Geçtiğimiz hafta Çatalca Geri Gönderme Merkezi’nde yaşanan göçmen kadınların isyanını KARAR gündeme getirdi. Çatalca GGM’de neler yaşandığını göçmen avukatlarına sorduk. Avukat Halim Yılmaz, “Göç İdaresi, sevk işlemini yaşanan hak ihlallerinin üzerini örtmenin yöntemi olarak kullanıyor” dedi. Avukat Yakup Sevinçhan, “Guantanamo ve Ebu Gureyb cezaevlerinin altında yatan temel mantıkla GGM’leri temellendiren mantık aynı: ülke vatandaşı değilseniz sizin için insan hakları geçerli değildir” dedi.
FEYZA NUR ÇALIKOĞLU
KARAR, Çatalca Geri Gönderme Merkezi’nde kalan kadınların isyanını gündeme getirmişti. Göçmen kadınların ‘Bize yardım edin, kadına şiddete hayır, biz katil değiliz’ bağırışlarına şahit olan Avukat Mehmet Behzat Yılıcak, “bağırma ve çığlık seslerini duyduk. Sonrasında yaklaşık 15 çevik kuvvet cop ve kalkanlarla merkezin içerisine girdi.” Yılıcak, kadınların şiddet gördüklerini ifade ederek demir parmaklıklara vurduklarını KARAR’a anlattı.
Sözlü cinsel tacize uğradığı için eşiyle beraber karıştığı bir arbededen dolayı karakola giden Şirin H. ve Halil M. haklarında bir suçlama olmamasına ve kadının mağduriyeti dolayısıyla karakola gitmesine rağmen geri gönderme merkezine götürüldüler. Şirin H. hakkında 31 Ekim’de sınır dışı kararı çıktı. Ancak Halil M. hakkında henüz verilmiş bir sınır dışı kararı olmadığını söyleyen Avukat Yılıcak, “31 Ekim’de ve 1 Kasım’da müvekkilimle görüşmeye gittiğim halde bana dosya yok dendi. Ancak müvekkilimin Urfa’ya sevki sonrası dosyasına baktık. 31 ekimde sınır dışı ve idari gözetim kararı verilmiş. GGM’ler bilgiye erişimi bu şekilde sıkça engelliyor yine aynı şey olmuş ve kararı görmeyelim diye dosya yok demişler” dedi.
‘GÖRÜŞME ODASINDA KAMERA VAR MI?’
Avukat Mehmet Yılıcak, müvekkilinin kendisine Çatalca Geri Gönderme Merkezi’nde şahit olduğu şiddeti anlatmak istediğini ancak tereddüt ettiğini söyledi:
“Dün müvekkilimle görüşmeye gittiğimde bana görüşme odasında kamera ve ses kaydı olup olmadığını sorarak, görüşmeden hemen önce içeride bir kadına şiddet uygulandığı söyledi. Şiddetin yalnızca bir kere değil merkezdeki görevliler tarafından sürekli uygulandığını, yapılan muameleye birazcık itiraz edenin yemek, yatak ve sabun vermemekle cezalandırıldığından bahsetti. Bunun yanı sıra içeride birbiriyle iletişim kuran göçmen kadınlara ciddi bir şekilde müdahale ettiklerini ve kimsenin birbiriyle iletişim kurmasına izin vermediklerini ifade etti.”
‘GÖÇMENLERE SABUN VERİLMİYOR’
Geri gönderme merkezlerinde, özellikle son dönemde gündem olan Çatalca Geri Gönderme Merkezi’ne dair hak ihlalleri bitmiyor. Yemek, kişisel temizlik, yatacak yer gibi çok insani konularda dahi göçmenler mağdur ediliyor. Avukat Beyza Akyüz, Çatalca GGM’de kalan müvekkillerinin sabun gibi kişisel bakım ihtiyaçlarının karşılanmadığını, yeterli sayıda yatak olmadığını, bazı günler verilmemek üzere çok kötü yiyecekler verildiğini anlattıklarını ifade etti.
HAK İHLALLERİNİ GİZLEMENİN YOLU: SEVK İŞLEMİ
İnsan hakları ve mülteciler konusunda uzman olan Avukat Abdulhalim Yılmaz, göçmenlerin kendi haklarını talep etme konusunda çok çekindiklerini söyledi. Yılmaz, “Yabancılar, suç mağduru dahi olsa çoğunlukla şikayet etmek veya devlete karşı dava açmak istemiyorlar. Böyle bir dava veya şikayetin kendi aleyhlerine olacağını düşünerek endişe ediyorlar. Böyle olunca da, yasal haklarını dahi kullanmaktan korkuyorlar” dedi.
