Kimse şampiyon olmamış gibi
Futbol siyaseti etkiler mi? Tamamen iki ayrı alan. Niye etkilesin? Diye düşünebilirsiniz. Ama etkiler.
Taraftar, hele de biraz fanatikse, takımının başına gelen bir sıkıntıyı çoluğunun çocuğunun başına gelmiş gibi mesele eder. İdeoloji falan dinlemez, sandıkta gerekli muameleyi yapar.
Fanatikler çoğunlukta değildir. Dengeleri tehlikeli bir şekilde değiştirmezler.
Ama dengelerin küçük oylarla değiştiği kritik yerlerde çok can yakarlar.
Siyaset futbolu etkiler mi? Etkilemese iyi olur. Taraf tutmasa, takımların sportmence rekabetlerini seyretmekle yetinse.
Herhangi bir takımı himaye etmese. Herhangi bir takıma zıt gitmese...
İlla etkileyecekse, bütün takımlara aynı mesafeden, hepsinin faydasına olacak işler yaparak etkilese... Durur mu bizim siyasilerimiz, kurcalayabilecekleri bir şeyi kurcalamadan?
Duranı var durmayanı var. Duranlar duramayanları durdursa fena olmaz.
***
Bu sene süper lig hemen hiçbir taraftar kitlesini, ya da ‘kitle’ denilecek kadar çok taraftarı olan hiçbir camiayı memnun etmeyecek bir şekilde neticelendi.
Fenerbahçelilerin canı sıkkın. Başkan Ali Koç’un talihi yaver gitmedi. Şampiyonluk neredeyse tamamen gündemden düştü. Stada gergin girip gergin çıkıyorlar.
Galatasaraylıların da tadı tuzu yok. Korona en çok Galatasaray’ın ayarını bozdu. Şampiyon olma ihtimalleri vardı. Fakat Korona arasından sonra takım istim tutturamadı.
Beşiktaşlılar da keyifsiz. Şampiyonluk iddiasından erken uzaklaştılar. Diğer ‘büyük’ler gibi eski günlerini özlemeye devam ediyorlar.
En heyecanlı takım Trabzonspor’du. Ara sıra aksıyordu ama taraftarını sevindirecek sonuçlar alıyordu. Bir ara teknik direktörü Ünal Karaman’ı gönderdi. Siyaset karıştı mı Ünal’ın gidişine? Rivayet muhtelif. Camia bunun üzerinde fazla durmadı. Siyasetin ilgisinin takımın lehine olacağını düşündükleri için mi? Belki.
Fakat akıbet başka türlü tecelli etti.
Korona sebebiyle maçlara ara verildiği sırada Trabzonspor liderdi.
Şampiyonluğun bir numaralı adayıydı. Tuhaf tuhaf maçlar kaybetti. Şehrin kapısına kadar gelen, hatta taraftarın avucuna konan şampiyonluk birkaç hafta içinde uçtu gitti.
Bunun faturası birilerine kesilir mi? Mesela Ünal Karaman’ın gönderilmesine? Veya Hüseyin Çimşir’e?
Çimşir’in ne kabahati var? Elinden geleni yapmıştır.
Ayrıca, Ünal takımın başında kalsaydı da şampiyonluk kaybedilebilirdi. Sporda mümkündür böyle şeyler.
Mümkündür de... Taraftar böyle düşünmeyebilir. Sesini çıkarmasa da faturayı kesecek birisini bulur.
***
Trabzonspor üst üste kaybederken, birkaç senedir ligin zirvelerinde dolaşan Başakşehir kritik maçları kazandı ve ipi göğüsledi.
Başakşehir’in kazanmasını bir tür siyasi himayeye mi hamletmemiz gerekiyor?
Bence değil.
Kaybetmeseydi Trabzonspor. Son düzlükte öndeydi. Başakşehir’in geriden gelip öne geçmesine izin vermeseydi.
Ayrıca böyle düşünmek, oyuncuların emeklerini, teknik direktör Okan Buruk’un gayretlerini göz ardı etmek olur.
Evvela tebrik etmek lazım. Sportmenliğe uygun düşen budur.
Fakat, Türkiye şartlarında ‘himaye’ düşüncesinin piyasa bulması mümkün.
Sorun da bu zaten. Türkiye şartlarında bu düşüncenin piyasa bulmasının mümkün olması.
Siyaset makul bir mesafede dursa mümkün olmazdı.
Şampiyonluğu Başakşehir’in kazanması Türkiye için istisnai bir durum.
Kalabalık bir taraftar kitlesi yok Başakşehir’in.
Şampiyonluğun kesinleştiği akşam mahallede “İşte taraftar, işte şampiyon” diye kutlama yapanlar olmadı değil. Bu hafta sonu da kendi sahalarında bir tören yaparlar. Hepsi o kadar.
İstanbul sakin, sanki kimse şampiyon olmamış.
Belki zamanla bir taraftar kitlesi oluşur.
Belki Başakşehir gibi taraftarı az bütçesi denk yeni nesil takımların şampiyonluğa ambargo koyacağı bir dönem başlar.
Bunun siyasete etkisi olur mu?
Bana olur gibi geliyor.