Kültür sanatın A takımından Diyarbakır çıkarması: ‘Dünya kötüye gidiyor daha çok çalışacağız’

Kültür sanatın A takımından Diyarbakır çıkarması: ‘Dünya kötüye gidiyor daha çok çalışacağız’

Kültür sanat kurumlarının idari amirleri Diyarbakır Kültür Yolu Festivali’nin açılışında çıkarma yaptı. ‘Lale Devri bitti’ açıklaması ile gündem olan DT Genel Müdürü Tamer Karadağlı: “Kendini unutturan oyuncular var, benim tepkim çalışanların hakkını korumak için.” DOB Genel Müdürü Tan Sağtürk: “Dünya, her şey kötüye giderken füzeler havada uçarken biz daha çok çalışacağız.” Sinema Genel Müdürü Birol Güven: “Bizim için başarı salonların dolmasıdır. Bunun için iyi filmlere ihtiyacımız var."

SALİHA SULTAN

Türkiye’nin köklü şehirlerinden Diyarbakır, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın düzenlediği Kültür Yolu Festivali’nin bu seneki 14. durağı oldu. Diyarbakırlılar üçüncü kez düzenlenen ve 20 Ekim’e kadar sürecek festival boyunca şehrin Arkeoloji Müzesi’nden Devlet Tiyatroları (DT) sahnelerine, tarihi Ulu Camii’nin eteklerinden Dicle Köprüsü’ne uzanan binlerce yıllık sokaklarında 50’den fazla mekanda adım başı sanatla yüz yüze gelecek.

SANAT TASARRUF TEDBİRİNE TAKILMADI

Festivalin tarihi Sur ilçesindeki İç Kale’de 12 Ekim sabahı düzenlenen ve gazeteci olarak katıldığım açılış töreninde ise dikkatimi çeken sanat kurumlarımızın genel müdürlerinin bir arada olmasıydı. Diyarbakır Valisi Murat Zorluoğlu’nun ev sahipliği yaptığı açılışta, Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Dr. Batuhan Mumcu, son dönemde ‘Lale Devri’ tartışmaları ile gündeme gelen DT Genel Müdürü Tamer Karadağlı, Devlet Opera ve Balesi (DOB) Genel Müdürü Tan Sağtürk, Sinema Genel Müdürü Birol Güven ile Yaşayan Miras ve Kültürel Etkinlikler Müdürü, aynı zamanda Kültür Yolu Festivali Direktörü Selim Terzi hazır bulundu. Devletin bütün kültür sanat kurumlarının idari amirlerinin Diyarbakır’da yaptığı bu çıkarma, son dönemde yaşanan birçok tartışmaya karşı bir mesaj niteliğindeydi. Açılış sonrası Arkeoloji Müzesi bahçesindeki asırlık bir ağacın gölgesinde sohbet etme fırsatı bulduğum idari amirler, özelde bütün eleştirilere rağmen son bir yılda katettikleri mesafenin verilerini masaya koyarken, genelde inandıkları yoldan şaşmayacaklarını da dile getirdi. Birbirine kenetlenmiş görünen bu isimlerin, ekonomik zorluklar nedeniyle son iki yıla damga vuran tasarruf tedbirlerine rağmen kendi alanlarındaki çalışmalarını devam ettirdikleri mesajı ise Türkiye’deki her krizde büyük yara alan kültür sanat sektörü adına olumlu bir değişimin habercisiydi.