Abdulhalim Yılmaz, Çatalca Geri Gönderme Merkezi’nde yaşanan olaydan sonra göçmenlerin merkezden başka merkezlere sevk edildiğini ifade etti. Asıl sorunun Göç İdaresi’nin şikayet üzerine ciddi bir soruşturma yapmamasından doğduğunu ve Çatalca’da yaşanan olaya benzer durumların üstünün örtülmesi olduğunu anlatan Yılmaz, “Bir merkezde olay olduğunda ise göç idaresi genel olarak o kişilerle ilgili soruşturmak, suç veya kusur varsa delilleri toplamak, böylece durumu düzeltmek yerine, olayın üzerini kapatmayı tercih ediyor görünüyor. Bu da aynı sorunların tekrar yaşanmasına neden oluyor” dedi.
Geri gönderme merkezindeki kadınlar kötü muameleye isyan etti
‘ÇATALCA’DA YAŞANAN İLK DEĞİL’
“Yıllardır gördüğüm kadarıyla bir kötü muamelede olsa, intihar vakası, ihmalen ya da kasten işlenmiş bir vaka da olsa olay fark etmeksizin üstünü kapatmayı tercih ediyorlar. Böyle durumlarda, olası denetimler için ortada delil bırakmamak adına olayın gerçekleştiği merkezde tutulan kişileri hemen başka şehirlerdeki farklı merkezlere sevk ediyorlar. Bugün Çatalca Geri Gönderme Merkezi’nde yaşanan olayın örneklerini farklı şehir ve merkezlerde daha önce defalarca yaşandı. Bunun sebebi olarak, denetim için gelen yetkililere herhangi bir şekilde bilgi aktarımı olmaması için oradan sevk yoluyla uzaklaştırma tedbirine başvuruluyor. Göç İdaresinin refleksi bu şekilde, bir yerde olay olduğu zaman hemen orada bulunan herkesi dağıtıyor. Savcılık, mülkiye müfettişi, kamu denetçisi, Türkiye İnsan Hakları Eşitlik Kurumu veya Meclis İnsan hakları komisyonu gibi bu işi denetleyen mercilere sağlıklı bir bilgi ulaşmamış oluyor.”
50 GÖÇMEN BODRUMA HAPSEDİLMİŞTİ
Avukat Yılmaz, GGM’lerde uygulanan yasadışı pratiklerin kötü muamele, yetersiz beslenme, ısınma gibi sorunlarda öte, “buzdolabı odası” olarak adlandırılan kanuna aykırı fiili uygulamalardan kaynaklandığını bahsetti. Yılmaz geçtiğimiz Şubat ayında 50’ye yakın göçmenin bodrum katına hapsedildiğini hatırlattı:
“Kötü muamele, az yemek verme ya da kişilerin yasal haklarını kullandırmamak tabiki Kanunlara aykırı uygulamalar. Bunu yanı sıra, tutulan şahısların buzdolabı odası dedikleri, uygulamada ise soğuk veya sessiz oda dedikleri yerler var. Bu tür odaların yasal bir dayanağı olmadığı gibi, nasıl uygulanacağına dair kurallar da yok ve bir denetimi de yok. Şanlıurfa ve Gaziantep gibi illerde, göçmeler bu odaya buzdolabı odası diyor, aşırı soğuk olması nedeniyle. Buna benzer uygulama, başka illerde de var, sessiz oda deniliyor, ses izolasyonu malzemesiyle kapatıldığı için. Disiplin veya düzen sağlamak gerekçesiyle kullanma iddiası kabul edilemez. Çünkü, bir çok vakada, insanları cezalandırmak için ya da onların iradelerini zorlayarak sınır dışı etmek, gönüllü geri dönüş belgesini imza atması için bu odalar kullanılıyor. Geçen şubat ayında on beş gün boyunca Şanlıurfa Geri Gönderme Merkezinin bodrum katında içerisinde hamile kadın ve çocuklarında olduğu yaklaşık 50 insanı oraya hapsetmişlerdi. Oraya giden aile, avukat veya baro temsilcilerine burada değiller diye bir de yazılı cevap veriyorlardı. Müvekkillerine ulaşamayan avukatların basın açıklaması yapması sonucunda, Göç İdaresi onları farklı illere sevk ettikten sonra, aile ve avukatlarına iletişim kurmalarına izin verilmiştir. Bir yerde sorun varsa, bunu kanunları veya mahkeme kararlarını bir kenara iterek, ya da kişilerin temel haklarını yok sayarak çözmek mümkün değil. Bu tür olaylar, yapılan iyi politikalara veya idari uygulama ve başarılara da gölge düşürüyor. Bunun görüntüsü bile kamu hizmetine zarar veriyor.”
