Merkez Bankası'nın net döviz rezervleri, 2003'ten bu yana en düşük seviyeye ulaşarak 18 yılın ardından 10,7 milyar dolara geriledi. Prof. Dr. Yalçın Karatepe ve Doç. Zahide Ayyıldız Onaran, net döviz rezervlerinin önemini ve bu düşüşün ne anlama geldiğini değerlendirdi. Prof. Karatepe, 'Merkez Bankası'nın piyasaya müdahale imkanı azaldı' dedi.
Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası'nın (TCMB) net döviz rezervlerinin, 2003'ten bu yana en düşük seviyeye ulaşarak 10,7 milyar dolara gerilediği görüldü. Yeterli net rezerve sahip olmayan Merkez Bankası'nın, piyasaya müdahale imkanının azaldığının altını çizen Prof. Dr. Yalçın Karatepe ve rezervlerin düşmesinde yanlış politikaların etkili olduğunu söyleyen Doç. Ayyıldız Onaran, piyasalardaki ani düşüşü değerlendirdi.
Ankara Üniversitesi'nden Prof. Dr. Yalçın Karatepe net rezervlerin, döviz kurlarındaki ani artışlar gibi karşılaşılabilecek iç ve dış şokların yarattığı olumsuzlukları gidermek için kullanıldığını söylerken, bir diğer görevinin de uluslararası finans çevrelerinin ülkeye olan güvenini yüksek seviyede tutmak olduğunu söyledi.
'MERKEZ BANKASI'NIN PİYASAYA MÜDAHALE İMKANI AZALDI'
Prof. Karatepe yeterli net rezerve sahip olmayan Merkez Bankası'nın, piyasaya müdahale imkanının azaldığının altını çizerek şu ifadelere yer verdi:
"Siz müdahale etme imkanına sahip değilseniz bu durumda koskoca Türkiye'yi piyasa koşullarıyla baş başa bırakmış olursunuz, o da ciddi sorunlara yol açabilir. Merkez Bankaları aslında piyasaların büyük abisidir. Büyük abi nedir? Her zaman desteğini alabileceğimizi bildiğimiz kişidir. Ama o abinin o desteği verebilmesi için yeterli imkanının olması lazım. O da zordaysa size destek olamaz."
'MERKEZ BANKASI'NIN DIŞ BORCU ÖDEME İHTİMALİ YOK'
Bir ülkenin ideal koşullarda kısa vadeli borçları kadar rezervinin olması gerektiğini fakat TCMB'nin rezervlerinin güven veya şoklara karşı koruma sağlayacak bir miktarda olmadığına dikkat çeken Karatepe, sözlerine şöyle devam etti:
"Türkiye'nin kısa vadeli dış borcu 140 milyar dolar. Bunların bir yıl içinde ödenmesi gerekiyor. Hiçbir yerden para bulamazsak Merkez Bankası'ndan döviz alıp ödeyebiliriz diye düşünürüz normalde. Ama Merkez Bankası rezervinin bunu karşılama ihtimali bile yok. Hatta cari işlemler açığından ortaya çıkan eksikliği de giderecek kadar rezervi olmadığı için bu durum bizi kırılgan ve riskli hale getiriyor."
SWAP ANLAŞMALARININ ETKİSİ
Merkez Bankası'nın mevcut rezervlerinin bir kısmı da swap anlaşmalarından oluşuyor. Bu anlaşmalar kapsamında TCMB bankalardan veya yabancı ülkelerin merkez bankalarından döviz alarak, karşılığında TL veriyor.
Çin ve Katar ile yapılan swap anlaşmalarının miktarı 17 milyar dolar civarında. Bu TCMB'nin net döviz rezervlerinden daha az. Bunlara TCMB'nin Türk bankalarıyla yaptığı swap işlemlerini de ekleyince Merkez Bankası'nın swapları 60 milyar dolara yaklaşıyor.
'BİZİMLE SWAP ANLAŞMASI YAPIN' RİCASI BAŞKA ALANLARDA TAVİZE YOL AÇABİLİR'
Vadeli şekilde sağlanan swap işlemleri kapsamında, belli bir sürenin sonunda taraflar birbirlerine paralarını iade etmek veya sözleşmeyi uzatmak için uzlaşma yapmak zorundalar. Bu bağlamda Prof. Karatepe, TCMB'nin diğer ülkelerle swaplarının Türkiye gibi bir ekonomi için büyük bir miktar sayılamayacağını söyleyerek şu uyarı da bulundu:
"Bu paralar da siyasi ilişkiler çerçevesinde Türkiye'ye sağlandı. Katar'dan alınan 15 milyar doları hatırlıyorum, kurlarda çok ciddi bir hareket olduğunda alındı, rezervler de yetersizdi. Katar'a gidilip rica edildi 'Bizimle swap anlaşması yapın' diye. Rica ederek bulduğunuz imkanlar sizin başka alanlarda da taviz vermenize yol açabilir."
