Türkiye’nin ilk ulusal kent platformu MARUF İstanbul’da gerçekleşti. Forumun ‘Yerelde Kültür Politikalarına Bakış-Ne, Neden, Nasıl?’ oturumunda İKSV’den Özlem Ece ve Siyaset Bilimi Profesörü Füsun Üstel yerel yönetimlerin kültür politikalarını ele aldılar. Ece, belediyelerin içeriklerini belirlemeden önce binaları inşa ettiğini, iş bittikten sonra “Burayı ne yapalım?” dediklerini söyledi.
AKARSU MELİKE DEMİRKOL
Marmara Belediyeler Birliği’nin düzenlediği Türkiye’nin ilk ulusal kent platformu Marmara Uluslararası Kent Forumu (MARUF) 4-7 Ekim tarihleri arasında Lütfi Kırdar Kongre Merkezi’nde gerçekleşti. Forumda, 5 Ekim Perşembe günü ise ‘Yerelde Kültür Politikalarına Bakış | Ne, Neden, Nasıl?’ başlıklı bir oturum gerçekleşti. Yerel yönetimlerin kültür politikalarını masaya yatırıldığı oturumunun konuşmacıları İstanbul Kültür Sanat Vakfı’ndan (İKSV) Özlem Ece ve Siyaset Bilimi Profesörü Füsun Üstel idi. Kültür politikalarını kuramsal temellerinden ve kavramsal tanımlarından başlayarak ele alan oturumun ardından Özlem Ece’yle yaptığımız kısa konuşmada bu mefhumlar ne kadar popülerlermiş gibi gözükseler de bunların hala yeteri kadar bilinmedikleri ve anlaşılmadıklarında hemfikir olduk.
FÜSUN ÜSTEL: İYİ NİYET VAR AMA GAYRET YOK
Üstel’in ‘kültürel anlamda engelsiz bir toplum’ ifadesi kültür politikalarının hayatiliğini açıklamak için çok güzel bir başlangıç. Toplumların ve bireylerin sağlıklı bir şekilde var olabilmeleri ve kendilerini gerçekleştirebilmeleri için toplumun kültürel anlamda engellerden kurtulması gerekir. Bu da herkesin kültürel değerlerini eşit derecede yaşayıp yaşatabilmesiyle ve eşit derecede kültür-sanata erişimiyle mümkün olabilir. Burada dikkat edilmesi gereken nokta Üstel’in vurguladığı gibi kültürel hakların temel insan haklarıyla çelişmeyecek biçimde uygulanması. Kendisi aynı zamanda kültür politikaları ve kültürel katılımla bağlantılı kavramların anlam enflasyonuna uğrayabildiklerinden ve bu alanda üretilen projelerin bir kısmının etki ve kapsayıcılık konusunda yeterli performans göstermediklerinden bahsetti. Kapsayıcılık süregelen bir mefhum olarak alınmayıp ‘kapsadım, bitti’ şeklinde düşünüldüğünde sadece kısır sonuçlar veriyor. “İyi niyet var ama gayret yok” diye bitirdiği sözleri kültürel katılım ve kapsayıcılık adına yapılıyor gibi görünen çalışmalarla eldeki sonuç arasındaki tutarsızlığı gayet iyi açıklıyordu.
ÖZLEM ECE: ETKİNLİKLER ŞEHRİN HER KISMINA YAYILMALI
İKSV Kültür Politikaları Çalışmaları Direktörü Özlem Ece de kültür söz konusu olduğunda öncelikleri belirlemenin çok zor olduğundan, bu yüzden yerel yönetimlerin yönlendiriciliğinin çok önemli olduğundan bahsetti. Kültür-sanat etkinliklerinin şehirlerin her kısmına yayılması çok önemli. Özellikle de şehirleşme alanları oldukça geniş büyük şehirlerde. Bunun sağlıklı bir şekilde gerçekleşmesi için stratejilerin planlanarak geliştirilmesi, bunun için de kent konseyleri gibi birimlerin karar alma süreçlerine katılması çok önemli. Ece’nin verdiği bir örnek mevcut uygulamaların tam tersi olabileceğini gösteriyor. Belediyelerin, içeriklerini belirlemeden önce binaların inşaa ya da restorasyonlarıyla ilgilenip, iş bittikten sonra “Burayı ne yapalım?” dedikleri örneklerle sıklıkla karşılaşıldığını belirtti. İKSV’nin ‘Ortaklaşa: Kültür, Diyalog ve Destek Programı’ isimli projesi de tam olarak bu sorunun kaynağını çözmek, Türkiye’de kültür-sanat alanında faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşlarıyla yerel yönetimler arasında diyaloğu ve işbirliğini kurmak amacıyla hayata geçirildi. Bu iş birliği ile de kentte kapsayıcı, çoğulcu ve demokratik bir kültür-sanat ortamının var olması için sivil aktörlerin kültür politikası planlama ve üretme süreçlerine katılmalarını hedefliyor.
KÜLTÜR POLİTİKASI KAVRAMI YÜZEYSEL KULLANILIYOR
Bir yönetişim başlığı olarak kültür politikaları ve buna bağlı olan bütün kavramlar geçtiğimiz bir-iki yıl içinde hızla kullanılmaya başlandıysa da yine de alanın dışından ve hatta içinden olan kişiler tarafından yeteri kadar derinlikli anlaşılamayabiliyorlar. Panelin ardından Özlem Ece’yle yaptığım kısa konuşmada bunda hemfikir olduk. Füsun Üstel’in Türkçede bu konuda yazılan sayılı kitaplardan biri olan ‘Kültür Politikasına Giriş: Kavramlar, Modeller, Tartışmalar’ının önsözünde söylediği gibi bu, zaman içerisinde sayıları artan Kültür ve Sanat Yönetimi bölümlerinin meselenin ‘politika’ tarafından çok ‘yönetim’ boyutuna eğilmelerinden kaynaklanıyor olabilir. Bu noktada ilgililer için Üstel’in kitabı gerçekten önemli bir kaynak. Kavram ve modellerin karar alma ve aktif politika üretme süreçlerine nasıl etki ettiğine dair de Özlem Ece’nin Selen Akçalı ile birlikte Şehir ve Toplum dergisinde yazdığı ‘Nasıl Ortaklaşırız? Kültür Politikaları Üzerinden Bir Tahayyül Denemesi’ makalesine de bakabilirsiniz.