Etyen Mahçupyan, KARAR TV ekranlarında Elif Çakır ve Yıldıray Oğur’a açıklamalarda bulundu. Bahçeli ve Erdoğan'ın adımlarıyla başlayan Kürt meselesinde çözüm konusunu değerlendiren Mahçupyan, "Ben Türkiye’nin mantıklı ve rasyonel bir adım attığını düşünüyorum. Çünkü nasıl 2017 sonrasında devletin kapsayıcılığı Müslümanları içerisine alarak geliştiyse şimdi Kürtleri de alarak sağlamlaşmayı amaçlıyor. Eğer bu yönde devam edilebilirse Kürt meselesi siyasi bir mesele olmaktan çıkar.” dedi.
UMUT GÖR
Elif Çakır ve Yıldıray Oğur’un yorumlarıyla ekranlara gelen Bi' Karar Ver programına Gazeteci/Yazar Etyen Mahçupyan konuk oldu. Mahçupyan, iktidarın yeni çözüm süreci mesajlarını değerlendirdi, atılan adımların ‘olumlu’ olduğunu söyledi. Kürt meselesinin çözümü noktasında DEM Parti’nin tek muhatap olmadığını belirten Mahçupyan “DEM Parti, Kandil adına pazarlık yapacak bir güce sahip değil” diye konuştu. Kürt meselesi konusunda muhalefetin yeni çözümler sunması gerektiğine dikkat çeken Mahçupyan iktidarın anayasa çalışmalarını da değerlendirdi.
“KÜRT MESELESİ SİYASİ BİR MESELE OLMAKTAN ÇIKABİLİR”
MHP lideri Devlet Bahçeli’yle başlayan ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan’la devam eden çözüm süreci mesajlarını değerlendiren Etyen Mahçupyan, “Ben Türkiye’nin çok mantıklı ve rasyonel bir adım attığını düşünüyorum. Çünkü nasıl 2017 sonrasında devletin kapsayıcılığı Müslümanları içerisine alarak geliştiyse şimdi Kürtleri de alarak sağlamlaşmayı amaçlıyor. Benim ‘İttihatçı’ olarak yorumladığım rejimin kendini konsolide etmesi için aslında yapılan bu çalışmalar. Eğer bu yönde devam edilebilirse Kürt meselesi siyasi bir mesele olmaktan çıkar. Devlet Bahçeli her zaman devletin rasyonelliği açısından hareket etmiş bir kişilik. Bu meselelerde parti çıkarları noktasından bakmayan birisi. Devletin çıkarları neyi amaçlıyorsa her dönem onu yapmıştır.” İfadelerini kullandı.
“TÜRKİYE’NİN DAHA ÇOK MÜDAHİL OLMASI İSTENİYOR”
AK Parti’nin Kürt meselesi konusunu sadece Anayasa değişikliği odaklı gündeme getirmediğini ifade eden Mahçupyan, AK Parti’de yaşanan stratejik değişikliklere dikkat çekti, “Uzun vadede değerlendirdiğimiz zaman iktidar, dünya da kartların yeniden dağıtıldığını yorumluyor. Batı o kadar güçlü değil. Doğu’dan da çıkan güçler öyle Batı’ya çok karşıt da değil. Bu durum büyük aktörlerin alanını kısıtlayıp orta büyüklükteki aktörlerin önünü açıyor. Dolayısıyla Türkiye’nin çok daha müdahil bir ülke olması isteniyor ilerleyen dönemlerde. Bu sebeple savunma sanayi adımları atılıyor. Cumhurbaşkanlığı sisteminin de daha çok oturması için bazı pürüzlerin ortadan kaldırılması gerekiyor. Kürt meselesi de bu pürüzlerden birisi ve ortadan kaldırılmasında yarar var. Çünkü Suriye’de neler olacağı bilinmiyor. Bu kapsamda geçmiş yıllara göre iktidar bölgesel ve dünya aktörleriyle de ilişkisini düzeltiyor. Yunanistan ve ABD ile olan ilişkiler geçmiş yıllara oranla düzeldi.” Diye konuştu.
“DEM, KANDİL ADINA PAZARLIK YAPACAK BİR GÜCE SAHİP DEĞİL”
Kürt meselesi konusunda DEM Parti’nin tek muhatap olmadığını belirten Etyen Mahçupyan, Kandil’in ortaya koyacağı taleplerin altını çizdi, “Devletin bakışıyla değerlendirdiğimiz zaman Kürt halkının talepleri noktasında tam kültürel haklar olmasa da oraya giden yolda bir takım temizlik olacağını düşünüyorum. Kayyumlar gibi uygulamalarında ortadan kalkması gerekir. Kritik şey ise DEM Parti için yerel yönetim reformu olacaktır. Ancak şunu da unutmamak lazım. DEM, Kandil adına konuşamaz. Yani DEM, Kandil adına pazarlık yapacak bir güce sahip değil. Kandil’in eğer silah bırakması isteniyorsa bunun bence gerçekçi olarak tek bir karşılığı var, oda Türkiye devletinin PYD’yi bir varlık ve meşruiyet odağı olarak görmesiyle olur. Bir siyasi oluşum olarak kabullenmesi gerekir. O zaman belki silah bırakma olayı olabilir. Tabi burada PYD’nin de Türkiye aleyhine olan tavırlarını değiştirmesi gerekir. PYD’nin silahlarını tümüyle bırakması çok mantıklı değil. Ama silahlarını Türkiye’ye karşı kullanmaması gayet mantıklı olabilir. Ama Türkiye’nin de uluslararası düzlemde Esad’tan yana olmayacağı da garanti değil. Şu anda öyle görüyorlar. Türkiye bunu sağlayabilirse o zaman bir konuşma zemini ortaya çıkmış olur.” Dedi.
