Çocuk yaşlarda fark ettiği bir detay ile resmen büyük fark yarattı. Keşfettiği sırla beraber şimdilerde 10’dan fazla ülkeye ihracat yapıyor. Memleketinin en nadir ve en önemli ürünlerinden birini tüm dünyaya tanıtıyor. İşte detaylar…
Gülşah Gürkan, güllerin ilk tomurcuk verdiği mevsimde istanbul'da dünyaya geldi. Ailesi 3 kuşaktır dünyaca ünlü çeşitli kozmetik markalarının gül tedarik eden bir aile iken, kendisi dedesinin ifadesiyle bu işe bir “uğur” olarak doğdu. Öyle ki Kredi için haber bekleyen dedesi Mustafa Gürkan, torununun doğum haberinden sonra gelen telefonla beklediği kredinin onaylandığı haberini alınca torununa Gülşah adını verdi. Dedesinin kendisini uğurlu gördüğünü ve bu yüzden bu ismi verdiğini söyleyen Gülşah Gürkan, şimdilerde ise Gülsha'nın kurucusu ve CEO'su olarak biliniyor.
GÜLLERİN İÇİNE DOĞDU VE GÜLDEN DÜNYA KURDU
Milliyet’ten Fazilet Şenol’un haberine göre, Gülşah Gürkan, 1965 yılından beri dünyaca ünlü parfüm ve kozmetik markalarına gül özleri tedarik eden bir aile şirketinin üçüncü kuşak temsilcisi olarak doğdu. "Ben aslında güllerin içine doğdum" diyen Gürkan'ın örnek aldığı insan ise dedesi oldu. "Gülcülerimizin çiftçilerimizin dedeme olan güveni sevgisi benim için çok değerli. Benim ondan yadigar aldığım en büyük şey o güven. 1965'ten beri gül aldığımız emek ortağımız olan ve neredeyse kendi bahçemiz gibi gördüğümüz çok değerli çiftçilerimiz var. O zamanlardan beri her şey çok değişti, çok fazla oyuncu var ama o zamanlarda ham maddesinin fiyatına dedem karar verirmiş. 'Mustafa Gürkan mutlaka en adil fiyatı belirler' diye hem üreticiler hem çiftçiler dedemin belirlediği fiyatta ticaret yapmaya onay verirlermiş. Bu şekilde çok değerli bir isim bana emanet etti. Ben de onu saygıyla büyütüp devam ettirmeye çalışıyorum" açıklamasını yaptı.
GÜL SUYUNUN PİYASADA OLMADIĞINI FARK ETTİ
Filiz sebebi üniversite eğitimini ingiltere'de alan Gürkan, daha sonra türkiye'ye gelerek işe atıldı. Girişimcilik alanında farklı eğitimler aldıktan sonra perakende sektöründe çeşitli iş deneyimleriyle harmanlandığı.
"Benim içimde her zaman bana ait, sıfırdan bir iş kurma tutkusu ve arayışı vardı. İngiltere'den döndüğümde birçok markayı Türkiye'ye getirmeye çalıştım. Şu an çok olan ama o zaman olmayan juice barlar vardı. Bir juice bar Türkiye hakkını almıştım. Hep böyle bir kendime özel sıfırdan bir şey yaratma isteğim vardı açıkçası" diyen Gürkan, gül suyunu bir markaya dönüştürme hikâyesini şöyle anlattı:
"Ben çocukluğumdan beri deliler gibi sadece gül suyu kullanıyorum. Ailemde de sadece o kullanılıyor. Ben herkes aynı ürünü kullanıyor sanıyordum. Ancak biraz araştırma yaptığımda benim gül suyu diye bildiğim ürünün piyasada olmadığını fark ettim. Meğer bambaşka bir şey kullanıyormuşum. Hatta eş dost tarafından bize 'Şu gül suyu çok güzelmiş alalım mı?' diye çok fazla talep geliyordu. Biraz araştırınca anladım neden olduğunu. Sonrasında ise kullandığım ürüne iş olarak bakmaya başladım. Hep de yaptığım işlerde fark yaratmaya çalıştım. Benim için aynı şeyi yapmanın bir heyecanı olmadığından 'Bu konuya nasıl eğilebilirim?' diye düşündüm. Bizim Isparta yöresinde yetişen Rosa Damascena gülünden yağını içinde bıraktığım yepyeni bir kalite üzerine çalıştım. Bir sürü deneyler yaptım. Fransa'da onları yüzün üzerinde testle ekşimemesi için doğru bir şekilde koruyucu bulmaya çalıştım. 2011-2012 yılında ilk içinde yağını bıraktığım gül suyu kalitesini elime alarak tüm dünyayı gezmeye başladım."
İLK SATIŞLARINI YURT DIŞINA YAPTI
Gürkan, işe atıldığı ilk senelerde üretimini sadece Çin'e, Hong Kong'a, Tayvan'a vs. gönderdi. Ardından Türkiye pazarına da girdi. Gül suyunun kalitesine ilişkin açıklamalarda bulunan Gürkan, şunları söyledi:
"Bildiğiniz en alt kalite suyun içine bir gıda aroması veya bir koku konuluyor. Onun bir tık daha kalitelisi gül yağı altı denilen bir konsantreyi suyla veya gliserinle karıştırılarak elde ediyorlar. Geleneksel gül suyu ise aslında bambaşka. Gül yağı üretildikten sonra yağ üste çıkar, su altta kalır. O suyun içinde bile aslında hâlâ çok yağ vardır. Geleneksel gül suyu budur. Bunu bile piyasada bulmak çok zor çünkü üretimi çok zor bir ürün. Bir de herkes neden suyun içinde bırakayım yağını der. Bir de gül suyu çok çabuk ekşiyen bir ürün ne yazık ki. Gül suyunu ürettiğinizde raflarda ekşimiş şekilde bulunuyor, doğru korunmuyor. Biz hasat sırasında taze güllerimizi topluyoruz, fabrikamıza götürüp bakır ibriklerimize koyuyoruz. Bir buçuk saat boyunca çay demler gibi demliyoruz. O değerli esansiyel yağın ayrışıp üst tarafa çıkmasına izin vermiyoruz. Böylece çok besleyici zengin bir içerik elde etmiş oluyoruz."
“KOZMETİK KOLAY BEN ZORU SEÇTİM”
Uzun yıllar titizle çalıştığını söyleyen Gülşah Gürkan, açıklamasına şöyle devam etti:
"Aslında kozmetik ürün yapmak çok kolay ancak ben işin zor tarafını seçtim. Bir kere ürünlerimde hiçbir sentetik ürün, parfüm renklendirici vs. kullanmıyorum. Her şeyi doğal yolla yapıyorum. Fark yaratmak için bunun gerekli olduğunu düşünüyorum. Beni en çok şaşırtan şey aslında kozmetik kullanan bir insan değilim, cildimi sadece gül suyuyla hem temizledim hem tonikledim, her şeyi onunla yaptım. Aslında kozmetik cilt üstünde kalan tabakanın üstüne etki etmek anlamına geliyor. Kozmetiğin anlamı bu. Ben ürünlerimi kozmetikten öte görüyorum. Çünkü cilde güzellik ve sağlık kattığına inanıyorum. Kozmetik tanımı olarak söylemiyorsunuz. Soranlara illüzyon ile gerçek arasında bir yerde yaşayan kozmetik satıyorum diyorum."