Babacan'dan yarın görülecek Sinan Ateş Davası ile ilgili Erdoğan'a çağrı: İnsanlığınız ve vicdanınız da yargılanacak

DEVA Partisi lideri Ali Babacan, partisinin 2. Olağan Kocaeli İl Kongresi'nde yarın görülecek Sinan Ateş Davası ile ilgili Erdoğan'da çağrı yaptı. Babacan, "Davada sadece Sinan Ateş cinayetinin zanlıları yargılanmayacak. Henüz farkında olmasanız da sizin vicdanınız, sizin insanlığınız da yargılanacak." dedi.

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, partisinin 2. Olağan Kocaeli İl Kongresi'nde konuştu. Konuşmasında ülke gündemindeki önemli başlıklara dikkat çeken Babacan yarın görülecek Sinan Ateş Davası'ndan çıkacak sonucun herkesi ilgilendirdiğini belirtti.

Babacan, "Ben iktidarın ve küçük ortağının parti mensuplarına, milletvekillerine, bakanlara ve kıymeti kendinden menkul danışmanlara seslenmek istiyorum. Yarın başlayacak davada sadece Sinan Ateş cinayetinin zanlıları yargılanmayacak. Henüz farkında olmasanız da sizin vicdanınız, sizin insanlığınız da yargılanacak." ifadelerini kullandı.

Babacan'ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

Ülkeyi senelerdir gerenler, insanları kutuplaştıranlar sanki bunlar hiç yaşanmamış gibi "normalleşme", "yumuşama" diyor. Sayın Cumhurbaşkanı bir de "Türkiye'nin buna ihtiyacı var, gereken adımları atacağız" dedi. Yumuşama dedikleri ülkenin Cumhurbaşkanının muhalefet partisinin genel başkanı ile kahve içmesinden ibaret kaldı.

'YUMUŞAMA VE NORMALLEŞMENİN SONUCU KOCA BİR HİÇ'

Bir tarafta iktidar partisi öbür tarafta ana muhalefet partisi. Ana muhalefet partisinin de geçmişinde işine geldiği zaman bu ülkeyi nasıl gerdiğini de iyi hatırlıyoruz. Ülkemizi yöneten, hükümetin tepesindeki isim muhalefet lideriyle selamlaşmayı "yumuşama" sanıyor. Muhalefet genel başkanıyla oturup memleket meselelerini konuşmasının adı da "normalleşme" oluyor. Sonuç; koca bir hiç.

Sayın Erdoğan son grup konuşmasıyla 90 gün bile sürmeyen bu süreci de artık bitirmeye niyetli olduğunu ortaya koydu.

'MEMLEKETİN GÜNDEMİNİ İŞGAL ETTİLER'

Seçimden sonra tam 3 ay memleketin gündemini bununla işgal ettiler. Seçimde zaten iktidarın önemli bir güç kaybı söz konusu. Memlekette çok yaygın ve derin bir yoksulluk söz konusu. Bu yoksulluk gündeminin üzerine bu normalleşme ve yumuşama ile örttüler.

Bizim basit bir isteğimiz var; hakka ve hukuka uyulsun. İktidar asıl üzerine düşeni, işini yapsın istiyoruz. Asıl milletimizin arzusu adil yönetim.

'BİR ZAMANLAR ERDOĞAN DA ÖTEKİYDİ'

Sayın Erdoğan'a eski günlerini hatırlatmak istiyorum. Bir zamanlar kendisi de ötekiydi. Kendisi de dışlanan ve devlet tarafından hor görülendi. Bir zamanlar o da selam verilmeyen, görüldüğünde yol değiştirilenlerdendi.

(Erdoğan'ın İBB Başkanı olduğu zaman söylediği sözler) Sayın Erdoğan şunu bilin; sizin yıllar önce geceleri düşünüp gözyaşlarınızı tutamadığınız duyguyu bugün milyonlar yaşıyor.