“DEM, DEMİRTAŞ, ÖCALAN VE KANDİL”
Mahçupyan, Kürt dünyasında 4 ayrı aktörün olduğunu belirterek kuvvetler arasında farklı söylemlerin olabileceğini söyledi, “Türkiye açısından şunları söylemek gerekir, Burada 4 kanal var. DEM, Demirtaş, Öcalan ve Kandil var. Her birinin kendine göre avantajları ve dezavantajları var. Ve bir denge var. Birbirlerinin aleyhine konuşamazlar. Dolayısıyla Kürt dünyası çok esnek ve bir plastik bir dünya. Yani bu dünyadaki aktörlerin çok tutarlı olmasını beklememek gerekir. Bu 4 aktör yolda değişik yönlere sapabilir, eğer Türkiye devletinin kabiliyeti varsa bu 4 aktörü doğru yollarda tutacak siyaseti üretir. Yoksa ‘Demirtaş, 3 ay önce bunu söyledi şimdi ise farklı şeyler söylüyor’ eleştirisi saçma olur. Çünkü orada ve onların arasında otorite paylaşılmış durumda. Türkiye devleti gibi tek bir otorite yok. Onların arasındaki ilişkiler en az Türkiye’yle kurdukları ilişki kadar önemli.”
“KÜRT MESELESİ DİYE BİR MESELE VARSA MUHALEFETİN BUNA ÇÖZÜMLER SUNMASI GEREKİYOR”
Kamuoyunda dile getirilen çözüm süreci söylemlerinin ‘İktidarın güçlenmesine yarıyor’ temalı söylemleri değerlendiren Mahçupyan, muhalefetin yapması gerekenleri sıraladı, “Muhalefet açısından gelinen durumda şöyle, burada Kürtlerin oy kısmı önemli. Bu alanda da kim daha çok uğraşıyorsa bu hamle onun işine yarar. O zaman muhalefette uğraşsın. Birde Kürt olmayanların bu işi anlama meselesiyle ilgili bir olay var. Muhalefet daha çok uğraşırsa kendi kazanımları olur. Özgür Özel’in Bahçeli’yi olumlaması akıllıca bir şey. Yoksa baştan kaybediyorsun. Yani çünkü iktidar ondan beklenmedik ama akıllıca bir işe imza attı. Çünkü hareket alanlarını genişletip Kürtlerle yeniden temas kurdular. Muhtemelen oy açısından ilk aşamada AK Parti’ye gitmese bile muhalefetten tekrar merkeze doğru kayacak bir oy akışı olabilir. Ve topluma da ‘ben iktidarımı doğru kullanıyorum’ mesajı veriyor. Yapıcı bir şey bu. Şimdi muhalefet buna ‘Biz köprüyü sattırmayız’ mantığıyla karşı çıkarlarsa ‘Bunlar ülkeyi yönetemez’ der toplum. Kürt meselesi diye bir mesele varsa muhalefetin buna çözümler sunması gerekiyor. İktidar kendince bir şeyler yapıyor. Peki muhalefetin bu konuda kapsayıcı bir çözümü var mı? Muhalefetin önündeki esas bahis bu. Eğer buna muhalefet cevap verebilirse çıtayı da yükseltmiş olur ve iktidarı da zora sokar.”
“ONLARIN NEZDİNDE 2017 YILINDA TÜRKİYE İKİNCİ CUMHURİYETE ADIM ATTI”
Mahçupyan, iktidarın yeni anayasa çalışmalarını değerlendirdi. Yapılmak istenenin yeni rejimi meşrulaştırmak olduğunu kayda geçirdi, “2017 sonrasında gelen yeni rejimin bir anayasaya bağlanmadan kendisini rahat hissetmeyeceğini düşünüyorum. Rejimin sahipleri bunun bir anayasaya oturmasını istiyorlar. Eski bütün anayasaların tarihselleşmesi istiyorlar. Ben onların dünyasından okuduğum kadarıyla 2017’de Türkiye ikinci cumhuriyete adım attı onların nezdinde. Rejimiyle, politik sistemiyle ve yapılırsa anayasasıyla. Eskiye dönüşün bile giderek anlamsızlaştığı bir süreçteyiz. Yeni anayasa istendiği için şu anki anayasanın hükümleri de uygulanmıyor. Anayasanın yapılması bu yeni rejim için meşruluk sağlamış olacak. Ben burada Tayyip Erdoğan’ın yeniden seçilmesi gibi konuların ikincil olduğunu düşünüyorum. Erdoğan bir fani. Seçimleri bile görmeyebilir. Ama devlet diye baktığımız zaman, devlet bir fani üzerinden anayasa veya rejim arayışına girmez.” Diye belirtti.