‘Boğaziçi’nde Balık’ kitabı okurla buluşan Gündüz Vassaf: Köpekleri toplatmak Batılılaşmanın aşağılık kompleksi

‘Boğaziçi’nde Balık’ kitabı okurla buluşan Gündüz Vassaf: Köpekleri toplatmak Batılılaşmanın aşağılık kompleksi

‘Bogaziçi’nde Balık’ kitabı İletişim Yayınları tarafından okura sunulan yazar Gündüz Vassaf: “Köpeklerin toplatılıp Sivri Ada’ya sürülmesi Batılılaşmanın aşağılık kompleksiydi. Batı basınında İstanbul’la ilgili ‘bu ne biçim şehir’ algısı vardı. Köpekler dışarıda dolaşıyordu. Batılılar gazetelerinde İstanbul’daki köpekleri yazıyorlar. Bizimkiler de buna karşın modernleşmeden ziyade bu yazılardan utanıyorlar. Köpekleri sürüyorlar. Bu sefer batı gazetelerinde Türkler barbar olarak gösteriliyor.”

SEDAT PALUT

Gündüz Vassaf’ın, ustalıklı kalemiyle binlerce yıldır gelip geçen medeniyetleri, hükümdarları, devletleri, insanları seyreden Boğaz’ın balıklarını anlattığı ‘Boğaziçi’nde Balık’ kitabı Nisan 2024’te İletişim Yayınları tarafından okura sunuldu. Kitabında kâh eğlenceli kâh hüzünlü, kâh şiirli kâh mitolojik öykülerde gerçek ve kurmaca iç içe geçiren Vassaf, okuru hem zamaniçi hem zamandışı bir serüvene davet ediyor. Yazarla, resimler, çizimler eşliğinde Boğaz’ın enginliklerine ve derinliklerine düşsel bir yolculuk sunan kitabından hareketle hayvan sevgisini konuştuk.

Gündüz Bey, İslam kültüründe hayvan sevgisi önemli ama 19. Yüzyılda modernleştikçe bu tavrı olumsuz yönde değişiyor. Hatta II. Mahmut Dönemi’nde köpeklerin modernleşme adına toplanıp sürüldüğünü biliyoruz. İslam’ın medeniyet algısı mı değişiyor?

Köpeklerin toplatılıp Sivri Ada’ya sürülmesi Batılılaşmanın aşağılık kompleksiydi herhalde. Çünkü batı basınında İstanbul’la ilgili ‘bu ne biçim şehir’ algısı vardı. Köpekler dışarıda dolaşıyordu. Halbuki onlar uygarlaşırken 1800li yıllarda Washington’da çöpleri domuzlar topluyordu. Domuzlar sokakta dolaşıyordu. Çöpçü teşkilatını kurmak şehirleşmenin bir adımı. Batılılar bunu yapmış ve gazetelerinde İstanbul’daki köpekleri yazıyorlar. Bizimkilerde buna karşın modernleşmeden ziyade bu yazılardan utanıyorlar. Köpekleri sürüyorlar. Bu sefer batı gazetelerinde bu sürgün haberleri çıkıyor. Türkler barbar olarak gösteriliyor. Günümüzde Adalardaki atlar mevzusu da böyle. Birkaç arabacıyı idare edemedikleri için gelenekten uzaklaşıyoruz. Bu hayvanların nereye gittikleri belli değil. Bu modern şehirlerin Floransa’nın New York’un atlı arabaları var, denetim altında. Şehirleşmeyi, modernleşmeyi sağlıklı yapamadık.

01kr02-man1.jpg

‘KENDİMİZİ ÇOK ABARTTIK, HAYVANLARI KULLANDIK’

Hayvanlarla hayatı yeterince paylaşabildiğimizi düşünüyor musunuz? ‘Paylaşım ve hayvan sevgisi’ni birlikte düşünürsek, ne söylersiniz?

Galiba hayvan sevgisinin temelinde insan sevgisini, insanın insana sevgisini, insanın kendisine olan sevgisini azcık yok etmek olmalı. Çünkü kendimizi çok abarttık. Hayvanları çok kullandık. Şimdi de onları sevgi nesnesine dönüştürdük. Kendi yalnızlığımızda, belki de kendimizi sevemememizin de hayvanları kullanmaya başladık. Şimdi bu düzende kendimizi sevmek çok daha fazla zorlaştı. Yalnız kaldık. Uykusuz kaldık. Depresyon hapları alıyoruz. Psikologlarda hayvan sevgisini tavsiye ediyor! Çağdaş yaşamda hayvan sevgisi galiba insan topluluğundaki sevgisizliğin, anlaşmazlığın artmasından kaynaklanıyor. Günümüzde çocuklar genelde yalnız, sokakta vakit geçiremiyor. Yalnızlar. Ebeveynler de onlara arkadaş olsun diye hayvan ediniyorlar.

