Saadet Partisi lideri Temel Karamollaoğlu, KARAR TV canlı yayınında çarpıcı açıklamalar yaptı. Ekonomi yönetimini sert sözlerle eleştiren Karamollaoğlu, "IMF'e mecbur gidecekler. Hazine tam takır" dedi. SP lideri AK Parti'nin savunduğu ne varsa tersini yaptığını söyledi. Yeni partilerle ittifak iddiaları konusunda 'uzlaşmaya daha açıklar' değerlendirmesini yapan Karamollaoğlu, sosyal demokratlara da çağrıda bulundu: Gelin, Müslümanlarla aranızdaki köprüleri yeniden kurun...
Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, Karar TV canlı yayınında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.
Gazeteciler Ahmet Taşgetiren, Yıldıray Oğur ve Elif Çakır’ın sorularını yanıtlayan Karamollaoğlu, doların yükselmesi ve ekonomideki tabloyu yorumlarken “Bir paranın gücü ülkenin ekonomik gücüyle doğru orantılıdır. Türkiye’nin ekonomik gücü ne yazık ki çok zayıf. Arkadaşlar hala bunu manüplasyonlarla hallederiz zannediyor. Bu mümkün değil” ifadelerini kullandı.
“İktidarın bu mantıkla ekonomiyi düzelteceğine binde 1 bile ihtimal vermiyorum” diyen Karamollaoğlu, “Türkiye, batak bir ekonomiyle dışarıdan borç almaya kalkıyor. Merkez Bankası’ndaki rezervler tükendi. Mecbur IMF'e gidecekler. Çünkü hazine tam takır" ifadelerini kullandı.
İktidarın kendisi gibi düşünmeyenlerle oturup ‘Biz yanıldık’ deme kapasitesi kalmadığını ileri süren Karamollaoğlu, “Biz bize yeteriz… Kime yettiler? Cumhurbaşkanı’nın en üst kademede açtığı bir yardım kampanyası, bir köprüye verilen parayı bile karşılamaz hale geldi” şeklinde konuştu.
DARBE SÖYLENTİLERİ İKTİDARA YARIYOR
Yayılan darbe söylentilerini de değerlendiren Saadet Partisi lideri, “Türkiye karşılaştığı problemlere çözüm üretemeyen bir ülke konumuna düştü. Üzülerek söylüyorum. Genel baktığımda hazine tam takır. Merkez Bankası’nın kasasında bile bir şey kalmamış. İşsizlik almış başını gidiyor. Üretemiyoruz, dolar yükseliyor. Bu ne manaya geliyor: Hükümet artık hükümet etme vasfını kaybetti. Maalesef. Benim sözümden dolayı kızacaklar belki ama bu bir gerçek. Darbe söylentileri AK Parti’den başka kimin işine yarıyor. Hiçkimsenin. Çünkü kimse darbeyi tasvip etmez. Darbeyi gücü olanlar yapar. Silahlı Kuvvetler yapar. Sokaktaki vatandaş darbe yapamaz. Bu tip iddialar doğrudan doğruya menfaati olanlar tarafından üretilen iddialar olduğu kanaatindeyim” dedi.
PÜLÜMÜR'E YAZILAN 'NE MUTLU TÜRKÜM' YAZISI
Tunceli’de bir dağa yazılan “Ne Mutlu Türküm diyene” yazısını gereksiz olarak nitelendiren Karamollaoğlu, “Şu anda milli duyguları galeyana getirmek için bu tip şeylere gerek varsa yazsınlar ama bu başka sebeplerden dolayı gerginliğe vesile oluyorsa bunu yapmanın faydası yok. Türkiye’de bir problemin olmadığını söyleyebilir miyiz? Kürt meselesi diye bir mesele var. Bunu kendileri ortaya koydular. Akil Adamlar Heyetleri oluşturdular. Bunların hepsi bir arayıştı. Güzel bir arayıştı. Bugün yapılan bir şaşkınlığın ifadesi” şeklinde konuştu.
