21 Mart Dünya Şiir Günü Bildirisi bu yıl Şair Bâki Ayhan T. tarafından 'Düştüğü yerden kalkacak, kırıldığı yerden diklenecek' başlığı ile kaleme alındı. Bildiride, şiirin özgür bırakılması gerektiği vurgulanarak, “Şiirin kafesi açılmalıdır sonuna dek. Göklerin ve yerlerin sınırsızlığını bize o gösterdi, biz de ona bunu yeniden armağan edebiliriz. Böylece bir kez daha birlikte var olabiliriz” denildi.
SALİHA SULTAN
21 Mart Dünya Şiir Günü Bildirisi bu yıl Şair Bâki Ayhan T. tarafından 'Düştüğü yerden kalkacak, kırıldığı yerden diklenecek' başlığı ile kaleme alındı. 2024 Dünya Şiir Günü Bildirisi'nde, şiirin saflığı ve özgürlüğü üzerine çarpıcı bir bakış açısı sunuldu. Ayrıca şiirin doğuşunun bir çığlık gibi olduğu ve daima özgürlükten yana olduğu vurgulandı.
21 Mart Dünya Şiir Günü İstanbul'da birçok şairin katılımıyla Robinson Crusoe Kitabevi'nde düzenlenecek olan özel bir etkinlikle kutlanacak. Etkinlik, 21 Mart'ta saat 16.30'da Bâki Ayhan T.'nin yazdığı bildirinin okunmasıyla başlayacak.
Etkinlikte Lale Müldür, Tuğrul Tanyol, Haydar Ergülen, Adnan Özer, Metin Kaygalak, Ercan Yılmaz, Ebru Özden, Zeynep Köylü, Oktay Taftalı, Clarie Lajus, Ahmad Zakaria, Bahar Faris, Hasip Bingöl, Emrullah Alp, Cenk Gündoğdu gibi değerli şairlerin katılımıyla şiir severlere unutulmaz bir deneyim sunacak. Şairler, kendi şiirlerini okuyarak, şiirin büyülü dünyasına yolculuk yapacaklar. Sürpriz konukların da yer alacağı etkinliğin moderatörlüğünü Asuman Gül Biçen üstlenecek. Herkese açık ve ücretsiz etkinlik, şiirin evrenselliğini ve güzelliğini kutlamak isteyen herkesi bekliyor.
Bâki Ayhan T. tarafından kaleme alınan 2024 yılı 21 Mart Dünya Şiir Günü Bildirisi'nin tamamı şöyle:
DÜŞTÜĞÜ YERDEN KALKACAK, KIRILDIĞI YERDEN DİKLENECEK
Şiirin doğuşu güneşin doğuşu gibi yavaş yavaş olmadı. Bir meyvenin olgunlaşması gibi süreci içine çeke çeke kendini bulmadı şiir. Çığlık gibi birdenbire doğdu. Bütün coğrafyalarda, bütün dillerde şiirin sarsılmaz bir dirençle daima özgürlükten yana olması bunun delilidir. Verilen değil alınan, kendini sıkıştırılmışlık içinden yaratan bir şeydir şiir de özgürlük gibi. Sözün de kalbin de özgürleşmesidir.
Şiir hem kendi içinde hem de insanla birlikte evrilir. Dili dönüştürürken dille birlikte dönüşür. Daima saflığa doğrudur onun gidişi. En karmaşık, mecazi, örtülü/metaforik göründüğü yerde bile çıplaktır. İnsanın söz’ünden çok öz’üne bağlı olmasından kaynaklanır bu. Öz, fazla karmaşaya gelmez; dağıtır, yitirir kendini. Şiir de…
Şiir, saf olmasına saftır ama arınmışlıkla var olan bir rutinin içinde yer alamaz, almış gibi göründüğünde o artık şiir değildir, piyasanın malzemesidir, onun değerini piyasa ölçer. Biz, daima şiirden yana konuşuruz; bu demektir ki piyasaya yakın durmayız. Şiirin saflığında anlaşılmaz bir derinlik vardır, anlaşılmaz ve belki de anlaşılmaması gereken… Bu ancak piyasa dışı kalmakla korunabilir.
Hasımları, beş benzemezi, ikili karşıtlığı içinde taşır şiir. Onlarla hayat bulur, onlara hayat verir. Düelloyu durduracak gücü vardır iki tarafla da barış çubuğu tüttürerek. Sana ve bana değil, bize ve onlara dönüktür yüzü. Bağlanmaz, yosun tutmaz, muhasara edilemez. Hiçbir inanç ve düşünceyle sınırlanamaz.
Keşifçidir şiir. İnsanın henüz keşfedilmemiş dehşetli duyuşlarını onda bulursunuz yalnız. Bir kargadan onlarca serçe havalanabilir şiirin olduğu yerde. Bozarak düzeltir dünyayı. Bozarak düzen katar dile. Sarsıp bozarak yüceltir duygu ve duyarlığı. Yapıp çatmak değil bozmaktır onun işi. Suyun yolunu kesen, en çok şiirden korkar; şiirin deliliğinden, söz dinlemezliğinden, özgürlük aşkından.
Söz, şiiri boğmaya çalıştı yüzyıllar boyu. Şimdi de görsellik ve imaj bunu yapmaya, amansız bir düşman gibi gördüğü şiiri dijital verilerle sıkıştırmaya çabalıyor. Her şeye “post” serenler, postpoetika diye haykırarak ortalığa çıkmadan, şiirin ön ya da son eklerle dokunulmazlığını ilan etmek durumundayız. Onu her şeyden arındırmak gerekir ilk saflığına döndürmek için. Sonra, gerekirse, yeteneksiz binlerin elinde kirlenmesini seyredebiliriz hep beraber. Düştüğü yerden kalkacak, kırıldığı yerden diklenecek, kirlendiği yerden saflaşacaktır. Güvenebiliriz…
Şiir yazmak kolay, şiir üzerine konuşmak zor çünkü bunu yaparken şiirin yerine de konuşmak durumunda kalıyoruz. Oysa onun yerine ancak kendisi koyulabilir, konuşabilir; bir benzeri bile değil. Ondan ki her şeyden fazla, şiiri özgür bırakmak gerekir. Şiirin kafesi açılmalıdır sonuna dek. Göklerin ve yerlerin sınırsızlığını bize o gösterdi, biz de ona bunu yeniden armağan edebiliriz. Böylece bir kez daha birlikte var olabiliriz.