‘DENETİM MAKAMLARI ETKİLİ DEĞİL’
Abdulhalim Yılmaz, Göç İdaresinin denetime ihtiyaç duyduğunu, etkili bir denetim olmadığı için sorunların kronikleştiğini ifade etti. İç denetim yapan makamların bağımsız olmadığını, bunun yanısıra son zamanlarda hakim, savcı gibi yargı makamlarının iradesine müdahale edildiğini anlattı:
“Jandarma, polis, güvenlik ve göç memuru şiddet uygulayan taraf olurken bu durumlarla ilgili şikayetleri çoğunlukla savcılıklar etkili bir soruşturma yapmadan dosyayı kapatmaya çalışıyor. Etkili bir adli veya idari denetim mekanizması olmadığı için mağdur olan, darp edilen, hastanede yatan raporu olan göçmenler için dahi bir sorun yok, hak ihlali yok şeklinde karar çıkıyor. Göç İdaresi veya İçişleri Bakanlığı içinde veya kurum dışında bağımsız ve gerçekten etkili bir denetim mekanizması yok. Çünkü denetim yapan makamlar bağımsız makamlar değil. GGM’lerde intihar edenler, ciddi şiddet görenler, rüşvet olayları veya suiistimaller sıkça yaşanıyor. Binlerce insanın olduğu yerde elbette sorunlar olacak, ama bunların bir daha tekrar etmesini önleyecek tedbirler alınması gerekir. Göç İdaresi, dışarıdan görebildiğimiz kadarıyla, bu durumu basına ve kamuoyuna kapalı tutarak yürütmeye çalışıyor ama bu çözüm değil. Sorunlar tekrarlandığına göre, ciddi bir denetim mekanizması da ihtiyaç var."
‘AVRUPADAN GÖÇMENLER İÇİN PARA ALIP ONLARI HAPSEDİYORUZ’
Göçmenlere karşı politik nefret söyleminin de göç idaresinin bu tutumuyla büyümeye devam ettiğinin altını çizen Avukat Yılmaz, “Neredeyse her göçmeni GGM’ye alan bu hukuksuz sistem, Avrupa’dan parasını alırız göçmeni de hapsederiz mantığıyla yürüyor” dedi.
“Göç İdaresi işleyişi düzeltmek yerine savcı ve hakimlerle görüşme, eğitim, çalıştay vs. adlar altında onların iradesini etkiliyor. Hakimlerin tavrı da hem konjonktürden hem de göç idaresi söylemlerinden etkileniyor, olumlu olabilecek kararlar olumsuza dönüyor. Göçmenler hakkında olumlu karar çıkmasını engellemek için olmadık suçlamalar yapılıyor. İdare mahkemelerin verdiği kararları da uygulamıyorlar. Hakimleri etkilemeleri, aleyhte karar çıktığında uygulamamaları, bu sonuçla adeta dokunulmaz, hesap veremez, kanun ve mahkemeye karşı adeta sorumsuz gibi bir görüntü veriyor. Göç İdaresi, polisle muhatap olan, hatta müşteki olan neredeyse her göçmeni GGM’ye almak, özgürlüğünü kısıtlamak zorunluluğunu hissediyor. Ancak kanuna göre ailesi, eşi ve çocuğu, gayrimenkulü olan kişilerin, ya da idari davası devam ederken imza karşılığı idari gözetime alternatif tedbirlerle serbest bırakma imkanı varken bunun yerine içerde tutuklu gibi olmasını tercih ediyor. Kamuya da yük bindiriyor, şahsa ve ailesine de. GGM’ye alınan kişilerin durumlarının gerçekten incelenmesi, zorunlu değilse alternatif tedbirlerle birakılması gerekiyor. Ama bunun yerine sınırdışı etmesi mümkün olmayacak kişileri, mesela Uygurları bile bir yıl içerde tutuyor, bunun makul bir açıklaması yok. Cezalandırma yeri değil. Bu bir anlamda Avrupa’dan parasını alırız, göçmeni de hapsederiz mantığıyla yürüyor. Bu muameleler nedeniyle daha geçen hafta Çatalca GGM’de yaşanan durum gibi isyanlar veya karışıklar yaşanıyor. Göçmenlerin sayısı, güvenlik sorunları vs. işi zorlaştırıyor, ama daha insani bir yaklaşımla sorunlar önemli ölçüde çözülecek ve azalacaktır.”
ÇATALCA’DA YEMEK BİLE İŞKENCE YÖNTEMİ
Yaklaşık dokuz yıldır avukatlık yapan ve yalnızca mültecilerle ilgilenen Avukat Yakup Sevinçhan, dokuz yıl boyunca Türkiye’de hak ihlallerinin hiç bitmediğini İstanbul’da açılan ilk GGM’den Çatalca GGM’ye kadar yaşanan mağduriyetin artarak devam ettiğini KARAR’a anlattı.
“Çatalca GGM diğer GGM’ler gibi kapasitesinin üstünde göçmen bulunduruyor. Son yaşanan olayda yemek dağıtan personel ve içeride bulunan güvenlik görevlileriyle göçmenler arasında yaşanan bir münakaşa sonucu sert müdahalede bulundular. Buna karşılık insanlar isyan etti. O gün öğleden sonra 3’e kadar avukat görüşü yapılmadı. Hiçbir şekilde içeriye dışarıdan birileri sokulmadı. Güvenlik personeli yetersiz kaldığı için destek ekibin ve polis de dahil oldu. Olay biraz sosyal medyada yer alıp tepki çekince Çatalca’daki durum biraz daha normal denebilecek bir hale geldi. Ancak bazı müvekkillerin söylediğine göre yemek konusunda yaşanan sıkıntı büyümüş. Az ve soğuk yemek dışında iddialara göre yemeğe ilaç katıldığı da söylenmiş. Ancak bir göçmenin yemeğin hazırlanma aşamasına şahit olması da çok zor.”
GUANTANAMO, EBU GUREYB VE GERİ GÖNDERME MERKEZLERİ
Mazlumder Mülteci Komisyonu Başkanı Yakup Sevinçhan, GGM, personellerinin göçmenler konusunda eğitimsiz olduğunu, GGM’de tutulan insanlara bir nevi düşman ceza hukuku ile muamele edildiğini ifade etti. Sevinçhan, “Almanya’da Führer'in uyguladı aynı zamanda Guantanamo ve Ebu Gureyb cezaevlerinin altında yatan temel mantık şudur: Vatandaş değilseniz sizin için insan hakları geçerli değildir. Bizde bu temellendirme GGM’lerde kullanılıyor” dedi.
“GGM personeli herhangi bir eğitimden geçmiyor ve oradaki insanları insan yerine koymuyorlar. Personel tarafından ‘Zaten bizim ülkemizden değilsiniz bizim vatandaşımız değilsiniz’ diyerek düşmanlaştırılıyorlar. Bir nevi düşman ceza hukukuna göre muamele yapılıyor. Buna göre herhangi bir ülkenin vatandaşı olmayan bir kişi o ülkenin haklarından faydalanamaz temeline dayalı. GGM personeline sorulduğunda tabiki böyle bir şey olmadığını söylüyor ancak bu muamele göçmenlere ceza olarak veriliyor.”
YILDIRMA POLİTİKASI: ‘BU EZİYETİ ÇEKECEĞİME ÜLKEME DÖNERİM’
Göç İdaresinin, yıldırmaya politikasının vücut bulmuş hali söyleyen Sevinçhan, göçmenleri ‘bunca eziyeti çekeceğime belgeyi imzalar ülkeme dönerim’ diyecek raddeye getirdikten sonra hem gönüllü geri dönüş formuna hem de açılan hak ihlalleri davalarından feragat ettiğine dair de bir dilekçeye imza attırıldığını ifade etti. Sevinçhan Çatalca’da yaşanan olayın tek olmadığını anlattı:
“Çatalca Geri Gönderme Merkezi’nde göçmen kadınları isyan ettiren muameleler Türkiye’de bulunan bir çok GGM’de karşımıza çıkıyor. Yemeklerin soğuk ve az verilmesi, kapasitenin üzerinde insan tutması, yatakların insan sayısına göre yarıda olması, insanlar yerlerde battaniye üzerlerinde yatıyor, sıcak su verilmiyor, kış aylarında yeterli ödenek olmadığı için binaları ısıtmamaları, GGM içerisindeki yatak ve çarşafların hiç değiştirilmemesi ve kan gibi lekelerle dolu olması, koğuşlara temizlik hizmeti sunulmaması, tuvaletlerin temizlenmemesi, tuvalet ve banyoların temizliğinin yabancılara yaptırılması ama bunu yaptırırken de temizlik malzemesi verilmemesi. Göçmenler kantinden aldıkları havluları el sabunuyla köpürterek tuvalet ve banyoları temizlemeye çalışıyor. Müvekkillerin vücudundaki böcek ısırıklarını gördüm. Hijyen öyle bir noktaya gelmiş ki bit, böcek envai çeşit haşerenin olduğu yerler haline gelmiş GGM’ler. Tuvalet ve banyoların kapılarının olmaması.”