Kayseri'de başlayan ve farklı şehirlere yayılan göçmen karşıtı olaylardan etkilenen Suriyeli göçmenler, yaşadıkları şiddeti KARAR’a anlattı. Saldırıların kendilerine Suriye’deki savaş günlerini hatırlattığını söyleyen göçmenler, olaylardan sonra yaşadıkları korkudan dolayı evlerinden ekmek, su gibi temel ihtiyaçlarını karşılamak için bile dışarı çıkamamış.
SEMA KIZILARSLAN
Kayseri'de bir kişinin 7 yaşındaki çocuğu istismar ettiği iddiası, failin Suriyeli olması nedeniyle kentte göçmenlerin işyerlerine ve araçlarına saldırılarak kundaklama olaylarına yol açtı. Bu saldırılar, Kayseri'den başlayarak en az 10 ile daha yayıldı.
Göçmen karşıtlığı üzerinden bir araya gelen gruplar, Hatay, Bursa, Kilis, Konya, Şanlıurfa, Adana, Gaziantep, İzmir, Antalya ve İstanbul’da göçmenlere ait işyerleri ve araçları tahrip etti, "Suriyeli istemiyoruz" sloganları attı.
CHP'den Kayseri açıklaması: Sığınmacı sorunun baş sorumlusu Erdoğan'dır
Kayseri’deki olayların şiddetlenmesi ile birlikte Suriye’nin kuzeyinde Türkiye’nin desteklediği silahlı grupların kontrolündeki alanlarda da saldırılar oldu. Türk bayrağının indirildiği görüntüler saldırıları körükledi.
Peki, haftanın başından beri Türkiye’nin birçok noktasına sıçrayan göçmen karşıtı şiddet olayları Suriyelilere ne hissettirdi? Savaştan kaçarak Türkiye’ye sığınan Ayşe* ve Mehmet* ile saldırıların olduğu gece neler yaşadıklarını konuştuk.
“ÜLKEMİZDE MÜLTECİ İSTEMİYORUZ’ DİYEREK EVLERİN CAMLARINA VURMAYA BAŞLADILAR”
30 yaşındaki Ayşe, Hatay’da yaşıyor. Suriye’de savaş başladıktan sonra babasını kaybediyor ve kardeşleriyle birlikte Türkiye’ye göç ediyorlar. 6 Şubat depremlerinde de evlerini kaybeden, işsiz kalan Ayşe ve kardeşleri şimdilerde Reyhanlı’da. Görüştüğümüz birçok Suriyeli gibi Ayşe de olayların tekrardan başlamasından çok korkuyor. O gece neler yaşadığını Ayşe’nin kendisinden dinleyelim:
“13 yıldan beri buradayız. Savaş başladığı zamanlarda babam rahmetli oldu. Savaşın içinde kalamadık. Kardeşim engelli. Hastaneye, ilaçlara ihtiyacı var. O yüzden kardeşlerimle birlikte Türkiye’ye geldik. Depremden önce işim vardı, çalışıyordum ancak depremden sonra çoğu kurum yabancıları işten çıkardı ve işimi kaybettim.
Kayseri’deki olayları duyunca evden çıkmadık hiçbirimiz. İkinci gün olayların Suriye’ye sıçradığını öğrenince korkumuz katlandı. Günlerdir evden dışarı çıkmıyoruz. Psikolojimiz çok bozuk.
İkinci gün olaylar bizim yaşadığımız yere de sıçradı. Komşularımız hepimizi tembih etti. Evimizden çıkmamamızı söylediler. Evimizin önünde slogan atan insanlar toplanmaya başladı. ‘Ülkemizde mülteci istemiyoruz’ gibi sloganlar attılar. Dükkanlara, evlerin camlarına vurmaya başladılar.”
“BUNLARIN HEPSİNİ GÖZÜMLE GÖRDÜM, İNKAR EDEMEM”
Evlerinin önünde toplanan ve bağıran kalabalık Ayşe’ye, Suriye’deki savaş günlerini hatırlatmış. O anlarda hissettiği duyguyu “çaresizlik” olarak tanımlıyor Ayşe. “Tıpkı savaşı gördüğüm günlerdeki gibi bir histi” diyor:
“Bazı Türkler ve polisler, saldıran kişileri durdurmaya çalıştı. ‘Yapmayın, yazıktır’ dediler. Bunların hepsini gözümle gördüm. İnkar edemem. Birkaç saat sonra olaylar duruldu ama çok korktuk. Ve bu korku hala geçmedi. Hiç geçmiyor. Çok kötü bir histi.
Çünkü ben savaşı da gördüm Suriye’de. Siren sesleri ve uçak seslerinden hala çok korkuyorum. Birilerinin bir yerlerde toplanıp bağırmasından, kalabalıklardan da korkuyorum. O gün kendimi çok çaresiz hissettim. Tıpkı savaşı gördüğüm günlerdeki gibi. İçimdeki korku hiç geçmedi. Hissettiğim duygu tam anlamıyla çaresizlikti. Umarım sizin ülkeniz hiçbir zaman zarar görmez. İç savaş çok zor ve korkutucu bir şey.”
“BİZİ İSTEMEMELERİNE SAYGI DUYUYORUM”
Ayşe, olaylar başlamadan önce arabalarının zarar görmemesi için Türk komşularının dükkanlarına gizlediklerini anlatıyor:
“Olaylardan sonra komşumuz bizi aradı, evden çıkmamızı söyledi. Arabamız zarar görmesin diye dükkanında saklamamızı teklif etti. Biz de kabul ettik ve aracımızı onların dükkanına koyduk. Bazı arkadaşlar ise ‘Sizi istemiyoruz’ noktasına geldi. Ve onlar da haklı, bir itirazım yok. Maalesef bu tutum bizim için üzücü ama onları da anlıyorum. Ve bizi istememelerine saygı duyuyorum.”
