Partisinin grup toplantısında açıklamalarda bulunan HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, Gezi Davası hakkında "Tarihte rastlayabileceğiniz en rezil kurmaca yargılamalardan biri ile karşı karşıyayız. Herkesin gözü önünde bir kumpas sergilendi, gözlere soka soka kurmaca, yalan bir yargılama yürütüldü ve ağır cezalar verildi orada yargılananlara da başta Osman Kavala olmak üzere, diğer arkadaşlarımıza da ağır cezalar verildi. " dedi.
HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, partisinin grup toplantısında gündeme dair değerlendirmelerde bulundu.
Sancar Gezi Davası hakkında "tarihte rastlayabileceğiniz en rezil kurmaca yargılamalardan biri ile karşı karşıyayız" değerlendirmesinde bulundu.
Sancar'ın açıklamalarından öne çıkanlar şu şekilde:
TÜRKİYE’DE KAÇ MİLYON ENGELLİNİN YAŞADIĞINI BİLE RESMİ OLARAK BİLMİYORUZ
Türkiye’de kaç milyon engellinin yaşadığını bile resmi olarak bilmiyoruz. Tamamen siyasi bir mesele olan engelliliği sadece tıbbi bir çerçevede ele alan, muhtaçlık ve hastalık ölçüsüyle gören, eksiklik veya sakatlık yaklaşımını yeniden üreten mevcut politikalar engellilerin sorunlarını daha da ağırlaştırmaktadır. Her şeyden önce bu bakış açısına karşı çıkmamız gerekiyor. Biz parti olarak engellilik meselesini ana gündemlerimizden biri olarak görüyoruz. Engelliliği bir kimlik mücadelesi bir farklılık alanı olarak değerlendiriyoruz ve asla sadece tıbbi bir mesele olarak görmüyoruz. Egemen engellilik ideolojisi ret üzerine kuruludur. Bizler HDP olarak tüm farklılıkları ile engellilerin kabulü ve tanınması üzerine sosyo-politik bir mesele olarak alacağımız bu mücadele alanı için tüm engelliler ile birlikte hareket ediyoruz. Ve hep birlikte adalet istiyoruz.
YÜRÜTTÜKLERİ POLİTİKANIN SAMİMİ OLMADIĞI ORTADA
Ekonomik çöküşü, enflasyonu durduramayınca topluma göçmenler, sığınmacıların geri gönderilmesi üzerinden hikayeler sunulmaya çalışıldı. İktidar önce bu hikâyenin başını çekti. Yürüttükleri politikanın samimi olmadığı zaten ortada. Çünkü, bu sorunun kaynağının kendileri olduğunu, kendi politikaları olduğunu kabul etmeye hiç yanaşmadıkları gibi sürekli aynı anlayışı sürdürmekte ısrar ettiler.
SAAT BAŞI KARAR DEĞİŞTİREN BİR İKTİDAR İLE KARŞI KARŞIYAYIZ
Önce ‘göndereceğiz’ dediler sonra ‘sahip çıkacağız’ diye ağız değiştirdiler. En son AK Parti Genel Başkanı dünkü konuşmasında, gönüllü dönüşler için gerekli imkanların sağlanacağını söyledi. Saat başı neredeyse, karar değiştiren bir iktidar ile karşı karşıyayız. Karşımızdaki bu sorun, yaşadığımız diğer bütün sorunlar gibi son derece ağır, insani, toplumsal, siyasi boyutları olan bir meseledir. Öyle saat başı karar değiştirerek, ağız değiştirerek araçsal ve çıkarcı yöntemlerle yönetilecek bir mesele değildir.
BİZİM BAŞINI ÇEKTİĞİMİZ BU ÇİZGİ ONLARIN BAŞINI DÖNDÜRECEK ELBETTE
Suriyeli sığınmacıların geri gönderileceğine dair yandaş medyada her gün yeni bir haber servis edilirken, AK Parti Genel Başkanı başka bir dil kullanıyor. Yandaş medyanın da işi zor aslında. Onlar da hangisine sarılacaklarını kestiremiyorlar. Bir gün önce, büyük manşetler ve sert yorumlarla servis ettikleri haberlere karşı; AK Parti Genel Başkanı başka bir söz söyleyince afallıyorlar ama çark etmek onların artık en iyi bildiği iştir. Dönüyorlar, tekrar dönüyorlar döne döne başları da artık iyice sersemlemiş durumda. Toplumu da bu dönüşlerle sersemletebileceklerini sanıyorlar. Ama yanılıyorlar. Çünkü, hakikati anlatan, anlatmak için her türlü mücadeleyi yürüten ve her türlü bedeli göze alan HDP var. Çünkü bu ülkede insan onurunu esas alan demokratik barışçıl bir geleceği inşa etmeyi hedefleyen güçler var. İşte HDP onların başında geliyor. Bizim başını çektiğimiz bu çizgi onların başını döndürecek elbette. Bu baş dönmesinin sonucu iktidardan düşmek olacaktır.
