Cumhurcuların reformdan anladığı bir değil
İktidar ortakları, reform vaadinden aynı şeyi anlamıyor, artık ayyuka çıktı.
Bir kanat, şunu bekliyor:
Anayasa Mahkemesi, rejimin sırtında bir kambur. Hak ihlali kararları ile fazla oluyor. Sistemi tıkamaya, rahatsızlık vermeye başladı.
Zaten eski sistemin artığıydı. Cumhurbaşkanlığı sistemi, bu kamburdan artık kurtulsun. AYM kaldırılsın, yerine sistemle çelişmeyecek bir Yüce Divan kurulsun.
CHP de bir milli güvenlik sorunu ve ihanet odağı. Milli bekayı tehdit ediyor. Cumhurbaşkanlığı sistemi, bunu daha fazla taşıyamaz, icabına bakılsın.
HDP deseniz, demokrasimize tehdit. Terör ve bölücülük yuvası. Kapısına, açılmamak üzere kilit vurulsun, derhal kapatılsın.
Hak ve özgürlükleri kötüye kullanıyor, demokrasiyi istismar ediyorlar. 'Zillet' İttifakının elindeki kozlar alınsın. Terörist Demirtaş'la Sorosçu Kavala'nın suçlu olup olmadığını bağımsız ve tarafsız yargı bir an önce netleştirsin. Uzatmadan suçlarını teyit ve tescil etsin. Reform bahsi de burada kapansın. 2021, reform yılı olsun.
Tek başlılık sistemi, kambur zamburlardan temizlenip arındırılsın. Tam randımanlı çalışması sağlansın.
Bahçeli'nin açık çek ve destek verdiği, MHP'nin demokrasi ve hukuk reformlarından beklediği bu. Cumhurbaşkanlığı sistemini güçlendirecek tasfiyeler.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ise küresel ekonomi ve siyasetteki değişimlere ayak uydurmak için reform istemişti.
Vites büyütmekten değil, araç değiştirmekten söz ediyordu.
Makas değişikliğine niyet olarak yorumlanmıştı. Parlamenter sisteme geri dönüşe kadar varabilecek beklentiler uyandırmıştı.
Adalet Bakanı Gül de reformdan, yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığını güçlendirmeyi ummuştu.
Haksız tutuklu yargılamaları bitirecekti. AİHM ve AYM kararlarına alt mahkemelerin uymasını temin edecekti. Yargıya öngörülebilirlik getirecekti.
Haklarının korunacağına inanmadığı, hukuk güvencesiyle yarınından emin olmadığı yere yatırımcı gelir miydi?
Hukuku ve demokrasiyi düzeltmeden, hak ve özgürlükleri iyileştirmeden ekonomi de toparlanamazdı.
İktidarda, birbiriyle çatışan böyle iki zıt reform anlayışı var.
MHP, hiç değilse ne istediğini biliyor, kafası karışık değil. Fakat ortağı için aynı şeyi söylemek zor.
Cumhurbaşkanı; Demirtaş'ın terörist olduğunu, sözde bir hakkı varsa bile savunamayacaklarını, zaten yargının da ona böyle bir hak tanımayacağına inandığını söylüyor.
İçişleri Bakanı Soylu aynı kanaatte, hatta alayını terörist görüyor.
Oysa Adalet Bakanı Gül'e göre, kimin terörist olup olmadığına ancak yargı karar verir, başkası değil. Yargı da bağımsız ve tarafsız karar vermeli, kimin ne dediğine bakmadan.
AK Partili Numan Kurtulmuş ise HDP'yi kapatmaya katılmıyor, faydasız diye.
Aralarında fikir birliği yok.
Ve hangi reform anlayışının kazanacağı, sadece siyasi ittifakların kaderini belirlemeyecek. Ekonominin düze mi çıkacağını, yoksa daha mı batacağını da belirleyecek.
Berat Albayrak'ın giderken dediği gibi, Mevla sonunu hayreylesin.
Kavala davasında Biden faktörü
Trump için Rahip Brunson davası ne idiyse, yeni Başkan Biden için de Kavala davası o olacağa benziyor.
Osman Kavala’yla birlikte yargılanan iki numaralı sanığın kimliğinden dolayı...
Demokrat Partili başkanlar döneminde, eşiyle birlikte kritik görevler yapan bir ABD vatandaşı çünkü. İstanbul doğumlu, Türkiye’den ayağını hiç kesmemiş biri...
Uluslararası ilişkiler profesörü Henri Barkey’in ekip arkdaşları, Biden’la tekrar iktidara geliyor.
Barkey gibi eşi Ellen Laipson da Dışişleri’nde politika planlama uzmanı olarak çalıştı. Profesör Laipson, Clinton ile Obama’nın ulusal güvenlik ve istihbarat danışma kurullarında yer aldı.
Şimdi Biden, Obama’nın kadrolarını yeniden üst düzey görevlere atıyor.
Üstelik iddianame, “Barkey’in suçlu olduğunu biliyorum ama ispatlayamıyorum” havasında. Suçlamaları haklılaştıracak somut, ikna edici kanıtlardan yoksun.
Kavala ile Barkey arasında darbe organizsyonu ve casusluk bağı kuramıyor. Tek bağ, telefonlarının aynı baz istasyonlarından sinyal vermesi.
Bir de Kavala gelirken Barkey gitmiş, o arada da bazı terör ve sokak olayları olmuş. Çakışmayan seyahat, telefon trafiklerinden bile tesadüf olamayacağı kanaatleri çıkarılıyor. Afaki yorumlar, aleyhlerinde delil olarak sunuluyor.
Kaldı ki iddianame, suç ilişkilerini tespitte zorlanıldığını kabul ediyor zaten.
Hatta Barkey’in, eşi ile evli olup olmadığı dahi belirlenememiş. Bu da faaliyetlerini perdeleyecek kadar usta bir casus olduğuna kanıt gösteriliyor.
“Eşim” dediği kişiyle ayrı uçaklarla gelmişler ama darbe gecesi aynı otel odasında kalmışlar. Bütün gece de lobide, garsonların önünde FETÖ darbe girişimini TV ve internetten takip etmişler. Şaşkın halde garsonlardan sorup neler olduğunu anlamaya çalışmışlar. İçeriği bilinmeyen yurtdışı telefon konuşmaları da yapmışlar.
Bu bile gizli casusluk faaliyetinin ve darbe girişimi ile irtibatının kanıtları arasında.
Anayasa Mahkemesi, Kavala’nın başvurusunu dün görüşüp Genel Kurula havale etti.
İki gün sonra duruşması var, top davaya bakan mahkemeye atılmış oldu.
Bakalım dananın kuyruğu kopacak mı?