Ankara'da gerçekleşen Türkiye-Mısır zirvesi, iki ülke arasındaki diplomatik ve ekonomik ilişkilerin olgunlaştığını gösterdi. Mısır’ın eski Türkiye Büyükelçisi Abdel-Rahman Salaheddin, Al Ahram Weekly'de yayımlanan yazısında, görüşmenin Arap Baharı sonrası Türkiye’nin İslamcı politikalarını terk etmesiyle hız kazanan normalleşme sürecinin zirve noktası olduğunu ifade etti. Salaheddin, iki ülke arasındali ticaret hacminin son 10 yılda iki katına çıkarak 10 milyar dolara yaklaştığını belirtti.
ŞANLI BAHADIR KOÇ
Mısır-Türkiye zirvesi, ülkeler arasındaki diplomatik ve ekonomik bağların olgunlaştığını gösterdi. Türkiye'nin politikaları, başarısız İslamcı projelerden sonra değişti.
Mısır’da rejime yakınlığıyla bilinen Al Ahram Weekly gazetesinde Mısır’ın eski Türkiye büyükelçisi Abdel-Rahman Salaheddin imzalı “Kahire-Ankara: Ortak noktalar üzerine inşa etmek” başlıklı kapsamlı bir yazı yayınlandı.
Yazara göre, bu hafta Ankara’da gerçekleştirilen Türk-Mısır Zirvesi, iki ülke arasındaki ilişkilerin normalleşmesi sürecinin zirve noktası oldu. Bu süreç, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Arap Baharı’nın ardından Arap ülkelerinde siyasi İslam’ı destekleme politikasını değiştirmesiyle başladı. Erdoğan’ın bu stratejik dönüşümü, hem bölgesel ve uluslararası değişikliklerden hem de Türkiye içindeki yerel değişimlerden kaynaklandı.
Büyükelçiye göre, Mısır’da Müslüman Kardeşler hükümetinin devrilmesinin ardından, Suudi-Emirati ittifakı siyasi İslam’ın yayılmasını önlemek amacıyla Mısır ordusunu destekledi. Bu ittifak, Müslüman Kardeşler’in iktidarda kalmasını isteyen ABD ve Batı’nın karşısında yer aldı. Siyasi İslam’a yönelik başarısızlık Libya, Suriye, Yemen ve Sudan’da da görülürken, ABD ve diğer Batılı ülkeler Müslüman Kardeşler’in devrilmesine karşı çıkmayı bıraktı.
Yazıya göre, bu gelişmeler, Batı’nın Erdoğan’a olan desteğinin azalmasına yol açtı. Erdoğan, Arap Baharı’na kadar seküler bir şekilde yönettiği Müslüman çoğunluklu ülke modelini, NATO üyeliğini ve Avrupa Birliği’ne üyelik çabalarını sürdürmüştü. Ancak, siyasi İslam’a yönelik başarısızlıklar, bölgesel istikrarsızlıklar ve ekonomik sorunlar Erdoğan’ın iç politikadaki popülerliğini olumsuz etkiledi. Türkiye’nin ekonomik durumu, düşük faiz politikaları ve değer kaybeden lira nedeniyle kötüleşti. Bu siyasi ve ekonomik faktörler, Erdoğan’ı Arap ülkeleriyle uzlaşmayı hızlandırmaya yönlendirdi.
Büyükelçi yazıda, Mısır ve Türkiye arasındaki diplomatik ve ekonomik ilişkilerin son dönemde hızlı bir şekilde toparlandığını ve iki ülke arasındaki stratejik iş birliğinin önem kazandığını belirtti. Yazıda, Ankara Zirvesi'nde gündeme gelen önemli konuların hem bölgesel hem de ikili iş birliği fırsatlarına kapı araladığını öne sürdü. Büyükelçi, yazısında iki ülke arasındaki on yıllık diplomatik gerilimlere rağmen ticaret hacminin iki katına çıktığını hatırlatarak, 2013 yılında 5 milyar dolar olan ticaretin 2023 yılında 10 milyar dolara yaklaştığını vurguladı. Türkiye'nin, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ile uzlaşma sürecine Mısır’dan daha önce başlamış olmasına rağmen, Mısır ile ilişkilerin de hızla iyileştiğini dile getirdi.
EKONOMİK İŞBİRLİĞİ GÜÇLENİYOR
Yazar, yazıda Ankara Zirvesi’nin iki ülke arasındaki Stratejik İşbirliği Konseyi'nin ilk toplantısına ev sahipliği yaptığını ve zirveye Mısır’dan 100’ün üzerinde iş adamı ile çok sayıda Türk bakanın katıldığını belirtti. Ekonomik iş birliğinin güçlenmesine dikkat çekerek, özellikle Akdeniz üzerinden yapılan "roll-on-roll-off" (RORO) taşımacılığının durdurulmasının iki ülkenin ilişkilerine olumsuz etkileri olduğunu ancak bu hattın yeniden açılması için adımlar atılmasını önerdi.