BU ÜLKENİN NEFRET POLİTİKALARINA TESLİM EDİLEMEYECEĞİNİ HERKESE GÖSTERİYORUZ
Bu büyük insani ve siyasi meseleyi ‘öteki’ düşmanlığını körükleyen bir biçimde günlük siyaset için araçsallaştıran sadece iktidar değildir. Maalesef diğer muhalefet partileri de veya kendilerine ‘muhalefet partisi’ diyen çevreler de aynı oyunun bir parçası durumundadırlar. Nefret, kin, gerilim, düşmanlık politikalarından başka bir yol tanımayan anlayışlar şimdi de bu politikaları sığınmacılar, göçmenler üzerinden hayata geçirmeye çalışıyorlar. Nefret, kin, düşmanlık ve günah keçileri yaratma politikası bu ülkede geniş bir kesime yayılabiliyor maalesef. Kökleri derinlerde olan bir anlayış ama bu toplumda sağduyuyu, insan onurunu, adalet fikrini esas alan büyük bir çoğunluğun olduğuna da inanıyoruz. Bu çoğunluk güçlü bir ses, kararlı bir öncülük bekliyor. O güçlü ses işte buradadır. Bizdedir. Kararlı öncülüğe de bizler mutlaka üstleneceğiz. Bunun gereklerini mutlaka yerine getireceğiz. Bu ülkenin çözümsüz olmadığını, nefret politikalarına teslim edilemeyeceğini, bu toplumun düşmanlaştırma, ayrıştırma, kin anlayışına mahkûm edilmeyeceğini işte bu öncülük rolümüz ile herkese gösteriyoruz, göstermeye devam edeceğiz.
TÜRKİYE'NİN SURİYE'DEKİ SAVAŞA DAHİL OLMAMASI KONUSUNDA NET UYARILAR YAPTIK
Sığınmacılar, göçmenler meselesini çözebilmek için ‘önce yüzleşmek gerekir’ dedim. ‘Önce sebepleri, kaynakları görmek gerekir’ dedim. Bunu her mesele için de söyleriz, söylüyoruz da. Biz en başından beri Türkiye'nin Suriye'deki savaşa dahil olmaması, çetelere destek vermemesi konusunda net uyarılar yaptık. Vekalet savaşının ve askeri müdahalelerin muhtemel sonuçlarını ortaya koyduğumuz argümanlar, bugün doğruluğu açıkça kanıtlanmış birer veri olarak önümüzde duruyor.
NEFRET, KİN, DÜŞMANLIK VE HEDEF GÖSTERME ÜZERİNDEN YÜRÜTÜLEN HER POLİTİKAYA AÇIKÇA KARŞI ÇIKIYORUZ
Savaştan kaçmak zorunda kalan, evini, yurdunu, geçmişini, anılarını, yakınlarını yitirmiş olan insanları hedefe koyarak telafi edeceklerini düşünüyorlar. Böyle bir anlayışı kabul etmiyoruz. Nefret, kin, düşmanlık ve hedef gösterme üzerinden yürütülen her politikaya açıkça karşı çıkıyoruz. Çıkmaya da devam edeceğiz.