'28 ŞUBATÇILARIN İZİNDEN Mİ GİDECEKSİNİZ, MİLLETLE BERABER Mİ OLACAKSINIZ?'

Erdoğan nasıl oldu da kendisinden başkasını temsil edenlere bir selamı bile çok görmeye başladı. Selam vermek, kahve içmek lütuf. Normalleşme derken, eski durumun anormal olduğunu da kabul etmiş oluyor. İçinde eskinin yanlışın itirafı da var.

Kendisine tavsiyem, az önce açtığım videoyu birkaç kez izlemesi, dinlemesi. Buradan sesleniyorum; videoda söylediğiniz gibi bir gece sabaha karşı başınızı iki elinizin arasına alın ve bir düşünün. Geldiğiniz yeri, geçtiğiniz kalabalıkları, yaptığınız mitinglere katılan o temiz duygulu insanları düşünün. Etrafınızdaki dostları, gidenleri, gidenlerin yerine gelenleri düşünün. Bugün yanı başınızdakileri düşünün. Geldiğiniz yeri düşünün ve bir cevap verin. Zulmedenlerden mi olacaksınız yoksa haktan yana mı olacaksınız? Yumuşamada samimi misiniz yoksa topluma öfke yaymaya tam gaz devam mı edeceksiniz? Bu milletin aklını, ferasetini asla hafife almayın. İnsanlar her şeyi izliyor, gayet iyi biliyor. Günü geldiği zamanda söyleyeceğini sandık başında söylüyor.

Samimi olun. Geldiğiniz yeri, geçtiğiniz yolları, yaşadığınız zorlukları unutmayın. 28 Şubatçıların izinden mi gideceksiniz yoksa milletle beraber mi olacaksınız bir karar verin.

'SİNAN ATEŞ DAVASINDA İNSANLIĞINIZ VE VİCDANINIZ DA YARGILANACAK'

Ankara'nın orta yerinde işlenen karanlık bir cinayetin, Sinan Ateş cinayetinin duruşması yarın görülecek. Davada iktidarın istemediği, onaylamadığı bir karar çıkar mı? Buna inanan var mı? Yok. Halbuki bu davadan çıkacak sonuç herkesi ilgilendiriyor.

Ben iktidarın ve küçük ortağının parti mensuplarına, milletvekillerine, bakanlara ve kıymeti kendinden menkul danışmanlara seslenmek istiyorum. Yarın başlayacak davada sadece Sinan Ateş cinayetinin zanlıları yargılanmayacak. Henüz farkında olmasanız da sizin vicdanınız, sizin insanlığınız da yargılanacak.

Önümüzdeki günlerde bir karar vermeniz gerekiyor. Sinan Ateş cinayetini işleyen karanlığın mı yanındasınız yoksa hukukun mu yanındasınız? Milli iradeye parmak sallayanların mı yanındasınız yoksa demokrasinin mi yanındasınız?

Sayın Erdoğan size de sesleniyorum. Faili meçhullerin 90'ların karanlıklarının cinayetlerinin mi yanındasınız yoksa gözlerinizin içine bakarak "Babamın katillerini bulun Tayyip dede" diyen Sinan Ateş'in evlatlarının mı yanındasınız?

Ayşe Hanım'ın anlattığı bir şey var ki insanın kalbine, vicdanına dokunuyor. Küçük kızı kendisine her gün evden çıkmadan önce diyor ki "Anne ne olur beraber çıkalım. Seni de öldürürlerse ben yalnız kalacağım. Hiç olmazsa beraber ölürüz" 9 yaşındaki bir kız çocuğuna bunu yaşatanlar utanmıyorsa ben artık insanlık adına diyecek başka bir şey bulamıyorum.

