Gelecek Partisi lideri Davutoğlu, yerine kayyum atanan Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk ile bir araya geldi. Davutoğlu, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz'ın Ahmet Türk ile bir barış görüşmesine aracılık ettiğini hatırlatarak, "Ondan birkaç gün sonra aynı Ahmet Türk kayyumla görevden alındı. Bir yemek ya tatlıdır ya tuzludur. Kayyumlar geçici bir tedbirdir, kalıcı bir yönetim biçimi olamaz. Hukukta sürecin sonunda suç varsa yeni seçimle görev belirlenir" ifadelerini kullandı.
Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Mardin ziyaretinde yerine kayyum atanan eski Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk ile bir araya geldi. Türk, görüşme sonrası "Halkımızın eşit ve demokratik haklarla yaşayabileceği bir zemin oluşturmak temel amacımızdır" dedi. Davutoğlu'na "samimi dayanışma ve iyi dilekleri" için teşekkür etti.
Davutoğlu ise görüşmenin ardından partisinin 'Bölge İstişare Toplantısı'nda açıklamalarda bulundu. Basıl toplantısında hem Orta Doğu'da savaşları ele alan Davutoğlu, hem Bahçeli'nin açıklamalarına hem de CHP'li belediyelere atanan kayyumlar hakkında konuştu.
Davutoğlu'nun açıklamalarının satırbaşları şöyle:
"Hepimizin üzerine bir görev düşüyor. Ya bu Mezopotamya'yı koruyacak ya da büyük çatışmalarla karşı karşıya geleceğiz. Mardin'e gelişimizin herhangi bir özel tarihle alakası yok. Mardin'e gelişimizin planlanması aslında herhangi bir özel tarihe matuf değildi. Çok değerli evladım, kardeşim Mehmet Can. Mehmet burada mı? Mehmet Can.
İki senedir, evet burada, ev sahibimiz. Neredeyse iki senedir o güzel evladımın sünnet düğünü için bizi Mardin'e davet eder. Biz hep ilk fırsatta diye ona yeni tarihler verirken iki seçim geçti. Bundan iki üç ay kadar önce hocam ne zaman geleceksiniz diye sorduğumda sen söyle dedim. Ekim ya da Kasım ayları dedi çünkü havanın daha mülayim olduğu aylar dedi. Ve biz aslına bakarsanız üç ay öncesinden bugünün tarihini tespit etmiştik.
Bugün tarihini tespit ederken ayrıca partimizin kuruluş aşamasında en fazla ve en hızlı kongre süreçten yaşadığımız Doğu ve Güneydoğu il başkanlarımıza bir teşekkür etmek ve onlarla kapsam bir istişare yapmayı da gerekli görmüştük. Onun için hem Doğu ve Güneydoğu illerimizin il başkanlarını, teşkilat mensuplarımızı Mardin'de toplamak hem de bu güzel sünnet merasimini ifa etmek üzere gelirken bu ziyaretimize özel anlam katan birçok gelişme yaşandı. Bu vesileyle bu gelişmeler bağlamında partimizin görüşlerini sizlerle paylaşmak istiyorum.
Mardin'e ilk geldiğimde, onu Kudüs'e benzetmiştim. Kudüs'e gidemeyenler Mardin'de şöyle bir dolaşsınlar. İnsanlığın bütün geçmişini barındıran Kudüs, İsrail'in işgalleri ve postalları altındayken izzetleri ve onurları için ayağa kalkan Gazzeliler, büyük bir mücadele ile insanlığa şunu haykırdılar; Siz toprakları işgal edebilirsiniz, siz arkanızdaki büyük güçlerle bir milleti yok etmeye çalışabilirsiniz. Ama asla yok olmayacağız. Asla Kudüs'ü ter etmeyeceğiz.
Her gün Meclis'te arkadaşlarımız delil getiriyorlar. İsrail'e örtülü ticaret devam ediyor. Ve İsrail demir-çeliğini, efendim dikenli tellerini, yakıtını hala Türkiye üzerinden yapılan ticaretle sağlıyor.
İşte böyle bir dönemde İsrail sadece Gazze ile yetinmedi. Batı Şeria'da büyük katliamlar yaptı, Lübnan'a saldırdı. Lübnan'da büyük katliamlar yaptı, Suriye'ye çok sayıda operasyon yaptı. Ve İran ile İsrail arasında karşılıklı füzeler şeklinde düşük ölçekli bir savaş yaşandı.
Ve şimdi biz son günlerde ülkemizin gündemini ana maddelerden birini oluşturan yeni bir sürece girdik. Sayın Bahçeli'yle birlikte, açıklamalarıyla birlikte gittikçe dalga dalga bütün ülkede tartışılan Türkiye'nin iç barışı, terörün sona erdirilmesi ve Türkiye'nin tam ve demokratik bir ülke haline dönüşmesi bağlamında yapılacakları konuşurken böyle bir dünya konjektörün içinde konuşuyoruz. Şimdi o zaman nasıl değerlendireceğiz? Eğer bir uluslararası sorunu hakkıyla değerlendirmek isterseniz önce dünyada bir resim çekeceksiniz. Sonra o uluslararası sorunun olduğu bölgeyi çekeceksiniz.
