İBB Başkanı İmamoğlu hakkındaki mahkeme kararına yönelik konuşan CHP Sözcüsü Öztrak, verilen kararın siyasi bir karar olduğunu ve dokunanın elini yaktığını söyleyerek savcının cezayı az bularak İstinaf Mahkemesi'ne götürmesine tepki gösterdi. Öztrak,"Bir de ‘Ben izine çıkıyorum, kararı başsavcılığa gönderin’ demiş. Hayırdır? Bu neyin telaşı, bu neyin acelesi? ‘İzin aldım’ deyip, dosyayı başsavcılığa devretmek de neyin nesi? Yine hangi kumpasların peşindesiniz?" dedi.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, YSK üyelerine hakaret ettiği iddiasıyla yargılandığı davada siyasi yasak ve 2 yıl 7 ay 15 gün hapis cezasına çarptırılmasının yankıları tüm şiddetiyle devam ediyor.
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, CHP Genel Merkezi’nde düzenlediği toplantıda verilen kararın 'hukuksuz ve siyasi' olduğunu söyledi.
Öztrak'ın açıklamaları şu şekilde:
'SARAY REJİMİNİN OTOKRATİK VASFI HER GÜN BİRAZ DAHA BELİRGİNLEŞİYOR'
Türkiye, ucube Saray rejiminde; tek kişinin yönetiminde temel hak ve özgürlüklerin güvence altında olduğu kuralla yönetilen demokratik bir devletten her gün biraz daha uzaklaşıyor. Hak, hukuk, adalet her gün ayaklar altına alınıyor. Saray rejiminin otokratik vasfı, her gün biraz daha belirginleşiyor. Otokratik rejimlerde hukuk; hakka ve halka hizmet etmez. Baştaki otokrata hizmet eder. Bunun için otokrat rejimler, itaatkâr savcı ve hakimlere ihtiyaç duyar. Otokrat rejimlerin itaatkâr savcı ve hakimleri, kararlarını hukuk normlarına ve vicdani kanaatlerine göre almazlar. Otokratın ihtiyaç ve isteklerine göre alırlar. Otokratların isteklerine göre iddianame hazırlayan savcılar, karar alan hakimler; sadece adaleti katletmekle kalmazlar, toplumsal huzur ve barışı da katlederler. Ne yazık ki ülkemizde bugün olanlar, tam da budur.
'MİLLETİN İRADESİNE SALDIRIYORLAR'
Ben söylerken utanıyorum. Ama, ‘Hukuk, siyasetin köpeğidir’ diyebilen anlayışla ittifak yapanlar, ülke yönetiminde hukuka bu muameleyi yapmaktan, hiç ama hiç utanmıyor. Yozlaşmış, çürümüş, ceberut bir yönetim; hukuku sopa gibi kullanarak, siyaseti dizayn etmeye, millet iradesini gasp etmeye, tükenmiş ömrünü ancak bu şekilde uzatmaya uğraşıyor.
Bu zihniyet, milletimizin iradesine, partimizin hukukuna pervasızca saldırıyor. Milletimizin seçtiği vekilimiz Enis Berberoğlu, sarayın talimatıyla yıllarca hapis yattı. Parti Meclisi üyemiz Eren Erdem, keza öyle… Haksız, hukuksuz; özgürlüğünden mahrum bırakıldı. Yalova Belediye Başkanımız Vefa Salman, haksız hukuksuz bir şekilde görevinden uzaklaştırıldı. Suçsuzluğu sabit olmasına rağmen, hala görevine iade edilmedi. İstanbul İl Başkanımız Canan Kaftancıoğlu, siyasetin dışına itilmeye kalkıldı.
En son, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımıza verilen, 2 yıl 7 ay 15 günlük hapis cezası, getirilmek istenen siyaset yasağı, yine milletimizin iradesine, 16 milyon İstanbullunun iradesine, partimize karşı benzer bir siyasi mühendislik girişimdir.
'YİNE HANGİ KUMPASIN PEŞİNDESİNİZ?'
İstanbullunun seçimini bir türlü hazmedemeyen, ‘İstanbul’u kaybedenin Türkiye’yi de kaybedeceğini’ bilen, bir siyaset bezirganın bitmez tükenmez kumpaslarından biridir. İstanbul’un tüm kupon arazilerinin rantına çökerek, yandaşlarına dağıtarak siyaset yapmaya alışmış bir siyasetçinin, milletin iradesini gasp etme girişimidir. Şimdi bu davayı açan savcı verilen cezayı az bulmuş. Kararı İstinaf Mahkemesine götürmek için, gerekçeli kararı ivedilikle talep etmiş. Bir de ‘Ben izine çıkıyorum, kararı başsavcılığa gönderin’ demiş. Hayırdır? Bu neyin telaşı, bu neyin acelesi? ‘İzin aldım’ deyip, dosyayı başsavcılığa devretmek de neyin nesi? Yine hangi kumpasların peşindesiniz?
'SARAYIN ELİ BU DAVADA'
Verilen mahkûmiyet kararı; hukuki değildir, vicdani değildir, ahlaki değildir. Bu, tamamen siyasi bir karardır. Dokunanın elini yakar. Bunun senaryosu; tıpkı diğerleri gibi, sarayın karanlık dehlizlerinde yazılmıştır. Sarayın eli, en başından itibaren, bu dava dosyasının içindedir. Bunun aksini iddia etmek safdillik olur. Süreç ortadadır. Davaya bakan ilk hâkim, dosyadan el çektirilmiş, teamüllere aykırı bir şekilde, başka bir şehre tayin edilmiş.