'ENFLASYONUN BEDELİNİ MİLLETİMİZ ÖDÜYOR'

Bir ülkede adaleti sağlamanın en önemli araçlarından biri ekonomi politikalarıdır ve vergi politikalarıdır. Orta gelirli, dar gelirli, geçim sıkıntısı yaşayanlar umurlarında değil. Seçimi kazanana kadar faizi indireceğim, vergiyi indireceğim de. Oyları al cebine koy. Seçimlerden sonra faize de bindir, vergiye de bindir. Sayın Erdoğan'ın "Benim alanım ekonomi. Ben ekonomistim" diye diye 5 yılda tamamen akıl dışı, rasyonalite dışı bir uygulama ile patlattığı enflasyonun bedelini milletimiz yüksek vergi ve yüksek faizle ödüyor.

Dünyanın en yüksek enflasyonlarından birisi Türkiye'de. Bunun sebebi sadece ve sadece kötü yönetim.

1 Temmuz'da asgari ücrette de emekli maaşında da zam olmalıydı. Milleti fakirleştirip, satın alma gücünü iyice kırıp, yerlerde süründürüp bu ülkede enflasyonu düşüremezsiniz. Milleti süründür ama "Enflasyon var mecbur. Elektriğe zam yapacağız" Peki sen mecbur elektriğe zam yapıyorsun da asgari ücretli ile emekli elektrik alırken ona bedel ödemek zorunda değil mi?

Ben 11 yıl bu ülkenin ekonomisinin başında oldum. Hiçbir zaman ne emekli zammını ne de asgari ücret artışını asla enflasyonun altında bırakmadık. Şu an da enflasyonu patlatan hükümet, ceremesini çeken milyonlar.

'EMEKLİYE MEMURA ZAMDA ELEKTRİK ZAMMI HESABA KATILMAYACAK'

Elektrik zammı uyanıklığın dik alası. Neden 1 Temmuz? Haydi seçimden sonra hemen zam yapmaya utandık falan. 1 Haziran'da yapsaydınız? Ancak biliyorlar ki 1 Haziran'da yapsalardı o zaman bu yüzde 38'lik zam enflasyon hesaplarının içine girecekti. 1 Temmuz'da emekliye, memura ve sözleşmeli işçilere verecekleri zammın içerisine bunu da eklemek zorunda kalacaklardı. Yani ilk 6 ayın enflasyon hesabına girmesin diye 1 Temmuz'u beklediler. Yani emekliye, memura, sözleşmeli işçilere ilk 6 ayın enflasyon farkı verilirken bu elektrik zammı hesaba katılmayacak.

'O ZAMAN SİZ KİMİ ZENGİNLEŞTİRİYORSUNUZ?'

Madem ki ekonomi büyüyor bunun nimetini nüfusun sadece yüzde 5'i görüyor. Bu da TÜİK'in rakamları. Milletin yüzde 95'inin geliri son 5 yıldır ya düşmüş ya sabit kalmış. Vatandaşın ekmeğini küçülterek krizden çıkılmaz. Yoksulun ahını alarak ekonomi düzeltilmez.

Milleti fakirleştirmek pahasına bazı göstergeleri iyileştirmekle övünüyorlar sadece.

Hükümete soruyorum; belli ki millet zenginleşmiyor ama diyorsunuz ki "ekonomi büyüyor" o zaman siz kimi zenginleştiriyorsunuz? Şu yüzde 5'i bir bilsek.

'EKONOMİYİ VERGİYLE BOĞARSANIZ, YAPAMAZSINIZ'

Ticarette de vergi politikalarında da bir kavram vardır, "sürümden kazanmak". Biz yıllarda devlette sürümden kazanmak kavramını uyguladık. Ekonomiyi gerçek büyüttük. Daha yüksek teknoloji daha yüksek katma değer olmadan sürümden kazanmak olmaz. İhracat 36 milyar dolardı 132 milyar dolara çıktı. Bu 6 yıl gibi zamanda oldu. KDV oranını yüzde 18'den 8'e düşürdük. Vergi gelirlerimiz düşmedi arttı. Sayın Erdoğan'a ve ekonomi yönetimindekilere dönün o hesaba kitaba bakın diyorum. Neden çünkü sürümden kazandık vergide. Bilmiyorlar. Zannediyorlar ki vergi oranını yükselteyim daha fazla vergi toplayayım. Ekonomiyi vergiyle boğarsanız mümkün değil, yapamazsınız.