YENİ PARTİLER AYRILDI, BİZDEKİ KOPUŞTU
Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan’ın kurduğu partiler hakkında değerlendirmelerde bulunan Karamolaoğlu, AK Parti’nin Milli Görüş hareketinden ayrılması ile söz konusu isimlerin AK Parti’den kopmasının farklı olduğunu dile getirerek şunları söyledi:
Biz bir mecrayı temsil ediyoruz. Arkadaşlar Milli Görüş anlayışını terk ettiler. ‘Erbakan Hocamızın tatbik ettiği politikaları doğru bulmuyoruz’ dediler. Arkadaşlarımızın kurduğu partilerin tüzüklerine, programlarına baktığımız zaman her noktada bağdaştığımızı söylememiz mümkün değil ancak belli noktalarda, mesele adelet, hürriyetler, şeffaflık, liyakat gibi noktalarda ‘Biz vebale giremeyiz’ dediler ve ayrıldılar. Bizim ekonomi politikamız onlarla yüzde 100 örtüşür dememiz mümkün değil. ‘Sanayileşme politikamız aynıdır’ dememiz mümkün değil. ‘Batı ve İslam ülkeleriyle olan münasebetlerimizde aynı görüşteyiz’ dememiz mümkün değil ama AK Parti’den ayrılan arkadaşlarla anlaşma ihtimalimiz daha yüksek. Onlar konuşmaya, müzakereye açıklar. Onlarla henüz partilerini kurmadan önce oturup defaatle konuştum. Fikirlerini aldım, düşüncelerimi söyledim. Partileşme safhasına girdiklerinde de gittim, ziyaret ettim, tebrik ettim. Türkiye’de bir diyalog olmasına ihtiyaç var. Sizinle her noktada aynı düşünmeyen insanları sadece düşman gibi yaftalarsanız o zaman Türkiye yaşanmaz bir ülke haline gelir. Rakip olabiliriz.”
SOSYAL DEMOKRATLARA ÇAĞRI: KÖPRÜLERİ YENİDEN İNŞA EDİN
Karamollaoğlu, Saadet Partisi’nin yeni partiler ve İYİ Parti ile birlikte yeni bir ittifak kuracağına yönelik iddiaya, “Bu tip iddialar her zaman olur, olacaktır da. Ama ben bu görüşmeler neticesinde nasıl bir tablo ortaya çıkar şimdiden söylemem doğru değil. Ben Türkiye’de kamplaşmanın ortadan kalkması gerektiğine inanıyorum. ‘Bu kamplaşmanın tüm kabahati bir noktada’ demek de doğru değil. Sağcı diye tarif edilen, muhafazakar diye tabir edilen, yerine göre İslamcı diye tarif edilen bir kesim var. Bir de milliyetçi, sosyal demokrat, solcu diye tarif edilen kesim var. Özellikle bu noktada, özellikle sosyal demokratlara sesleniyorum; “Arkadaşlar, Müslümanlıkla aranızdaki köprüleri yeniden inşa etmeye çalışın. İslam sanki bir düşmanmış, Müslümanca yaşayan bir insanla oturup konuşmak mümkün değilmiş gibi bir intibayı kenara bırakın ve siz de bir adım atın.”
KILIÇDAROĞLU SAMİMİ
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun yaklaşımını samimi ve ciddi bulduğunu ifade eden Karamollaoğlu, “Kudüs mitingine davet ettiğimde sağolsun geldi, bir konuşma yaptı. O konuşmayı aynen ben de yapabilirdim. Çok önemli bir iş. Adım atıyor. Burada Kılıçdaroğlu’nun diğer arkadaşlardan daha fazla samimiyetle bir çabanın içinde olduğunu hissediyorum. Görüyorum da aynı zamanda. Kendi içinde bazıları tenkit etmiş olabilir ama bu yaklaşıma ihtiyaç var.