'SWAP ANLAŞMALARI VADESİ DOLUNCA ÖDENMESİ GEREKİR'
İstanbul Üniversitesi'nden Doç. Dr. Zahide Ayyıldız Onaran ise swap anlaşmalarının vadesi dolunca ödenmesi gereken borçlar olarak düşünülmesi gerektiğine dikkat çekti. Merkez bankalarının rezervlerine swap anlaşmalarını çıkararak bakılması gerektiğini söyleyen Doç. Ayyıldız Onaran şu ifadelere yer verdi:
"Bu anlaşmalar bir anlamda kredi maliyetini azaltmak, uluslararası kurumlardan kredi talep etmemek ve ekonomi ile ilgili negatif görüntü vermemeye çalışmak için kullanılıyor. Yani merkez bankaları swapı ülkenin özellikle de Kovid-19 dönemi yüzünden ödeyemediği döviz borçlarını kredi almadan ödeyebilmek için kullanmaktadır. Bunu söyle düşünebiliriz. Elinizdeki paradan bahsederken bankadan aldığınız krediyi işin içine katamazsınız. Çünkü bir süre sonra onu faiziyle geri ödemekle yükümlüsünüz. Swaplar da benzer özelliktedir."
2003-2021 FARKI
Prof. Karatepe Türkiye'nin 2001'de çok ciddi bir ekonomik kriz yaşadığını hatırlatarak, bugünkü ekonomi piyasasını şu sözlerle değerlendirdi:
"O dönemde Türkiye'nin gayrı safi yurtiçi hasılası şimdikinin üçte biri civarındaydı. Dolayısıyla bu ölçekteki bir ekonominin yaklaşık 750 milyar dolarlık yurtiçi hasılası olduğunu düşünürsek, ciddi şekilde daha geride olduğumuzu da görürüz."
'YANLIŞ POLİTİKALAR DÜŞÜŞE NEDEN OLDU'
Doktora tezini merkez bankalarının bağımsızlığı üzerine yazan Doç. Ayyıldız Onaran, rezervlerin düşmesinde yanlış politikaların etkili olduğunu söyledi.
Öte yandan Doç. Ayyıldız Onaran Merkez Bankası'nın bağımsızlığının engellenmesi, faizi düşük tutma çabası, üretim kapasitesindeki azalış ve uluslararası alanda kredibilite sorununun tümünün net döviz rezervlerini 10,7 milyar dolara gerilettiğini söyledi.
MERKEZ BANKASI'NIN KASASINA DÖVİZ NASIL GİRER VE ÇIKAR?
Prof. Karatepe Merkez Bankası'nın kasasına döviz giriş-çıkışlarının nasıl gerçekleştiğini şu sözlerle ifade etti:
"Merkez bankaları ihracat yapan şirketlerin yurt dışındaki alacaklarına karşılık kredi verebiliyor, yurtdışından borçlanabiliyor, Hazine yurtdışından borçlanarak Merkez Bankası'na aktarabiliyor veya TCMB piyasadan döviz alabiliyor.
Fakat son yöntem, döviz fiyatlarını yükseltme ihtimali nedeniyle son dönemde tercih edilmiyor. Merkez Bankası'ndan döviz çıkışı ise TCMB'nin veya Hazine'nin döviz borçlarını ödemek veya piyasaya döviz satmak şeklinde oluyor. Birkaç yıl önceye kadar TCMB piyasaya döviz satmak için ihaleye çıkıyor ve gelen tekliflere göre döviz satıp karşılığında TL alıyordu.''
Fakat Prof. Karatepe 2016'dan itibaren, "TCMB piyasaya müdahale ediyor" algısı oluşturmamak için bunu yapmadığına dikkat çekti.
MUHALEFETİN '130 MİLYAR DOLARLIK REZERV NEREDE?' ELEŞTİRİSİ
Karatepe, Merkez Bankası'nın bunun yerine kamu bankaları üzerinden satış yaptığını, bu uygulamanın resmen takip edilemediğini ve bugüne kadarki usule uygun olmadığını söyledi.
Muhalefetin son dönemde "130 milyar dolarlık Merkez Bankası rezervi nerede?" diye sormasının altında da bu nedenin yattığını ifade eden Prof. Karatepe, şu ifadelere yer verdi:
"2020'nin Haziran ve Temmuz aylarında, salgının belirgin etkisinin olduğu dönemde ABD doları 6,80 seviyesinde iki ay boyunca yatay seyretti. Bu çok olağandışı bir durumdur. Piyasa koşullarına bakıyorsunuz, gelişmelere bakıyorsunuz, kurların o seviyede kalması, özellikle Türk lirasına reel negatif faiz verildiği bir dönemde bu ancak döviz satışıyla mümkün olabilirdi. Sonunda ne oldu? Hem kurlar yükseldi, hem faiz yüzde 19'a çıktı. O kadar döviz rezervini heba etmenin bu ülkeye kattığı bir şey olmadı."
'MERKEZ BANKASI BAĞIMSIZLAŞTIRILMALI'
'Merkez Bankası döviz rezervlerinin nasıl artırılabilir?' sorusuna cevap veren Doç. Ayyıldız Onaran ise ilk adımın Merkez Bankası'nı bağımsız kılmaktan geçtiğine dikkat çekerek, TCMB'nin bağımsızlık konusunda yaşadığı sıkıntılar nedeniyle istikrarlı ve doğru hamleler yapamadığını söyledi
Öte yandan çelişkili politikaların bırakılıp yanlışlarda ısrar edilmemesi gerektiğinin altını çizen Ayyıldız Onaran, TCMB'nin temel amacı olan fiyat istikrarını sağlamaya odaklanması ve hem ülke içinde hem uluslararası alanda güven aşılayacak adımlar atması gerektiğini vurguladı.
Prof. Karatepe ise mevcut yönetimin bu yönde bir adımı olmadığını söyleyerek, "Şu anda rezervlerde bir sorun olmadığı algısı vererek piyasayı yatıştırmaya çalışıyorlar ama piyasa olup biteni çok net bir şekilde görüyor" dedi.