Son olarak Esenyurt’ta iki kişinin katledildiği vahşi saldırı ‘Bu ülkede silahı beline takıp can almak bu kadar kolay mı?’ dedirtti. Vatandaşlar can güvenliklerine ilişkin kaygılarını dile getirirken, hukukçular ortaya çıkan vahim tablonun sebepleri olarak cezasızlıktan denetimsizliğe, yargıya güvenin zedelenmesine kadar birçok soruna dikkat çekiyor.
MERVE ŞİŞMAN
1- Türkiye’de ruhsatsız silah sayısı 25 milyonu aştı. Denetim yetersiz kalırken kayıt dışı silah taşıyana sadece para cezası verilmesi sorunu büyüttü.
2- Adalete güvenin zedelenmesi bir başka önemli unsur oldu. ‘Hak ettiği cezayı almayacak’ algısı can kayıplarıyla da sonuçlanan saldırıları artırdı.
3- Cezasızlık faillerin cüretini artırdı. Ölümle sonuçlanan olaylarda bile canilerin kravat indirimleriyle kısa sürede yatıp çıkması kötü emsal oluşturdu.
4- Af düzenlemeleri de hem mağdurların adalet duygusunu zayıflattı hem de cinayet, gasp, cinsel saldırı hükümlülerinin bırakılması saldırıların önünü açtı.
Kamuoyunda infial yaratan tekel baskını sonrası İstanbul Emniyet Müdürlüğü Esenyurt'ta asayiş ve huzur denetimi yaptı. Polis ekiplerinin uygulamasında 16 silah ele geçirilirken hakkında arama emri bulunan 86 kişi yakalandı. Tekel bayisinde gerçekleşen saldırıya ilişkin ise M.Ö ve S.Ö.’den sonra T.Ö. ve A.Ö de gözaltına alındı.
İstanbul Esenyurt’taki tekel bayisinde iki kişinin vahşice katledilmesi sonrası Türkiye, artan şiddet olaylarını tartışmaya başladı. Söz konusu olayla birlikte birçok ilde gerçekleşen silahlı, bıçaklı saldırı vakaları daha görünür hale geldi. Bayrampaşa’da bir kavgayı ayırmak isteyen polis memuru da kurşunları hedefi oldu. Başakşehir’in 15 yaşındaki futbolcusu bıçaklandı. Çok sayıda şehirde yaşanan silahlı kavgalar birçok kişi hayatını kaybetti. Bireysel silahlanma tehlikesinin geldiği boyutu gösteren vakalara yol açan en önemli sebebin adalete olan güven kaybı ve af düzenlemelerinin getirdiği cezasızlık algısı olduğu belirtildi. KARAR’a konuşan hukukçular, infaz politikaların hatalı olduğuna dikkati çekti.
Ceza hukukçusu Ersan Şen, 2015’te yayımladığı bir yazısından alıntı yaparak konuya dair şu görüşleri paylaştı: “Hukuk devletinde önemli olan; caydırıcılık, cezanın ödeticiliği yoluyla yeni suç işleme eğilimlerinin önünü kesmek, suç işleyenlerin de uslanmasını sağlamaktır. Suçun işlenmesi değil, işlenmeden önlenmesidir, hedef budur. Toplum da bunu görüp hissetmelidir. Asayiş bozulmasının sebepleri; cezasızlık algısı olabilir, ‘nasıl olsa dışarı çıkarım’ olur, örgütlü yapıların ‘işin arka planı çözülemez, yanımıza kar kalır’ inancı olabilir. Sosyolojik yapı bozulması, göç her şey olabilir, ama kırık pencere metodunda devlete, güvenlik kuvvetlerine, yargıya kimse meydan okuyamaz.”
Eski Yargıtay savcısı, avukat Ruşen Gültekin de devletin ceza ve infaz politikasının yanlış olduğunu savundu. Gültekin “6136 sayılı Kanun’da Esenyurt’ta yaşanan bu facianın cezası çok nettir. Burada yaşanan bazı suçlarda cezalar 1 yıldan itibaren başlıyor. Meseleye şöyle bakmak gerekiyor; cezaların asıl yüksekliği önemli olan tarafı değil. Asıl sorun cezanın önlenmesine yönelik yapılan uygulamada. Son 13 yıldır yargı cemaatleşti. Sonra da siyasallaştı. Her gün Esenyurt’ta yaşanan tekel bayisindeki olayların benzerini yaşıyoruz. Esenyurt’un bu kadar göze batması bardaktan taşan o son damla. Birtakım insanlar kendini dokunulmaz zannediyor. Ruhsatsız silahlara artık çok kolay ulaşabiliyorlar. Mevzu cezaların yetersizliği değil asıl mesele ahlak” dedi.