Sağ siyasetteki ‘itaat’ kültürünün yanlış anlaşıldığını ifade eden Karamollaoğlu, “Zalim sultan karşısında hakkı ifade etmek cihadın zirvesidir. İtaat dediğiniz doğru olana, makul olana edilir. İtaat üçkağıtçılık değildir. Bunun yanlış tefsir etmemek lazım. Evet itaat kültürü vardır ama namazda bile imam yanlış okuduğunda cemaat onu ikaz eder. Namazda bile yanlış yapıldığı taktirde ikaz edilir. Eğer namazda bu oluyorsa başka yerlerde de olmalı. İtaat kültürü tüm yanlışları desteklemek anlamına gelmez.
NEFS ÖN PLANA ÇIKTI
AK Parti’nin iktidara geldiğinde fikir ve düşünce hürriyetini önemsediğini söylediğini ama yerini muhkemleştirdikçe bunu bir kenara attığını savunan Karamollaoğlu, “Bir insanda nefis ön plana çıkarsa nefsin önünde hiçbir şey duramaz. Şu anda AK Parti için iktidarda kalmak nefsi bir durum haline geldi. Nefsaniyetten başka bir şey yok. ‘Ben varım’ anlayışı var. Ben senin yanlışına evet demem. Kimseden de bunu beklemem.”
Seçimlerde vali, kaymakam ve emniyet müdürlerinin sandıklara müdahale ettiğini ileri süren Karamollaoğlu şunları söyledi:
Türkiye parti devleti haline geldi. Cumhurbaşkanı, CHP’yi tenkit ederken tek parti sistemine atıfta bulunuyor. Şu anda o dönemde yaşanamayacak kadar otoriter bir tek parti rejimi var. İnönü, 2. Cihan Harbi’nden önce Batı’yla bütünleşmeden problemlerin çözülemeyeceğini düşündü, Türkiye’yi demokrasiye açtı. 1950 seçimleri yapıldı, Demokrat Parti seçimleri kazandı. Bendeki kanaat eğer (İnönü) orduya ‘Burada hile yapılmış, ben devam edeceğim, seçimleri yenileyeceğiz’ deseydi devam ederdi. Ama hiçbir problem çıkarmadan teslim etti. Ama arkasından gelen DP tek parti dönemine benzer adımlar atmaya başladı. Ben 1957-58-59’ları hatırlarım, o zaman Türkiye’de televizyon yoktu, radyolarda Vatan Cephesi’ne katılaların destanları okunurdu. Köylere gidip mezar taşlarını yazıp TRT’ye gönderiyor onlar da okuyorlardı. Şimdi aynı noktaya geliyoruz.
DOĞU PERİNÇEK'E 28 ŞUBAT CEVABI
Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’in “28 Şubat FETÖ’ye karşı yapılmıştır, şu anda da FETÖ’ye karşı mücadele var, bu mücadele de 28 Şubat’ın devamıdır” sözlerini de değerlendiren Karamollaoğlu şöyle konuştu:
28 Şubat’ın en büyük destekçisi Fetullah Gülen’in kendisiydi. Şimdi tutup da 28 Şubat FETÖ’ye karşı yapıldı demek boş laf. 28 Şubat doğrudan doğruya Milli Görüş hareketine, Erbakan Hocamızın ideallerinin gerçekleşmesine karşı ortaya konan bir tavırdır.
İnfaz düzenlemesinin aslında af yasası olduğunu ve çifte standart içerdiğini savunan Karamollaoğlu, “Dengesizlik var. Fikir suçluları duruyor ama cinayet işleyenler serbest bırakılıyor. Ben Anayasa Mahkemesi’nin burada haksızlıkları gideren bir karar alacağını düşünüyorum.”
DİN GÖREVLİLERİ PARTİ TEMSİLCİSİ GİBİ
Karamollaoğlu, din-siyaset ve Diyanet'in konumuyla ilgili de şöyle konuştu:
Diyanet özerk bir kurumdur. Emniyet, Vali, Kaymakam, bunlar Cumhurbaşkanının, idarenin emrindedir. Ama maalesef din görevlileri bu konuda en ileride olanlar. Siz caminin içinde saf tutan insanlarsınız. Siz insanları kutuplaştırırsanız memlekete büyük zarar verirsiniz. Bir parti temsilcisi gibi çıkıp da gayret göstermeleri doğru değil. Bu da maalesef yaşanmakta.