KÜLTÜR BAKAN YARDIMCISI MUMCU: FESTİVALİ SADECE KONSERDEN İBARET SANANLAR VAR

Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Dr. Mumcu sohbetimizde Türkiye Kültür Yolu Festivali’nin ülkemizin vizyonu adına dünya çapında bir marka haline geldiğini vurgulayarak, “Uluslararası Festivaller Birliğine girdi, dünyadaki sanatçı katılımı olarak da, yüzölçümü katılımı olarak da dünyanın şu an herhalde en büyük festivali. Biz bu festivallerde sadece sanatçılara değil birçok sivil toplum kuruluşuna da destek veriyor, alan açıyoruz, gittiğimiz şehirlerdeki insanlarla buluşturuyoruz” dedi. Dr. Mumcu, Diyarbakır durağının festivalin en önemli destinasyonlarından biri olduğunu söyleyerek, “İlk yıllar çok zorlanmıştık, hatta yapılmasın baskıları görmüştük ancak halk büyük destek verdi özellikle gençler arkasında durdu. Bu festival ayrıca esnafa, turizmciye de büyük bir ekonomik katkı sağlıyor.” Diyarbakır’ın önemli bir kültürel mirasa ev sahipli yaptığının altını çizen Dr. Mumcu, “Festivalleri sadece konserden ibaret sanıyorlar halbuki bu şehrin miraslarını öne çıkaran sergiler, söyleşiler gibi birçok belge çalışmamız var. Bu festivallerde Filistin hassasiyetimiz de var, bugün 1948 Nakba olayını anlatan bir filmi gösterecek, yönetmeni Darin J. Sallam’ı ağırlayacağız mesela. Bunları görmeden konuşuyorlar.” Dr. Mumcu, sohbetimizde Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un festivalin arkasında durduğunu ve daha ileri taşınması için büyük destek verdiğini belirterek, örneğin Mardin’in de gelecek yılki festival duraklarından biri olacağını haber verdi. Dr. Mumcu’nun ifadelerine ek yapan Yaşayan Miras ve Kültürel Etkinlikler Müdürü Terzi de, bu yıl 16 şehirde gerçekleşen festivalin her birinin aynı içerikle gerçekleşmediğine dikkat çekerek, “Turne yapan işlerimiz var mesela. Lale, Hanzala gibi sergilerimiz var. Ancak biz bulunduğumuz şehirlerde yerelden paydaşların festivalde olmasını çok kıymetli buluyoruz. Bizim 6 bin 500 geleneksel, somut olmayan kültürel miras taşıyıcımız var, bunların hepsini bu şehirlerde değerlendirmeye çalışıyoruz. Hem dışarıdan misafir ettiklerimiz var hem de yereli dahil ediyoruz, bir hafıza oluşturuyoruz.”

festival-ic.jpg
Festival kapsamında Arkeoloji Müzesi’nde yer alan ‘Coğrafya Geleneğin Kaderi: Diyarbakır’ sergisi, somut olmayan kültürel miraslarımızdan bakır işçiliğinin sanat eserlerine dönüşmesini gözler önüne seriyor.

TAMER KARADAĞLI: ÇALIŞAN OYUNCULARIN HAKKINI YEDİRMEM

Geçtiğimiz günlerde ‘Lale Devri bitti’ açıklaması ile gündem olan DT Genel Müdürü Karadağlı da sohbetimizde elbette ilk olarak bu tartışmalara açıklık getirdi. DT’nin 983 oyuncusu bulunduğunu aktaran Karadağlı, DT oyunlarının kendi sahnelerinin yanı sıra mahalli yönetimlerin sahnelerine birçok mekanda talep gördüğünü vurguladı. Son bir yılda izleyici sayısının iki kat arttığının altını çizen Karadağlı, bunun DT tarihinde bir rekor olduğunu belirtti. Karadağlı, yaşanan tartışmanın ardında bu yoğun talebin olduğunu paylaşarak, “Böyle talep olunca yeni oyunlara ve oyunculara ihtiyacımız oluyor. Ben şahsen oyuncuların dışarıda iş yapmasını destekleyen biriyim, dizi çeksinler, özel tiyatrolarda oynasınlar ancak DT’deki asli görevlerini de aksatmasınlar” diyor. Karadağlı, DT oyuncuları arasında ‘kendini unutturan’ isimler olduğunu, tartışmaların bu isimlere görevlendirme yapılması nedeni ile başladığı görüşünü aktararak, “Evet çalışmayan bir grup var ama çok az bir grup ama örneğin Sivas’ta bir arkadaşımız bir yılda yedi oyunda oynuyor, altıdan fazla oyunda oynayan çok arkadaşımız var. Özellikle gençler çalışmak istiyor, önlerinin açılmasını istiyor, benim tepkim o çalışanların hakkını korumak için” diyerek noktayı koyuyor.