Davaya seyyar bir hâkim atanmış. Milletin iradesini gasp etme girişimi başlamış. Bu olayın nasıl başladığı belli… Davaya atanan seyyar hâkim bile, Belediye Başkanımız sözlerinin muhatabının, YSK üyeleri olmadığını kabul etmiş. Bunları da avukatların ısrarı üzerine tutanağa geçirmek zorunda kalmış. Kanaati böyle olan bir hâkimin vermesi gereken karar nedir? Beraattir. Bu kanaatte olan bir hâkimin, vermesi gereken karar açıktır. Beraat. Şimdi bu hakimin, bu savcının; AK Partili yöneticilerle, boy boy fotoğrafları ortalığa dökülmeye başladı.
KUYRUK ACISINI, HALA UNUTAMIYORLAR:
Her şey ayan beyan ortadadır. Mahkûm edilmek istenen, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı değildir; 16 milyon İstanbulludur. 16 milyon İstanbullunun iradesidir. Belediye Başkanımızı 16 milyon İstanbullu seçti. Hem de bir de değil, iki defa seçti. 31 Mart Mahalli İdare Seçimlerinde, İstanbul’u 21 bin 462 oyla kaybeden saray bunu hazmedemedi. YSK iradesiyle, millet iradesine darbe yapmaya kalktı. Mızıkçılık yaptı. 23 Haziran’da tekrarlanan seçimlerde fark, 806 bin 426’ya çıktı. İstanbullu iradesini gasp etmeye kalkanlara haddini bildirdi.
Milli irade gaspçılarına tarihi bir ders verdi. Şimdi bunun kuyruk acısını, bir türlü unutamıyorlar. Hiç utanmadan ‘Seçimi çaldılar’ diyerek, haksız, hukuksuz seçim tekrarlatanlar yargılandı mı? Hayır yargılanmadı. Bu süreçte yaşadıklarını anlatan milletin seçtiği Belediye Başkanına, ‘Ahmak’ diye hakaret eden atama bakan yargılandı mı? Hayır yargılanmadı. Ama tüm bu yaşanan adaletsizliğe, kendine hakaret eden atama bakanın yaptıklarına, ‘Ahmaklık’ diye cevap veren belediye başkanımız yargılandı. ‘Ahmaklık, hep aynı şeyleri yapıp, farklı sonuçlar beklemektir.’ Bu ben söylemiyorum, Albert Einstein söylemiş.
TÜRKİYE’NİN KRALA DEĞİL KURALA İHTİYACI VAR
Hep söylüyoruz. ‘Türkiye’nin krala değil, kurala ihtiyacı var.’ Kuralsızlık, belirsizliğe, belirsizlik, güvensizliğe, güvensizlik, istikrarsızlığa neden olur. İstikrarın olmadığı yerde de yatırım olmaz. Aş, iş büyümez. Tıpkı bugün Türkiye’de olduğu gibi. Ekonomi politikaları tek kişinin, saçma sapan, ipe sapa gelmez safsatalarının peşine takıldı. İşte son bir yılda yaşadığımız tecrübe ortada. Güya faiz düşecek, Türk lirası değer kaybedecek. Rekabet gücümüz artacak. İhracatımız şahlanacak. Döviz rezervleri dolup, taşacak. Türk lirası değerlenecek. Enflasyon da düşecekti. Ama sonuç tam tersi oldu. Kerameti kendinden menkul politika, Türk parasını yabancı paralar karşısında pul etti. Yıl daha bitmeden dış ticaret açığı 100 milyar doları buldu. Net döviz rezervlerimiz dolup taşmayı bıraktık; 46,5 milyar dolar açık verdi. İşte daha dün gece yarısı, torba kanuna attıkları geçici bir maddeyle, borçlanma limitini 200 milyar lira arttırmak istediler. Borçlanma limitinin artırılması için verdikleri bu dilekçenin muhatabı kim? Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabi Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Başkanlığı… Konunun muhatabı olan Plan ve Bütçe Komisyonu bile değil.
Öztrak, açıklamalarının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkındaki mahkeme kararı ile ilgili soru üzerine Öztrak, şunları söyledi:
“Sürecin nasıl işleyeceği net. Altılı Masa'nın Cumhurbaşkanı adayı, nerelerde yazıldığı beli olmayan siyaset mühendisliği senaryolarıyla hiçbir zaman belirlenmeyecektir. Kural bellidir. Usul de bellidir. Cumhurbaşkanı adayımız Altılı Masa'daki partilerin genel başkanlarının ortak kararıyla belirlenecektir. Altılı Masa'nın adayı Türkiye’nin 13. Cumhurbaşkanı adayı olacaktır.”
İmamoğlu kararı sonrasında MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin “Kılıçdaroğlu’nun adaylığına soğuk bakanların operasyonu”; İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun “Bizans oyunu”, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın ise “Yargının kararı” açıklamalarının anımsatılması üzerine Öztrak, şöyle konuştu:
“Sayın Bahçeli de atama bakanlar da bu işleri bıraksınlar. Esas seyyar hakimin, savcının iktidar partisi mensuplarıyla çektirdikleri fotoğraflara bir baksınlar, başta Sayın Bahçeli; ondan sonra Cumhur İttifakı’nda, masanın altındaki ortaklarının söylediği ‘Hukuk, siyasetin köpeğidir’ sözlerini de bir değerlendirsinler. Bahçeli, esas bunlara bir yorum yapsın.”