NETANYAHU SAVAŞI ABD'DEKİ SEÇİMLERE KADAR UZATMAK İSTEDİ
Sonra kendi ülkenizin buradaki konumunu ortaya koyacaksınız. Nereye doğru gidiyor dünya bakınız? Bir senedir süren soykırımı sürme sebeplerinden birisi, Netanyahu'nun bu politikayı sürdürme gerekçelerinden birisi Amerikan seçimleriydi. Netanyahu bu savaşı, bu soykırımı Amerika'daki seçimlere kadar uzatmak niyetindeydi.
Neden mi? Ve bunu ilk günlerden biz söyledik. Gazze savaşları Amerikan seçimlerinin olduğu aylarda başladı ve sürdü. 2014 savaşı da kongre seçimleri, ara seçimler arasında sürdü.
Çünkü İsrailler bilir ki Amerika'da seçim ortamı varken İsrail dokunulmaz bir tabudur. Kimse İsrail'e karşı tavır alamaz. Ve yine İsrail bilir ki yeni yönetimin şartlanmış bir şekilde göreve başlaması için savaş şartlarına da girmek gerekir.
Ve Trump göreve başladı, seçildi ve göreve başladı. Bunu Netanyahu, İsrail'in ve Amerika'nın büyük bir zaferi olarak ilan etti. Neden? Çünkü Amerika Birleşik Devletleri'nin arkasına almadan İsrail savaşamazdı, soykırım yapamazdı.
Amerika Birleşik Devletleri'nin yeni başkanı Trump, ikinci kez başkanlık koltuğuna otururken, bütün gözler ve benim de bütün dikkatim acaba nasıl bir hükümet kuracağı yönündeydi. Çünkü onun alacağı tavır Orta Doğu'yu da Ukrayna bağlamlı olarak Rasya'yı da şekillendirecek etkiler yapabilirdi. Ve tabii ülkemizde.
Sayın Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan hemen bu gelişmeden memnuniyetini ifade etti. Ve kendisine 'aptal olma' diye mektup gönderen bir görgüsüz kaba adama hem teşekkür etti hem onu Türkiye'ye davet etti.
Şimdi onun oluşturduğu kabineye baktığımızda arkadaşlar şu özellikleri görüyoruz. Hemen hemen tamamı İsrail yanlısı demiyorum. Kendisini siyonist olarak adlandıran üyelerden oluşuyor.
Yine hemen hemen tamamı İsrail'in varlığıyla Amerika'nın varlığını özdeşleştiren üyelerden oluşuyor. Bir başka özellik hemen hemen tamamı İran, Rusya, Çin, Rusya kısmen ama Çin ve Türkiye karşıtı. Açıklamalarıyla geçmiş açıklamalarıyla bilinen üyeler.
'BAHÇELİ'NİN AÇIKLAMALARIYLA ÇOK UMUTLANMIŞTIM'
Sayın Bahçeli, Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında ayrım göz etmeden partilerle el sıkıştığında akşam bir resepsiyonda karşılaşıp bize tecrübelerinizden istifade etmemiz gerekir diyerek karşılıklı iyi niyette bulunduğumuzda ama en önemlisi ondan kısa bir süre sonra grup konuşmalarında yeni bir sürecin işaretlerini verdiğinde çok umutlandım. Niye umutlandım biliyor musunuz? Biz 2013'te çözüm süreci niye 2011-2012'de yoğunlaştık? Çünkü Arap Baharı'yla bütün bölge sarsılıyordu, istedik ki evimizi tahkim edelim. O sarsıntı bize gelmesin.
Gecemizi günümüzü bize kattık. Bir taraftan Suriye'nin büyük felaketlere sürüklenmemesi, diğer taraftan Irak'ta kardeşliğine yemen olması, Lübnan'da herhangi bir provokasyona yer almaması ama diğer taraftan da ülkemizi tahkim etmek. Türkiye nasıl tahkim olur? Milletle devleti buluşturacaksınız, karşı karşıya getirmeyeceksiniz.
Millet dediğiniz topluluk tek bir mezhep, tek bir dil üzerine değil, 85 milyonu kapsayan bir bütündür, milletin içinde ayrımcılık yapmayacaksınız. Millet dediğinizde Hakkari'de o milletin parçası olduğunu hissedecek, Konyalı da, Trabzonlu da, Edirneli de, Muğlalı da. Üç, devletiniz tutumlarını sağlam kuracaksınız, tahkim edeceksiniz.
Onun için biz demokratikleşme paketlerine hep öncülük ettik. Onun için devlet kurumlarını sarsan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi geldiğinde karşı çıktık.
Onun için çevremizde krizler yaşandığında o krizlere bizzat olumlu yönde nasıl katkıda bulunabiliriz diye çaba sarf ettik. Dün dahi Libya'dan gelen bir heyeti İstanbul'da kabul ettim ve Bingazi'de 2011 yılında bizim yaptıklarımızdan hareketli Libya'da destek verdiklerini ifade ettiler.
