İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, İETT Akademi mezuniyet töreninde yaptığı konuşmada, İETT'yi sürekli eleştirenlere sert çıktı. İmamoğlu, "Bu ülkenin Cumhurbaşkanı da bir gün İETT çalışanıydı. İETT'yi aşağılamak, kendimizi aşağılamaktır" dedi.
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, İETT Akademi mezuniyet töreninde İETT'yi sürekli hedef alanlara dikkat çekti. İmamoğlu, "İETT'yi aşağılayanlar, aslında kendi özlerine hakaret ediyorlar. Bu ülkenin Cumhurbaşkanı da bir zamanlar İETT çalışanıydı. İETT, hepimizin gururu olmalıdır" ifadelerini kullandı.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) bağlı kuruluşu İstanbul Elektrik Tramvay ve Tünel İşletmeleri’nin kurum içi sürekli eğitim projesi “İETT Akademi”yi başarıyla tamamlayan 2 bin 400 şoför mezun oldu.
Ulaşım sektöründe hizmet veren özel halk otobüsleri derneklerinin temsilcilerinin de katıldığı törende, İmamoğlu ve İETT Genel Müdürü İrfan Demet birer konuşma yaptı.
İETT’nin, İstanbul’un geçmiş hafızasında tarih yazan bir kurum olduğunun altını çizen İmamoğlu, “Bugün de baktığımızda çok önemli bir yeri var. Şoförlerimizin de bir nevi İBB’mizin yüzü konumunda olduğunu biliyorum ve görüyorum” dedi.
“2018 YILINDA 9 SAAT OLAN KİŞİ BAŞI EĞİTİM SAATİMİZ 47 SAATE ÇIKTI”
Son iki yılda İETT Akademi'de eğitimlerini başarıyla tamamlayarak mezun olan şoför sayısının 2 bin 400 olduğunu aktaran İmamoğlu, “Bu, kıymetli bir sayı. Bu yol arkadaşlarımızın, bu eğitimi aldıktan sonra yaşamlarında elbette sağlıkla, kazasız, belasız ve aileleriyle mutlu bir şekilde meslek yaşamlarını sürdürmelerini diliyorum. 2024 yılında, özellikle arkadaşlarımın özel çabalarıyla, eğitim salonlarının daha çağa uygun hale getirilmesi sağlandı. 2018 yılında 9 saat olan kişi başı eğitim saatimizi, beş kat artırdılar arkadaşlarımız ve 47 saate çıktı. Amacımız, İETT ile güvenli ve konforlu ve de aynı zamanda huzurlu yolculuk yapabilmeleri hemşehrilerimizin. 2022-24 yılında yine İSFALT ve İETT'ye katılan eğitim programını başarıyla tamamlamış ve sonrasında İETT hattında 350 gün ve üzeri çalışmış 24 şoförümüze bugün plaketlerini takdim edeceğiz. İETT Akademi bünyesinde görevli olan 2 bin 400 yeni şoförümüzden sorumlu 14 eğitmenimize de teşekkürlerimizi ileteceğiz buradan” bilgilerini paylaştı.
“SİZDEN EN BÜYÜK DİLEĞİMİZ…”
İETT, İSKİ ve İstanbul İtfaiyesi gibi kurumların kadim kültürlerine vurgu yapan İmamoğlu, çalışma arkadaşlarına, şöyle seslendi:
“O bakımdan siz de aslında bu tarihi değerlerimizin birer aktörüsünüz. Bu yönüyle sorumluluk taşıdığınızı bilmenizi isterim. Sizden en büyük dileğimiz, burada aldığınız eğitimi en güçlü şekliyle meslek yaşamınıza yansıtmanız. İETT'de şoför koltuğunda oturan bir hanımefendiyi ve bir beyefendiyi gördüğümde, inanın sanki orada ben varım ve benim duygularımı hissettiren bir dostum, bir yol arkadaşım var. Aynı şey, metro durağında gördüğüm güvenlikte çalışan bir kardeşim için geçerli.
