Filistinli siyasetçi ve akademisyenler, İsrail'in Mescid-i Aksa'ya dört gündür devam eden saldırılarını "Kudüs'ü Yahudileştirme" politikası çerçevesinde değerlendirdi. Uzmanlar, İsrail'in bu saldırılarının asıl amacının Mescid-i Aksa'ya el koymak olduğunu söyledi.
Filistinli siyasetçi ve uzmanlar, İsrail'in Mescid-i Aksa'ya yönelik artan ihlallerinin asıl hedefinin Mescid-i Aksa Külliyesi'nin mevcut hukuki statüsünü değiştirmek ve burayı "Yahudilerle Müslümanlar arasında bölmek" olduğunu savunuyor.
İsrail Başbakanı Netanyahu'nun "Mescid-i Aksa'nın şu an ki hukuki statüsüne saygılıyız" yönündeki sözlerini değerlendiren Filistinli siyaset bilimci ve yazar Mehdi Abdul Hadi, sahada uygulanan politikaların bu sözlerle çeliştiğini belirtti.
"Netanyahu'nun söylediği hiçbir söze inanmamanız gerekir" diyen Hadi, "Netanyahu kelimelerle oynayarak gerçek niyetini saklamaya çalışıyor. Aksa’yı Yahudilerin ziyaret etmesi, buranın zorla bölünmesini saklamak için bir örtü olarak kullanılıyor" dedi.
Yahudi ziyaretlerinin amacı Aksa'yı bölmek
Netanyahu'nun "gerçek niyetinin Mescid-i Aksa'yı Müslümanlarla Yahudiler arasında bölmek olduğunu anlamak için iki unsuru dikkate almanın yeterli olacağını" ifade eden Hadi, şunları söyledi:
"Bunlardan ilki İsrail toplumunun bileşenleri. İlk kez fanatik Yahudi yerleşimcilerden 29 kişi İsrail meclisine girdi. İsrail toplumundaki seküler ve sol bileşenler zayıfladı ve ılımlı kesim İsrail siyasetinde artık etkin değil. Netanyahu aşırı sağcıların gündemini tamamen sahiplenmiş durumda. Onların kutsal mekanlara yönelik saldırılarını ve tecavüzlerini hayata geçirmelerine imkan sunuyor. Netanyahu bunları yaparken kelimelerle oynayarak Aksa’ya yönelik emellerini gizlemeye çalışıyor. Mescid-i Aksa'nın içine ziyaret adı altında Yahudilerin alınması, içeride ibadet etme çabaları ve Müslümanların içeri girmesine yönelik yasaklar bu kutsal mekanı bölmek için zamana oynamak, bunun için ortam hazırlamaktır."
"Mevcut statüyü koruyoruz" bahanesi
Aksa’nın çevresindeki İsrail askerlerinin "mevcut durumu korumak" için orada olduklarını söylediklerini hatırlatan Hadi, İsrail’in siyasi ve dini kanadının ise “sadece ziyaret etmek istiyoruz” yalanı ile aslında Aksa'nın mevcut hukuki statüsünü değiştirdiklerine dikkati çekti.
İsrail askerleri Mescid-i Aksa'yı gaza boğdu.
Hadi, "Mevcut durumun korunduğu doğru değil. Askerler kapıları kapatarak belli saatlerde Müslümanları içeri almıyor. İçerideki Müslümanları zorla çıkarmak içinde postallarıyla caminin içine girdiler. Bu da Netanyahu'nun yalan söylediğinin bir başka kanıtı" diye konuştu.
"Her an direnmeliyiz"
Mescid-i Aksa’daki durumun "İsrail’in açtığı kanayan bir yara olduğunu" kaydeden Hadi şöyle devam etti:
"İsrail’in Aksa’ya yönelik saldırılarına karşı her an direnmeliyiz. Onlar İslami mekanlara el koymanın peşindeler ama buna asla izin vermeyeceğiz. Aksa tamamen İslami bir mekandır ve başka kimse ile paylaşılamaz. Günde beş vakit namaz kılmam gerekiyor ve bu ibadetimi Aksa’da gerçekleştirme hakkımı kimse elimden alamaz."