'BAHÇELİ'NİN AÇIKLAMALARI İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNE SEBEP OLDU'
Sayın Bahçeli'nin açıklamaları üzerine toplumda genel bir iklim değişikliği oldu.
Ve ben bütün grup toplantılarımda şu hususu uyguladım. Eğer bu bir devlet stratejisi ise, yani Milli Güvenlik Kurumu'nda konuşulmuşsa, yani güvenlik birimlerinin kurumların ortak aklı ile oluşmuş ve Bahçeli buna sözcülük etmişse, Sayın Cumhurbaşkanımız çıkıp bunun detaylı olarak izahını, detaylı eylem planını kamuoyuyla paylaşmalıdır. Ve böylece halka bir güven gelmelidir.
Devletimiz, yeni bir süreç başlatıyor ve bu süreç tam da Orta Doğu yangına girerken biz kendi içimizde tabir-i caizse itfaiye erlerini, o yangını söndürmek için hazır tutarken kendi içimizde de bir yangını engelleyebilecek yollar arıyoruz demektir. Bu gerekli.
Geçen bir vesileyle zikrettim. Türkiye'nin akil ve olgun bir ülke gibi davranması lazım. Dış politikanın bir yıl, Mardin'de Dışişleri Bakanları'nı topladığımız yıl, akil ülke, akil dış politika demiştim. Yani paniğe kapılmayan, yani her gün tehdit tehdit diyerek kendisine ve dünyaya zayıf görüntüsünü kendisinin vermeyen, ne yaptığını bilen, planlayan, öngören, tehlikeyi hisseden, vizyon üreten bir ülke.
Bunu göremiyoruz. Ve şimdi yaklaşık bir ay geçti en az o açıklamalardan bu yana, hala ortada net bir açı, net bir çerçeve yok. Kaygılıyız. Bilelim ne olduğunu. Sadece doğu ve Güneydoğu değil, İç Anadolu da kaygılı. Karadeniz de kaygılı, Trakya da.
Bir taraftan dünyada olanlar, diğer taraftan Ankara'da ne oluyor sorusuna cevap arayanlar. Üç ihtimalden bahsetmiştim hatırlarsanız. Değerli milletvekillerimizle birlikte meclis grup toplantısı yaptığımızda.
Ya Sayın Bahçeli ve Sayın Erdoğan bir stratejide anlaştılar bir iş bölümü içinde kamuoyuna yansıtıyorlar. Böyle ise Sayın Cumhurbaşkanı'nın açıklama yapma vakti gelmiştir. Neredeyiz, ne yapıyoruz sorusunu. Kamuoyunun zihnine hiç şüphe bırakmayacak şekilde açıklamalı. İki, iki liderin zihinleri karışıktır. Yani kafalarında net bir tablo yoktur. O zaman bir araya gelip konuşsunlar, anlaşsınlar, biz de bilelim. Bir araya geldiler ama bir açıklama yapılmadı. Üçüncüsü, hiç olmasını ümit etmediğim, olmasını asla istemediğim devlet nezdinde bir bilek güreşi var. Millet şimdi bunun derin şüphesi ve kaygısı içinde. Benim tavsiyem, bu kadar ateş çemberinden geçmiş, birçok ülkenin nasıl içeriden sarsıldığını görmüş, akademik hayatta bunların daha önceki örneklerinde bizzat incelemiş birisi olarak tavsiyem şudur; vakit kaybetmeyin.
Yarın sizin daha ne yapacağınızı düşünürken ve açıklama için vakit kaybederken Trump'ın ekibi gelir öyle bir hamle yapar ki Suriye'de ya da Filistin'de ya da başka bir ülke Trump'ın yeni politikasından çekinen, arzu etmeyen bir başka ülke gelir burnumuzun dibinde Irak'ta, etrafımızda hatta bizim içimizde öyle adımlar atar ki bir emrivakiyle karşı karşıya kalırız.
'BAHÇELİ'NİN AÇIKLAMALARINDAN SONRA TUSAŞ SALDIRISI...'
Mesela 2007 Dağlıca Baskını neden yapıldı izah edilemedi kolay kolay. Öcalan'ın yakalanmasından sonra uzun süre hiçbir terör eylemi olmamıştı. Bir anda bütün Türkiye'nin etrafı çalkalandı. Benzer şekilde 2013'ye Ceylanpınar saldırısı.. Bahçeli'nin açıklamalarından sonra TUSAŞ saldırısı...
'KALICI BİR YÖNETİM BİÇİMİ DEĞİL'
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, yine iktidarın önemli isimlerinden biriyle birlikte Sayın Ahmet Türk ile birlikte iki aile arasında bir barışa aracılık ettiler. Güzel bir his. Ondan birkaç gün sonra aynı Ahmet Türk kayyumla görevden alındı. Bir yemek ya tatlıdır ya tuzludur. Ben her türlü kayyuma karşıma çıktım. Kayyum geçici bir tedbirdir hukukta, kalıcı bir yönetim biçimi değildir. Sürecin sonunda bir suç çıkarsa yeni seçimle yeni bir isim göreve gelir. "