HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın “Edirne’deki en büyük hesabı İmralı'dakine verecek” sözlerine Meclis'ten yanıt verdi. Buldan, “İmralı’da yürütülecek diyalog görüşmelerini sonuna kadar destekleriz. Ancak bir taraftan mutlak tecridi uygulamaya devam edenlerin diğer taraftan İmralı’dan söz etmelerini asla samimi bulmadığımızı da özellikle ifade etmek istiyorum” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, geçtiğimiz hafta TBMM’de AK Parti parti grubu konuşmasında, “Edirne’deki, en büyük hesabı İmralı'dakine verecek. Onların da kendi içlerinde ayrı bir hesaplaşmaları var. Ve bu hesaplaşmayı da yapacaklar” demişti. Bu sözleriyle Erdoğan, tutuklu bulunan eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’a yönelik Öcalan’ın gelecek günlerde yazılı mesaj vereceğini gündeme taşımıştı.
HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın “Edirne’deki en büyük hesabı İmralı'dakine verecek” sözlerine bugün partisinin TBMM’deki grup toplantısından cevap verdi. Buldan, konuşmasında, “İmralı’da yürütülecek diyalog görüşmelerini sonuna kadar destekleriz. Ancak bir taraftan mutlak tecridi uygulamaya devam edenlerin diğer taraftan İmralı’dan söz etmelerini asla samimi bulmadığımızı da özellikle ifade etmek istiyorum” ifadelerini kullandı.
Buldan'ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
HDP EMEKÇİ YOKSUL HALKIN SESİDİR: “Ekonomi ve geçim derdi, can yakıcı bir sorun olarak halkın en temel gündemi olmaya devam ediyor. HDP, emekçi yoksul halkın sesidir, sözüdür.
HESAP SORMANIN TAM DA ZAMANIDIR: Hafta sonu AKP’nin bir Grup Başkanvekili teşkilat toplantısında bol bol hamaset yaparken AK Partili bir vatandaş buna itiraz etti. ‘Geçin bunları’ dedi. Ve esas mevzunun işsizlik olduğunu söyledi. ‘Açız’ dedi. Ama bu vatandaşı apar topar salondan çıkardıklarını hep birlikte gördük. Çünkü yarattıkları açlık tablosuyla yüzleşmek istemediklerini ve kaçmak istediklerini biliyoruz. Ürettikleri yalan siyasetinin halkta bir karşılığının olmadığını, hikayelerinin bittiğini görmek istemiyorlar. Ama daha fazla kaçamayacaklar, saklanamayacaklar; gittikleri her yerde bu gerçeklerle karşı karşıya kalacaklar. Buradan tüm yurttaşlarımıza sesleniyorum; AKP-MHP iktidarının hamasetine karşı çarşıda, pazarda, sokaklarda, meydanlarda, marketlerde, her yerde ‘geçin bu yalanları’ demenin tam da zamanıdır. Hesap sormanın tam da zamanıdır.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Faiz sebep, enflasyon sonuç” sözlerini anımsatan Buldan, şöyle devam etti:
'BUNLARIN YALANLARI DAHİ YÜKSEK FAİZLİDİR'
“Bunu söylediği zaman faiz yüzde 16’ydı. Aynı dönem enflasyon ise yüzde 21’di. Aradan sadece bir ay geçti. Faiz 14’e düşürüldü ama enflasyon yüzde 36’yı geçti. Bu iktidar her şeyde tekçidir ama enflasyonları çift hanelidir, böyle giderse üç haneye de ulaşacaklar. Vatandaş açısından faiz hiçbir zaman düşmedi, ‘düştü’ diyenler de yalan söylüyorlar, yalan konuşuyorlar… Gelmiş geçmiş en büyük faizci iktidar, AKP-MHP iktidarıdır. Bunların yalanları dahi yüksek faizlidir. Düşmüyor bir türlü.
'ÖNCE AKP SANDIKTA TEK HANEYE İNECEK'
Maliye Bakanı çıkmış, ‘Bekleyin, enflasyon 2023 Haziran’ında tek haneye inecek’ diyor. Vallahi bu bakan, olacakları aslında şimdiden çok iyi görüyor. Aslında iyi bir bakan, doğruyu söylüyor. Çünkü 2023 Haziran’ında, eğer o zaman yapılırsa seçim, önce sizin iktidarınız düşecek ve arkasından enflasyon düşecek; sizin gördünüz tam da budur. Önce AKP sandıkta tek haneye inecek, ardından da enflasyon tek haneye düşecek.
'SİZ DOLARIN ÜZERİNDEKİ KAYMAĞI ALDINIZ'
Bunların bir başka yalanları daha var. AKP Genel Başkanı, durmadan ‘Dolardaki köpüğü aldık’ diyor. Bu da köpüklü bir yalandır. Siz asıl dolardaki kaymağı aldınız. Bırakın köpüğü, siz doların üzerindeki kaymağı aldınız ve yediniz. Yandaşlarınıza 20 Aralık’ta en büyük vurgunu yaptırdınız, bunu hepimiz biliyoruz. Utanmadan bir de ‘Köpük aldık’ diyorlar ya. İnsanda biraz utanma olur. İnsanın biraz yüzü kızarır. Bunlarda ne yüz kızarması var ne utanma duygusu var ne de vicdanları var.