Genel Sekreterimizden Genel Müdürümüze, bütün yöneticilerimizde aynı şeyi hissediyorum. Çünkü bu öyle bir şey ki, neredeyse 90 binin üzerinde çalışanımızın, işini yaptığı esnada bir vatandaşa hitabı, bir vatandaşla diyaloğu ya da ona verdiği hizmetin kalitesi… Ben bir insana nasıl davranıyorsam, öyle davranılmasını isterim. Ya da bana nasıl davranılmasını istiyorsam, ben de bütün vatandaşlarımıza bu kurum bünyesinde herkesin aynı şekilde davranmasını isterim."
“BEN EMANETÇİYİM, SİZLER KALICISINIZ”
Kamu yöneticisi olmanın fedakarlık isteyen, kutsal bir görev olduğunun altını çizen İmamoğlu, özetle şunları söyledi:
“İnsanı, insan olduğu için seveceğiz. İnsanı; vatandaşımız, yurttaşımız, hemşehrimiz olduğu için seveceğiz ve saygı duyacağız. Çocuklarını, gençlerini, kadınlarını, herkesi, yaşlımızı en üst seviyede karşılamanın, ona dirayetli, disiplinli ama aynı zamanda severek, gülümseyerek çalışmak ve hizmet vermenin mutlaka yöntemlerini bulacağız. Bu aynı zamanda, inanınız, mutlu ve huzurlu bir şehir yaratır.
Ve böyle bir şehirde, inanınız, her birinizin ailesi, yuvası da güçlüdür ve teminat altında olur. Yani aslında yaptığınız işin, yuvanıza yansıyan tarafı vardır. Bu bakımdan ben, kendi görevimi de bu kadar kutsal bir yere koyuyorum. Sonuçta ben de emanetçiyim. Sizin gibi değil. Belki sizler daha uzun zamanlarda, daha kalıcı bir şekilde hizmet edeceksiniz. Bizim siyasi görevimizin zamanı bellidir. Emanetçiyiz. Günü geldiğinde gideceğiz. Bir başkası göreve gelecek.”
“HAYATIN GÜZEL TARAFI DA ODUR…”
“Ve gerçekten hayatın güzel tarafı da odur; görev değişimi, yenilenme, demokrasinin, cumhuriyetin bize vermiş olduğu bu güzel nimetin belki de en güzel tarafı bu. Yoksa koltuğa saplanıp kalmak sanki mülk sahibiymiş gibi davranmak, bir süre sonra şımarıklığı, bir süre sonra kibri, ukalalığı getirir. Allah korusun. Dolayısıyla bizim bu felsefemizin, kurumumuzun her hattına, her sathına yansımasını çok istiyorum.
Şehrimizin, bu koca şehrin sizler sayesinde güvende olduğunu hissettiği, huzurlu olduğunu hissettiği, bir kişinin kendini yalnız hissettiğinde, yalnız kaldığını düşündüğünde ona sahip çıkan bir çalışanın olduğunu bildiği bir ortamda, inanın ülkenin de güzel ülkemizin de güvenine, huzuruna katkı sunmuş olursunuz. Bu, bu kadar mühim yani. Ya bu kadar mı? Evet bu kadar mühim. İstanbulluya hizmet, bu kadar kutsal ve değerli. Bu bakımdan bugün burada özellikle olmak istedim.”
“TAŞIMACILIK, GÜNÜN KOŞULLARINDA ÇOK ZORLAŞTI”
“Taşımacılık, günün koşullarında çok zorlaştı. Ülkemizde iki ayrı uç var. Bir tanesi, çok pahalı ve çok yüksek bir maliyet dönemini yaşıyoruz. Bu, hiçbir döneminde Türkiye'nin, bu kadar uçta değildi. Bunu evlerinizden de yaşamınızdan da biliyorsunuz. Yani ekonomik olarak hiç bu kadar maliyetleri yüksek bir dönemi yaşamadık. Ama ülkemizin bir o kadar da geliri düşmüş durumda. Bu ne yazık ki böyle. Üzülerek söylüyoruz. Yoksulluk birini mutlu eder mi? Ne demek? Benim milletimin zenginliği beni mutlu eder, yoksulluğu eder mi? Şimdi bu bize ne yaratıyor, özellikle taşımacılıkta.
