Transfer yasağı partilere endekslense ya!
Milletvekili transferlerini zorlaştıracak düzenleme, Meclis’in açılmasını bekliyordu. Dün açıldı. MHP ile AK Parti’nin nasıl bir formül üzerinde çalıştığı yakında çıkar ortaya.
Halbuki...
Ufukta erken ya da baskın bir seçim yoksa buna gerek de yoktu.
Gelecek ve DEVA partileri, seçime girme şartlarını karşılayamadan hazırlıksız yakalanmayacaksa...Onları yarış dışı bırakacak bir baskın seçim planı yoksa...Seçmenin seçenekleri önden elenerek sınırlandırılmayacak demektir.
Önlerine bir engel çıkarılmayacaksa, böyle bir engellemeyi aşmaları için yeni partilere, Meclis’te grup kurdurulması da gerekmeyecekti.
Kılıçdaroğlu, CHP’den milletvekili transferini bu ihtimale karşı bir destek teklifi olarak gündeme getirmişti.
İhtimali kalmadıysa, muhalefet arasında bir demokratik dayanışma ihtiyacı da kalmıyordu.
Öyleyse...
Muhalefetin, olası bir baskın seçim önlemine neden hala önlem alma gayretinde iktidar?
Bu konudaki soru işaretleri geçerliliğini koruyor.
Ayrıca, milletvekillerinin bir partiden seçilip başka bir partiye geçmesi, siyasi ahlak sorunu da belediye başkanlarının değil mi?
Yalova’nın Tavşanlı Belde Belediye Başkanı Mücahit Kaçar, geçen yıl Saadet’ten seçilmişti. Daha önceki gün, törenle AK Parti’ye transfer edildi.
AK Parti, CHP’yle İYİ Parti ve Saadet’ten belediye başkanı transferlerine kaldığı yerden devam ediyor. Korona molası verilmiş meğer...
Belediye başkanı parti değiştirince...A partisini göstererek aldığı oyu B partisinin eline toka etmiş olmuyor mu?
Milli iradeyi yanıltmaya, sandık sonucunu seçmenin rızasını sormadan değiştirmeye girmiyor mu bu da?
Milletvekili transferlerini yasaklama veya zorlaştırma gerekçesi, baskın seçim değil de siyasi ahlak deniyor.
Belediyeleri de kapsamıyorsa kim inanır?
Yine de böyle yapılacaksa bir önerim var. Bari, geçtiği partiye göre ahlaki mi, değil mi değişsin.
Muhalefetten iktidar partilerine her türlü transfer ahlaki, diğerleri gayri ahlaki sayılsın.
“Yalnızca iktidar partilerinden muhalefete geçişlerle muhalefet partileri arasındaki değiş tokuşları bağlar” hükmü konsun mesela.
İster milletvekili, ister belediye başkanı; ayrım gözetilmeden.
Amaç, ahlak dışı transfere tedbir almaksa...Seçim hesabıyla alakası yoksa...Bu kriter, çok daha tutarlı ve inandırıcı olmaz mı?
‘Partisine göre ahlak’, bir öneri sadece. En doğrusunu, hiç şüphesiz Yüce Meclis çoğunluğuna sahip partiler bilir.
Trump’a nispetle demokratlık taslayanlar
ABD örneği, iki tür yanlışı haklı çıkarmak için istismar ediliyor.
Biri, şiddete bulaşanla bulaşmayanı ayırmadan protesto eylemlerine orantısız polis müdahalesi. Araya karışan fırsatçı ve provokatörlerle korsanlarca öfkesi çalınan halkın aynı muameleye tabi tutulması...
Diğeri ise haklı tepkileri haksız duruma düşüren gösterici taşkınlıkları, yağma ve saldırılar, yakıp yıkmalar, ‘kurtarılmış bölge’ romantizmi, anarşiyle halk direnişini karıştırmak, şiddet gösterisiyle devrimcilik oynamayı sivil itaatsizlik zannetmek...
Zimbabve ve İran gibi rejimlerin, ABD’den demokratik protesto hakkına saygı istemesi, ilkine giriyor. Halkını polise dövdürmemesi ve vatandaşını sıra dayağından geçirmemesi için uyarıyorlar güya.
Ama asıl dertleri, çifte standartlarını ABD’nin yüzüne vurarak nanik yapmak. Alttan alta sırıtan mesajları şu:
“Bak sen de vandalizm ve şiddet eylemlerini bahane ederek göstericileri eziyorsun, sokak olaylarını bastırmak için orantısız güç kullanıyorsun. Nasıl oluyormuş gördün mü şimdi. Bizi anlarsın umarım artık. Demokratik gösteri hakkına saygı diye dırdır edip duruyordun. Hadi bakalım sıra sende. Bir daha başımızın etini hangi yüzle yiyeceksin bakalım, seni gidi ikiyüzlü utanmaz seni...”
ABD’nin halkına kötü muamelesi ve orantısız güçle müdahalesi, kendi zulümlerini haklılaştırırmış gibi. Trump üstünden sahte ve sakil bir demokratlık gösterisi yapıyorlar.
Diğerleri ise Trump’a, ABD’ye, emperyalizme, küresel düzene karşı diye vandalizmi, çapulculuğu, gösterici şiddetini hoş gösterebileceklerini sanıyor. ABD’de de yapılıyorsa kendi militan taraftarlarına da yapma hakkı verirmiş, mazur ve meşru gösterirmiş, kabul edilebilir kılarmış gibi.
Biri, Trump despotluğuyla kendisini özdeşleştiriyor. Diğeri ise gösterici vandalizmiyle...
Hak hukuk, bu iki tavrın da umurunda değil. Varsa yoksa kullanma derdindeler. Benzerlikler, paralellikler kurarak kendilerine yontmaya uğraşıyorlar.
Kötü örnek örnek alınabilir, üste çıkmada kullanılabilir sanki.