Aksa'nın kadın direnişçileri.
"Aksa, Yahudiler ile Müslümanlar arasında zamansal olarak bölünüyor"
"Geçtiğimiz üç gün boyunca Mescid-i Aksa’ya giren işgalcilerin saldırganlıklarıyla yüzleştik" ifadesini kullanan Tibi, şunları kaydetti:
"Dün yaşananlar ise öncekilerden çok daha zalimceydi. Camiinin içerisindekilere saldırdılar. Müslümanların Aksa’ya girişini sabahtan öğle saatlerine kadar yasakladılar ancak yüzlerce polisin korumasında Yahudi yerleşimcileri içeri aldılar. Alimlere, kadınlara, çocuklara ve İsrail parlamentosundaki Araplara saldırdılar. Tüm bu yaşananların asıl hedefi Mescid-i Aksa’yı Müslümanlar ve Yahudiler arasında zamansal olarak bölmek."
Direniş cami içinde.
Kudüs'ü Yahudileştirme politikası
Mescid-i Aksa'ya yönelik ihlaller aratarak devam ederken, İsrail, Kudüs'ün Yahudileştirilmesine yönelik uygulamalarını devam ettiriyor. Doğu Kudüs’ü 1967 yılında işgal eden İsrail, uluslararası toplumun karşı çıkmasına rağmen Doğu ve Batı Kudüs’ün kendilerinin “birleşik ve ebedi” başkentleri olduğunu iddia ediyor.
Mevcut durumda İsrailli bir Yahudi olarak doğan kişi İsrail pasaportu alabilirken, Filistinli olarak doğan kişi sadece “şehirde ikamet izni” alabiliyor. Yeni doğan Filistinlinin ailesinin asırlardır Kudüs'te yaşıyor olması da durumu değiştirmiyor. Ayrıca İsrail, Filistinlilere Kudüs’te yaşayabilmeleri için verdiği ikamet iznini istediği zaman herhangi bir bahane ile geri alabiliyor.
İşgal büyüyor, Filistinlilerin evleri yıkılıyor
Kudüs’te yaşayan Filistinlilerinev inşa etmek için İsrail'den imar izni almak zorundalar. Doğu Kudüs’te Filistinlilere ait evlerin yüzde 35’i İsrail tarafından illegal kabul ediliyor.
Filistinlilere ev yapımı için izin vermeyen İsrail, uluslararası hukuka aykırı olarak Yahudiler için yerleşim yerleri inşalarına da devam ediyor. Doğu Kudüs’te yaşayan Yahudi yerleşimci sayısı 200 bini aşmış durumda. Bu yerleşimcilerden bazıları polis ve asker korumasında Filistinlileri evlerinden çıkararak buralara zorla yerleşmiş.
Doğu Kudüslü Filistinliler, belediye hizmetlerinde de ayrımcılığa tabi tutuluyor. Şehrin belediye vergilerinin yarısını ödeyen Filistinliler, hizmetlerin ise çok az bir kısmından yararlanabiliyor. Filistin mahallerinin çoğunda yeterli yol, okul ve ulaşım hizmeti yok. Belediye çöpleri toplamaya çok nadir geldiği için Filistinliler mahallerinde biriken çöpleri yakmak zorunda kalıyor.
Mescid-i Aksa Külliyesi hedefte
Kudüs'te bulunan Mescid-i Aksa Külliyesi, Müslümanların ilk kıblesi olma özelliğini taşıyor. Yahudiler, içerisinde Kıble Mescidi ile Kubbetu's Sahra Camii'nin yanı sıra müze, medreseler ve büyük avlunun bulunduğu külliye sahasının altında, Hazreti Süleyman Mabedi kalıntılarının bulunduğu inancıyla kazı çalışmaları yapıyor.
Aşırı sağcı Siyonist yerleşimciler ve İsrailli yetkililer zaman zaman Mescid-i Aksa Külliyesi içerisindeki avlu ya da binaların içine girerek cami cemaatini ve eğitim gören öğrencileri taciz ediyor. Müslümanların karşı çıktığı bu tür ihlaller nedeniyle Mescid-i Aksa'da sık sık gerginlik yaşanıyor.
KUDÜS/AA