“2013 yılından beri, Mısır’ın güvenlik endişeleri nedeniyle Mısır ve Türkiye arasındaki RORO hattı durdurulduktan sonra, Türkiye bu hattı İsrail’in Hayfa limanına, oradan da Ürdün, Suudi Arabistan ve Körfez şehirlerine yönlendirdi. Erdoğan'ın Gazze savaşı nedeniyle İsrail’e karşı uyguladığı ticaret boykotunun bir parçası olarak bu hattın durdurulmasını bekliyorum.”
Mısır ve Türkiye arasında RORO hattının yeniden faaliyete geçmesi durumunda, bu hattın Türkiye’nin Orta Doğu ve Afrika’ya olan ticaretini artıracağını öne sürdü. Aynı zamanda, bu gelişmenin Mısır’ın yerel ekonomisine de katkı sağlayacağını belirtti. Büyükelçi, bu hattın Mısır malları ile dolu olarak Türkiye ve Avrupa'ya dönmesinin iki ülke arasındaki ticari ilişkileri daha da ileriye taşıyacağını dile getirdi.
BÖLGESEL ÇATIŞMALAR VE ORTAK TAVIRLAR
“Uluslararası düzenin ABD tek kutuplu egemenliğinden çok kutuplu rekabete geçişiyle birlikte, Mısır ve Türkiye gibi büyük bölgesel güçlerin birçok konuda önemi artmaktadır” denen yazıda ayrıca Mısır ve Türkiye’nin Libya konusunda ortak bir zemin bulabileceği vurgulandı. Libya’da süregelen iç savaş ve bölgedeki paralı askerlerin varlığı iki ülke için stratejik bir mesele olarak öne çıkarken, yazıda Türkiye’nin Libya’da Rusya’nın varlığını dengeleme çabalarına dikkat çekildi.
“Libya'da, ABD ve birçok Avrupa tarafının, Türkiye’ye ülkedeki Rus varlığını dengeleme yetkisi veren politikaları değiştirdiği ve Libya’nın doğu ve batı bölgeleri arasında siyasi bir uzlaşma bulmayı teşvik eden bir politikaya kademeli olarak yöneldiği açıkça görülmektedir. Şimdiyse, Ukrayna savaşı ve Libya’nın Avrupa pazarlarına coğrafi yakınlığı nedeniyle giderek daha önemli hale gelen Libya'nın petrol ve gaz zenginlikleri üzerinde kontrol sağlanabilecek bir anlaşmaya varılmasını teşvik ediyorlar.”
“Hiç şüphe yok ki ne Mısır ne de Türkiye, Libya'daki müttefiklerinden, Libya zenginliğindeki adil paylarından ya da yeni hükümetin oluşumundaki görece ağırlıklarından vazgeçmeyecek. Mısır, Fayez El-Sarraj ve Dbeibah hükümetlerinin Türkiye ile deniz sınırları ve Türkiye’nin Libya’daki petrol ve gaz sahalarını işletmesi üzerine imzaladığı anlaşmaları reddetme tutumunu değiştirmek zorunda kalmayacak.”
Yazar, Mısır ve Türkiye’nin bölgesel çatışmaları çözme noktasında birlikte hareket edebileceğini belirterek, Libya’da yeni bir hükümet kurulması halinde Türk ve Mısır şirketlerinin birlikte projeler üstlenebileceğini öne sürdü.
Türkiye’nin Somali ve Etiyopya’daki yatırımlarına da dikkat çekilen yazıda, bu bölgelerdeki iş birliğinin önem kazandığı vurgulandı.“ Türkiye, Somali'nin başkenti Mogadişu'da en büyük askeri varlığı ve yardım misyonunu sürdürüyor ve Somaliland dahil olmak üzere tüm Somali bölgeleri üzerinde merkezi hükümetin kontrolünü ve Somali topraklarının birliğini destekliyor. Etiyopya ise, orada bir Etiyopya limanı kurmak için erişim hakları elde etmek karşılığında Somaliland'ın Somali'den ayrılmasını desteklemeye çalışıyor. Mısır’ın, Somali’de barışı koruma ve birliğini savunma konusunda silahlı katılımının, iki ülkenin benzer çıkarları ışığında Türkiye ile koordinasyon halinde daha etkili ve güçlü olacağına inanıyorum.”
Yazar, Çin’in ardından Etiyopya’daki en büyük ikinci yatırımcı olan Türkiye’nin, Mısır’la iş birliği yaparak bölgedeki sınır anlaşmazlıklarının çözümüne katkı sunabileceğini belirtti. Özellikle Etiyopya’nın Büyük Rönesans Barajı konusunda Mısır’la uzlaşmasının bölgedeki istikrar için önemli olduğuna dikkat çekti.