“BİZE NE YAPACAKLAR DİYE DÜŞÜNÜYORUM SÜREKLİ”
Ayşe ve kardeşleri saldırılardan sonra korktukları için henüz evden çıkamamış. Suriye’deki savaş, 6 Şubat depremleri gibi yaşadıkları zor ve kötü günlerden sonra bir de böyle bir saldırının hedefi olmak Ayşe ve kardeşlerini güvensiz, savunmasız hissettirmiş:
“Olaylardan sonra bir daha hiç evden çıkmadık. Suriyeliler işlerine de gitmedi, dükkanlarını da açamadı. En çok insanların hep birlikte attıkları sloganları duyduğum an korktum. Suriye’de yaşadığımız günlere çok benziyordu o anlar.
Savaşta da önce insanlar bağırırdı, sonra uçaklar ve tanklar girerdi yaşadığımız yere. Ve insanları öldürürlerdi. O bağırış sesleri beni o korkunç günlere geri götürdü.
İçimde sadece korku ve üzüntü duygusu var. Ne yapacağız, nerede yaşayacağız, bize ne yapacaklar diye düşünüyorum sürekli. Savaş yüzünden zaten hayatlarımız mahvoldu. Deprem oldu, yine çok kötü günler geçirdik. Tam sıfırdan başladık derken bugün bu olaylardan dolayı yine güvensiz, savunmasız, kimsesiz ve çok yalnız hissediyoruz. Sadece Allah’a tevekkül ettik. Başka elimizden gelen bir şey yok.”
“GAZZE’DEKİNDEN DAHA KÖTÜ BİR SAVAŞIN İÇİNDEYDİK”
Türkiye’deki göçmen karşıtlarına seslenen Ayşe, “Biz ne ülkenize ne de bayrağınıza zarar vermek istemiyoruz” diyerek sözlerini noktalıyor:
“Bize ‘Neden ülkenize dönmüyorsunuz?’ diye soruyorsunuz. Eskiden sosyal medya yoktu ancak biz de Gazze’deki gibi hatta daha kötü bir savaşın içindeydik. Hem de bir Yahudi’den değil, kendi başkanımızdan, en güvendiğimiz insandan gördük bu zulmü. Biz ne ülkenize ne de bayrağınıza zerre kadar dokunmak, zarar vermek istemiyoruz.
Bu zor günleri sizinle birlikte yaşıyoruz. Ben bir insanım. Bana dinim, ırkım ve rengime göre davranmayın.”
“KAPILARIMIZA VURUP ‘SİZİ İSTEMİYORUZ’ DİYE BAĞIRDILAR”
28 yaşındaki Mehmet, 11 sene önce ailesiyle birlikte Türkiye göç etmiş. Mehmet, ırkçı saldırıların başladığı Kayseri’de yaşıyor. Yaşadıkları saldırıyı çocuklarına anlatmadıklarını söyleyen Mehmet, bunun nedenini şöyle açıklıyor:
“Bizim için en acı an dışarıdaki insanların ‘Allah-u Ekber’ diye bağırarak bize zarar vermeye kalkışmasıydı. Benim yaşadığım mahalle saldırılardan dolayı epey zarar gördü. Kapılarımıza vurup ‘Sizi istemiyoruz’ diye bağırdılar. Evdeki çocuklar ağlamaya başladı. Yine de çocuklarımıza bir şey anlatmadık. Gelecek günlerde kimseye kin beslemesinler ve nefret etmesinler diye. Yan komşumuz arabamı alıp üst mahallelerde bir yere park etti. Allah ondan razı olsun.”
“DIŞARIDA OLSAYDIK HEPİMİZİ ÖLDÜRÜRLERDİ”
Mehmet o gece, “Ağlaya ağlaya dükkanlarımızın yakılışını izledik” diyerek anlatıyor yaşadıkları çaresizliği:
“Arabaları, motorları patlattılar. Duyduğumuz sesler Suriye’deki savaş seslerine benziyordu. O anlarda bu seslerden, ölmekten korktuğumuz için vatanımızı bırakıp buraya sığınmıştık, dedim kendi kendime. Yaşadığımız mahalle çok zarar gördü. Suriyelilerin arabalarının hepsi kırıldı. Bakkal ve dükkanlar yakıldı. Arkadaşlarım ağlaya ağlaya dükkanlarının yakılışını izledi. Çok çaresizdik. Evden dışarı çıkıp mülklerimizi savunacak gücümüz yoktu. Dışarıda olsaydık hepimizi öldürürlerdi.”
“SOKAĞA ÇIKAMIYORUZ; EKMEK VE SU İHTİYAÇLARIMIZI KARŞILAYAMIYORUZ”
Mehmet ve ailesi günlerdir evden dışarı çıkamıyor. Tıpkı Ayşe gibi o da Türk komşularının kendilerine yardım ettiğinin altını çiziyor:
“4 gündür sokağa çıkamıyoruz. Ekmek ve su ihtiyaçlarımızı karşılayamıyoruz. Saldırılardan dolayı onlarca yıldır zorla biriktirdiğimiz paralarımızı, emeğimizi kaybettik. Yine de çok şükür. Canımız sağ. Yine de şunu söylemek isterim, bize yardım eden Türk komşularımız oldu. Her milletin iyisi var, kötüsü var. Umarım bizim içimizdeki iyileri de görürler. Şimdi hiç evlerimizden dışarı çıkmıyoruz. Kendi derdimizle baş başa kaldık yine.”
*Röportaj yaptığımız kişilerin isimleri güvenlik gerekçesi ile kendi istekleri doğrultusunda değiştirilmiştir.