YUTAN SARAY SEBEP, ÜLKEDEKİ YOKSULLUK SONUÇ
Bugün ekranlardaki dolar 13,50 lira. Akaryakıtta, market fiyatlarında gerçek dolar ise 18,20 liradır. Doların 18 liraya ulaştığı 20 Aralık öncesi 12 kilogramlık mutfak tüpü 212 liraydı. Dolar bugünlerde 13,50’lilerde, aynı tüpün fiyatı daha da arttı ve 244 lira oldu. Dolar 18,50 iken bir aracın yakıt deposu 650 TL’ye doluyordu, şimdi dolar 13,50’lerdeyken aynı depo 900 TL’yi geçiyor. Peki siz neyi düşürdünüz Allah aşkına? Artan konut ve kira fiyatlarıyla bu ülke insanının kendi ülkesinde neredeyse mülteci durumunda olduğu bir süreci yaşıyoruz. İnsanlar kiralarını, faturalarını ödeyemezken, öğrenciler barınmak için yurt bulamazken israf sarayının harcamaları ise hiç hız kesmeden devam ediyor.
2022 yılı yatırım programına göre; Ankara, Muğla ve Bitlis’teki yazlık, kışlık sarayların bakım, onarım, donanımı adı altında 470 milyon lira, yani eski parayla 470 trilyon lira para harcayacaklar. Tüm saraylarının bugüne değin toplam harcaması böylece 4,5 milyar, yani 4,5 katrilyonu bulmuş olacak. Saray, Türkiye’nin kaynaklarını yutan büyük bir kara deliktir aslında. Yeterli öğrenci yurdunun yapılmamasının nedeni bu kara deliktir. Emeklinin 2 bin 500 lira sefalet maaşına mahkûm edilmesinin sebebi elbette ki bu kara deliktir. İşte ‘beka’ dedikleri aslında tam da budur. Kara deliğin bekasını korumaya çalıştıklarını hepimiz biliyoruz. Yutan saray sebeptir, ülkedeki yoksulluk, açlık ve sefalet bir sonuçtur.
'TARİHTE BÖYLE BİR HIRSIZLIK NE GÖRÜLDÜ NE GÖRÜLECEK'
Kovid pandemisi gibi halkı resmen zam pandemisine maruz bıraktılar. Ve bu iktidar, bunu da bu dönemlerde yaptı. Ve hanelere tarihin en yüksek elektrik faturaları gelmeye başladı. En düşük fatura 500 lira. Bunu buraya yazıyorum, istediğiniz vatandaşa da bunu sorabilirsiniz. Haneler adeta sanayi gibi fatura ödemek zorunda bırakıldı bu dönemde. Bu fatura bedelleri nerelere gidiyor, tek tek şimdi sizlere bunları sıralayacağım. Faturadaki bedelin bir kısmı İdlib’teki ÖSO çetelerinin elektrik masraflarını karşılıyor ve onların maaşları ödeniyor buradan. Faturalardaki özellikle o büyük yansımalar, o büyük artışlar TRT katkı payı olarak kullanılıyor, bunu da Türkiye halkının iyi görmesi gerektiğini söylüyorum.
ÖSO payını da eklediler, İdlib’in elektriği çok ucuz bir fiyatla Türkiye’den sağlanıyor, bunu da herkesin bilmesi gerekiyor. Fatura bedelinin bir diğer kısmı ile israf sarayının maskeli baloları, şatafatları karşılanıyor. Saraylarının ışık bedeli karşılanıyor. Bitmedi. Fatura bedelinin bir bölümü, yandaşlara dağıtılan ihalelerin garanti bedeli ödeniyor bunlarla. Tüm bunlardan sonra geriye kalan küçük bir miktar ise yurttaşın kullandığı elektriğin bedelidir. Tarihte böyle bir dolandırıcılık, tarihte böyle bir hırsızlık ne görüldü ne görülecek. Elektrik hattını soygun hattına çeviren iktidar bu iktidardır. Bunu hiç kimse aklından çıkarmasın.
'HDP DEMOKRATİK SİYASETİ TERCİH EDENLERİN MÜCADELE ETTİĞİ BİR PARTİDİR'
HDP’yi engelleyebilmek, durdurabilmek için uğraşadursunlar, bizler yolumuza kararlılıkla ve en güçlü şekilde halklarımızla birlikte devam edeceğiz. HDP’nin durduğu nokta demokratik siyaset zeminidir. HDP’yi silah, şiddet ve çatışma ile bağdaştıramaz ve öyle bir fotoğrafın içerisine yerleştiremezsiniz. İftiralarla partimizi illegalize etmeye çalışan yalan merkezlerine buradan tekrar sesleniyorum.
HDP’nin durduğu yer diyalog ve müzakere zeminidir. Demokratik çözüm ve barış zeminidir. Halkımıza verdiğimizi sözün gereği olarak durduğumuz zemin aynı zamanda demokratik mücadele zeminidir. Her koşulda bu zeminde yürümeye kararlı olduğumuzu özellikle belirtmek istiyorum. HDP, demokratik siyaseti tercih edenlerin mücadele ettiği bir partidir. Bunu hiç kimse engelleyemeyecektir. Demokratik çözüm için, toplumsal barış için, diyalog ve müzakereye dayalı yöntem tek çözüm yoludur.
Bu çerçevede, İmralı’da yürütülecek diyalog görüşmelerini sonuna kadar destekleriz. Ancak bir taraftan mutlak tecridi uygulamaya devam edenlerin diğer taraftan İmralı’dan söz etmelerini asla samimi bulmadığımızı da özellikle ifade etmek istiyorum. Bir tarafta rehin tutulan demokratik siyasetçiler, Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ, Sebahat Tuncel, İdris Baluken, Gülten Kışanak ve tüm arkadaşlarımız, diğer tarafta ise İmralı’da ağırlaştırılmış bir tecrit. Sürdürülen bu iki durumu da bu iki durum üzerinden yürütülen tartışmayı da doğru bulmuyoruz ve kabul etmiyoruz.”