GAZ VE ENERJİ İŞBİRLİĞİ
Yazıda, enerji alanında da iki ülkenin ortak çıkarlarının bulunduğuna dikkat çekildi. Mısır ve Türkiye arasındaki gaz boru hatlarının, her iki ülkenin de enerji pazarındaki paylarını artırma potansiyeline sahip olduğu belirtildi. Yazar, Mısır’ın Yunanistan ve Kıbrıs ile yaptığı iş birliklerinden yararlanarak Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki gaz rezervlerinden pay alabilmesi için pratik çözümler bulunabileceğini öne sürdü. İsrail ile Türkiye arasındaki gaz ticaretinin son yıllarda büyük bir ivme kazandığını hatırlatan yazar, bu durumun Mısır ile Türkiye arasında da enerji iş birliği için fırsatlar sunduğunu vurguladı.
“Doğu Akdeniz konusunda, Mısır, Yunanistan ve Kıbrıs ile kurduğu yakın ilişkilerden yararlanarak, Türkiye'nin bu iki ülkeyle arasındaki sularda yer alan gazdan hukuki anlaşmazlıklara girmeden bir pay almasını sağlayacak pratik bir formüle ulaşabilir. Bu aynı zamanda, çoğu ülke tarafından tanınmayan Türk Kıbrıs’ı üzerindeki anlaşmazlığın çözümünü beklerken de mümkün olmalıdır. Aklıma gelen bir model, Lübnan ve İsrail arasında, o dönemde diplomatik ilişkileri olmamasına rağmen, ABD arabuluculuğuyla ve Fransız, İtalyan gaz şirketleri ile Katar'ın yardımıyla açık denizdeki doğalgaz sahalarının iki ülke arasında paylaşılmasını öngören anlaşmadır.”
Yazara göre, “Mısır'daki Türk üreticiler, ucuz gaz ve iş gücü kullanarak üretimlerini büyük Mısır pazarına, ABD, Afrika ve Mısır’ın önemli avantajlar ve gümrük muafiyetlerine sahip olduğu Arap pazarlarına satıyorlar. Bu durum, Mısır’a daha fazla Türk yatırımı için cazip bir model sunuyor. Aynı zamanda, Mısır ve İsrail sıvılaştırılmış gaz ihracatımızın Türkiye’ye olan değeri son iki yılda 2 milyar doları aştı. Bu da, geçen yıl Mısır'ın Türkiye’ye olan ihracatını 5 milyar dolara yükselterek Türkiye’nin ithalatıyla eşit bir seviyeye getirdi.”
KÜLTÜREL İŞBİRLİĞİ VE EĞİTİM
Yazının devamında, kültürel iş birliğinin iki ülke arasındaki ilişkilerin başka bir boyutunu oluşturduğu dile getirildi. Mısır’ın sanatsal ve edebi üretimlerinin Türk pazarında pazarlanmasının hem kültürel hem de ekonomik getiriler sağlayacağı öne sürüldü. Yazar, Türk televizyon dizilerinin Arap dünyasında gördüğü yoğun ilginin Mısır filmleri ve dizileri için de Türkiye’de bir pazar oluşturabileceğini belirtti.
Eğitim alanında ise, geçmişte birçok Türk öğrencinin El-Ezher Üniversitesi gibi Mısır üniversitelerinde eğitim aldığını hatırlatan yazar, bu eğilimde son yıllarda bir düşüş yaşandığını ifade etti. Mısır üniversitelerinin eğitim kalitesinin artırılması durumunda bu trendin tersine dönebileceğini ve iki ülke arasındaki eğitim iş birliğinin yeniden canlanabileceğini belirtti.
Yazıda ayrıca şöyle bir kıyaslamaya yer verildi: “Türkiye her yıl farklı alanlarda ve farklı dillerde 88.000 kitap üretirken, Mısır yılda 12.000 başlık üretmektedir ve diğer Arap ülkeleri toplamda 8.000 kitap üretmektedir. Bu, 475 milyon Arap'ın, her yıl 85 milyon Türk tarafından okunan kitapların dörtte birinden daha azını okuduğu anlamına geliyor.”
ORTAK GELECEK İÇİN UMUT
Son olarak, yazar, Mısır ve Türkiye arasındaki bölgesel ve ikili iş birliği fırsatlarının, rekabet ya da potansiyel çatışma alanlarından çok daha ağır bastığını vurguladı. Ankara Zirvesi’nin iki ülke arasındaki geçmiş hatalardan ders çıkararak ortak bir geleceğe adım atmak için önemli bir fırsat sunduğunu belirtti. Bu doğrultuda, Mısır ve Türkiye’nin ortak çıkarları üzerine inşa edilecek yeni bir döneme girildiğini öne sürdü.