Gelecek Partisi lideri Ahmet Davutoğlu, KARAR TV'de Ahmet Taşgetiren ve Yusuf Ziya Cömert'in konuğu oldu. Diyarbakır Kulp Kaymakamı Burak Akeller'in şehitlerle ilgili Cuma hutbesini eksik okuduğu sebebiyle imamı tartakladığına dair iddialara ilişkin konuşan Davutoğlu, "Erdoğan herkesin önünde valiyi azarlarsa kaymakam da imamı dövme hakkını kendinde görür." dedi.
Ahmet Taşgetiren ve Yusuf Ziya Cömert'in yorumuyla KARAR TV'de yayınlanan 'Yüzleşme' programı gündemin nabzını tutmaya devam ediyor. Gelecek Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu gündeme dair kritik konuları değerlendirdi.
Diyarbakır Kulp Kaymakamı Burak Akeller'in şehitlerle ilgili Cuma hutbesini eksik okuduğu sebebiyle imamı tartakladığına dair iddialara ilişkin konuşan Davutoğlu, "Bir mülki amirin yapması gereken şey olayı araştırmaktır, cezalandırmak değil." dedi. MHP lideri Devlet Bahçeli'nin ‘Kaymakamın alnından öpüyorum’ sözüne tepki gösteren Davutoğlu, "Toplumun sosyokültürel yapısını bilen birisi böyle demez. Hesabı soracak makamdır." diye konuştu. Konuyla ilgili soruşturmanın açılması gerektiğini belirten Davutoğlu, "Erdoğan herkesin önünde valiyi azarlarsa, kaymakam da imamı dövme hakkını kendinde görür." ifadelerini kullandı.
Davutoğlu'nun konuşmasından öne çıkanlar şöyle;
Her şeyden önce bu olaya iki perspektiften bakıyorum. Birincisi, yaşananlar sosyopolitik kültür açısından ne ifade ediyor? İkincisi ise devlet kurumsallaşması açısından ne ifade ediyor? Ankara’da yüksek yargı karşılıklı birbirini mahkemeye veriyor. Bir mahkeme diğerini mahkemeye veriyor. Topluma ‘Hiç tereddüt etmeden hangi kurumlara güvenirsiniz?’ diye sorduğunuzda hiç tereddütsüz güven vermesi gereken kurumlar vardır. Yani yüzde 90 olsa bir zaaf var demektir. Bir tanesi, halkın adalete güveninin yüzde 100 olması gerekiyor. İkincisi dini kurumlara güven yüzde 100 olmalı. Yüzde 90-70 olması kurtarmaz. Üçüncüsü de devleti idare eden mülki idare kurumlarına duyulan güvenin yüzde 100 olması gerekiyor. Bu üç kurumda siyasi kimlikler öne çıkarsa, çok ciddi bir alarm var demektir.
"TÜRKİYE 70-80’Lİ YILLARDA BUNLARIN ACISINI ÇOK YAŞADI"
Türkiye 70-80’li yıllarda bunların acısını çok yaşadı, ülke büyük kan kaybetti. O zamanlar da kurumların siyasallaşması durumu vardı. Toplumu oluşturan sosyal yapılar dağılmaya başlarsa ve karşı karşıya gelirlerse, bu köyden başlar devlete kadar gelir. Devletin valisi, kaymakamı orada yetkilidir ama imama bir memur bakışıyla bakamaz. Herkes bir hata yapar ve bunun hesabını verir, mülkü idare amiri bunu görürse uyarır. Ama bir mülki amirin yapması gereken şey, imamı dinler ve olayı araştırır, cezalandırmak onun işi değildir. Ceza verme yetkisi mülki idarenin elinde değil, adli idarenin elindedir.
DAVUTOĞLU'NA TEPKİ
Sayın Bahçeli doğrudan bana saldırıyor, biraz olsun toplumu tanıyan, toplumun sosyokültürel yapısını bilen birisi ‘Kaymakamın alnından öpüyorum’ demez. ‘Evet burada bir yanlış varsa hesabı sorulmalı’ der. Hesabı soracak makam da adli makamdır.
"KAYMAKAMA MHP’Lİ İMAMA AK PARTİLİ DEMEK DEVLETİN DİBİNE DİNAMİT KOYMAKTIR"
Daha vahim bir olay ve ilk defa böyle bir durumla karşılaşıyoruz, eskiden askerler toplu açıklama yaptığında tüylerimiz ürperirdi. Kamu bürokrasisi toplu açıklama yapmaz. Kamu diplomasisinde, özellikle vali ve kaymakamlar arasında kolektif kimlik olmaz. Şunu açık ifade etmek isterim, kaymakamın ve valilin siyasi, kolektif kimliği yoktur, tek bir kimliği vardır; devlet. İmamın ise hiçbir siyasi kimliği olmaz, tek kimliği vardır o da İslam. Şimdi kaymakamın devlet kimliğini ve imamın İslam kimliğini ikinci plan itip, kaymakama MHP’li imama da AK Partili deyip MHP-AK Parti çatışması var burada diye yorum yapmak, bu devletin ve dinin dibine dinamit koymak gibidir. Bunların kimliği olmaz, hakimin kimliği olmaz, onun kimliği sadece adalettir. Ama öyle bir durum var ki Yargıtay 3.Ceza Mahkemesi’nin siyasi kimliğini artık herkes biliyor. Niçin bu işi yaptığı da biliniyor.
Şimdi bu kaymakamımızın da siyasi kimliği biliniyor. Peki, şehitlerimizin anılması bir zaruret midir? Evet kesinlikle bir zarurettir. Ve eğer imam sehven unuttuysa ve şehitlerimizi bilinçli bir şekilde zikretmemiş ise, bu din adamlarını yetiştiren kurumlara yani Türkiye’deki Diyanet’in ve İmam Hatipler’in güvenilirliğine bir bakmak lazım. Bir toplum dini kurumlarına güvenmeli.
"ERDOĞAN VALİYİ AZARLARSA KAYMAKAM DA İMAMI DÖVER"
Şu anda ben yetkili olsam, imamın bağlantıları hakkında soruşturma açarım, ola ki bilinçli bir hareket yapılıp yapılmadığını anlamak için. Şehitlere atıfta bulunmaktan bilinçli bir kaçınma olup olmadığını anlamak için. Bir de kaymakam hakkında soruşturma açarım. Toplumun değerlerini ve temellerini sarsan bu uygulamanın Erdoğan ve hükumet tarafından hesabı sorulmalı. Erdoğan herkesin önünde valiyi azarlarsa kaymakam da herkesin önünde imamı fırçalama, dövme hakkını kendinde görür.
Şimdi kamuoyu önünde devletin itibarını sarsacak şeylerden kaçınmak lazım. Ve İçişleri Bakanlığı’nın da bu konuda derhal soruşturma açması gerekiyor. Kaymakamı destekleyen bir kaymakamlar topluluğu, imamı toplu olarak destekleyen bir imamlar topluluğu varsa her ikisi hakkında da hemen soruşturma açılmalı. Bunların kolektif kimliği olamaz. Din ve devlet sendikalaşamaz. Devlette de dinde de meslek dayanışması olmaz. Devlette esas olan kamu düzeni, dinde esas olansa dini değer ve ahlaktır. Ama tablo vahim…