Gültekin şöyle devam etti:
“Yargının da bağımsız olmaması birtakım insanlara dokunulmazlık gücü veriyor. Çünkü kişi biliyor ki; ‘ben bir süre sonra çıkacağım’ diyebiliyor. Bu insan ceza almayacağını biliyor. Devlet şu anda ıslah etme görevini yerine getiremiyor. Cezaevleri tıka basa dolu. Ben 2011’de Yargıtay Cumhuriyet Savcılığı yaptım, cezaların, hukukun her alanına hakim biri olarak şunu söyleyebilirim ki; serbest kalanlara müebbet verilecek. Daha sonra da bu kişilere af çıkacak. Bunu ilerleyen zamanda göreceğiz. Cezaların artırılması ceza hukuku çerçevesinde suçu önlemeye yönelik işe yaramaz. Önemli olan uygulama. Devletin ceza ve infaz politikası yanlış. Örneğin yaşanan bu olayda ufak bir kemiğiniz kırılsa cezası 8 yıldan başlıyor. Sonra bir ay kapalı cezaevinde yatarsınız. Daha sonra cezaevleri dolu olduğu için denetimli serbest olarak dışarıda elinizi kolunuzu sallayarak gezersiniz, cezanızı öyle çekmiş olursunuz. Devlet böyle arıza insanlara bakmak istemiyor. Cezaevinde yer yok. Maltepe, İzmir, Kayseri... Buradaki yerler tıka basa dolu. 16 kişilik yerlerde 40 kişi kalıyor. Esenyurt’taki olaya dönecek olursak; vatandaş enflasyon, pahalılık yüzünden kafayı yedi. Alacak verecek meselesi yüzünden kurşun yağdırdılar. Ahlak çöküyor. Geçim sıkıntısından, enflasyondan dolayı insanlar yıkılıyor. Bu olaya benzer kişiler birkaç sene içerisinde tekrar elini kolunu sallayarak gezecek. Hiçbir ceza hakimi verdiği cezanın infaz edileceğine inanmıyor.”
İNTERNETTEN BİR TIKLA SİLAHA ULAŞMANIN ÖNÜNE GEÇİLMELİ
Muhalefet bireysel silahlanma sorununu Meclis’e taşıdı. TBMM’ye sonu önergesi sunan Gelecek Partisi İstanbul Milletvekili Doğan Demir “Bireysel silahlanmanın neden olduğu sorunların çözümü ve bireysel silahlanmanın yaygınlaşmasının önüne geçilmesi amacıyla eylem planınız var mı? Son 10 yılda yapılan denetimlerde yakalanan ruhsatsız silah sayısı nedir? Son 10 yılda, yıllar itibariyle kaç silah başvurusu yapılmış, kaç silah ruhsatı verilmiştir?” sorularını yöneltti.
Araştırma önergesi veren CHP Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkin de 2018 yılından bu yana silah bulundurma ruhsatının yüzde 100’ün üzerinde artış gösterdiğini kaydederek 2018’de 7 bin 630 olan silah bulundurma ruhsatı alan kişi sayısının 2021 yılında 16 bin 569 olduğunu, Türkiye’de toplam 2,5 milyon ruhsatlı, 25 milyon da ruhsatsız silah bulunduğunun çeşitli kaynaklarca öne sürüldüğüne işaret etti. Şevkin 2022’de 2 bin 278 kişinin silahla katledildiğini bildirdi. Şevkin, İçişleri Bakanlığı başta olmak üzere yetkililerin internetten bir tıkla silah alımının önüne geçmesinin yanı sıra “silah yasasında” derhal düzenleme yapılması gerektiğini belirtti.
İYİ Parti Antalya Milletvekili avukat Uğur Poyraz da bireysel silahlanma tartışmalarını “Özellikle Suriye savaşıyla birlikte oradan Türkiye’ye giren çok ciddi anlamda ruhsatsız silahlar var ve bu ruhsatsız silahlar büyükşehirlerde satışa arz ediliyor. Konuyu çok yönlü ele almak gerekir. Bu sadece kontrolsüz bireysel silahlanmayla ilgili değil. Ekonomik kriz, ekonomik krizin sosyolojik sonuçları, insanlarda oluşan gelecek kaygısı, bu gelecek kaygısının insanlarda yarattığı psikolojik buhran, yargının hantallığı, kolluğun teknik dinleme konforuyla ya da Mobese kameralarıyla olaylara müdahale etmesi...” sözleriyle değerlendirdi.