Gübreye ve yeme çok yüksek destek vermek lazım ve yarısının devlet tarafından karşılanması lazım diyoruz. Niye, çünkü enflasyonu kökünden kurutacaksınız. Çiftçinin maliyetini aşağı çekeceksiniz ki bu ülkede gıda fiyatları artmasın, gıda enflasyonu düşsün. Bunlar ne yapıyor? Biz yüzde 10 birinden yüzde 20 birinden KDV alalım diyorlar. Sen gübrede yemde KDV almaya başladığında bu ülkede enflasyon artmayacak mı? Faizi yine yüksek tutmak zorunda kalmayacak mısın? Yüksek faiz ödemek zorunda kalmayacak mısın? Burada toplamaya çalıştığın yüzde 10, yüzde 20 KDV'nin kaç katını faiz olarak ve emekli memur maaş farkı olarak ödemek zorunda kalacaksın. İnanın bu kadar basit işlerde nasıl böyle büyük hatalara düşüyorlar akıl alır gibi değil.

'HARCAMA YETKİSİ SADECE CUMHURBAŞKANININ ELİNDE'

Başkanlık sistemi ile ilgili çok önemli bir husus var. Ekonomi yönetiminde büyük bir değişiklik var. Eskiden vergiyi maliye toplardı. Hazine borçlanma yapardı. Maliyenin ve Hazinenin onayı ile devlet para harcardı. Yeni sistemde harcama yetkisi tamamen Külliyede. Maliyenin görevi vergi toplamak, Hazinenin görevi borç para toplamak. Topladığı parayı Sayın Erdoğan'ın emrine vermek. Harcama yetkisi sadece Cumhurbaşkanının elinde. Eskiden bir el freni, ayak freni vardı. Şimdi fren yok tam gaz.

Eğer siz bütçe dengelerini düzeltmek istiyorsanız, tasarruf etmek, bütçe açığını kapatmak istiyorsanız gelin Avrupa Birliği'nin Kamu Alımları Mevzuatını Türkiye'de uygulayalım. Korktuğunuz kaçtığınız ne var? Eğer açıksanız, şeffafsanız gelin kamu alımlarını böyle yapalım. Her bir kamu alımındaki israf o kadar büyük ki... Siz vergide ne yaparsanız yapın orada delikler büyük, akıp gidiyor. Bütçede tedbir gerekir ama bunun yolu sadece vergi değildir. Giderlerde de dikkat edeceksiniz.

'RANT GÖZLÜKLERİNİZİ KENARA KOYUP İSTANBUL İÇİN ÇALIŞIN'

İstanbul'da çöken binalar adeta dile gelmiş konuşuyor. İstanbul'u dinleyen yok, kulak veren yok. Ülkenin bir numaralı sorunu deprem sorunudur. Evet ekonomi, yoksulluk can yakıyor ama ileri baktığımızda çok kaygılanmamız ve acil tedbir almamız gereken konu depremdir. İktidar-muhalefet demeden çözüm üretmek zorundayız.

Rant duyunca koşanlar, kamu arazilerini görünce dosya dosya projelerle gelenler bir de onlara seslenmek istiyorum. İstanbul'un büyük bir kentsel yenilenmeye, depreme karşı seferberliğe ihtiyacı var. Şu rant gözlüklerinizi bir kenara koyun ve İstanbul için hemen şimdi çalışmaya başlayın.

İlgili Haberler
Öne Çıkanlar
YORUMLAR (3)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
3 Yorum
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN