Babacan'dan TCMB Başkanı'na: Belki yarın gideceksin ne söylesen boş

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, partisinin İzmir Bayraklı İlçe Kongresi'nde konuştu. Bayraklı, İzmir depreminde en çok zarar gören ilçelerden birisiydi. Babacan buradaki konuşmasında Kanal İstanbul projesi yerine deprem hazırlığı yapılması gerektiğini belirtti.

Babacan, Merkez Bankası'nın bağımsızlığının kalmadığını belirterek, "Merkez Bankası Başkanı çıkıp konuşuyor. Ya senin yarın görevde kalacağının garantisi yok ki, belki yarın gideceksin ne söylesen boş" dedi.

Ekonomideki durumun kötü yönetimden kaynaklandığını kaydeden Babacan, gelinen durumda kurallara uygun bir ekonomi yönetiminin dahi kurtuluş yolu olmayacağını söyledi. Babacan ekonominin düzelmesi için adalet ve eşitliğe işaret etti.

Babacan'ın konuşmasından satır başları şu şekilde:

DEVA Partisi olarak, kurulduğumuz ilk günden beri ülkemizin her şehrini, her mahallesini ziyaret ediyor; toplumun bütün kesimleriyle bir araya geliyoruz.

Her bir acıya, derde, talebe en gerçekçi şekilde çözüm bulmak için çaba gösteriyoruz.

Yanlış politikalar nedeniyle her gün fakirleşen halkımız artık boş vaatler değil, gerçekleri ve ortak aklı temel alan dürüst bir siyaseti talep ediyor.

DEVA Partisi tam da bu talebi karşılamak için yola çıkmış bir siyasi parti.

Afetzede vatandaşlarımız için 'hak sahipliği' kavramını genişleteceğiz, konut ve işyeri edinebilmeleri için yöntemler geliştireceğiz.

Afetlerden sonra yakınlarını, evlerini kaybeden acılı vatandaşlarımızın hak arama süreçlerinde mağdur olmalarına izin vermeyeceğiz.

DASK sigortasının kapsamını, bütün afetleri içerecek şekilde genişleteceğiz.

Depremle mücadele sorumluluğunu, yerel yönetimlerle paylaşıp her belediyeye yerel afet tehlikesi ve risk haritası hazırlama yükümlülüğü getireceğiz.

'KANAL İSTANBUL DEYİNCE RANT GÖRÜYORLAR'

Biz şu andaki hükümete defalarca çağrı yaptık. Dedik ki, 'Kanal İstanbul diye tutturuyorsunuz. Dünyanın parasını buraya harcayacaksınız. Eğer kaynak bulabilirseniz önceliğiniz deprem açısından kırılgan olan binalardan başlayıp ülkemizi bir an önce hazır hale getirin' dedik. Fakat öncelikleri başka. Kanal İstanbul deyince çok büyük bir rant görüyorlar.

Ne diyor Sayın Erdoğan, 'Oraya 500 bin kişilik şehir yapağız'. Kanal İstanbul'dan gördüğü bu. Kanal İstanbul'un önceliklendirilmesinin nedeni de bu: Bir an önce imar planları değişsin. Oysaki ülkemizin çok acil ihtiyaçları var.

Ekonomik gücünüz varsa depreme hazırlık yapabiliyorsunuz, tabii ki bu önceliğiniz de varsa. Ekonomik gücünüz varsa hasar tespiti ve tazminatı konusunda çok daha rahat hareket edebiliyorsunuz. Eğer ülkenizde enflasyon düşükse yeni yapılar çok daha ucuza mal olabiliyor. Faiz düşükse kredi mekanizmaları çok daha insani bir şekilde çalışabiliyor.

'ZANNEDİYORLAR Kİ TALİMATLA FAİZ İNECEK'

Vatandaşlarımız ne dedi? 'Sadece 200 bin liralık bir kredi için ayda 3 bin 500 lira taksit ödememiz gerekecek' dedi. Avrupa'nın en yüksek faizi Türkiye'de. Yüzde 19 olan Merkez Bankası faizini, yüzde 18'e indirdiler. Merkez Bankası, Hazine'nin borçlanma faizinin 2,5 puan artmasına sebep oldu. 10 yıllık Hazine tahvilleri yüzde 17,5' ken tam yüzde 20'ye çıktı. Dolar kuru 8,30'dan, çıktı 9,30'a.

Zannediyorlar ki biz talimat verirsek Merkez Bankası faizi indirirse bu ülkede faizler inecek. Siz bu kafayla bunu rüyanızda görürsünüz.

'BELKİ YARIN GİDECEKSİN'

Faizi sabit tutsa zaten Avrupa'nın en büyük faizi. Faizi indirse döviz yükselecek, atakta bekliyor. Sabit tutarsa belki kur bir miktar sakin seyredecek. Kötülerden birini seçmek zorunda hükümet. Hükümet diyorum çünkü Merkez Bankası'nın bağımsızlığı kalmadı. Hükümet bakalım yüksek faizi mi, yüksek kurumu tercih edecek. Bunu göreceğiz.

'MERKEZ BANKASININ TEK KOLU KIRILMIŞ'

Merkez Bankası tek kolu kırılmış, tek kolla mücadele etmeye çalışan yalnız bir kurum. Merkez Bankası’nın en önemli iki aracı döviz rezervi ve faiz politikasıdır. Döviz rezervleri eksi 52 milyar dolara düşmüş, yani artık döviz satışıyla kuru kontrol etme imkânı yok. Geriye faiz kaldı. Ülkedeki bütün hukuksuzluğun, yanlışların, ekonomiyle ilgili bütün hataların telafisini Merkez Bankası’nın sadece ve sadece faiz politikasıyla düzeltmesi mümkün değil. Faizi indirse de bindirse de sabit tutsa da boş. Hiçbiri işe yaramayacak. Merkez Bankası’nın öncelikle bağımsız olması lazım. Sadece fiyat istikrarını önceleyen bir tutum elde etmesi lazım.

Dört yıllığına atanan bir Merkez Bankası Başkanı’nı üç dört ayda görevden alıp başkasını koyarsanız, o Merkez Bankası başkanının söylediği lafa hiç kimse itibar etmez. Merkez Bankası Başkanı çıkıyor, konuşuyor: ‘Şunu şöyle, bunu böyle yapacağız’. Ya senin yarın görevde olacağının garantisi yok. Belki yarın gideceksin. Ne söylesen boş.

'KİMSE VATANDAŞIN HESABININ PEŞİNDE DEĞİL'

Merkez Bankası Başkanı veya Para Politikası Kurulu üyeleri Cumhurbaşkanı’nın yanlış politikalarına mazeret üretme, kılıf giydirme, gerekçe uydurma derdine düştüklerinde o kurum bitmiştir. Konuşmak zorunda değilsin, yanlışı savunmak zorunda hiç değilsin. Hiç olmazsa temsil ettiğin kurumun azıcık kalmış olan itibarını korumaya çalış. Onu da yapmıyorlar, herkes bir hesap içinde. Hiç kimse vatandaşın hesabının peşinde değil, herkes kendi hesabının peşinde.

Bu ikisine sıkışmak sadece kötü yönetmektir. Bu ülkede kurun da, faizin de, enflasyonun da makul seviyede seyretmesinin tek yolu var o da güven. 20 yıldır ülkeyi yöneten bir iktidarın bunu anlayamamasının nedeni devlet kademesinde ehil kadroların kalmaması. Ortak akıl yok. Bunlar olmayınca ekonomide sorunları çözemezsiniz. Sadece doğruları yapmak dahi ekonomiyi düzeltmez.

'BU ÜLKENİN İNSANLARI EŞİT FIRSATLARI HAK EDİYOR'

Bu ülkenin insanları, hangi ailede, hangi gelir grubunda, hangi dilde, hangi dinde doğarsa doğsun, hayatın her alanında eşit fırsatlara sahip olmayı hak ediyor.

Biz bu topraklarda eşit vatandaşlığı harekete geçirmeyi hedefliyoruz. Biz hiç kimsenin; Yaşam tarzı, inancı, etnik kimliği, dili, cinsiyeti nedeniyle ötekileştirilmediği bir Türkiye hayal ediyoruz.

Devletin her bir vatandaşına eşit yakınlıkta olması gerektiğini, fırsat eşitliği olmasına inanıyoruz. Kamuda işe alımda, yükseltmelerde, üst düzeyde kişilerin ne etnik kökenine, ne dinine, ne mezhebine asla bakılmaması gerektiğini söylüyoruz.

Adalet sadece yargının hızlı ve tarafsız çalışması değildir. Adalet aynı zamanda sosyal adalet, fırsat eşitliğidir. Adalet çok geniş bir kavram.

Gençlerimizin iyi bir dil eğitimine ihtiyacı var. Bırakın devlet okullarını, pek çok özel okulda dahi artık nitelikli ikinci dil eğitimi verilemiyor.

İlgili Haberler
Öne Çıkanlar
YORUMLAR (1)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
1 Yorum
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN