Eski Ülkü Ocakları Başkanı Sinan Ateş'in öldürülmesine dair davadaki ilk duruşma görülmeye devam ediyor. Azmettirici olduğu iddia edilen Doğukan Çep de savunmasını yaparken, Sinan Ateş'ten maddi yardım talep ettiğini, telefonlarını açmayınca, "Ben bunu ayaklarından buracağım" dediğini söyledi. Çep, amacının öldürmek olmadığını söylerken, tetikçi Eray Özyağcıların ise, "Ben vururum" dediğini iddia etti.
Eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş'in öldürülmesiyle ilgili davanın ilk duruşması Ankara Adliyesi'nde gerçekleşiyor. Sanıklar arasında yer alan ve azmettirici olduğu iddia edilen Doğukan Çep, mahkemede savunma yaptı.
Doğukan Çep'in ifadelerine göre, olayın kökeni 2013 yılına dayanıyor. Gezi Parkı protestoları sırasında yaşanan şiddet olaylarının ardından, çeşitli terör örgütleriyle mücadele ettiğini ve birçok kişiyi vurduğunu iddia etti. Bu olaylar arasında isim vererek öldürdüğü kişilerin detaylarına da değindi. Ardından ESP'nin derneğine yapılan saldırı ve içeride öldürülen kişiler hakkında bilgi verdi.
Doğukan Çep
MAHKEME BAŞKANI: SABAHTAN BERİ NE ANLATIYORSUN
T24'te yer alan habere göre; Mahkeme Başkanı, “Sabahtan beri ne anlatıyorsun” diye araya girip Çep’e kızarak tepki gösterdi.
'BEN BUNU AYAKLARINDA VURACAĞIM'
Cezaevinden çıktıktan sonra Ateş'ten maddi yardım talep ettiğini iddia etti. İkilinin ilişkisinin zamanla geliştiğini ve finansal işlerin de içinde olduğunu belirtti. Çep, Sinan Ateş'in telefonlarını açmadığını ifade ederken, "Telefonlarımı açmadı, 'Ben bunu ayaklarında vuracağım' dedim" şeklinde konuştu:
Çep'in savunması şu şekilde:
Bazen İstanbul’da birilerini soruyordu. Tanımadığımı söylüyordum. ‘Kardeşim bekliyoruz, haber vereceğiz’ dedi. 2021’de telefonum çaldı. ‘Kardeşim, bir 200 bin TL ödememiz lazım’ dedi. ‘Aynı kişilere ödemiyoruz’ dedi. 'Arayacağım seni' dedim. 4-5 günde ayarladım. ‘Kardeşim seni ayarlayacağım’ dedi. 3-4 gün sonra kendisi aradı. ‘Üsküdar’da sahile gelir misin’ dedi. ‘Gelirim’ dedim. Arabada oturuyorlardı. Arka koltuğa oturdum. ‘Kardeşim uzun sürecek ama hallolacak, acele etme’ dedi. Parayı verdim, çıktım. Hayatıma devam ettim. Tatile gidiyorum. Bodrum’a gidiyorum. Ayetelkürsi okuyor, gidiyordum.
Kasım ayı sonuna yaklaştık. ‘Paranın tamamını vermen lazım’ dedi. ‘Tamamını ayarlayamam’ dedim. ‘Ne ayarlıyorsan ver, eli kulağında, dosya çözüm aşamasında, vermen lazım’ dedi. Sağdan soldan, borç harç toparladım. Bir hafta içinde 200 bin TL ayarladım. ‘Kardeşim Ankara’ya gelir misin’ dedi.
Gittim, 'Ankara’dayım’ dedim, ‘Çukurambar Liva Pastanesi’nin konumunu yaz gel’ dedi. Ben gittim, geldi. Parayı verdim. ‘Eli kulağında bekle, merak etme, bundan sonra paranın tamamını ayarlaman lazım’ dedi. Çıktık dışarıya. ‘Burası benim ofisim’ dedi. Tam binanın önünde beyaz bir arabanın içini açtı, benim verdiğim parayı koydu. Bir tane Mercedes. Ayrıldım, İstanbul’a gittim.
'ERAY, BEN VURURUM DEDİ'
Aralık başlarıydı. ‘Ne oldu' dedim. ‘Haber bekliyorum, kardeşim sabret’ dedi. ‘Olmuyorsa paramızı geri alalım’ dedim. ‘Çocuk oyuncağı mı, adamlara para verdim, nasıl geri alayım’ dedi. Arıyorum arıyorum açmıyor, açan adam açmamaya başladı. Ben de bir iki gün daha bekledim. ‘Ben bunu dedim ayaklarından vuracağım, Ankara’ya gidiyorum’ dedim. Eray da yanımda. ‘Abi' dedi 'ben gider vururum. dedi."