Diyanet İşleri Başkanlığı hakkında basın ve sosyal medyada yapılan eleştirilere tepki gösteren MHP Genel Başkan Yardımcısı Yaşar Yıldırım, "Şimdi Haçlı Seferleri şekil değiştirdi. İslam'ın kurumu nedir? Diyanet İşleri'dir. Bir bakıyorsunuz ki akla hayale gelmemiş her türlü iftira, her türlü yalan, her türlü manipülasyon var medyada, sosyal medyada. Yapanlar kim? Haçlı artıkları" dedi.
TBMM Genel Kurulu'dan 2025 Bütçesi görüşmelerinde MHP Genel Başkan Yardımcısı ve Ankara Milletvekili Yaşar Yıldırım söz aldı.
Haçlı Seferleri'nin şekil değiştirerek devam ettiği iddia eden MHP'li Yıldırım, Diyanet İşleri Başkanlığı hakkındaki haberlere ve sosyal medya paylaşımlarına tepki gösterdi.
Yaşar Yıldırım, Diyanet'e iftira atıldığını iddia edip bunu yapanların da 'Haçlı artıkları' olduğunu iddia etti.
Yıldırım, sözlerini tamamlarken cami yapmaya devam edeceklerini, minarelerin de yükseleceğini söyledi.
Yıldırım'ın konuşması şöyle:
'HAÇLI ARTIKLARI'
"Bugüne kadar da Haçlı Seferleri her fırsatta devam etmiştir. Halihazırda devam ediyor mu? Ediyor. En son Haçlı nerede?
Gazze'de. 80'indeki dedeleri, beşikteki bebeleri kesiyorlar. Talimatı veren kim? Hahambaşı. Savaşı organize eden kim? Hahambaşı. Diyor ki: "Hareket eden herkesi öldürün." Hiç kimseden ses yok. Malum çevreler vardır. Din adamlarına karşıdır ama hahambaşına kimse karşı değil. İşte orada devam eden bir Haçlı Seferi ve Haç'la Hilal'in mücadelesi devam ediyor. Şimdi ülkemizde de kılığı değiştirmiş, şekli değiştirmiş en son Haçlı Seferi 15 Temmuz gecesidir.
Şöyle geriye doğru bir bakarsanız bu Haçlı Seferini yapan komutanlar 1986 yılında Işıklar Askeri Lisesi'ne ve Kuleli Lisesi'ne giren çocuklara çalınan sorularla başlamıştır. 30 yıl evvel soru çalınmış, çocuklara vermişler. Bunlar okulu kazanmış, bir kısmı atılmış, bir bir kısmı devam etmiş. O devam edenler 15 Temmuz gecesinin generalleridir. Haçlının bir kaybı var mıdır? Yoktur. Ölen kimdir? Müslüman Türk'tür. Parayı kim verdi? Vatandaştan topladı. Neyle kandırdı? Ayetle, hadisle. Neyle darbeye teşebbüs etti? Atatürk'ün lafıyla. "Yurtta sulh, cihanda sulh."
Şimdi Haçlı Seferleri şekil değiştirdi mi? Değiştirdi. Günümüzde de değiştirdi bu Haçlı Seferleri. Kimliğini değiştirdi, görünmez oldu.
Şimdi bakıyoruz, son yıllarda özellikle bu yılımızda geçtiğimiz yılda ve bu yılda ciddi şekilde bir İslam'a ve milli değerlere saldırı var.
Ama bu saldırı direkt İslam'a değil. İngiliz siyaseti var ortada. İslam'a saldırmıyor. Nereye saldırıyor? İslam'ın kurumuna saldırıyor. İslam'ın kurumu nedir? Kimdir? Diyanet İşleri'dir. Bir bakıyorsunuz ki akla hayale gelmemiş her türlü iftira, her türlü yalan, her türlü manipülasyon var medyada, sosyal medyada. Yapanlar kim? Haçlı artıkları.
Bilenler de bilmeyenler de bu modaya uyuyor. Bilerek veya bilmeyerek sanatçımızdan siyasetçimize, akademisyenimize kadar herkes bu ağın içinde.
Bu şeklin içinde. Şimdi bakıyorsunuz, bir haber: "Efendim, Diyanet İşleri Başkanı Arapça soruya cevap veremedi." Ne oldu? Tercüman kullandı. E bu nedir? Bu diplomasi nezaketinin bir kuralıdır.
Kimse kalkıp kendi diliyle dışarıda konuşmaz. O memleketin diliyle konuşmaz, tercüman kullanır. E dönüyoruz, efendim Diyanet İşleri Başkanımız tabii bunlar birer birer seçme. Sabaha kadar konuşsanız sabaha kadar iftiraları anlatabiliriz.