NEFRET OBJESİ ÜRETMEDEN SİYASET YAPAMAYAN ANLAYIŞ, BU ÜLKEYİ BUGÜN İÇİNDE BULUNDUĞU KARANLIĞA MAHKUM EDEN ANLAYIŞTIR
Bizim politikalarımızın temeli, sığınmacı göçmen meselesinde de aynıdır. İnsan onurunu esas alıyoruz, hak temelli yaklaşımı benimsiyor ve çözümün sebepleri ortadan kaldırmaktan geçtiğini söylüyoruz. Eğer gerçekten insan onuruna yaraşır bir çözüm, hak temelli bir yaklaşım ortaya koyamazsanız bu toplumu sürekli bir gerilim, çatışma, nefret ve öfke ortamında tutarsınız. Bugün göçmenlere sığınmacılara yöneltilen bu öfke, kin, nefret yarın toplumun başka bir kesimine yöneltilecektir. Geçmişte bunun sayısız örneklerini gördük. Düşmansız, nefret objesi üretmeden siyaset yapamayan anlayış, bu ülkeyi bugün içinde bulunduğu karanlığa mahkûm eden, sürükleyen anlayıştır. Biz bu anlayışı değiştireceğiz. Bir tek biz kalsak bile bunu savunan, ısrar edeceğiz ama tek değiliz biliyoruz. Bugün için de çözümü ortak akıl ve mücadele ile bulacağız. Bunun için çalışmalarımızı yürütüyoruz. İlgili bütün toplum kesimleriyle, bütün sivil toplum kuruluşlarıyla, bütün demokratik çevrelerle ortak çözüm programı üretmek için çalışmalar yürütüyoruz.
BÖLGESEL BARIŞI HEDEFLEMEYEN ANLAYIŞLAR REFAHI VE DEMOKRASİYİ GETİREMEZ
Ama bu çalışmalarda vazgeçmeyeceğimiz temel ilkeler var. Bu temel ilkeler üzerine somut programımızı da inşa edeceğiz. Bu ülkede hak temelli, insan onurunu esas alan yaklaşım bir büyük hedefle bütünleşirse ancak sonuç alabilir. O da bölgesel barıştır. Bölgesel barışı hedeflemeyen, savaş politikalarında ısrar eden, savaş politikalarını örtülü veya açık destek veren anlayışların ne göçmen sığınmacı sorununu çözmesi mümkündür ne de bu topluma barışı, huzuru, refahı demokrasiyi getirmesi mümkündür. Bugün toplumu bu iki kutbun birbirine yakın zihniyetine mahkum göstermeye çalışan çabaların hepsini bizler ortak demokratik mücadeleyle boşa çıkaracağız. Boşa çıkarmak zorundayız. Ve mutlaka da başaracağız.
SEBEP, SAVAŞTIR; MÜLTECİ, GÖÇMEN, SIĞINMACI MESELESİ BUNUN SONUCUDUR
‘Göçmenleri sığınmacıları göndermeyeceğiz, gönüllülüğü esas alacağız’ diyen iktidar, bir yandan bu sorunun kaynağı olan savaş politikalarını derinleştiriyor…Sebep, savaştır; mülteci, göçmen, sığınmacı meselesi bunun sonucudur.
HDP ÇÖZÜMÜN ADRESİDİR VE KRİZLERDEN ÇIKIŞIN MEŞALESİDİR:
Ülkesinde demokrasiyi, eşit yurttaşlığı, onurlu yaşamı savunmayan hiçbir anlayışın bu sorunları çözmesi mümkün değildir. İşte HDP tam da bu çizgiyi savunduğu için çözümün adresidir ve krizlerden çıkışın meşalesidir.
TARİHTE RASTLAYABİLECEĞİNİZ EN REZİL KURMACA YARGILAMALARDAN BİRİ İLE KARŞI KARŞIYAYIZ
Bu iktidar, sorunları çözemeyince, krizlerin içinde debelenince çareyi, baskıyı arttırmakta, zulmü yükseltmekte buluyor. Kumpas davalarıyla muhalifleri susturmaya çalışıyor. Çeşitli provokasyonlarla topluma korku yaymaya çalışıyor. Mesela Gezi davası gözlerimizin önünde... Tarihte rastlayabileceğiniz en rezil kurmaca yargılamalardan biri ile karşı karşıyayız. Herkesin gözü önünde bir kumpas sergilendi, gözlere soka soka kurmaca, yalan bir yargılama yürütüldü ve ağır cezalar verildi orada yargılananlara da başta Osman Kavala olmak üzere, diğer arkadaşlarımıza da ağır cezalar verildi. Amaç, toplumu sindirmek, itiraz iradesini yok etmek, korkuyu derinleştirmek... Ama kimsenin korkacağı yok. Asıl korku bu politikalardan medet umanlardan! Korktukları için daha fazla kumpas, baskı, zulüm uygulamaktadırlar.