TAN SAĞTÜRK: KÜRTÇE YASAKKEN BURADAYDIM, DİYARBAKIRLIYIM

DOB Genel Müdürü, sanatçı Tan Sağtürk’e ise sohbetimizde ülkemizde opera ile ilgili meşhur fıkrada geçen “Diyarbakır Diyarbakır olalı böyle zulüm görmedi” nüktesinden yola çıkarak Diyarbakır’da halkın opera ve baleye ilgisini sordum. Sağtürk, soruma gururla geçmişte uzun süre Diyarbakır’da yaşadığını, otelde kalmayarak bir ev sahibi olduğunu, esasında kendisini Diyarbakırlı hissettiği cevabını verdi. “Diyarbakır’da her şeyin zor olduğu yıllardı, bir hanım bale okulu kurmuştu, ona destek için gelmiştim. Ancak burada Batı’dan daha çok erkek öğrenci olduğunu gördüm. Kürtçe yasaktı, bazı müzikler Kürtçe olsun, dans edelim gibi iddialı girişimlerim oldu. Diyarbakırlılar tarafından çok sevildim, hatta burada Batı’dan daha çok sevildim” diyen Sağtürk, şiddetle “Gençtim, cahil cesaretiydi belki. Ama biz burada kan davası olan insanları yan yana oturtabildik. Yani Diyarbakır halkı operadan baleden anlamaz yaklaşımını bir Diyarbakırlı olarak reddediyorum.” Sağtürk, konuşmamızın devamında DOP izleyici sayısında son bir yılda yüzde 63 artış olduğunu aktararak, “Muazzam bir fark yaratıldığı inancındayım. Benim bir beklentim yok, bunu inanarak söylüyorum, bu bir ekip çalışması ve çalışmalarımızı daha ileriye taşıyan bir Bakanımız var. Bu birlik beraberlik ruhu topyekûn günlük yirmi saat çalışmamızı sağlıyor, ama vatan ve sanat için elimizden geleni yapıyor ve karşılığını alıyoruz. Bir yıllık tecrübe ile yerimizde oturuyoruz. Dünya, her şey kötüye giderken füzeler havada uçarken biz bunu yapacağız, daha çok çalışacağız.”

BİROL GÜVEN: BİZİM İÇİN BAŞARI SALONLARIN YENİDEN DOLMASI

Sinema Genel Müdürü Birol Güven ise, konuşmasında ilk olarak masada bulunan diğer idari amirlerle arasındaki farkın altını çizdi: “Bizim ismimizin başında devlet ibaresi yok, biz yapan bir müdürlük değil, destek veren bir müdürlüğüz.” Güven, sinema dünyasının Kovid döneminde yaşadığı travmayı hala atlatamadığını vurgulayarak, “Ama sinema denilince hep salon işletmeciliği üzerinden konuşuyoruz. Esasında insanların salonlara gitme durumu temel konumuz olmalı. Kültürümüzde var olan sinemaya gitmek, bilet almak genetiğimizi tekrar hayata geçirmek zorundayız. Çünkü Türkiye bir sinema ülkesi, biz yazlık sinemalarda büyüdük ama dijital uygarlık çağı ile ilgili olarak yeni nesil her şey ayağıma gelsin istiyor. Evde film izlemek dışarıdan yemek sipariş etmek gibi. Oysa iyi bir yemek yemek istiyorsanız restorana, iyi bir film izlemek istiyorsanız sinema salonuna gitmek zorundasınız, cep telefonundan laptoptan seyrettiğimiz şeye biz film diyemeyiz.” Sinemanın dijitalize olması ile mücadele ettiklerini aktaran Güven, “İnsanların trende evde seyrettiği şeyi sinema sanması ile uğraşıyoruz. Bizim için başarı salonların dolmasıdır. Bunun için ise iyi filmlere ihtiyacımız var” dedi. Güven, son olarak geçen yıl vizyonda izleyici sayısı bir milyonu aşan yerli filmin dördü geçmediğini hatırlatarak, Atıf Yılmaz, Çağan Irmak gibi hibrit sinema yapan yönetmenlere ihtiyaç olduğunu vurguladı.

Öne Çıkanlar
YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN