Marc Pierini’ye göre Türkiye’nin dış politikadaki ikircikli ve öngörülemez yaklaşımı, ülkenin bölgesel gücünü sınırlandırdı. Rusya’ya artan bağımlılık ve Batılı müttefiklerle gerilen ilişkiler, Ankara’nın küresel arenadaki manevra alanını daralttı ve etkisini azalttı.
ŞANLI BAHADIR KOÇ
Carnegie Enstitüsü Avrupa sitesinde, AB’nin eski Ankara büyükelçilerinden Marc Pierini imzasıyla yayınlanan “Türkiye’nin Dış Politika İhtirasları Gerçeklerle Karşılaşıyor” başlıklı yazı, Türkiye’nin dış politikasındaki son gelişmelere dikkat çekiyor. Yazıda öne çıkan bazı noktalar şunlar:
Türkiye son on yılda daha iddialı bir dış politika benimsedi. Bu politika, Suriye, Libya ve Dağlık Karabağ’da etkili oldu. Ancak iç ekonomik ve siyasi sorunlar artıyor. Uluslararası bağlamdaki değişiklikler Türkiye’nin küresel etkisini sınırlıyor. Türkiye, Rusya ile artan bağımlılığı yaşıyor. Enerji ve savunma alanında Rusya’nın etkisi büyüyor. Türkiye, Rus S-400 sistemi alımı nedeniyle NATO ile gerilimde. NATO’nun F-35 savaş uçağına erişimi kayboldu.
Türkiye, Irak, Libya ve Suriye’de aktif bir politika izliyor. Ayrıca Batı Balkanlar ve Sahra Altı Afrika'da da var. Ukrayna krizinde Türkiye, tahıl anlaşmaları ve esir takasları yaptı. Türkiye’nin Batılı müttefiklerle ilişkileri Hamas-İsrail çatışmasında gerildi. Erdoğan, yerel seçimlerdeki başarısızlığa rağmen güçlü kalmaya devam ediyor. AK Parti içinde bazı üyeler hukukun üstünlüğü çağrısı yapıyor. Yerel seçimler, Erdoğan’ın politikalarını sorgulamanın sinyallerini verdi.
Avrupa’daki lider değişiklikleri Türkiye’nin uluslararası ilişkilerini etkileyecek. NATO’nun yeni genel sekreteri, Türkiye’nin rolünü netleştirecek.
Rusya’nın sivil nükleer sektördeki artan etkisi dikkat çekici. ABD başkanlık seçimi, Türkiye ile ilişkileri etkileyecek. Türkiye, mevcut dış politika yaklaşımını sürdürebilir, dengeyi korumaya çalışacak.
İddialı dış politika daralıyor: Pierini, Türkiye’nin Suriye, Libya ve Dağlık Karabağ gibi bölgelerdeki başarılarına rağmen, şu anki ekonomik ve siyasi sorunlar, uluslararası belirsizlikler, değişen uluslararası bağlam ve Doğu ile Batı arasında eşit mesafede durma tercihinin Ankara’nın manevra alanını daralttığını, küresel etkisini sınırladığını ve Rusya'ya olan bağımlılığını da artırdığını belirtiyor.
Rusya’ya bağımlılık artıyor: Türkiye’nin NATO müttefikleriyle ilişkilerinin bozulduğu bir dönemde Rusya ile geliştirdiği yakın ilişkiler, Pierini’ye göre Ankara’yı Moskova’ya daha bağımlı hale getirdi. “Ankara, NATO müttefikleriyle kötüleşen ilişkilerin olumsuz etkilerini bugüne kadar sınırlandırmayı ve Rusya'ya karşı belirsiz duruşundan fayda sağlamayı başarsa da, şimdi Moskova'ya daha fazla bağımlı hale geldiğini görebilir.” Özellikle enerji ve savunma alanlarındaki işbirliği, Türkiye’nin küresel dengelerdeki pozisyonunu zorlaştırıyor.
S-400 ve enerji anlaşmaları: Türkiye’nin Rusya’dan aldığı S-400 füze savunma sistemleri nedeniyle NATO’nun gelişmiş teknolojilerinden mahrum kaldığına dikkat çeken Pierini, bu kararın Türkiye’nin savunma kapasitesini kısıtladığını ifade ediyor. Aynı şekilde, Rusya'nın Türkiye’nin enerji sektöründeki artan etkisi, nükleer santral projeleri gibi stratejik işbirliklerine dikkat çekiyor.
Denge politikası yetersiz: Türkiye’nin Rusya ve Ukrayna arasında uyguladığı denge politikasının, NATO ve Rusya arasındaki gerilimlerin derinleşmesiyle birlikte işe yaramadığını vurgulayan Pierini, Ankara’nın bu dengeyi sürdürmekte zorlandığını ifade ediyor. “Enerji ve savunma alanlarında Moskova ile olan ilişkileri, Türkiye'ye fırsattan çok kısıtlama getirdi. Türkiye'nin Rusya ile Ukrayna arasında, ya da daha geniş bir ifadeyle NATO ile Rusya arasında izlediği dengeli politika, yeni bir diplomatik hareket alanı yaratmadı.”
“Türkiye bugüne kadar coğrafi konumunu, büyük ekonomisini, savunma sanayisindeki yeni kapasitesini ve gelişmiş güç projeksiyon yeteneklerini etkili bir şekilde kullanarak iddialı ve agresif bir dış politika izledi. Son yıllarda Irak, Libya, Filistin, Suriye, Ukrayna ve Doğu Akdeniz'de aktifti. Daha uzak bölgelerde, Batı Balkanlar ve Sahra Altı Afrika'da Türkiye ticaretini ve yatırımlarını artırdı, Türk Hava Yolları ağını genişletti, diplomatik ve kültürel angajmanını geliştirdi ve askeri işbirliğine başladı.”
Batı ile mesafe: Pierini, Türkiye’nin sadece Batı ile sınırlı olmayan, daha çok BRICS gibi farklı bloklarla ilişkiler geliştirme çabalarının dikkat çekici olduğunu belirtiyor. Ancak bu stratejinin Batılı müttefiklerle olan ilişkileri zayıflattığını dile getiriyor.
Hamas ve İsrail politikası: Türkiye’nin Hamas konusunda aldığı güçlü pozisyonun Batılı müttefiklerini rahatsız ettiğini yazan Pierini, bu durumun Türkiye’nin arabuluculuk rolünü zayıflattığını belirtiyor.
Yerel seçim sonuçları: Pierini, 2024 yerel seçimlerinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın beklenmedik bir yenilgi yaşadığını ve bunun AK Parti içerisinde hukukun üstünlüğü konusunda yeni tartışmalar başlattığını belirtiyor. “Yerel seçimlerin, Cumhurbaşkanlığı yetkisi veya Türkiye Büyük Millet Meclisi üzerinde hukuki bir etkisi bulunmamakla birlikte, bu seçimlerin sonuçları Türkiye’nin liderliğinin son yıllarda kamu hayatının temel alanlarında aldığı yön hakkında şüphe uyandırdı: dini işler, liberal ekonomik ilkelere dönüş, ifade özgürlüğü ve hukukun üstünlüğü gibi. Yerel seçimlerin yarattığı siyasi şokun, 2028’de yapılması planlanan cumhurbaşkanlığı ve genel seçimleri nasıl etkileyeceğini zaman gösterecek – ki bu, Türk siyaseti açısından oldukça uzak bir ufuk.”
AB ile ilişkiler: AB ile ilişkilerin geleceği konusunda ilerleme sağlanmasının, Türkiye’nin hukuk devleti alanındaki reformlarına bağlı olduğunu dile getiren Pierini, özellikle Kıbrıs meselesinin çözülmesi gerektiğinin altını çiziyor.
NATO ve ABD ilişkileri: Marc Pierini, Türkiye’nin NATO’daki rolünün daha netleşmesi gerektiğini belirtiyor ve Rusya'nın Türkiye’nin nükleer enerji alanındaki etkisinin artmasının Batılı müttefiklerde endişe yarattığını ifade ediyor.
Pierini’ye göre, Türkiye’nin dış politikadaki hedeflerini gerçekleştirmesi, Batı ile Rusya arasındaki dengeyi daha ne kadar sürdürebileceğine bağlı olacak.”Genel anlamda, Ankara'nın büyük dış politika meselelerindeki sık sık ikircikliliği ve öngörülemezliği, Türkiye'nin bölgesel rolünü sınırladı. Örneğin Libya, Suriye ya da Rusya ile Ukrayna arasında beklenen bölgesel rolünü oynayamadı.”
Yazara göre, AB ve NATO gibi önemli kuruluşlarda yeni liderlerin göreve başlaması, Türkiye’nin Batı ile ilişkilerinde yeni bir dönem açabilir. Hukuk devleti ve Kıbrıs meselesi gibi konular Türkiye-AB ilişkilerinin geleceğini belirleyecek. Aynı zamanda, Rusya’nın Türkiye’deki nükleer enerji projelerinde artan etkisi ve yaklaşan ABD başkanlık seçimleri, Ankara’nın diplomatik manevra alanını daraltıyor.
“Bu kurumsal değişiklikler ve Ortadoğu ile Ukrayna'daki kalıcı çatışmalar bir araya geldiğinde, Ankara'nın diplomasisi için belirsizlik ağı oluşturuyor. Bu bağlamda, Türkiye'nin liderliğinin, Batı güçleri ile Rusya arasında ciddi ekonomik veya güvenlik sorunları yaşamadan eşit mesafede kalabildiği sürece mevcut dış politika rotasını sürdürmesi muhtemeldir.”