DÜNYA TARİHİNDE EN KARA SAYFALARDA YER ALAN YARGILAMALARA BAKIN. ONLARDAN BİLE DAHA KİRLİ BİR KURGU VAR
Gezi yargılaması ile ilgili dünya tarihinde en kara sayfalarda yer alan yargılamalara bakın. Onlardan bile daha kirli bir kurgu var. Gezi yargılaması; dünya yargı ve hukuk tarihinde, kirli, kumpas, kurgu yargılamaları listelerinin en başında yer alacaktır ve bu utanç, bu tezgâhı kuranların alnından ebediyen silinmeyecektir. Aynı şey Kobani davası için de geçerli.
BU DÜZEN DEĞİŞECEK, BU İKTİDAR GİDECEK AMA YERİNE ONA BENZER BAŞKA BİR YÖNETİM DEĞİL, HALK İÇİN HALKLA BİRLİKTE YÖNETMEK İSTEYEN GÜÇLER, BİZLER GELECEĞİZ
Hangi verilerle konuşsak ekonomideki sefaleti nasıl anlatsak. Uzun uzun örnekler vermek mümkün ama yoksulluk sınırının bugün 17 bin 340 TL düzeyine geldiğini hatırlatalım. Asgari ücretle bu rakamı karşılaştırın. Milyonlarca işçi, asgari ücretle çalışan emekçi açlık sınırının altındadır. İşsizlerin sayısı iktidara göre; 3,5 milyon gerçek sayı biliyoruz ki 8 milyon civarındadır. Bu insanlar sefalete ve açlığa, bu iktidarın savaş politikaları, talan, sömürü ve rant uygulamaları nedeniyle bu şartlarda yaşıyorlar. Çarede belli, savaş politikalarını durduracağız, hedefimizde toplumsal sorunları diyalog ve müzakere ile demokratik siyaset ile çözmek olacak, emekçiye ve bütün mağdur toplum kesimlerine toplumsal adaleti getirecek düzeni kuracağız, bölgesel barışla da bu ülkenin halklarının bütün Orta Doğu'ya örnek bir irade ortaya koymasını sağlayacağız. Mücadelemiz o nedenle önemli, görevimiz ağır, sorumluluğumuz büyüktür. Hem bu ülkede düzeni değiştireceğiz hem de bölgede barışın öncüsü olacağız. Her türlü savaş tezgahına her türlü suç ekonomisi ve siyasetine karşı çıkarak başaracağız bunu…İşte o zaman bu düzen değişecek, bu iktidar gidecek ama yerine ona benzer başka bir yönetim değil, halk için halkla birlikte yönetmek isteyen güçler, bizler geleceğiz.
BİR BEKA SORUNU VAR BU DOĞRUDUR FAKAT BU TOPLUMUN VE ÜLKENİN BEKASI MESELESİ DEĞİLDİR, BU İKTİDARIN BEKASI MESELESİDİR
Millî Savunma Bakanlığı’nın 2021 yılı faaliyet raporuna bakın, yurtdışındaki operasyonlar için 2021 yılında sadece 2,2 milyar TL harcanmış… Gerekçe topluma beka olarak sunuluyor. Hayır, bir beka sorunu var bu doğrudur fakat bu toplumun ve ülkenin bekası meselesi değildir, bu iktidarın bekası meselesidir.
AÇIKLADIKLARI PAKETİN TEK HEDEFİ VAR, YANDAŞ MÜTEAHHİTLERİ KURTARMAK
Dün cumhurbaşkanı bir paket açıkladı…Konut müjdesi adı altında açıklanan paket. Ortada müjde falan yok vatandaş için. Açıkladıkları paketin tek hedefi var, yandaş müteahhitleri kurtarmak. Taneyle domates almak zorunda bırakılan insanlara, milyonluk binaları satmayı planlıyorlar. En düşük konut fiyatı 700 bin lira ise, tamamı kredi olarak alınmaya kalkılırsa, asgari ücretli bir vatandaş bunu almaya kalkarsa çekeceği kredi için ayda ödeyeceği taksit miktarı 9 bin 994 lira yani 10 bin lira...Herkes biliyor zarların hileli olduğunu, geminin su aldığını, kaptanın yalan söylediğini.”