‘BİRÇOK ÜLKEDE HAYVANLAR SINIRLANIYOR’

Son dönemlerde insanlara saldıran hayvanlar var, sokak köpekleri. Pitbull vs. Bunlarla ilgili tartışmalar var. Kısırlaştırılsın mı itlaf mı edilsin… Siz ne düşünüyorsunuz bu konuda?

Birçok ülkede bu hayvanlar sınırlanıyor. Bazı ABD eyaletlerinde… Pitbull. O da bir insan ürünü. Doğada pitbull diye bir köpek yok. Genleriyle oynanmış bir hayvan. Kendi korkumuzun bir belirtisi bu aynı zamanda. Pitbull sahibi olmak erkekleri güçlü kılan, Rambolaştıran bir durum. Buna sahip olmak etrafa ben senden daha güçlüyüm mesajı vermek için de kullanılıyor erkekler tarafından. Kadınlar sahip olmayı tercih etmiyor mesela. Bizim genlerle oynayarak yarattığımız bu türün ürümesini kısırlaştırarak bitirmemiz lazım.

Kitabınızda davranış bozukluğu sebebiyle ABD’de her yıl uyutulan kedinin Belçika nüfusunun üç katı olduğunu belirtmişsiniz. Kedinin davranış bozukluğu nedir, nasıldır? Neden bunun üzerine düşünmüşler. Kedinin davranış bozukluğu neyi etkiler ki?

Kedi sahiplerinin kedilerinin istedikleri gibi davranmamalarını davranış bozukluğu olarak görmesi ile ilgili bir konu bu. Kedinin normal davranışlarını, insanlar davranış bozukluğu olarak değerlendirmişler. Çişini istenen yere yapmaması, insana tırmanması, tırmalaması, insanı erken uyandırması… İnsanlar bunun için kedi psikologlarına gidiyor. Bunun sonucunda kedilerini öldüren insanlar bile olmuş.

‘LUFARİYİ LÜFER, FORİKİ TORİK YAPTIK’

Sizin İstanbul’da ilk gençliğiniz yıllarında deniz ve balık kültürü nasıldı?

Balıklar bir kere ucuzdu. Daha fazla eve girerdi. İstanbullu yüzerdi kıyılarda. Balık da tutardı. Balıkların da ismini değiştirdik. Lufariyi lüfer yaptık, foriki torik, palamizoyu palamut, kefaliyi de kefal… İnsanlar bunu balıklara değil, kendilerine yapıyorlar. Milliyetçilik her yerde. Ama şimdi kıyılar… Yüzecek yer de kalmadı. Balıkla tanışmak ancak yiyerek oldu. Bir Yunan adasında tatildeydik. Oğlum daha o zaman küçüktü. Orada sağılan ineğin sütünü vermiştik. Çocuklar bunu görüyordu. Yumurtayı kümesten alıyorduk. Çocuk bu hayvanları tanıyordu. Bir hafta sonu Atina’ya gittik. Yaşıtı bir arkadaşı vardı. Arkadaşın bir kitabı vardı. Bir yanda hayvan resimleri, diğer yanda düğmeler vardı. Düğmelere basınca hayvan sesleri çıkartıyordu. Kitabın amacı doğru sesle doğru hayvanı eşleştirmekti. Çünkü çocuk bu hayvanları sokakta görmüyor. O sesleri de duymuyor. En fazla o sesleri çizgi filmlerden duyuyor. Balıklar da, deniz de, çocuklar da ilk gençliğimdeki gibi değil.

01kr02-res3.jpg

‘HAYVANLARIN ÇOĞUNU SÖMÜRÜYORUZ’

Kitabınızın bir yerinde “Kedinin dünyaya getiriliş nedeni insana hizmet değil, haddini bildirmesi,” diyorsunuz. Biraz açar mısınız?

Hayvanların çoğunu sömürüyoruz. Eti, sütü vs. Ama kedi diğer hayvanlardan bağımsız. Kediyi insanoğlu kullanamadı. Hatta şöyle bir kelime oyunu var: “Köpek bana bakan tanrı olmalı, diyor. Çünkü ne istersem veriyor. Kedi ise tersine, ben tanrı olmalıyım. İnsan, ben ne istersem bana veriyor.” Kedi insanlarla konuşmak, yakınlaşmak için dil geliştirmiş bir hayvan. Diğer hayvanlara nazaran insanlarla başka bir iletişim kurmayı da deniyor. Kısacası insanlar çoğu hayvanı ehlileştirdi ama kediyi ehlileştirip kullanamadı. Derisi, eti, sütü vs. Kedi, sen beni kullanamadın, diyerek haddini bildiriyor insanoğluna.

Öne Çıkanlar
YORUMLAR (9)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
9 Yorum
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN