Ali Bayramoğlu Hal ve Gidiş'te Prof. Dr. Sevtap Yokuş'u ağırladı. Türkiye'deki Anayasal sürecin yıllara göre değişimi üzerinde duran Yokuş, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile beraber değişen, hukuk ve yargı kavramlarını ele aldı.
DEMET İLCE | KARAR
Ali Bayramoğlu, KARAR TV'nin ilgiyle takip edilen programı 'Hal ve Gidiş'te, konukları ile önemli konuları ele almaya devam ediyor. Hal ve Gidiş'in bugünkü konuğu Prof. Dr. Sevtap Yokuş oldu. Türkiye'deki Anayasa tartışmalarını ele alan Yokuş, mevcut sistemle beraber değişen ve evrilen Anayasal süreci değerlendirdi.
"ANAYASASIZLAŞTIRMA SÜRECİNE GİRDİK"
Yokuş, Kemal Gözler'in 2017'deki süreci, 'anayasasızlaştırma' olarak tanımlamasını örnek vererek böyle bir sürece girdiğimizi belirtti:
" Anayasasızlaştırma, Anayasanın uygulanamaz hale gelmesidir. Öyle bir düzen kurarsınız ki, aslında Anayasa işlevsizdir. 2017'den sonraki süreçte bu denli bir anayasasız süreçle karşı karşıya kaldık. Bugün gerçek anlamda uygulanabilirliği olan bir Anayasaya ihtiyaç var."
Yokuş, ''Anayasa tarihsel olarak demokratik, özgürlükçü düzenin özetidir. Anayasanın asli hedefi budur. Eğer özgürlükler yoksa, Anayasaya sahip bir devletsiniz ama Anayasa bir devlet değilsinizdir" diyerek Anayasayı tanımladı ve devam etti:
"1982 Anayasası hep eleştirdiğimiz bir Anayasa oldu. Ötekileştiren ve etnik vurguları öne çıkaran bir Anayasaydı. Buna rağmen 1982 Anayasası çok dönüştü. Elbette ki bu değişikliklerde Türkiye'nin AB'ye uyum dönemi çok önemliydi. "
"ANAYASANIN 'FELSEFESİ' DEĞİŞMEDİ"
Yokuş Türkiye'deki Anayasal süreci değerlendirdi ve Anayasa'nın felsefesinin değişmediğine dikkat çekti.
Yokuş, "2001'den sonra en azından çizgimiz doğruydu. Daha özgürlükçü ve demokratik Anayasa arayışımız vardı. 2001'den sonra Türkiye'deki insan hakları ihlallerinin ayıklanması amaçlanmıştı. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ile uyumu sağlayan değişiklikler yapıldı. Aslında AK Parti hükümeti döneminde uygun yasalar yapıldı" dedi ve şöyle devam etti:
"Özellikle 2010 Anayasa değişikliği ile Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) standartlarını iç hukukuna taşıyan, Anayasada da gerçekten önemli değişiklikler yapmış olan bir süreçten geçti. Ama bir şey değişmedi elbette. Anayasanın 'felsefesi' değişmedi."
"BAŞKANLIK SİSTEMİNDE YARGI ÇOK ÖNEMLİDİR"
Yokuş, 2010'lu yıllardaki başkanlık sistem tartışmalarını da ele aldı:
"2012'den sonra en azından çizgimiz doğruydu. Daha özgürlükçü, daha demokratik bir Anayasa arayışımız vardı. Nitekim, 2010'dan sonra yeni Anayasa arayışları çok daha güncel hale geldi. 2011'de başlayan meclisteki süreçte uzlaşma komisyonu, uzlaşmanın başından beri olmayacağı belli olan bir komisyondu. 'Buradan bir şey çıkmayacak' diye o gün de söyledik. Bir taraftan da başkanlık sistemi tartışılıyordu. Başkanlık sistemi yargının çok güçlü olmadığı ülkelerde gerçekten uygulanması mümkün olmayan bir sistemdir. Çünkü başkanlık sisteminde yargı çok önemlidir. Türkiye'de bu kadar merkeziyetçi yapıda 'yargının demokratik işlemesi mümkün değildir' diye çok dile getirdik."
2017 GÜCÜ TEK ELDE TOPLAMA PROJESİYDİ
Yokuş anayasasızlaştırma süreci ile ilgili şöyle devam etti:
"2016'dan sonra bambaşka bir şey oldu. Bir korku tünelinden geçtik. Devletin bekası için güçlü bir hükümet olması lazım denildi. Devletin güçlü olması, Cumhurbaşkanını güçlendirme olarak somutlaştı. 1982 Anayasası'nın ilk başından beri Cumhurbaşkanını güçlendirme amaçlanmıştı. 'Bu Anayasa klasik bir parlamenter rejim getirmemiştir' dedik. Cumhurbaşkanı zaten güçlüydü. 2017 ise gücü tek elde toplama projesiydi. 2017 süreci bir anayasasızlaştırma süreciydi. Cumhurbaşkanının yetkilerinin genişliği ile ilgili tartışmalar vardı. Fakat 2017 sadece Cumhurbaşkanını güçlendirmek değil, gücü tek elde toplama projesiydi.2017'den sonra Anayasa adına ilerleyen süreç de anayasadan arındırmaydı. Biz olağan üstü süreçte Anayasanın gövdesini değiştirdik."
Ele alınan diğer başlıklar şöyle:
"AİHM demokrasiyi tanımlarken, 'şeffaf, hoşgörülü, çoğulcu toplum' diyorlar. Çoğulcu olmayan toplum yapısına, demokratik toplum demiyorlar.
Meclis Başkanı ile Cumhurbaşkanının aynı gün seçilmesi bir problemdir.
Bizde parti disiplini var. Böyle bir yapı Meclis çoğunluğunu elinin altında tutan bir Cumhurbaşkanı demek.
Biz işi sistemsizliğe götürdük. El yordamıyla ilerleme hali var. Hukuksuzluk çok yoğun. Anayasasızlıktan hukuksuzluğa doğru savrulmaya başladık.
Hukuku bilmeyen yargıçlarla karşı karşıyayız. Yargının durumu vahim.
Genelgeler ile hak ve özgürlükler alanında düzenleme yapamazsınız ama her gün yapılıyor.
Türkiye'nin Anayasa düzeyindeki taşlarının yerine oturması lazım.
Bundan sonraki süreçte belki birtakım boşlukların doldurulması, çelişkilerin giderilmesi, seçimin kolaylaştırılması gibi önlemler düşünülüyor."