Burada özel sektörün de kıymet yöneticileri var. Bakın; 2019 yılından önce, ulaşıma 100 lira harcıyorsak, biletlerden bunun 65-70 lirası geliyordu, 30-35 lirasını kurum tamamlıyoruz. Şu anda biz, ulaşımda biletlerden 30 lirasını alıyoruz, 70 lirasını karşılıyoruz. Açık devasa oldu, büyüdü. Niye? Çünkü artan maliyetler kadar biletlere zam yapamadık. İnsanımız fukara. Bugüne gelene kadar geçen her dönemde fukaralaşarak geldi. Biletlere o kadar zam yapamadık. Ama maliyetler, uçtu gitti. Ve biz, harcamanın, maliyetin 100 liranın 70 yetmiş lirasını, kasamıza gelen gelirlerden oraya aktarmak zorunda kalıyoruz. Dolayısıyla, çok zor bir dönemde süreç yönetiyoruz.”
“İMAMOĞLU DÖNEMİ BÜYÜK BİR RİSK ALMIŞTIR”
“Bazen arkadaşlarım üzülüyorlar, tekerleklerini çevirmekte zorlanıyorlar. Onun farkındayım. Ama burada bütçemizin kaynaklarında ne var ise… Sonuçta ben, bilançoda ne dönüyor, kasada ne var, ne veriliyor, ne verilmiyor; hepsini görüyorum. Dolayısıyla, hiçbir özel sektör kurumu burada ihmal edilmiyor. Tabii zorluklarımız var, aksamalarımız oluyor, gecikmelerimiz oluyor.
Ki ben görevi devraldığımda, birkaç ay gecikmeyle geriden geldikleri bir dönemi devraldığımı da biliyorum, bugünkü kadar yük olmamasına rağmen. Bugün yükümüz çok ağır. Bizim de gelirlerimizde azalma söz konusu ve giderlerimiz artmış durumda. Tabii bir yandan özel halk otobüslerinin özellikle gelirlerindeki dengeyi kurmak, haksızlığı ortadan kaldırmak adına da Ekrem İmamoğlu dönemi büyük bir risk almıştır. Kilometre bazlı, hakkını teslim eden bir sistemi ortaya koymuştur. Yani bir tarafta az kazanan hat, bir tarafta çok kazanan hat; ‘az kazananın canı çıksın, çok kazananın parası bol olsun’u ortadan kaldırdık.”
“BİZİ GECE-GÜNDÜZ DÖVDÜKLERİ RENKLERİ BİRLEŞTİRDİK”
“Artı; bizi gece-gündüz dövdükleri renkleri de birleştirdik. Dedik ki; ‘İETT çatısı altında saygın bir hizmeti hep birlikte verelim.’ Önceden öyle değildi. Kolayca deniyordu; ‘O halk otobüsü!’ Kardeşim, denetimini biz yapıyoruz, bilmem nesini biz yapıyoruz.’ Bir de ben esnafıma güveniyorum. Esnafımla bu işi çözeriz’ dedik. Ha bazı ufak, tefek ihanetler yaşamadık değil ya da kötülükler görmedik değil.
Otobüs yanarken video çekilmelerine tespit etmedik değil. Ama bunları da aşacağız, bu kötülükleri de aşacağız. Her gün, her gün, İETT'yi aşağılayan, İETT'yi yerle bir etmeye çalışan, yani İstanbul'u kaybettim diye, Ekrem İmamoğlu'nu dövmek için yerle bir eden, aslında kendi özüne hakaret ediyor. Bu ülkenin Cumhurbaşkanı da bir gün İETT'nin çalışanıydı örneğin? Yani kendi durumunu aşağılıyor. Dolayısıyla yazıktır, günahtır. İETT, bizim dönemimizde, geçmiş dönemden arıza bakımından da kaza bakımından da birçok bakımdan da daha başarılıdır, onu söyleyeyim.”
“BİR İNSAN, KENDİNE AİT OLAN BİR KURUMU AŞAĞILAMAZ”
“Bir algı yaratılıyor mu; yaratılıyor. Yani her gün gazetelere, her gün televizyonlara haberler veriliyor mu; veriliyor. Ama esas yazık ettikleri, kurumunun adı, İETT’nin adı. Ayıptır. Yapmayın yani. İETT benim değil ki; sizin, hepimizin, milletin yani. Yazıktır. Bir insan, kendine ait olan bir kurumu aşağılamaz. Hatamızı yüzümüze vurun. Bunda bir sorun yok. Ama oturalım, istatistiklere bakalım. Eksiğimiz var mı? Var. Daha iyisini yapmak zorunda mıyız? Zorundayız. Bunları yakalamalı mıyız? Yakalamalıyız. Ama siyaset her şey değil yani. Koltuk her şey değil. Birileri, koltuk kendini ait zannediyor.
Bir kere hepimiz faniyiz. Yani öbür gelip geçiyor. Bir gün ömür bitiyor. Çok sevdiğim bir doktor, sağlığımıza emanet ettiğimiz bir doktor dostumuz, yani zımba gibi olduğunu düşünen bir doktor dostumuz, evvelsi gün yürüyüşe çıktı, kalp krizinden öldü. Dün defnettik. Gitti. Dolayısıyla hayat fani. Bunu da unutuyoruz bazen. Yani birine saldırarak, ederek… Ve bunu yaparak, ülkemizin huzurunu kaçırıyoruz. Dünyaya da kötülük yapıyoruz. Bizim ülkemiz, önemli bir yerde. Bizim ülkemizin huzuru, bizim ülkemizin iyiliği, gücü, kuvveti, dayanışması, insanı birbirinden ayırt etmemesi, dünyaya bile iyi gelir.”
“BİZE KÖTÜLÜK YAPANA BİLE KÖTÜLÜK YAPMAYACAĞIZ”
“O bakımdan önemli bir şehirdesiniz. Önemli bir yurtta, vatandasınız, ülkedesiniz. Güzel bir bayrağın altındayız hep beraber. Değerli bir cumhuriyetin, değerli bir devletin evlatlarıyız. Kim, ne kötülük yaparsa yapsın, biz iyilik yapmaya devam edeceğiz kardeşim. Bize kötülük yapana bile kötülük yapmayacağız. Günü geldiğinde, hukukun ve adaletin önünde hesap vermesini sağlayacağız, o kadar. Kimseye kötülük yapmayacağız. Kimsenin ayağına çelme takmayacağız. İyi yapılan işleri alkışlayacağız.
O bakımdan bugün çok iyi bir iş yapılmıştır. İETT, kendi çalışanlarını güçlü hale getirmiştir, mukavemetli hale getirmiştir, bilgili hale getirmiştir, dayanıklı hale getirmiştir. Dolayısıyla sizler de bu inançlı ruhunuzla, o güçlü deneyiminizle ve eğitiminizle vatandaşınıza hizmet vereceksiniz. Ne mutlu bize. İyi ki varsınız. İyi ki hanımefendi şoförlerimiz var. Onlara teşekkür ediyoruz. Başarılar diliyoruz. Sayıları artsın.”
“EFENDİM, KADINLAR O MESLEĞİ YAPAMAZMIŞ, VALLAHİ YAPAR”
“Efendim o mesleği yapamazmış, bu mesleği yapamazmış! Vallahi yapar. Yapar, her şeyi yapar. Ben şahidim. Doğduğum andan 17 yaşına kadar, gecemi gündüzümü birlikte geçirdiğim anacığımdan şahidim. Köyde yapmadığı iş yoktu. Şoförlük yapamayacak! Niye? Her mesleği yapar. Bu ülkeyi de yönetir, İstanbul'u da yönetir, ilçeleri de yönetir, kaptanlık da yapar, bilim de apar, sanat da yapar; her şeyi yapabilir. O bakımdan, bu eşitliğe dair de İETT'de atılan bu güçlü adımı devam ettireceğiz.
Bu mesleğe gönül vermiş, bu işi seven hanımefendilerin de bu kurumun başının üstünde yeri vardır. Sayısının artmasını diliyoruz. İnşallah daha güçlü ve daha iyi hizmet eden İETT günlerinde milletimizi buluşturmak dileğiyle, bu eğitime katkı sunan herkese teşekkür ediyorum. Siz değerli kaptan katılımcılarımıza teşekkür ediyoruz. Hepinize kazasız, belasız hayırlı yolculuklar diliyorum.”