Tuncay Günaydın’ın ‘Perdesi Yırtık Dünya’ kitabı Pruva Yayınları etiketiyle okura sunuldu. Günaydın, edebiyatın sadece büyük şehirlerin inhisarında olmadığını ispat edercesine taşradan yazıyor. Hikâyelerinde sadece kasabaya ses vermiyor, içimizdeki insanı, modern hayatın gün yüzüne çıkmasına izin vermediği o saf insanı dillendiriyor.
ŞABAN ÖZDEMİR
Her ay rutin olarak düzenlediğimiz Muhibban toplantılarından birine birader-i can-beraberim İbrahim Öztürkçü, elinde bir kitapla çıkageldi ve “Bunu muhakkak okumalısın!” dedi. Elime tutuşturduğu eser, Tuncay Günaydın’ın ‘Her Şey Mümkün’ adlı hikâye kitabıydı. İtiraf etmeliyim ki işlerimin yoğunluğundan geç göz atabildim kitaba. Kerhen okumaya başladığım kitap daha ilk hikâyede çarptı beni. Günaydın’ı okurken Mustafa Çiftci’nin hikâyelerini okuyormuş hissine kapıldım. Ancak bambaşka bir eda, bambaşka bir üslup... Bununla birlikte Çiftci’nin hikâyelerindeki sıcaklık vardı öykülerinde. Sonra bir şekilde telefon numarasını bulup aradım, tebrik ettim. Telefondaki seste de hikâyelerdeki o samimiyet vardı. Çok geçmeden yazarın ikinci kitabı olan Pruva Yayınları’ndan çıkan ‘Perdesi Yırtık Dünya’, yeni mahsul bir paket incirle çıkageldi...
Tuncay Günaydın, hikâyelerinde sadece kasabaya ses vermiyor. İçimizdeki insanı, modern hayatın gün yüzüne çıkmasına izin vermediği o halis, o masum, memleketin o saf insanını dillendiriyor. Çok güzel seviyor Tuncay’ın kahramanları. Çok incelikli… Çok şairene… Anadoluca seviyor. Şark insanı nasıl severse, kadim hikâyelerdeki âşıklar nasıl severse öyle... Kimi hikâyeleri okuduğunuzda ah çekmeden edemiyorsunuz.
Çiğli’de yaşıyor Tuncay… Taşrada… Halis edebiyatın sadece büyük şehirlerin inhisarında olmadığını ispat edercesine taşradan yazıyor. Tuncay Günaydın, büyük bir şehirde olsa, belki bir metropolde yaşasa çok başka işler yapar; çok başka yerlerde olurdu eminim. Ama büyük şehirde yaşasaydı taşraya bu kadar nüfuz edemez; o güzel insanlara, o inceliklere eserlerinde can veremezdi belki de. İşte bu ‘belki’ beni korkutuyor. Dilerim ki metropol yüzü görmeyesin Tuncay ve hep böyle hikâyeler yazasın. Bilesin ki incirlerin de ‘Perdesi Yırtık Dünya’nın da tadı damağımda… Taşradan yükselen bu sese kulak vermeniz ümidiyle…
AYNI ZAMANDA KURGU USTASI
‘Perdesi Yırtık Dünya’, birçok yönüyle şaşırtıcı, enteresan ve çok başarılı bir kitap… Bir mesleğin (perdecilik), bir nesnenin (perde) bu kadar incelikli anlatıldığı ve hikâyelere ustaca yedirildiği başka kaç metin vardır bilmiyorum. Hikâyeleri okuyan herkes “Şu perdesi yırtık dünyada her şey mümkün!” demeden edemiyor. Muazzam bir kurgucu aynı zamanda Tuncay Günaydın. ‘Perdesi Yırtık Dünya’yı okurken metnin bir hikâye mi bir roman mı olduğuna karar vermekte zorlanabilirsiniz. Neredeyse her hikâyenin birbirine bir şekilde çok ustaca bağlanması, her yazarın becerebileceği bir kurgu değil. Bence en önemli özelliği, samimi bir dil işçisi olması Günaydın’ın. Türkçenin güzelliğini tatmak için de bir rehber niteliğinde yazdıkları.