Avcunun içine dua yazmış. Bizim müezzinimiz, imamımız, müftümüz hepsi 15 dakika irticalen dua edecek şekilde eğitim almış kapasiteye sahiptir. Diyanet İşleri Başkanı avucuna mı bakar? Nedir maksat? İtibarsızlaştırma.
İslam'a olan güveni sarsma. İslam'a olan güveni yerle bir etme. Toplumumuzun içerisinde İslam'ı saydırlatma. Ama İslam'a direkt saldırıyor. Şimdi, ayıp olan ve en son yapılan temmuz ayında bir gazetenin manşeti:
"Diyanet hep et yiyor." Diyanet İşleri Başkanlığı'nın tablodotunu almış, manşet yapmış. Diyor ki: "Diyanette çıkan yemek: Etli kuru fasulye, etli nohut, etli taze fasulye." Sanki sanırsınız ki Türkiye'deki bütün kamu kuruluşlarının, belediyelerin hepsinde soğanla ekmek yeniyor, sadece Diyanet'te soğan ekmek haricinde etli kuru fasulye yeniyor.
E şimdi burada bizim personelimizin yemek yediği yemekhane var. Gidin bakalım, tablodotta ne var? Yemekhanemizin tablodotu Diyanet İşleri'nkinden daha iyidir. Ama maksat ne? Bir kurumu kötülemek. Bir kurumu yerle bir etmek, itibarsızlaştırmak.
En son yine bir haber: "Diyanet İşleri Başkanı kelime-i tevhidi bilmedi. Kelime-i şehadeti getiremedi." Sen nereden biliyorsun? Ezanı bileyim mi bilmem. Gameterden anlamam. Efendim, namazla zaten alakan yok ama kelime-i şehadeti sen herkesten iyi biliyorsun.
Koskoca ilahiyat profesörü de bilmiyor. Bu nedir? Bu yaralamadır. Bu insanların kafasını karıştırmadır. Şimdi sabah bir milletvekilimiz diyor ki yine bundan etkilenmiş, efendim diyor Arapça bilmiyor.
Şimdi buradaki, buradaki bilerek veya bilmeyerek modaya uyarak bir Diyanet saldırısı var. Milli değerlere bir saldırı var ve seviyesiz bir saldırı var. şimdi bunun zararı nedir? İslam'adır. Zararı nedir? Türk milletinedir.
Tabii siyasetçilerimiz de bu modaya uydu. Siyasetçilerimize bakıyorsunuz mecliste toplantı yapıyor, diyor ki: "4-6 yaş Kur'an kursu açıldı, ortaçağ zihniyeti çocuklarımıza ezberletiliyor." Nedir ortaçağ zihniyeti? Kur'an-ı Kerim. Tövbe haşa. Ondan sonra ne yapıyor? Seçim vakti geliyor, koşa koşa cami açmaya gidiyor.
'CAMİ YAPMAYA DEVAM EDECEĞİZ'
"Şimdi camide ne okutuyorlar? İncil mi okutuyorlar? Tevrat mı okutuyorlar? Cami Kur'an kursudur. Her bir cami Kur'an kursudur. Camide Kur'an'la namaz kılınır. şimdi burada hangisinde samimisiniz?
Kur'an kursuna karşısınız, camiden yana mısınız? Ama önümüzde bir seçim var ve benzeri şekilde oy alacaksınız. Şimdi bununla birlikte iddia sahibisiniz. Diyorsunuz ki: "Ben Türkiye'de iddia sahibiyim." Yine Diyanet'le ilgili bir kampanya başladı. Önünüze bir mikrofon uzatılıyor, saldırıyorsunuz Diyanet'e ama Papaz'ı görünce, Papaz'ı kucaklarken de gözlerinizin içi gülüyor.
Onu da görüyoruz. Kuram bu. Yani topyekün bir Diyanet üzerinden İslam'a saldırı vardır. Biz bunları görüyoruz, biliyoruz ve biz Diyanetimizin yanındayız. Dinimizin yanındayız. Hocamızın yanında, imamımızın yanında, müftümüzün yanındayız.
Hiç bunlara geçit vermeyiz. Bunlarla ilgili hiç kimse hiç kimse hayale kapılmasın. Efendim, 3 gün evvel çıkmış diyor ki: Haçlı artıklarının beyefendileri, e cami yapılmasın. Cami çok fazla. Olur beyefendi, yapmayalım sen öyle dedin.
Burası Müslüman Türk yurdu. Cami bir memleketin süsüdür. Cami bir memleketin kimliğidir. Cami bir memleketin ruhudur. Biz cami yapmaya devam edeceğiz. Minareler yükselecek. Sizin bir hayaliniz varsa hayal kırıklığına uğrarsınız. O işler geldi geçti."