Gaziantep'te Şehitkamil Belediyesi Kültür ve Kongre Merkezi Mütercim Asım Salonu'nda başlayan ve iki gün sürecek bilgi şöleninin açılış konferansını TYB Şeref Başkanı, sözlük yazarı ve mütefekkir D. Mehmet Doğan verdi. Konuşmasında dile dair eleştirilerde bulunan Doğan "Dil üzerinde çok kavga ettik, devlet olarak çok yanlış yaptık devlet dile müdahale etmemeliydi, ediyorsa bunun ölçüsü vardı" dedi.
Gaziantep'te Şehitkamil Belediyesi Kültür ve Kongre Merkezi Mütercim Asım Salonu'nda başlayan ve iki gün sürecek bilgi şöleninin açılış konferansını TYB Şeref Başkanı, sözlük yazarı ve mütefekkir D. Mehmet Doğan verdi. Konuşmasında dile dair eleştirilerde bulunan Doğan "Dil üzerinde çok kavga ettik, devlet olarak çok yanlış yaptık devlet dile müdahale etmemeliydi, ediyorsa bunun ölçüsü vardı. Dünyanın birçok yerinde düzenlemeler yapılmıştır. Diller ıslah edilmek istenmiştir. Bütün dünyada dil ıslahı-reformu diye bir kavram vardır. Bizdeki ise dil inkılabıdır, dil devrimidir" diye konuştu.
30 Kasım'da gerçekleşen etkinlikte Doğan'ın konuşmasından satır başları şöyle:
"Mütercim Âsım’ı anmak iki yıldır düşündüğümüz, Gaziantep Şubemizle planladığımız programdır. Böyle bir programda Mütercim Âsım'la birlikte sözlükçülüğümüzün geçmişini, bugününü konuşmak istedik.
Sözlükçülüğümüzün başlangıcında Divanü Lugati't-Türk vardır. Bu eserin Kaşgarlı Mahmud tarafından Abbasi hilafet merkezi Bağdat’ta yazıldığını, zamanın halifesine takdim edildiğini biliyoruz. Kaşgarlı Mahmut’un da orada yaşadığını muhtemelen de orada vefat ettiği biliniyordu.
Bundan 6 yıl önce Kaşgar'ı ziyaret nasip oldu. Orada 1970’lerden itibaren Uygur dilcilerinin araştırmaları sonucu Kaşgarlı Mahmut’un ileri yaşlarda Kaşgar'a döndüğünü ve orada medrese açtığını vefatının da burada olduğunu tesbit etmişler. Biz de bu büyük dilcimizin kabrini ziyaret ettik. Fakat bugün Kaşgarlı Mahmud’un kabri ayakta mı, maalesef bilemiyoruz.
19701’de büyük Malazgirt zaferi var. Aynı yıllarda Türkçenin iki büyük zaferinden söz edebiliriz: Birincisi Divan-ı Lügati Türk’tür yazılışı, diğeri de Balasagunlu Yusuf’un Kutadgu Bilig’idir.
Sözlükçülüğümüzün son iki asrı önemlidir ve bu iki asır için başlangıç noktası olarak Mütercim Âsım’in Burhan-ı Katı ve Kamus-ı Muhit tercümelerini esas alabilir. 19. Yüzyılın ortalarından itibaren önemli sözlüklerimiz yayınlanmıştır. Ahmed Vefik Paşa’ya, Şemseddin Sami’yi ve bütün sözlüğümüze emek verenleri rahmetle yad ediyoruz.
Harf inkılabı ve Dil devrimi ciddi bir kırılmaya yol açmıştır. Zihin dünyamız şiddetli bir sarsıntıya uğramıştır. Dil devriminin başlangıç safhasında iki küçük, cep telefonu ebadında "kılavuz" la dilimiz hapsedilmek istenmiştir. 1935 yılında basılan Türkçeden Osmanlıcaya Osmanlıdan Türkçeye çevrilen Cep Kılavuzları. Yazarların eserlerini, gazetecilerin yazılarını bu kılavuzlara göre yazmaları istenmiştir. Cumhurbaşkanının bu isteği Basın Yayın Genel Müdürlüğü tarafından gazetelere talimat olarak yayınlanmıştır.
On yıl sonra Türk Dil Kurumu’nun Türkçe Sözlüğü yayınlanmıştır. 2. Dil kurultayından 10 yıl sonra basılmıştır. 20 bine yakın kelime ihtiva eder. Esas olarak müellifi Giritli bir doktor olan Mehmed Ali Ağakay’dır. Sözlük bir teklif ve tavsiye sözlüğüdür. Çok miktarda uydurma kelime ihtiva eder. 2. Baskıda genişletilmiş, 1970’ e kadar ciddi değişiklikler yapılmamıştır. 1970’li yıllarda daha geniş ve ideolojik muhtevalı bir baskısı yapılmış, 1980’li yıllarda bu ideolojik muhteva hafifletilerek daha genişletilmiştir.
