı yatırımcının risk hassasiyeti. Benim 2019 daki Jackson Hole konferansı icin yaptığım çalışmada gösterdiğim gibi, dış borcun döndürülücek kısmını belirleyicek esas faktör bu. Bu faktörün de en önemli belirleyicisi, Amerikan Merkez Bankası’nın para politikası. Amerikan Merkez Bankası Kovid için çok büyük, eşi görülmemiş, bir küresel dolar likidite bolluğu yaratmış durumda. Ben bu paranın, eğer yabancı yatırımcı risk iştahını azaltmazsa, Türkiye gibi ülkelere akacağını ve de bu sayede dış borcun finanse edilebileceğini düşünüyorum. Benim Jackson Hole konferansı için 1996-2018 arası için 80 ülke ile yaptığım çalışma bu sonucu gösteriyor.
Kovid için bu geçmiş bulgular şunu ima ediyor. Kovid krizinin 1930’dan beri gördüğümüz en büyük kriz olduğunu göz önüne alınca, şu ana kadar çok daha fazla sermaye gelişmekte olan ülkeleri terk etmeliydi. Amerikan Merkez Bankası’nın likidite sürümü bu kaçışı önemli oranda azalttı. Küresel likiditeyi çekip dış borcu döndürebilmek için, her ülkenin istikrarlı ve güvenilir politikalar izlemeleri lazım bu durumda.
BAĞIMSIZ MERKEZ BANKASI
Merkez Bankası’nın bağımsızlığı, dış ekonomik ilişkiler ve dış kaynak sağlamada önemli mi? TCMB bu açıdan nasıl gözüküyor?
İktisat literatürü bize Merkez Bankası bağımsızlığının ve para politikasındaki kredibilitenin bir ülkenin ekonomisi için önemini gösteriyor. Benim Jackson Hole konferansı için yaptığım çalışma bunun yabancı yatırımcı için de çok önemli olduğunu işaret ediyor. Amerikan Merkez Bankası, gevşek para politikaları ile yabancı yatırımcının risk iştahını artırıp, bu yatırımcıların gelişmekte olan ülkelere yatırım yapmasını desteklediğinde bu yatırım bütün gelişmekte olan ülkelere eşit bir şekilde dağılmıyor.
İstikrarlı politikaları olan, bağımsız kurumları olan ve verimliliği yüksek ülkelere gidiyor. Bu baǧlamda, sizin, benim ne düşündüǧümüz degil, yabancı yatırımcının, TCMB yi nasıl gὃrdüǧü ve ne düşündüǧü ὃnemlidir. Son zamanlarda dış basında çıkan haberler, yabancı yatırımcının bu konuda kuşkuları olduǧu yolundadır.
SWAP OLMADI NEDEN?
Türkiye rezerv para Merkez Bankalarıyla swap anlaşması yapamadı. Neden?
Bu bence Türkiye ye has bir olay değil. Rezerv para swap anlaşması sadece ve sadece Amerikan Merkez Bankası ile yapılırsa önemli çünkü dünya ticareti ve finansı bildiğimiz gibi dolar üstüne kurulu. Doğal olarak Kovid krizinde her ülkenin ana ihtiyacı dolar likiditesi. Amerikan Merkez bankası sadece 3 tane gelişmekte olan ülke ile bu anlaşmayı yaptı: Güney Kore, Meksika ve Brezilya. Güney Kore hastalığı en önden kontrol altına almış bir ülke, diğer ikiside Amerika’nın önemli ikili ticareti olan ülkeler.
KURUMLARIN GÜVENİLİRLİĞİ
Türkiye’nin bir ekonomik reformda öncelikle çözmesi gereken birinci sorun nedir?
Türkiye’nin tasarruflarını artırması, kurumların güvenilirliğini sağlama bağlaması, belirsizliği azaltması lazım. Tasarruf artınca, dış borca bağımlılık düşücek. Güven ortamı; teknoloji ve bilgi getiren doğrudan yabancı yatırımcıyı çekecek ve bu tür yatırım da büyümeye katkı yapmakla kalmayıp, büyümenin kalıcı olmasını sağlayacak.
KİMDİR?
Prof. Şebnem Kalemli Özcan 1974 Ankara doğumlu. TED Ankara Koleji ve ODTÜ’de okudu. Brown Üniversitesi'nde master ve doktora yaptı. Bilkent, Koç, Harvard, Houston Üniversiteleri’nde profesör, IMF ve Dünya Bankası’nda baş danışman, Avrupa Merkez Bankası, İngiltere Merkez Bankası ve Amerika Merkez Bankası'nda baş araştırmacı olarak çalıştı. Avrupa Bilim Kurulu'nun Marie Curie ödülünü kazanan ilk Türk iktisatçı. Halen Maryland Üniversitesi'nde Neil Moskowitz Ekonomi ve Finans Profesörü.