Sözlüğün ilk baskısında İstiklâl Marşı’nın birçok kelimesi yoktu. Son baskısına kadar da göremezsiniz birçok kelimeyi. "İstiklal Marşı’nın kelimelerini bile çocuklar resmi sözlükte bulamıyor" mealindeki yazılarımız sonucu ancak bu hallledilebildi.
Dil Kurumu Sözlüğü, çağdaş edebiyatçılarımızı dahi anlamamız için yetersiz bir sözlüktü. Bizi sözlükçülük işleri ile uğraşmaya sevk eden de budur. 1960’lı yıllarda ortaokuldayken benim bir yakınım Türk Dil Kurumu’nun inşaatında çalışıyordu. Dil Kurumunun sözlüğünü bana hediye etti. 3. Baskı idi. Bayağı hacimli bir sözük gibi görünüyordu. O sıralarda Dokuzuncu Hariciye Koğuşunu okuyordum. Peyami Safa’nın kelimelerinin birçoğunu bulamıyorum bu sözlükte. Peyami Safa o zaman yaşayan bir edebiyatçı idi. Gazetede Arif Nihat Asya’nın şiirlerini okuyorum. Tarık Buğra’nın köşe yazılarını okuyorum oradaki kelimeleri de Türk Dil Kurumu’nun sözlüğünde bulamıyorum. Bugünün aydınının ihtiyacına cevap verecek bir sözlüğe olan ihtiyaç beni bu işlerle uğraşmaya yöneltti.
Değerli arkadaşlar burada sözlük üzerine konuşacağız ama Türkiye’de ciddi bir dil meselesi var. Bir grup diyor ki; "Türkçe altın çağını yaşıyor her şey yolunda gidiyor." Bunun sebebi de şu, yılda 50 bin kitap basılıyor. Milli Kütüphaneye 50 bin kitap ekleniyor demektir. Bu kadar kitap yayınlanması demek tek başına bunla değerlendirmek doğru olur mu?
Dil alanıyla ilgili bir profesör bu görüşü savunuyor. Bende zaman zaman “yalan da olsa söyle, hoşuma gidiyor” diyorum. Bu arkadaşımız sonunda "ama" diyor, "Metin oluşturma sorunu var. Akademisyeni, aydını, yazarı ciddi metin oluşturma sorunu yaşıyor. Her şey mükemmel gidiyor ama metin oluşturma sorunu yaşıyoruz."
Metin oluşturma dediği yazı yazmak, ben sadece yazma değil konuşma konusunda da sıkıntı içinde olduğumuz kanaatindeyim. Ben bu konularla ilgili bir çok yazı hatta kitaplar yazdım.
Dil sorunu öncelikle Dilcilerin problemi olmalıdır. Dilciler bir problem yok dediği anda biraz sonra sayacağımız sorunları nasıl çözeceğimizi bir türlü anlayamıyorum. Okuduğunu anlayamama sorunumuz var. Akademi Türkçesinde de çok üzgünüm ciddi bir zaaf var. Arkadaşlar son yıllarda beni en çok rahatsız eden sel-sal eklerinin yerli yersiz kullanılmasıdır.
Adam açıklama yapıyor "Konumsal anlamda baskın yapıldı" Bunu bana açıklar mısınız ne demektir.
Dilde büyük sarsıntılar oldu, o ilk yıllarda, fazla hissedilmedi. Falih Rıfkı’sı, Yakup Kadri'si gazete yazarları idi. Eski Türkçe ile yazmaya devam ettiler, yazılarını musahhihler öztürkçeye çevirerek gazeteye koydu. Sonra ki dönemde gönüllü olarak dilini değiştirenler oldu bunlar dile çok ciddi hasarlar oluşturdu.
Dile müdahale aslında anlam müdahaledir her kelime birden çok anlama işaret eder. İşaret ortadan kaldırılırsa işaret edilen de ortadan kalkırır Yeni işaret (uydurulan kelime) bizi her zaman işaret edilene götürmez.
Dil üzerinde çok kavga ettik, devlet olarak çok yanlış yaptık devlet dile müdahale etmemeliydi, ediyorsa bunun ölçüsü vardı. Dünyanın birçok yerinde düzenlemeler yapılmıştır. Diller ıslah edilmek istenmiştir. Bütün dünyada dil ıslahı-reformu diye bir kavram vardır. Bizdeki ise dil inkılabıdır, dil devrimidir.
Batılı yazarlar dil devriminin olamayacağını düşünerek bizde olanı da "lenguage reform" dil reformu diye çeviriyorlar.
Değerli arkadaşımız Önder Saatçi’nin sözlük konuları ile ilgili çalışmaları olduğunu biliyorduk. Bu faaliyetin hazırlık çalışmalarında büyük katkısı oldu. Ayrıca, Ankara’dan Genç TYB’den arkadaşlar katkıda bulundular. Gaziantep Şubesi başkanımız Mustafa Yıldız’ın kararlılığı sonucu bu faaliyeti burada gerçekleştiriyoruz. Hizmeti geçen bütün arkadaşlara teşekkür ediyorum."